T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO        : 2017 / 161

            KARAR NO  : 2017 / 194

            KARAR TR   : 13.3.2017

ÖZET : Davacı sigorta şirketi tarafından kasko güvencesi altında olan 06 AC 1488 plaka sayılı aracın 19/05/2007 tarihinde karıştığı maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle meydana gelen hasar bedelinin sigortalıya ödenmesinden sonra bu tutarın, zarar sorumlusu olduğu iddia edilen davalı kurumdan rücuen tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK 67. maddesi uyarınca iptali ve takibin devamına karar verilmesi istemi ile açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

                                                              

K  A  R  A  R

 

 

Davacı         : H.Sigorta A.Ş.

Vekili           : Av. R. A.Y.

Davalı          : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekilleri       : Av. H.K.Ö., Av. A.S.

 

O L A Y      : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı A.T. adına kayıtlı 06 AC 1488 plakalı aracın 26/12/2006-2007 dönemini kapsayan 3284409 numaralı kasko sigorta poliçesinin düzenlenerek sigortalandığını, sigortalı aracın dava dışı 34 EL 7680 plakalı araçla 19/05/2007 tarihinde maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, meydana gelen bu kaza tespit tutanağında davalı kurumun kaza mahallinde yaptığı yol çalışması sırasında gerekli işaretleme ve aydınlatmaları yapmaması nedeniyle % 100 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, sigortalı araçta meydana gelen hasar bedeli olan 9.034,00 TL'nin sigortalıya ödenerek ibraname alındığını ve sigortalının haklarına halef olduklarını, kusuru nedeniyle davalının bu zararı ödemekle yükümlü olduğunu, davalının, bu tutarı ödememesi nedeniyle alacağın tahsili için sorumlular aleyhine İstanbul 13. İcra Müdürlüğü’nün 2009/17832 Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibine giriştiklerini, takip borçlularının yetki itirazı üzerine dosyanın kapatılan Tuzla İcra Müdürlüğü’ne geldiğini, icra dairelerinin birleşmesi sonucu takip dosyasının İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğü’nün 2011/3316 Esas sayısıyla işlem gördüğünü, bu dosya üzerinden ödeme emri tebliği üzerine davalı tarafın takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline ve takibin devamına, diğer zarar sorumluları hakkında açılmış olan 2012/1438 Esas sayılı dava ile açılan davanın birleştirilmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ: 17/03/2014 gün ve 2014/90 Esas, 2014/70 Karar sayı ile ‘‘…Dava, hukuki niteliği itibari ile davacının kasko sigortasıyla sigortaladığı araçta meydana gelen hasar bedelinin sigortalıya ödenmesinden sonra bu tutarın, zarar sorumlusu olduğunu iddia ettiği davalı kurumdan rücuen tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK. 67. maddesi uyarınca iptali isteğine ilişkindir.

Dava dosyası, aynı icra takibinde, takip borçlusu olan ve takibe itiraz etmiş olan diğer zarar sorumluları aleyhine Mahkememizde açılmış olan 2012/1438 E. sayılı dava dosyası ile birleştirilmiştir. Anılan dosyada, ön inceleme aşamasında bu dava dosyası tefrik edilip iş bu esasa alınmıştır. 04.03.2014 tarihli ara kararı doğrultusunda ön inceleme işlemleri dosya üzerinden yapılmıştır.

HMK.138.maddesi uyarınca, mahkeme, dava şartlan ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir. Bu nedenle, dava şartları dosya üzerinden incelenmiştir.

Davalı vekili, yargı yolu itirazında bulunarak davaya bakma görevinin idare mahkemelerine ait olduğunu savunmuştur. HMK.l 14/1.b. maddesi uyarınca, yargı yolunun caiz olması dava şartıdır.

Davacı, davalı kurumun kaza mahallinde yapmakta olduğu yol yapım çalışmalarının ifası sırasında idarenin kusurlu davrandığını, yol inşaat alanında gerekli aydınlatmaları ve işaretlemeleri yapmaması nedeniyle kusurlu olup bu nedenle zarardan sorumlu olduğunu iddia etmektedir.

Davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün bir kamu idaresi olduğu açıktır. Kamu idarelerinin hizmetlerini ifa ederken kusurlu davranmaları nedeniyle zarar görenlerin açacakları tazminat davaları, tam yargı davası niteliğinde olup bu tür davalara bakma görevi idare mahkemelerine aittir.

