Hukuk Bölümü 2000/78 E., 2001/9 K.

  • ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İPTAL KARARI
  • DİSİPLİNSİZLİK NEDENİYLE İHRAÇ EDİLEN ASKER
  • FAİZ ÖDENMEMESİNE İLİŞKİN İŞLEMİN İPTALİ
  • MANEVİ TAZMİNAT
  • 1602 S. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KANUNU [ Madde 20 ]
  • 1602 S. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KANUNU [ Madde 42 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 14 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 15 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 19 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 27 ]
  • 2577 S. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU [ Madde 12 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Uzman J.Çvş. olarak görev yapmakta iken disiplinsizlik nedeniyle görevine son verilen davacının, ayırma işleminin iptali istemiyle açtığı davada, AYİM Birinci Dairesi'nce 15.6.1999 gün ve E: 1998/872, K: 1999/1609 sayı ile, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Bu karar gereğince görevine iade edilen davacıya, açıkta geçen sürelere ilişkin özlük hakları faizsiz olarak ödenmiştir.

    Davacı, açıkta geçen süre içinde yaşadığı sıkıntılar nedeniyle 3,000,000,000.- TL. manevi tazminat ile özlük haklarına ilişkin yasal faizin kendisine ödenmesine hükmedilmesi istemiyle, Asliye Hukuk Mahkemesi kaydına 4.11.1999 gününde giren dilekçe ile, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde dava açmıştır.

    ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BİRİNCİ DAİRESİ; 18.1.2000 gün ve E: 2000/29, K: 2000/8 sayı ile, iptal kararı üzerine açılan tam yargı davası yönünden süreaşımı bulunduğu; özlük haklarına ilişkin yasal faizin ödenmemesi işlemi yönünden ise, davacı 1602 sayılı Yasa'nın 20. maddesine göre asker kişi olmakla birlikte işlemin askeri hizmete ilişkin olduğundan sözedilemeyeceğinden, görüm ve çözümünde genel idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle, manevi tazminat istemiyle açılan davanın süre yönünden; faiz ödenmemesi işleminin iptali istemiyle açılan davanın görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar, yasa yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir. Bunun üzerine davacı, açıkta geçen sürelere ilişkin özlük haklarının yasal faizinin ödenmesine hükmedilmesi istemiyle, 10.3.2000 gününde genel idari yargı yerinde dava açmıştır.

    BURSA 2. İDARE MAHKEMESİ; 27.6.2000 gün ve E: 2000/309, K: 2000/681 sayı ile, Danıştay'ın yerleşik içtihatlarına göre, faizin asıl tazminata bağlı feri bir alacak olması nedeniyle asıl tazminatla birlikte istenebileceği; olayda talep edilen faizin de, davacının açıkta geçen sürelere ilişkin olarak ödenen özlük haklarına bağlı yasal faiz olduğu ve bu faiz talebinin, iptal davası ile birlikte açılacak tam yargı davasında ya da iptal kararı üzerine açılacak tam yargı davasında tazminata bağlı olarak istenebileceği; davacı asker kişi olup, açıkta geçen sürelere ilişkin özlük hakları da askeri hizmete ilişkin olacağından, özlük haklarına bağlı faizin de ancak iptal davası ile birlikte veya iptal davası üzerine açılacak tam yargı davasında istenmesi gerekeceğinden, yani bağımsız olarak dava konusu edilemeyeceği açık olduğundan, anılan uyuşmazlıkları çözümlemeye yetkili ve görevli olan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde açılacak bir davaya konu olabileceği; bu durumda uyuşmazlığın çözümü AYİM'in görev alanında kaldığından, 2577 sayılı Yasa'nın 15/1-a. maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine ve daha önce AYİM'ce görevsizlik kararı verildiğinden bahisle görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesine göre dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ali HÜNER'in Başkanlığında, Üyeler: Mahir Ersin GERMEÇ, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Bekir AKSOYLU, Mustafa BİRDEN, Ertuğrul TAKA ve Dr. Serdar ÖZGÜLDÜR'ün katılımlarıyla yapılan 16.4.2001 günlü toplantısında, Raportör Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun davanın çözümünde askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Emin Celalettin ÖZKAN'ın davada askeri idari yargının görevli olduğu ve AYİM Savcısı Tanju GÜVENDİREN'in ise davanın görüm ve çözümünün genel idari yargının görevine girdiği yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    USULE İLİŞKİN İNCELEME:

    Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, AYİM Birinci Dairesi'nce verilen görevsizlik kararı üzerine kendine gelen davada Bursa 2. İdare Mahkemesi'nce de görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle, anılan Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olup, hukuk alanında doğan bu uyuşmazlığın giderilmesi isteminin davanın taraflarınca ileri sürülmesi ve 15/b. maddesine göre de bu istem üzerine mahkemece dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi gerekmekte iken, son görevsizlik kararını veren genel idari yargı yerince, ayrıca görevli merciin belirlenmesi için dosyanın re'sen gönderilmesi yolunda bir karar verilmiş olması karşısında, yargı mercilerinin Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurmalarını düzenleyen 19. madde kapsamında uyuşmazlık doğduğunun kabulü gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kuruluş amacına uygun olacağından, başvuruda usule aykırılık görülmemiş, esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

    ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

    Görev uyuşmazlığına konu edilen dava, iptal kararı gereğince görevine iade edilen ve özlük hakları kendisine ödenmiş olan davacının, özlük haklarına ilişkin yasal faizin ödenmesine hükmedilmesi isteminden ibarettir. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, buna göre idare, hukuka aykırılığı saptanan işlem ve eylemlerinden doğan hak ihlalini tam olarak gidermek; diğer bir ifadeyle hakları ihlal edilenlerin uğradığı gerçek zararları tazmin etmekle yükümlü bulunmaktadır. Nitekim, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 42. maddelerine göre, ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla idari yargı yerlerinde doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilmeleri olanaklıdır.

    İdari yargıda, tam yargı davası ile, hukuka aykırılığı saptanan işlem ve eylemlerden dolayı idarenin tazmin yükümlülüğü gerçekleşmiş zararlar gözönüne alınarak para cinsinden tayin edildiğinden, faiz, gerçek zararların giderilmesi bakımından bir tazmin şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Hukukumuzda faiz, asıl alacağın bir unsuru olmayıp, hukuki niteliği itibariyle asıl alacağı genişleten fer'i bir hak; ayrı bir alacaktır. Nitekim hukuk yargılamasında, asıl alacaktan bağımsız nitelikte olmasına ve belirli koşullarda asıl alacaktan bağımsız olarak talep ve dava edilebildiği gibi üçüncü kişiye temlik edilebilmesine karşılık, idari yargılamada faiz, bir tam yargı davasının konusunu oluşturan alacağa sıkı sıkıya bağlı olarak talep ve dava olunabilmektedir.

    Olayda, göreve son verme işlemine karşı açtığı davanın AYİM Birinci Dairesi'nce verilen iptal kararıyla sonuçlanması üzerine görevine iade edilen ve kendisine açıkta geçen sürelere ilişkin özlük hakları idarece faizsiz olarak ödenmiş bulunan davacının, gerçek zararının giderilmesini sağlamak amacıyla, iptal kararı gereği ödenen özlük haklarına ilişkin faizin de ödenmesi istemiyle, uyuşmazlığa konu olan davayı açtığı anlaşılmaktadır. 2577 sayılı Yasa'nın 12. ve 1602 sayılı Yasa'nın 42. maddelerine göre ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla bu işleme karşı açtıkları iptal davasının sonuçlanması üzerine açacakları tam yargı davasının görüm ve çözümünde, iptal davasına bakan yargı merciinin görevli olduğunda tartışmaya yer bulunmamaktadır.

