Hukuk Bölümü Hüküm Uyuşmazlığı Olmadığına Dair         1985/30 E.  ,  1985/36 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davalı ve hüküm ve görev uyuşmazlığının giderilmesini isteyen    : H.A.

Vekili                                                                                                            : Av.S.K., E.H.

Davacı                                                                                                          : V.Ö.

Vekili                                                                                                            : Av.A.Ö., E.H. 

            Davacı V.Ö. vekili tarafından; H.A. aleyhine 1.11.1983 günlü dilekçe ile ferağa icbar suretiyle tescil, davalı H.A. vekili tarafından; davacı V.Ö. aleyhine de karşılık dava dilekçesi ile senet iptali, tapulu taşınmaza muaraza ve müdahalenin önlenmesi ve muhdesatın yıktırılması isteği ile açılan dava sonunda Antalya Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’nce 11.12.1984 gününde, 1983/750, 198, 886 sayı ile; ferağa icbar suretiyle tescil isteğinin kabulüne ve karşılık davanın reddine karar verilmiştir.

            Anılan hükmün davalı ve karşılık davacı H.A. tarafından temyizinin istenmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesi; 17.9.1985 gününde, 1985/1874-5479 sayı ile; “davalı ve karşılık davacı H.A.’ün çekişmeli taşınmazı davacı V.Ö.’e satarak teslim ettiği, V.Ö.’in de bu yere ev yaparak tasarrufta bulundurduğu dosya kapsamı, mahallen yapılan keşif ve bilirkişi raporu ile saptandığına, davaya dayanak yapılan sözleşme hukuken geçerli olduğuna, davacı vekilinin verdiği ikinci dilekçe, dava dilekçesinin düzeltilmesi niteliğinde olup, islah dilekçesi olarak kabul edilemeyeceğine, davacı V.Ö.’in de taşınmazının bir kısmı yola kalbedildiğine ve bu nedenle, imar parselasyonundan ötürü zayiat miktarı nazara alınamayacağına, V.Ö.’in bir kısım yerini haricen sattığı bildirilmişse de; alıcılar davada yer almadıklarından bu hususun davanın dinlenilmesini engellemiyeceğine göre, davanın kabulü ve karşılık davanın reddi doğrudur. Ancak; ferağa icbar suretiyle tescil isteklerinde dava değerinin satış vaadi sözleşmesindeki satış bedeli değerinin teşkil ettiği, bu değer üzerinden harç ve davacı yararına vekalet ücreti takdiri gerekeceği düşünülmeden keşfen saptanan değer üzerinden tayin ve takdir edilen harç ve vekalet ücreti ile davalının sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırıdır” gerekçesi ile H.A.’ün yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

            Davalı H.A. 19.11.1985 günlü dilekçe ile Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin yukarıda zekri geçen 17.9.1985 günlü, 1985/1874-5479 sayılı kararı ile Danıştay 6. Dairesi’nin imar planının iptaline ilişkin davanın süresinde açılmamış olması nedeniyle reddine ilişkin 16.5.1967 günlü, 1962/4481, 1967/1573 sayılı kararları arasında hem hüküm, hem de görev ve yetki bakımından uyuşmazlık bulunduğundan bahisle, bu uyuşmazlığın giderilmesini istemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Türk Ulusu adına Yargı yetkisini kullanan Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Servet Tüzün’ün Başkanlığı'nda, Zekai Özdil, Şerafettin Seyhun, Şafak Sancar, Erol Çırakman, İlhan Köseoğlu ve Abdullah Demir’in katılmaları ile yaptığı, 23.12.1985 günlü toplantıda, geçici raportör Danıştay Tetkik Hakimi M.İlhan Dinç'in raporu ile dosyadaki belgeler ve Danıştay Başsavcılığı’nın 9.12.1985 günlü, 1985/30 sayılı ve Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 17.2.1985 günlü, T.M.1090 sayılı, hüküm uyuşmazlığı oluşmadığından başvurunun reddi gerektiği yolundaki düşünce yazıları okunduktan; toplantıya, Danıştaş Başsavcısı yerine katılan Savcı Tahsin Yağmurlu ve Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Yardımcı Durmuş Ganioğlu’nun yazılı düşünceler doğrultusundaki sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Olay yerinde açıklandığı üzere; istemde bulunan H.A. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 17.9.1985 günlü, 1985/1874-5479 sayılı kararı ile Danıştay 6. Dairesi’nin 16.5.1967 günlü 1962/4481, 1967/1573 sayılı kararları arasında gerek hüküm, gerekse görev ve yetki uyuşmazlığı bulunduğundan bahisle, bu uyuşmazlığın giderilmesini istemektedir.   

İncelenen dosya içeriğine göre; gerek görev, gerekse hüküm uyuşmazlığına yol açtığı ileri sürülen Danıştay 6. Dairesi’nin 16.5.1967 günlü, 1962/4481, 1967/1573 sayılı kararının tarafları, sebebi ve konusu ile keza; hüküm ve görev uyuşmazlığına yol açtığı ileri sürülen Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 17.9.1985 günlü, 1985/1874-5479 sayılı kararının tarafları, sebebi ve konusu aynı değildir.

2247 sayılı Kanunun 2592 sayılı Kanun ile değişik 24. maddesinde Adli, İdari ve Askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin taraflardan en az biri aynı olan kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunduğu hallerde, hüküm uyuşmazlığının varlığının kabul edileceği öngörülmektedir.

Olay yerinde ve yukarıda açıklandığı üzere; aralarında hüküm uyuşmazlığı bulunduğu iddia edilen Yargıtay 14. Hukuk Dairesi kararının, ferağa icbar suretiyle tapuya tescil davasının kabulüne ilişkin Antalya Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’nin 11.12.1984 günlü, 1983/750, 1984/886 sayılı kararının telyizi üzerine verilen ve harç ücreti vekalet yönünden bozmaya ilişkin bir karar olduğu, Danıştay 6. Dairesi’nin 16.5.1967 günlü, 1962/4481, 1967/1573 sayılı kararının ise, imar planının iptaline ilişkin bir davada davanın süresinde açılmamış olması nedeniyle ve süre yönünden reddine ilişkin bir karar bulunduğu görülmekle, 2247 Sayılı Kanunun 2592 Sayılı Kanun ile değişik 24. maddesindeki hüküm uyuşmazlığı için öngörülen koşulların gerçekleşmediği ortadadır.  

Öte yandan; olayda, 2247 Sayılı Kanunun 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde bir olumsuz görev uyuşmazlığı da bahis konusu değildir. Zira; görev uyuşmazlığı için uyuşmazlığa konu olan kararların görev ilişkin olması gerekmekte olup, yukarıda belirtildiği gibi görev uyuşmazlığına konu teşkil ettiği ileri sürülen kararlar görevsizlik kararları değil, davanın esasına ilişkin kararlardır. Kaldı ki; bu kararların tarafları, sebebi ve konusu da aynı değildir. Bu itibarla; 2247 Sayılı Kanunun 14. maddesinde öngörülen olumsuz görev uyuşmazlığının oluştuğundan da söz edilemez.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, gerek hüküm uyuşmazlığı gerekse olumsuz görev uyuşmazlığı oluşmadığından, bu uyuşmazlığın oluştuğundan bahisle ve çözümü istemine ilişkin başvurunun 2247 Sayılı Kanunun 1. ve 27. maddelerine göre reddine karar verilmelidir. 

S O N U Ç     : Uyuşmazlığa konu edilen ve değişik yargı düzenleri içinde yer alan Adli ve İdari Yargı merciilerince verilen kararlar arasında, 2247 Sayılı Kanunun 14. ve 2592 Sayılı Kanun ile değişik 24. maddesinde, gerek olumsuz görev ve gerek hüküm uyuşmazlığının varlığı için öngörülen koşullar  gerçekleşmediğinden, başvurunun aynı kanunun 1. ve 27. maddeleri uyarınca reddine, 23.12.1985 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.