Danıştay 10. Dairesinin Esas No: 2011/11522- Karar No:2012/5347 sayılı, 31/10/2012 tarihli kararında belirtildiği üzere: "...6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'a göre, kamu tüzel kişiliğine sahip özel bütçeli bir kamu kuruluşu olan Karayolları Genel Müdürlüğü, karayollarını yapmak, yaptırmak, emniyetle kullanılmasını sağlamak, karayollarını onarmak, işletmek, işlettirmekle görevli ve yetkili bulunmaktadır. Karayolları Genel Müdürlüğünce karayolu yapım, bakım ve işletilmesi şeklindeki kamu hizmetinin, idare hukuku ilke ve kurallarına göre yürütüleceği; anılan Genel Müdürlüğün idari işlem ve idari eylemlerden doğan uyuşmazlıkların da Anayasanın 125. Maddesi ve 2577 sayılı Yasanın 2. maddesine göre idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği konusunda duraksama bulunmamaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda 6099 sayılı Yasayla yapılan değişiklik de, Karayolları Genel Müdürlüğü'nün yol yapım ve bakım hizmetinin yürütülmesiyle ilgili hukuki sorumluluğuyla ilgili yeni bir düzenleme içermemekte; yargı yolunu değiştirmemektedir.

2918 sayılı Yasanın 11.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Yasanın 14. maddesi ile değişik' Görevli ve Yetkili Mahkeme' başlıklı 110. maddesinde 'İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ili sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.' kuralı yer almaktadır.

Anılan yasa hükmünde, 'bu kanundan doğan sorumluluk davaları' ifadesiyle 2918 sayılı Yasada yer alan hukuki sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanacağı davalarla sınırlı biçimde görevli yargı yerinin belirlendiği vurgulanmaktadır. Dolayısıyla, görevli yargı yeri belirlenirken, söz konusu Yasa'da motorlu taşıt araçlarının verdiği zararlarla sınırlı biçimde düzenlenen sorumluluk kurallarının, dava konusu uyuşmazlığa uygulanıp uygulanmayacağının saptanması gerekir.

Karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik güvenliğini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm önlemleri belirlemek amacını taşıyan 2918 sayılı Yasa, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yanında Karayolları Genel Müdürlüğünün de trafik güvenliği yönünden görev ve yetkilerini sayma yoluyla belirlemiştir. Ancak Yasada, diğer kamu idarelerinin ve bu arada Karayolları Genel Müdürlüğünün, trafik düzeni ve trafik güvenliği ile ilgili olarak üstlendikleri kamu hizmetlerinden dolayı hukuki sorumlulukları düzenlenmiş değildir.

2918 sayılı Yasanın 'hukuki sorumluluk ve sigorta' başlıklı sekizinci kısmında; araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu; bir başka deyişle motorlu araçların karıştığı trafik kazaları sonucu ortaya çıkan zarar nedeniyle araç sahiplerinin, işletmelerin hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir.

2918 sayılı Yasanın hukuki sorumluluğa ilişkin sekizinci kısmında yer alan hükümler birlikte değerlendirildiğinde; Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların karıştığı kazalar nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davaların görüm ve çözümü adli yargının görev alanına girmektedir. Fakat kamu idareleri ve kuruluşlarının, trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşımaları ve 2918 sayılı Yasada da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarının ayrıca düzenlenmemiş olması karşısında; trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı öne sürülen zararların tazmini istemiyle, ilgili idarelere karşı açılan davaların görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir.