    Şu halde, yapılması gereken ilk tespit; idari yargıda açılacak müstakil faiz istemli bir davanın "türünün" ne olduğunun ortaya konulması gerektiğidir. Bilindiği üzere, idari yargılamanın özelliği, dava türlerinin "iptal" ve "tam yargı" davaları olmak üzere iki kategoride tasnifi sonucunu doğurmuştur. Yine uygulamada, faizin bir tam yargı davası ile birlikte talebi olağan bir yol olmakla birlikte; sadece iptal istemiyle açılan davalarda da, iptali istenen idari tasarrufun gerçekte maddi bir değer, özlük hakkı vb. olması halinde, iptal talebiyle birlikte faiz istemleri de vaki olmakta ve bu taleplerin de yetkili idari yargı yerince kabul edilerek, bu yönde hüküm tesis edildiği görülmektedir. Ne var ki, incelemeye konu" müstakil faiz istemli" davaların belirtilen idari dava türleri arasında yer almadığı da maddi bir gerçektir. Ancak, kökeninde bir "iptal davası" olan bu tür bir davanın, "işlemden doğan tam yargı davası" benzeri olarak nitelendirilmesi de, işin tabiatı ve uygulamanın yarattığı zorunluluk karşısında doğal kabul edilmelidir. Şu halde, müstakil faiz istemiyle açılan bu davanın bir "idari" dava türü olarak nitelendirilmesinde zaruret bulunmaktadır.

    Bu "ön sorun" aşıldıktan sonra, sözkonusu görev uyuşmazlığının esasına gelince:

    Anayasa'nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa'nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin "asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin bulunması" koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. 1602 sayılı Yasa'nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

    İdari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden "askeri hizmete ilişkin" olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler: idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural, gerek ve gelenekler gözönünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde görülmesi gerekmektedir. Görev uyuşmazlığına konu "müstakil faiz istemli" davanın, nev'i şahsına münhasır özelliği karşısında, "idari" bir dava olarak nitelendirilmesi gerektiğine yukarıda işaret edilmişti. Yine benzer bir ihtilafta Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 28.9.1992 tarih ve E: 1992/32, K: 1992/35 sayılı kararında (RG.27.10.1992, ); bu tür bir ihtilafın "askeri hizmete ilişkinlik" unsurunu taşımaması nedeniyle, uyuşmazlığın genel idari yargı yerinde görülmesi gerektiği hüküm altına alınmıştı.

    Tüm bu maddi saptama ve gelişmelere karşın, Mahkememizce yeniden yapılan değerlendirmede; iptal davasına askeri idari yargıda bakılmış olması karşısında, iptal kararının idarece uygulanarak özlük haklarının davacıya ödenmesine karşın, "faiz" ödenmemesinden kaynaklanan ve yukarıda belirtilen nedenlerle idari işlemden doğan bir tam yargı davası benzeri olarak nitelendirilen davanın ayrı bir yargı kolunda (genel idari yargıda) görülmesinin gerek usul ekonomisi bakımından, gerekse de iptal davası ile ilişkili bu tam yargı davası benzeri dava arasındaki sıkı ilişkinin mevcudiyeti açısından uygun bulunmadığı, dolayısiyle asıl iptal davası bakımından mevcut olan "askeri hizmete ilişkinlik" unsurunun, bu dava bakımından da ayrıca aranmasının gerekmediği, bu nedenle davanın askeri idari yargının görev alanına girdiği kanaatine ulaşılmış bulunmaktadır.

    Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesi kapsamında görülen Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin başvurusunun kabulü ile AYİM Birinci Dairesi'nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

    SONUÇ : Davanın çözümünde ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesi kapsamında görülen başvurusunun KABULÜ ile, AYİM Birinci Dairesi'nin 18.1.2000 gün ve E: 2000/29, K: 2000/8 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 16.4.2001 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ ile karar verildi.