Hukuk Bölümü 2007/475 E., 2008/130 K.

"İçtihat Metni"

1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu'nun 24/b maddesine aykırılıktan dolayı aynı Kanunun 36. maddesinin (i) bendi uyarınca 27.9.2005 gün ve 6109 sayılı zaptetme (elkoyma) tutanağı ile, davacıya ait eşyaya el konulmuş, aynı gün ve 6124 sayılı idari para cezası kararı ile de, davacı adına idari para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, bu işlemlerin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ADANA 1. İDARE MAHKEMESİ; 21.10.2005 gün ve E:2005/1935, K:2005/1645 sayı ile, davanın, davacı adına idari para cezası tertibine ilişkin 27.9.2005 gün ve 006124 sayılı işlem ile aynı tarih ve 006109 nolu zaptetme tutanağının iptali istemiyle açıldığı, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun muhtelif maddelerinden söz ederek, 1.6.2005 tarihinden itibaren, 5326 sayılı Yasa'da sayılan idari para cezası ve idari tedbirlerden oluşan idari yaptırımlar ile diğer yasalarda yer alan idari yaptırımlara karşı, Yasanın 19. maddesinde sayılan istisnai durumlar haricinde sulh ceza mahkemelerinde dava açılabildiği, buna göre, davacının donatanı olduğu balıkçı teknesi ile yasak bölgede trol ile avcılık yapıldığından bahisle 1380 sayılı Yasa'nın 24/b maddesinin ihlali nedeniyle 36/h-2 maddesi uyarınca idari para cezası tertip edilmesi ve 2 adet trol kapısı ve 1 adet trol ağı ile 2 kasa muhtelif balığın zapt etme tutanağı ile zapt edilmesi üzerine söz konusu idari para cezasına ilişkin işlem ile zapt etme tutanağının iptali istemiyle bakılmakta olan işbu davanın açıldığı anlaşılmakta ise de; Kabahatler Kanunu hükümleri uyarınca 1380 sayılı Yasa hükümlerine göre verilen idari yaptırım niteliğindeki para cezasına karşı açılacak davalarda sulh ceza mahkemelerinin görevli kılınması karşısında, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olmadığı sonucuna varıldığı, davanın, zaptetme tutanağının iptali istemine ilişkin kısmına gelince; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için hakları ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ile genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaların idari yargı yerinde görülmesi gerektiği hükme bağlanmış olup, idare mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için ortada ya idarenin idare hukuku alanında tesis etmiş olduğu bir idari işlemin bulunması ya da idari sözleşmenin mevcut olması gerektiği, 1380 sayılı Kanun'un 24 ve 36. maddelerinden söz ederek, olayda, davacıya isnat olunan eylemin yukarıda anılan mevzuat ile, idari para cezası ile cezalandırılması yanında Türk Ceza Kanunu'na göre de cezalandırılması ve istihsal olunan ürünlerin ve istihsal vasıtalarının müsaderesi öngörülen eylemlerden olması nedeniyle, söz konusu eşyaların, ilgili hakkında adli yargı yerinde açılacak ceza davası nedeniyle düzenlenen zapt etme tutanağının idari davaya konu olabilecek nitelikte bir işlem olmadığının açık bulunduğu gerekçesiyle davanın idari para cezası tertibine ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine, zaptetme tutanağına ilişkin kısmının ise incelenmeksizin reddine karar vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

İskenderun 2. Sulh Ceza Mahkemesi; 16.11.2006 gün ve Müt.K:2005/837 sayı ile, görevsizlik kararı vermiş; bu karara davacı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine İskenderun Ağır Ceza Mahkemesi; 5.2.2007 gün ve Değişik İş:2007/188 sayı ile, 1-Muteriz vekilinin iki adet trol kapısı ve 1 adet trol ağının iadesi talebine ilişkin olarak bu konu idari yargının alanına girmediğinden ve ortada talep edilmiş bir müsadere davası da bulunmadığından dosyanın bu yönden Sulh Ceza Mahkemesine geri çevrilerek Mahkemece C. Savcılığına ihbarda bulunularak müsadere davası açıldığı takdirde davanın ilgili mahkemesince incelenip karara bağlanmasına, 2-Muteriz vekilinin idari para cezasının iptali yönünden daha önce idari yargıya başvurduğu ve Adana 1. İdare Mahkemesi'nin 2005/1935 Esas, 2005/1645 Karar sayılı ilamı ile, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş olup, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'la değişik 5326 sayılı Yasa'nın 3/1-a maddesine göre verilen idari para cezasına itiraz üzerine itirazı inceleme mercii yeniden 1380 sayılı Kanun'un ek/3 maddesi uyarınca idari yargı yerine verilmiş olduğundan Mahkemece 5560 sayılı Kanun hükümlerine göre görev yönünden yeniden hüküm kurularak görev yönünden itirazın reddine karar verildiğinde adli ve idari yargı mahkemeleri arasında uyuşmazlık çıkmış olacağından, bu uyuşmazlığın çözümünün Uyuşmazlık Mahkemesi'ne ait olacağından Mahkemenin vereceği kararın niteliğine göre Mahkemece gereğinin takdir ve ifasına, hüküm fıkrasının 1 ve 2. bendi uyarınca işlem yapılmak üzere dosyanın İskenderun 2. Sulh Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