Sonuç olarak Karayolları Genel Müdürlüğünün kuruluş yasasında belirlenen, 2918 sayılı Yasa'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürüttüğü kamu hizmetinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; bu sebeple açılacak tam yargı davalarının da idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir…’’ şeklindeki gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 30/11/2015 gün ve 2015/5720 Esas, 2015/13003 Karar sayı ile, “…Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve Hukuk Genel Kurulu'nun 04/11/2015 tarih 2015/17-86 Esas, 2015/2364 Karar sayılı kararı da dikkate alınarak davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına…’’ hükmetmiş, karar düzeltme yoluna başvurulmayan karar 04/03/2016 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı somut olay kapsamında bu kez,  sigortalısı olan 06 AC 1488 plaka sayılı aracın 19/05/2007 tarihinde karıştığı trafik kazası ile ilgili olarak İstanbul 13. İcra Müdürlüğü’nün 2009/17832 Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibine giriştiklerini, takip borçlularının yetki itirazı üzerine dosyanın kapatılan Tuzla İcra Müdürlüğü’ne geldiğini, icra dairelerinin birleşmesi sonucu takip dosyasının İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğü’nün 2011/3316 Esas sayısıyla işlem gördüğünü, davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2012/1438 Esas sayılı dosya ile birleştirilmek üzere itirazın iptali davası ikame edildiğini, açılan davada Mahkemenin önce tefrik daha sonra görevsizlik kararı verdiğini, kararın temyiz edilmesi neticesinde onandığını, bu karar üzerine davalı tarafa dava açmak gereği hasıl olduğunu ifade ederek; müvekkili tarafından ödenen 9.034,00 TL’nin sigortalıya ödeme tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 5. İDARE MAHKEMESİ: 11/12/2015 gün ve 2016/490 Esas, 2016/527 Karar  sayı ile ‘‘…2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun dilekçeler üzerine yapılacak ilk inceleme esaslarını düzenleyen 14 üncü maddesinin (3) numaralı bendinin (a) alt bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden inceleneceği belirtilmiş, aynı Kanunun 15 inci maddesinin 3622 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle değişik (1) numaralı bendinin (a) alt bendinde ise, 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların görev yönünden reddedileceği hükmü yer almıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartlan, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları, trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 19/01/2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazaların da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer Mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir"; Geçici 21.maddesinde ise, "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" düzenlemesine yer verilmiştir.

Diğer taraftan; Anayasa Mahkemesi 08/12/2011 gün ve E:2011/124, K.2011/160 sayılı kararı ile; "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili Mahkeme değildir. Başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir" hükmüne varmıştır. 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı da bu yöndedir.

Dosyanın incelenmesinden, 19.05.2007 tarihinde, E-80 Karayolu kuzey yol istikametinde seyir halinde olan 06 AC 1488 plaka sayılı aracın, yolun bakım ve onarımından sorumlu davalı idare tarafından gerekli uyarıcı levha ve işaretler ile aydınlatmanın yapılmadığı nedeniyle dava dışı 34 EL7680 plaka sayılı araç ile çarpışması sonucu meydana maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle araç sahibine yapılan 9.034.00-TL ödemenin, idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülerek halefiyet ilkesi gereği ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, mezkur kanun hükmünün; karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 13.10.2014 tarih, E.2014/871 K.2014/924 sayılı kararı ile İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kumlun E:2015/2013 K:2015/19114 sayılı kararı da bu yöndedir.

Öte yandan, İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/90 esas sayısına kayden açılan davada 17.03.2014 tarih ve K:2014/70 sayılı ilam ile "yargı yolu nedeni ile reddine" karar verilerek mezkur kararın kesinleştiği görülmekle; davacının, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun hükümleri uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarabileceği açıktır.

Açıklanan nedenlerle; davanın, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…’’ karar vermiş, davacı vekili tarafından karara karşı itiraz yoluna başvurulmuştur. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesi: 12/10/2016 gün ve 2016/573 Esas, 2016/210 Karar sayı ile ‘‘…Dava dosyasının incelenmesinden; itiraz konusu İdare Mahkemesi kararında Kanunda sayılan bozma nedenlerinin bulunmadığı anlaşıldığından ve itiraz dilekçesinde ileri sürülen iddialar da söz konusu kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden itirazın reddine, kararın onanmasına…’’ hükmetmiş, karara karşı taraflarca karar düzeltme yoluna gidilmediğinden karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, 21/11/2016 havale tarihli dilekçesiyle adli ve idari yargı yerleri arasında oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulması talebinde bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 13.3.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Sinem USTA’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı sigorta şirketi tarafından kasko güvencesi altında olan 06 AC 1488 plaka sayılı aracın 19/05/2007 tarihinde karıştığı maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle meydana gelen hasar bedelinin sigortalıya ödenmesinden sonra bu tutarın, zarar sorumlusu olduğu iddia edilen davalı kurumdan rücuen tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK 67. maddesi uyarınca iptali ve takibin devamına karar verilmesi istemiyle 02/04/2013 tarihinde açılmıştır. 

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/03/2014 gün ve 2014/90 Esas, 2014/70 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/03/2014 gün ve 2014/90 Esas, 2014/70 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.3.2017  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN