T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/139

KARAR NO  : 2020/175      

KARAR TR  : 24/02/2020

 

ÖZET: İcra ve İflas Kanununun 67. maddesıne göre açılan itirazın iptali davasının, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K A R A R

 

          Davacı     : G.Sigorta A.Ş.

          Vekilleri : Av. A. K. Av. A.A. K.

          Davalı   : Alanya Belediye Başkanlığı

          Vekili    : Av. F.R.T.

 

          O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketçe kasko sigortalı 07 N... plakalı aracın 22.06.2013 tarihinde, Alanya İlçesi, İskele Caddesinde seyir halinde iken 22.06.2013 tarihi saat: 01.15 sularında spor müsabakaları için geçici olarak kapatılan yaya üst geçidine çarpması sonucu hasar gördüğünü, müvekkili şirket sigortalısına 04.09.2013 tarihinde 19.396,00 TL hasar tazminatı ödendiğini, ödenen bu miktarın ödenmesi için davalıdan talepte bulunulmuşsa da alacağın ödenmediğini, TTK 1472.maddesi ve diğer ilgili maddeleri ile sigorta poliçesi genel şartları gereğince müvekkili şirkete ödediği tazminat miktarınca sigortalısının haklarına halef olduğunu, hasar bedelinin tahsili için Antalya 9. İcra Müdürlüğü'nün 2014/5065 Esas sayılı dosyada ilamsız takip başlatılmış ise de davalının vaki itirazı nedeniyle takibin durduğunu belirterek yapılan itirazın iptali istemiyle Alanya Belediye Başkanlığı'na karşı adli yargı yerinde dava açmıştır.

          Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi: 06.12.2017 gün ve E:2014/191, K:2017/719 sayılı dosyada "Davanın Kısmen Kabulüne" karar vermiş, karar aleyhine istinaf yoluna başvurulmuştur.

          Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi: 23.03.2018 gün ve E:2018/240, K:2018/350 sayılı dosyada "yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi" gerektiği görüşüyle kararı kaldırarak dosyayı mahalline iade etmiştir.

          ANTALYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 31.05.2018 gün ve E:2018/455, K:2018/388 sayılı dosyada “Her ne kadar Mahkememizce yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, Mahkemece yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın kesin olduğu" görüşüyle "Davacının davasının idari yargının konusuna girdiğinden dolayı dava dilekçesinin usul yönünden reddine" dair verdiği karar istinaf edilmeksizin 15.11.2019 tarihinde kesinleşmiştir.

          Davacı vekili, bu kez rücuen tazminat istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          ANTALYA 4. İDARE MAHKEMESİ: 10.12.2019 gün ve E:2019/1040 sayılı kararı ile “...Dava; davacı şirkete sigortalı olan 07 N... plakalı aracın Antalya, Alanya İlçesi, İskele Caddesinde seyir halinde iken 22.06.2013 tarihi saat: 01.15 sularında spor müsabakaları için geçici olarak kapatılan yaya üst geçidine çarpması sonucu zarar gördüğü, işbu zararın davacı sigorta şirketince karşılandığı, uğranıldığı ileri sürülen 19.396,00 TL zararın ödeme tarihi olan 04.09.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; 110. maddesinde ise, "İşleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” kuralına yer verilmiştir.

          Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirkete sigortalı olan 07 N... plakalı aracın Antalya, Alanya İlçesi, İskele Caddesinde seyir halinde iken 22.06.2013 tarihi saat: 01.15 sularında spor müsabakaları için geçici olarak kapatılan yaya üst geçidine çarpması sonucu zarar gördüğü, işbu zararın davacı sigorta şirketince karşılandığı, uğranıldığı ileri sürülen 19.396,00 TL zararın rücuen ödeme tarihi olan 04.09.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle önce Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, anılan Mahkemenin E:2018/455, K:2018/388 sayılı kararı ile idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle davanın görev yönünden usulen reddedildiği, akabinde Mahkememizde söz konusu zararın tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine idari yargıda açılan başka bir tazminat talepli tam yargı davasında, İdare Mahkemesi 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin 1. fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasaya aykırı olduğu kanısına varmış, İdare Mahkemesinin bu iki cümlenin iptali istemiyle yaptığı başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi 8.12.2011 tarihli, E:2011/124, K:2011/160 sayı ve 8.11.2012 gün ve E:2012/l 18, K:2012/170 sayılı aynı içerikli iki kararında, “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir. Başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.” sonucuna varmıştır.

          Bu durumda; 2918 sayılı Kanun’un 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararlan gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı; dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmaktadır.

          Nitekim; Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 24.12.2012 tarihli, E:2012/523, K:2012/422 sayılı; 24.10.2016 tarihli, E:2016/500, K:2016/507 (Hukuk Bölümü) kararları dahil birçok kararı da aynı yöndedir.

          Açıklanan nedenlerle; Mahkememizin görev alanına girmeyen ve ilgili adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilen bu davada, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine" karar vererek, 04/02/2020 gün, 2019/1040 esas no'lu üst yazı ile Mahkememize başvurmuş, başvuru 06/02/2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

              İNCELEME VE GEREKÇE:

              Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 24.02.2020 günlü toplantısında:

              I-İLK İNCELEME:

              Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

              II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

              Dava, davacı şirket tarafından sigortası yapılan taşıtta oluşan hasar sebebiyle davacı tarafından ödenen bedelin tahsili amacıyla Antalya 9. İcra Müdürlüğünün 2014/5065 esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığı, ödeme emrine itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durdurulduğu belirtilerek, davalı idarenin yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

          2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş, değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

          İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

          İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

          Söz konusu 67. Madde: Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

          Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu, takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkûm edilir.

          İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

          Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

          Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

          Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

          Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır. Kaldı ki davanın idarenin hizmet kusuru sonucu oluşan trafik kazasından kaynaklanan rücuen tazminat davası olarak kabulü halinde de, Mahkememizin yerleşik içtihatları gereği 2918 sayılı Yasa uyarınca açılan her türlü sorumluluk davalarında adli yargı görevlidir.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Antalya 4. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 31.05.2018 gün ve E:2018/455, K:2018/388 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 4. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 31.05.2018 gün ve E:2018/455, K:2018/388 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.02.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                          Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN