T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

          ESAS NO     : 2019 / 478

          KARAR NO : 2019 / 545

          KARAR TR  : 30.9.2019

ÖZET : Davalı/borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi  istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

           

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : A. S. A.Ş.

Vekilleri       : Av. İ. D. -Av. M. C. N.

Davalı          : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili           : Av. A.S.

 

O L A Y      : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirkete sigortalı aracın 25/08/2014 tarihinde karıştığı tek taraflı kaza sonucu sigortalı araçta hasar oluştuğunu, kaza sonucunda düzenlenen kaza tespit tutanağında, araç sürücüsünün  kusursuz olduğunun, kazanın meydana geldiği yolun bakım ve onarımından davalı idarenin sorumlu olduğunun saptandığını, ekspertiz raporları ile belirlenen hasar bedeli  7.238.00 TL.nin sigortalıya ödendiğini, sigortalıya ödenen bedelin tahsili amacıyla icra takibinin başlatıldığını ancak davalının bu takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itirazının yasal dayanağının olmadığını, zararın nedeninin haksız eylem olması nedeniyle zararın ödendiği tarihten itibaren işleyecek faizin talep edildiğini ifade ederek;  itirazın iptaline ve icra takibinin devamına karar verilmesi  istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Kumluca 2.Asliye Hukuk Mahkemesi; 31.3.2016 gün ve E: 2015/197, K:2016/146 sayı ile, davanın reddine karar vermiş; ;  temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 13.11.2017 gün ve E:2016/18480, K:2017/10414 sayı ile, "(...) 1-Dava, kasko sigorta sözleşmesine ve halefiyete dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Davaya konu olayda, bakım ve onarımından sorumlu bulunduğu yola düşen kaya parçası nedeniyle kazanın meydana geldiği iddiası ile davalı aleyhine husumet yöneltilmiştir.

Görev konusu, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur.

Karayolları Genel Müdürlüğü'nün de içerisinde bulunduğu kamu tüzel kişileri, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin, yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04.11.2015 tarih ve 2015/17-731, 2015/2366 K. (ve 5 adet emsal dosya) sayılı kararı ile de; "davalının hizmet kusuruna dayalı zararın tazmini için açılan eldeki davanın bir tam yargı davası olması nedeniyle davada idari yargı mercileri görevli olduğundan yerel mahkemece dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır." denilmek suretiyle hizmet kusuruna dayanılarak açılan davalarda idari yargının görevli olduğu belirtilmiştir.

O halde mahkemece, hizmet kusuruna dayanılarak Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan bu davada davanın HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.

2-Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA..." karar vermiştir.

KUMLUCA 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 14.2.2019 gün ve E:2018/117, K:2019/55 sayı ile, "(...) Dava, kasko sigorta sözleşmesine ve halefiyete dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Tüm dosya kapsamından; mahkememiz dava konusunun kamu düzenine ilişkindir ve mahkemece yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması zorunludur. Karayolları Genel Müdürlüğünün de içerisinde bulunduğu kamu tüzel kişileri, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin, yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına davalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2015 tarih ve 2015/17-731, 2015/2366 K. (ve 5 adet emsal dosya) sayılı kararı ile de; "davalının hizmet kusuruna dayalı zararın tazmini için açılan eldeki davanın bir tam yargı davası olması nedeniyle davada idari yargı mercileri görevli olduğundan yerel mahkemece dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır." denilmek suretiyle hizmet kusuruna dayanılarak açılan davalarda idari yargının görevli olduğu belirtilmiştir. Mahkememizce hizmet kusuruna dayanılarak Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan bu davada davanın HMK 115/2.maddesi "Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder" uyarınca idari yargının görevli olduğu anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın HMK 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan görevsizlik nedeniyle usulden REDDİNE, Mahkememizin görevsizliğine..." karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez,  Antalya-Kumluca yoluna düşen kaya parçasının müvekkili şirkete sigortalı olan 06 ... 30 plakalı aracın alt kısmına çarpması sonucu zarar vermesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 7.238,00 TL zararın yasal faiziyle birlikte rücuen tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 4.İDARE MAHKEMESİ: 12.6.2019 gün ve E: 2019/567 sayı ile, "(...) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; 110. maddesinde ise, “İşleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” kuralına yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Antalya-Kumluca yoluna düşen kaya parçasının Recep Türkyön'ün kullandığı davacı şirkete sigortalı olan 06 JSY 30 plakalı aracın alt kısmına çarpması sonucu zarar verdiği, işbu zararın davacı sigorta şirketince karşılandığı, uğranıldığı ileri sürülen 7.238,00 TL zararın rücuen yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle önce Kumluca Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, anılan Mahkemenin E:2018/117, K:2019/55 sayılı kararı ile idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddedildiği, akabinde Mahkememizde söz konusu zararın tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine idari yargıda açılan başka bir tazminat talepli tam yargı davasında, İdare Mahkemesi 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin 1. fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasaya aykırı olduğu kanısına varmış, İdare Mahkemesinin bu iki cümlenin iptali istemiyle yaptığı başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi 8.12.2011 tarihli, E:2011/124, K:2011/160 sayı ve 8.11.2012 gün ve E:2012/l 18, K:2012/170 sayılı aynı içerikli iki kararında, “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir.

Başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir. ” sonucuna varmıştır.

Bu durumda; 2918 sayılı Kanun’un 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı; dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmaktadır.

Nitekim; Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 24.12.2012 tarihli, E:2012/523, K:2012/422 sayılı; 24.10.2016 tarihli, E:2016/500, K:2016/507 (Hukuk Bölümü) kararları dahil birçok kararı da aynı yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; Mahkememiz’in görev alanına girmeyen ve ilgili adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilen bu davada, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, süreç tamamlanıncaya kadar dosyanın bekletilmesine..." karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 30.9.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında;  adli yargı yerinde aynı somut olay nedeniyle borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına; idari yargı yerinde tam yargı davası açılmış ise de; ikinci davanın, ilk davada verilen karar doğrultusunda oluşturulduğu ve  “itirazın iptali ile takibin devamı” istemi yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu kanaatine varıldığından ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı/borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi  istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan; Antalya 4.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Kumluca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.2.2019 gün ve E:2018/117, K:2019/55 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 4.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Kumluca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.2.2019 gün ve E:2018/117, K:2019/55 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.9.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                   BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                             Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                         Aydemir                           Nurdane                           Ahmet

                             TUNÇ                             TOPUZ                        ARSLAN