Hukuk Bölümü 2010/111 E., 2011/15 K.

"İçtihat Metni"

Davacı : N. A.

Vekili : Av. K. T. K.

Davalılar : 1-Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı Vekili : Av. İ. İ.

2- K. A.3- A. A.

O L A Y : Davacı vekili, müvekkilinin 03.2008 tarihinde A. A. yönetiminde B 9 hattındaki halk otobüsünde seyahat ederken, durma düğmesine basıldığını, müvekkilinin inerken otobüsün birden hareket ettiğini, müvekkilinin yere düşerek kalça kemiğini kırdığını, bu nedenle A. A. hakkında kamu davası açıldığını, Bursa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/738 E.nolu dosyası ile A. A.'nın taksirle adam yaralama suçundan cezasının sabit görüldüğünü; müvekkilinin yaşının ileri olduğunu, kalçası kırıldığı için ameliyat olduğunu, bacağına platin konulduğunu, kaza nedeniyle oldukça ıstırap çektiğini, halen de evden dışarı çıkamadığını ve yürüyemediğini; müvekkilinin devam eden tedavisi nedeniyle 5.000 YTL maddi ve 10.000 YTL manevi tazminat taleplerinin bulunduğunu; bu nedenle davalı idareye 10.11.2008 tarihinde başvurduklarını, ancak davalı idarenin 31.12.2008 tarihli yazı ile, böyle bir aracın ve şoförün olmadığından bahisle istemlerini reddettiğini; bunun üzerine bu kişilerin (araç sahibi K. A., sürücü A. A.) T.C. numaraları ve araç plaka numaralarını (16 M 00339) bildirir dilekçe ile 19.02.2009 tarihinde davalı idareye tekrar başvurduklarını, ancak davalı idarenin 25.03.2009 tarihli yazıyla istemlerini reddettiğini ifade ederek sonuçta; 5.000 maddi ve 10.000 YTL manevi tazimatın davalı idareden ve diğer davalılardan müteselsilen ve müştereken alınarak müvekkiline verilmesi istemiyle 27.05.2009 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalılardan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilince, birinci savunma dilekçesinde; aracın maliki, sürücüsü ile davacının karıştığı olayın haksız fiil, görevli yargı merciinin de adli yargı olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