Bunun üzerine, İSKENDERUN 2. SULH CEZA MAHKEMESİ; 5.4.2007 gün ve Değişik İş:2005/837 sayı ile, itiraz eden vekili dilekçesi ile, müvekkili hakkında Sahil Güvenlik Komutanlığı'nca 29.9.2005 tarihli ve 6125 seri nolu tutanakla idari para cezası tayin edildiğini ileri sürerek Adana 1. İdare Mahkemesi'nde dava açtıklarını, İdare Mahkemesinin 21.10.2005 tarihli ve 2005/1935 Esas, 2005/1645 sayılı kararı ile, sulh ceza mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiğini belirterek aynı şekilde idari yaptırımın iptali için Mahkemelerine başvurduğu, Mahkemelerince taraf teşkili sağlandıktan sonra 16.11.2006 tarihli ve 2005/837 müteferrik sayılı karar ile, davaya bakma görevinin idare mahkemesine ait olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, bu karara itiraz edilmesi üzerine İskenderun Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2007/188 D.İş sayılı ve 5.2.2007 tarihli kararı ile, "1- Muteriz vekilinin iki trol kapısı ve 1 adet trol ağının iadesi talebine ilişkin olarak bu konu idari yargının alanına girmediğinden ve ortada talep edilmiş bir müsadere davası da bulunmadığından dosyanın bu yönden Sulh Ceza Mahkemesine geri çevrilerek Mahkemece C. Savcılığına ihbarda bulunularak müsadere davası açıldığı takdirde davanın ilgili mahkemesince incelenip karara bağlanmasına, 2- Muteriz vekilinin idari para cezasının iptali yönünden daha önce idari yargıya başvurduğu ve Adana 1. İdare Mahkemesi'nin 2005/1935 Esas, 2005/1645 Karar sayılı ilamı ile bu dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş olup 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'la değişik 5326 sayılı Yasa'nın 3/1-a maddesine göre verilen idari para cezasına itiraz üzerine itirazı inceleme mercii yeniden 1380 sayılı Kanun'un ek/3 maddesi uyarınca idari yargı yerine verilmiş olduğundan Mahkemece 5560 sayılı Kanun hükümlerine göre görev yönünden yeniden hüküm kurularak görev yönünden itirazın reddine karar verildiğinde adli ve idari yargı mahkemeleri arasında uyuşmazlık çıkmış olacağından bu uyuşmazlığın çözümünün Uyuşmazlık Mahkemesi'ne ait olacağından Mahkemenin vereceği kararın niteliğine göre Mahkemece gereğinin takdir ve ifasına" karar verildiği, buna göre; 5560 sayılı Kanun'la değişik Kabahatler Kanunu'nun 3/1-a maddesinde değişiklik yapılarak "bu kanunun idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanır" düzenlemesi getirildiğinden ve olayda uygulama yapılan 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu'nun ek 3/son maddesinde, "idari para cezalarına karşı cezaların tebliğ tarihinden engeç 7 gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edebilir" hükmü bulunduğundan, olayda Mahkemelerinin görevsiz olduğu sonucuna varıldığı, aynı olayla ilgili olarak Adana 1. İdare Mahkemesi'nce de görevsizlik kararı verildiğinden olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığı sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Kanun'a göre inceleme yapılması için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi gerektiği, öte yandan el konulan iki adet trol kapısı ve 1 adet trol ağı ile ilgili olarak daha önce müsadere talebinde bulunulmamış ise gereğinin takdir ve ifası için C.Savcılığına ihbarda bulunmanın icap ettiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek, Mahkemeleri ile Adana 1. İdare Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğundan, gereğinin takdir ve ifası için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, idare tarafından el konulan iki adet trol kapısı ve bir adet trol ağı hakkında müsadere davası açılıp açılmayacağının takdiri için C. Başsavcılığına ihbarda bulunulmasına karar vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Erdoğan BUYURGAN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, O.Cem ERBÜK, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK'ın katılımlarıyla yapılan 5.5.2008 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu'nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, "2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, 'ceza uyuşmazlıkları' ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının 'hukuk uyuşmazlığı' sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar 'ceza davası' olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği..." açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde yer alan, "Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir" hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesindeki "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler." hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re'sen Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa'da öngörülen yönteme uymamakta ise de, İskenderun 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nce re'sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi'nin önüne gelmiş bulunan ve adli ve idari yargı mercileri arasında idari para cezası yönünden doğan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kuruluş amacına uygun olacağından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ'un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU'nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu'nun 24/b maddesinin ihlal edildiğinden bahisle, 36. maddesine göre verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

