T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          ESAS NO     : 2019 / 356

          KARAR NO : 2019 / 420

          KARAR TR  : 8.7.2019

ÖZET : Emekli Sandığı iştirakçisi/kamu görevlisi olan davacı tarafından, kızının  özel ağız ve diş sağlığı merkezinde yapılan diş tedavisi  için  harcanan tutarın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

           

 

                                    K  A  R  A  R

 

Davacı          : Y. Y.

Davalı           : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (Mersin İl Müdürlüğü)

Vekili           : Av. E. A.

 

O L A Y       : Davacı dilekçesinde; kızı E. Y.’yı ağız ve dış rahatsızlığından dolayı 05.05.2012 tarihinde Mersinde bulanan T.C Sağlık Bakanlığı Akdeniz Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine götürdüğünü, tedavinin burada yapılamayacağı söylenerek özel tedavi merkezine sevkedildiğini; kızını aynı gün özel bir Ağız ve Diş Sağlığı merkezine götürdüğünü; tedavi sürecinin saptandığını, tedavinin  23.07.2013 tarihinde sonuçlandığını; KDV dahil 3,930,62.TL.lık ve daha önce de 40,00. TL.lik faturalar düzenlendiğini; fatura ve diğer belgelerle, kızı adına ve kendi adına  idareye başvurarak  yapılan harcamaların tarafına ödenmesini talep ettiğini, yapılan yeni düzenleme gereği kızının  18 yaşından büyük olduğu için ortodondik tedavi masraflarının kurumca ödenemeyeceğinin şifahen söylendiğini; başvurusunun akıbetini sorduğu sonraki yazılı başvurusuna  da bir cevap verilmediğini; "Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin “Diş Tedavileri” kısmı” ile bu tebliğde değişiklik yapılmasına ilişkin Tebliğ incelendiğinde, idarenin talebin  talebine olumsuz yanıt vermesinin hukuka aykırı olduğunu ifade ederek; davasının kabulü ile davalı kurumun hukuka aykırı işleminin iptali ile uğradığı zarar olan 3.970,62.TL,nin dava İtibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle  idari yargı yerinde dava açılmıştır.

MERSİN 2.İDARE MAHKEMESİ; 25.9.2013 gün ve E:2013/972, K:2013/753 sayı ile, “(…)5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Sağlık Hizmetleri ve Diğer Haklar ile Bunlardan Yararlanma" başlıklı 62. maddesinde, bu Kanun gereğince genel sağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için bir hak, Kurum için ise bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamanın bir yükümlülük olduğu, sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan genel sağlık sigortalısı ile bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yararlandırılacağı, anılan Yasanın "Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri" başlıklı 101. maddesinde ise; bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıda anılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, genel sağlık sigortalısı olan kişiler ile bu kişilerin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin tedavi giderlerinden kaynaklı uyuşmazlıklarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; Sosyal Güvenlik Kurumu'nun genel sağlık sigortalısı olduğunu ileri süren davacının kızı E. Y.'nın diş rahatsızlığından dolayı 05.05.2012 tarihinde Sağlık Bakanlığı'na bağlı Akdeniz Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine gittiği, burada "1.sınıf anterior çapraşıklığı" teşhisi konulduğu ve bu hastalığın tedavisinin anılan sağlık merkezinde yapılamayacağının bildirilmesi üzerine Özel Diş Dünyası Özel Dent Mersin Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi'ne gittiği ve 05.05.2012-23.07.2013 tarihleri arasında tedavisini yaptırdığı, bu tedavi nedeniyle anılan özel sağlık kuruluşuna 3.970,62-TL ödeme yapıldığı, 21.08.2013 ve 09.09.2013 tarihli başvurular ile 3.970,62-TL'nın Kurum tarafından ödenmesi istenildiği ve bu istemin reddi üzerine bakılmakta olan tam yargı davasının açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda; özel sağlık kuruluşuna ödenen tedavi ücretinin ödenmesi talebine ilişkin olan ve 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlığın anılan yasa hükümleri uyarınca adli yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Mersin 6.İş Mahkemesi:14.7.2015 gün ve E:2013/160, K:2015/212 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10.Hukuk Dairesi: 23.11.2017 gün ve E:2015/20461, K:2017/8258 sayı ile, “(…)5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceğinden bunların iptali için açılan davaların çözüm yerinin İdari yargı yeri olduğu açıktır. Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 05.12.2012 gün 2012/251 E., 263 K. sayılı; 24.12.2012 gün 2012/536 E., 433 K. sayılı kararları da bu yöndedir.