BURSA 2. İDARE MAHKEMESİ; 29.07.2009 gün ve E: 2009/557 sayı ile, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde; "İdari dava türleri, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar olarak sayıldığı; idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğunun kurala bağlandığı; idarelerin, yürütmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetlerini, gereği gibi yerine getirmek, hizmetin işleyişini sürekli olarak kontrol etmek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla ilgili bu yükümlülüklerini, yerine getirmemek, hizmetin kötü veya geç işlemesi veya gereği gibi işlememesi suretiyle oluşan hizmet kusuru nedeniyle, söz konusu gerekçelerle yaratılan uyuşmazlıkların, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/b maddesinde tanımı yapılan tam yargı davaları kapsamında idare hukuku kuralları çerçevesinde incelenmesi gerektiğinden, davanın görüm ve çözümünün idare mahkemesinin görev alanına girdiğinin görüldüğü; bakılan davada da, uyuşmazlığın esasını oluşturan iddiaların idarenin hizmet kusuruna dayandırıldığı, yürütülen kamu hizmetinin özel ve tüzel kişilere yaptırılması ve zararın bu hizmetin yürütümü sırasında meydana gelmesi, yürütülen hizmetin kamu hizmeti niteliğini değiştirmeyeceği ve idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağından, davanın görüm ve çözümünün idare mahkemesinin görev alanına girdiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle; davalı idarenin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı idare vekilinin, haksız fiile ilişkin bütün davaların adli yargıda görüldüğünü, trafik kazalarının da haksız fiil kapsamında yer aldığını ileri sürerek olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki 28.08.2009 günlü dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Davacının, halk otobüsünde seyahat ederken, durma düğmesine bastıktan sonra otobüsten inerken otobüsün birden hareket etmesi nedeniyle yere düşerek kalça kemiğini kırması sonucunda ameliyat olduğu, bacağına platin konulduğu ve bu süreçte yaşının ileri olması nedeniyle oldukça ıstırap çektiğini ileri sürerek uğradığı maddi ve manevi zararının tazmini talebiyle davalı idare aleyhine idari yargı yerinde açılan iptal davasında, davalı idarenin görev İtirazında bulunduğunun görüldüğü; konunun çözümü için uyuşmazlığın temelini oluşturan hukuki ilişkinin incelenmesinin gerektiği; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun Büyükşehir Belediyesinin görev, yetki ve sorumluluklarının düzenlendiği 7. maddesinin (f) bendinde: "Büyükşehir ulaşım ana planını yapmak veya yaptırmak ve uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini planlamak ve koordinasyonu sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergahlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek." hükmü; 7/p maddesinde de: "Büyükşehir içindeki toplu taşıma hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek, Büyükşehir sınırları içindeki kara ve denizde taksi ve servis araçları dahil toplu taşıma araçlarına ruhsat vermek" hükmünün yer aldığı; diğer taraftan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85. maddesinin değişik birinci fıkrasında" Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar." ve değişik beşinci fıkrasında" İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur." hükümlerini taşımakta; 106 maddesinde ise, "Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır." hükmüne yer verildiği; anılan 85. maddeden, işleten ve teşebbüs sahibinin, bir motorlu aracın işletilmesinden ve bu arada aracın sürücüsünün ve işletme yardımcılarının eylem ve davranışlarından dolayı üçüncü kişilerin uğradıkları zararlardan, kusurlu olup olmamalarına bakılmaksızın "tehlike esası"na göre sorumlu tutuldukları; 106. madde ile de, maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının işleten gibi aynı hukuki sorumluluğa tabi kılındığının anlaşıldığı, böylece, motorlu aracın işletilmesinden doğan zararların tazmini konusunda, motorlu aracın sahibinin özel ya da kamu tüzel kişisi olması bakımından bir ayrım yapılmayarak kamu kurum ve kuruluşlarının da özel hukuk kişileri gibi aynı esaslara göre sorumlu olmalarının kabul edildiğinin anlaşıldığı; öte yandan, dava konusu olayda, davacının zarar gören yolcu olması, davalının ise taşıyıcı sıfatının olması karşısında uyuşmazlığın, taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinden kaynaklanmakta olduğu, davalı idarenin, kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda ticari alanda yürüttüğü taşımacılık faaliyetinin özel hukuk hükümlerine tabi olduğu hususu ile taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği birlikte göz önüne alındığında olayda idari bir eylem veya işlemden doğmuş bir zararın olmadığının anlaşıldığı; dolayısıyla, taşıma sözleşmesi kapsamında yolcunun uğradığı zarardan dolayı taşıyıcının tazmin yükümlülüğünün belirlenmesine ilişkin bulunan davanın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu gerekçesiyle; 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin 3. fıkrasına göre Danıştay Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Bursa Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı halk otobüsünde seyahat eden yolcunun durakta inmekte olduğu sırada otobüsün hareket etmesi sonucunda düşerek kalça kemiğinin kırılması nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle Bursa 2. İdare Mahkemesinde açılan davada, davalının görev itirazının reddi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmış olmakla dosyanın incelendiği; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun 7/p maddesinde, "Büyükşehir içindeki toplu taşıma hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek, Büyükşehir sınırları içindeki kara ve denizde taksi ve servis araçları dahil toplu taşıma araçlarına ruhsat vermek" Büyükşehir Belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları arasında sayıldığı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "işletilen ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu" başlıklı 85. maddesinin değişik birinci fıkrasında, "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar" hükmüne, değişik beşinci fıkrasında, "işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur" hükmüne, 90. maddesinde, "Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır" hükmüne, "Devlete ve Kamu Kuruluşlarına Ait Araçlar "başlıklı 106. maddesinde de, Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır" hükmüne yer verildiği, bu hükümlere göre, 106. maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının, sahip oldukları araçların sebep olduğu zararlardan dolayı idare hukuku kurallarına değil, bu Yasada düzenlenen "işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu" çerçevesinde Borçlar Kanunu'nun haksız fiillere ilişkin hükümlerine tabi kılındığı, bu suretle 2918 sayılı Yasa ile, bu Yasada tanımlanan araçların işletilmesinden doğan zararların tazmini konusunda araç sahibinin özel yada kamu tüzel kişisi olması bakımından bir farklılık gözetilmeyerek kamu kurum ve kuruluşlarının da özel hukuk tüzel kişileri gibi aynı esaslara göre sorumlu olduklarının kabul edildiği; bu durumda, belediyeye ait otobüsün trafik kural ve gereklerine tabi olarak seyir halinde iken neden olduğu zararların tazmini istemiyle açılan davanın, işletenin hukuki sorumluluğu çerçevesinde özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği sonucuna varıldığı, bu nedenle, 2247 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulü gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Sıddık YILDIZ, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU'nun katılımlarıyla yapılan 07.02.2011 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalılardan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA'nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, Bursa Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı halk otobüsünde yolcu olarak bulunan davacının, durakta inmekte olduğu sırada otobüsün hareket etmesi sonucunda düşerek kalça kemiğinin kırılması nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılmıştır.