22.3.1971 tarih ve 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu'nun "Şümul" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanun su ürünlerinin korunması, istihsali ve kontroluna dair hususları ihtiva eder" denilmiş, Trol başlıklı 24. maddesinin (b) bendinde, kara sularımız dahilinde dip trolu ile su ürünleri istihsali şeklinin ayrı bir yönetmelikle düzenleneceği, bu yönetmelik hükümlerine aykırı olarak dip trolu ile su ürünleri istihsalinin yasak olduğu belirtilmiş; "Cezalar" başlıklı 36. maddesinde, bu Kanundaki ve bu Kanuna göre çıkarılacak yönetmeliklerdeki yasak, sınırlama ve yükümlülüklere aykırı hareket edenlere verilecek cezalar gösterilmiş, maddenin birinci fıkrasının (i) bendinde, 24 üncü maddeye göre çıkarılan yönetmelikteki dip trolüne ilişkin yasak, sınırlama ve yükümlülüklere aykırı hareket edenlerin iki milyar lira idarî para cezası ile cezalandırılacakları, istihsal olunan su ürünlerinin zapt ve mahkemece müsadere edileceği, suçta kullanılan gemiler ile gerçek ve tüzel kişilerin ruhsat tezkerelerinin; suçun ilk defa işlenmesi halinde bir ay, ikinci defa işlenmesi halinde üç ay süre ile geri alınacağı, tekrarlanması halinde iptal edileceği, aykırılığın bu Kanuna istinaden bölgeler, mevsimler ve zamanlar bakımından konulacak düzenlemelere uyulmayarak işlenmesi halinde, gemiler haricindeki istihsal vasıtalarının da zapt ve mahkemece müsadere edileceği; Ek Madde 3'te ise, bu Kanunun 36 ncı maddesinde yer alan idarî para cezalarının kimler tarafından kesileceği belirtildikten sonra, "Cezalar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. İdarî para cezalarına karşı cezanın tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idare tarafından verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinden inceleme yapılarak karara bağlanır. İtiraz üzerine verilen karar kesindir" hükmüne yer verilmiştir.

1380 sayılı Yasa'nın Ek 3. maddesinde yer alan düzenleme karşısında, para cezalarına karşı yapılacak itirazların görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olacağının kabulü gerekir.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nce, sözü edilen Kanunun diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu'nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması, 27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Genel kanun niteliği" başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi'nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir.

Son olarak, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa'nın 31. maddesinde "(1) Bu Kanunun;

a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır" denilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu'nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, idari para cezasına ilişkin görevli mahkemeyi belirleyen Yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 19.12.2006 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 1380 sayılı Kanun'un 24. maddesine aykırılıktan dolayı aynı Kanunun 36. maddesi uyarınca verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesinin 19. madde kapsamında görülen başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesince verilen kararın görevsizliğe ilişkin kısmının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İskenderun 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 19. madde kapsamında görülen BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Adana 1. İdare Mahkemesi'nin 21.10.2005 gün ve E:2005/1935, K:2005/1645 sayılı KARARININ GÖREVSİZLİĞE İLİŞKİN KISMININ KALDIRILMASINA, 5.5.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.