Somut olayda; 5434 sayılı Kanun kapsamında Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacının, 5510 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesinde değişiklik getiren 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce mevcut statüsünde bulunduğu göz önünde bulundurularak ve 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ:      Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA…” karar vermiştir.

MERSİN 1.İŞ MAHKEMESİ: 16.1.2018 gün ve E:2017/553, K:2018/15 sayı ile, “(…)Kapatılan Mersin 6. İş Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; 14/07/2015 tarih, 2013/160 esas, 2015/212 sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ilgili karar davalı SGK vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 23/11/2017 tarih, 2015/20461 esas, 2017/8258 sayılı bozma kararı ile (…) bozularak dosya mahkememize iade edilmiş, yeni esasa kaydı yapılmış, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yargılamaya devam olunmuştur.

Tüm dosya kapsamı itibariyle; 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileriyle emekli sıfatıyla 5434 Sayılı Kanuna göre emekli dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacakları yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapılan muamelelerin "idari işlem" ve "idari eylem" niteliğini korumaya devam edeceği, dava konusu olayda 5434 Sayılı Kanun kapsamında emekli sandığı iştirakçisi olan davacının 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesinde değişiklik gelen 5754 Sayılı kanunun yürürlüğe girmesinde önce mevcut statüsünde bulunduğu, bu nedenle açılan davanın çözüm yerinin idari Yargı yeri olduğu anlaşılmakla, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:

1-Davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle reddine…” karar vermiş;  temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10.Hukuk Dairesince; 7.3.2019 gün ve E:2018/3566, K:2019/2158 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

 

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 8.7.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyasının UYAP sistemi üzerinden temin edilen bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Emekli Sandığı Kanunu kapsamında kamu görevlisi olan davacı tarafından, kızının  özel ağız ve diş sağlığı merkezinde yapılan diş tedavisi  için  harcanan 3.970,62 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacının 5510 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önce, 1986 yılında Milli Eğitim Bakanlığında 657 sayılı Yasa ve 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu kapsamında, öğretmen olarak  işe başladığı ve sigortalılık ilişkisinin ilk kez 5434 sayılı Kanunla kurulduğu; kızının diş rahatsızlığından dolayı 05.05.2012 tarihinde Sağlık Bakanlığı'na bağlı Akdeniz Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine gittiği, burada konulan teşhis ve hastalığın tedavisinin anılan sağlık merkezinde yapılamayacağının bildirilmesi üzerine Özel … Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi'ne gittiği ve 05.05.2012-23.07.2013 tarihleri arasında tedavisini yaptırdığı, bu tedavi nedeniyle anılan özel sağlık kuruluşuna 3.970,62-TL ödeme yapıldığı, 21.08.2013 ve 09.09.2013 tarihli başvurular ile 3.970,62-TL'nın Kurum tarafından ödenmesinin istenildiği ve bu istemin reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun bazı hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanun’un değil 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal ve 2/1-b maddesinde belirtilen,  idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce, 1986 yılında devlet memuru olarak kamu görevine başlayan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Mersin 2.İdare Mahkemesinin; 25.9.2013 gün ve E:2013/972, K:2013/753 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mersin 2.İdare Mahkemesinin; 25.9.2013 gün ve E:2013/972, K:2013/753 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 8.7.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                             Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                          Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