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun 7. maddesinin (f) bendinde, "büyükşehir ulaşım ana plânını yapmak veya yaptırmak ve uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini plânlamak ve koordinasyonu sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek", (p) bendinde ise, "büyükşehir içindeki toplu taşıma hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek, büyükşehir sınırları içindeki kara ve denizde taksi ve servis araçları dahil toplu taşıma araçlarına ruhsat vermek" büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları arasında sayılmıştır.

Öte yandan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun, trafik kazalarına ilişkin yedinci kısmını izleyen hukuki sorumluluk ve sigorta hakkındaki sekizinci kısmının, "İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu" başlıklı 85. maddesinin, değişik birinci fıkrası, "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar" ve değişik beşinci fıkrası, "işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur" hükümlerini taşımakta; bu bölümün sonunda yer alan, 90. maddesinde, "Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır" denilmekte; aynı kısmın "Özel Durumlar" başlıklı üçüncü bölümünde Devlete ve kamu kuruluşlarına ait araçların durumunu düzenleyen değişik 106. maddesinde ise, "Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır" hükmüne yer verilmektedir.

Anılan hükümlerin incelenmesinden, 106. maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının, sahip oldukları motorlu araçların sebep olduğu zararlardan dolayı idare hukuku kurallarına değil, bu Yasada düzenlenen " işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu" çerçevesinde Borçlar Kanunu'nun haksız fiillere ilişkin hükümlerine tabi kılındığı; bu suretle 2918 sayılı Yasa'da, motorlu aracın işletilmesinden doğan zararların tazmini konusunda, motorlu aracın sahibinin özel ya da kamu tüzel kişisi olması bakımından bir farklılık gözetilmeyerek işaret edilen kamu kurum ve kuruluşlarının da özel hukuk tüzel kişileri gibi aynı esaslara göre sorumlu olduklarının kabul edildiği anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Yasa'nın anılan açık hükümleri karşısında, kamu idaresine ait motorlu aracın, trafik kural ve gereklerine tabi olarak karayolunda seyir halinde iken neden olduğu zararların tazmini istemiyle açılan davanın, işletenin hukuki sorumluluğu çerçevesinde özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği kuşkusuzdur.

Öte yandan, 2918 sayılı Yasa'nın "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlığını taşıyan 110. maddesinde (Değişik: 11/1/2011-6099/14 md.), "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir" denilmiş, Yasa'nın Geçici 21. maddesinde ise (Ek: 11/1/2011-6099/15 md.), "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, 6099 sayılı Kanun hükümlerinin 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe girmesi ve bakılan davanın 27.5.2009 tarihinde idari yargıda açılmış olması karşısında; göreve ilişkin madde hükmünün bu uyuşmazlıkta uygulanma olanağı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesine göre yapılan başvurunun kabulü ile İdare Mahkemesi'nin görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 29.07.2009 gün ve E: 2009/557 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 07.02.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.