T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO   : 2014 / 633

          KARAR NO : 2014 / 678

          KARAR TR : 2.6.2014

ÖZET : Trafik kazası sonucu uğranılan maddi ve manevi zararların, kazanın oluşumunda sorumlu olduğundan bahisle, idarece tazmin edilmesi istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasa kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

                 

Birleşen Dosya

Davacılar         :     1-E.A.

 2-R.A.

 3-Ö.G.Y.

 4-M.A.

 5-K.A.

 6-A.A.

 7-D.A.

 8-A.A.

 9-F.A.

10-Z.A.

11-N.A.

Vekilleri             : Av. A.K.

Birleşen Dosya

Davacılar       : 1-O.A.

 2-Ç.K.

Vekilleri         : Av. F.A.

Davacılar         :  3-F.B.

  4-N.B.

  5-S.B.

Çocuklar           : U.B.

  C.B.

Vekilleri            : Av. E.Ö.

Davalı              : 1-Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi

Vekili                 : Av. S.E.

Davalı               : 2- Rize Valiliği- İl Özel İdare Müdürlüğü

Vekili                : Av. R.D.S.

 

O L A Y             : Davacılar O.A. ile Ç.K.’nun vekilleri olan Av. F.A. dava dilekçesinde; 12.09.2010 günü, Çamlıhemşin İlçesi, Yolkıyı Köyü yakınlarında, 53……. Plaka no.lu aracın köprüden dereye uçması sonucunda, sürücüyle birlikte B.A.’ın da öldüğünü; müvekkillerinden O.’ın, ölenin eşi, Ç.’in de kızı olduğunu; Kaza Tespit Tutanağının incelenmesinden de görüleceği üzere, kazanın oluştuğu günlerde, kazanın olduğu köprü yakınlarında, viraj işaretleri, ışıklandırma, yol şerit çizgisi ve banket olmadığı gibi köprüde de yeterli koruyucu yüksekliği ve korkuluk bulunmadığını; günde birkaç aracın işlediği yıllarda ve stabilize olarak yapılan bu yol üzerindeki köprüde korkuluk bulunmamasının, yapıldığı zamanlarda doğal sayılabileceğini, ancak; beton asfaltla kaplandıktan sonra, araçların daha hızla seyretmesinin beklendiği bu yolda, yola yaklaşık 90 derecelik açı yapan bu köprüden önce, köprü ve viraj işaretlerinin konulmaması ve köprü üzerinde korkuluk yapılmamış olmasının, davalı İl Özel İdaresinin kusurlu olduğunu gösterdiğini; kazanın meydana geldiği saatlerde havanın kararmış olduğunu; ışıklandırmanın olmaması ve yol kenarlarında bulunan ağaçların görüş alanını kapatması nedeniyle, bu köprünün varlığının farkına varılabilmesinin olanaksız olduğunu; nitekim, Kaza Tespit Tutanağındaki Kazanın Özeti bölümünde olayın, “… seyir halindeyken Yolkıyı Köyü Ortan Köprüsüne yaklaştığında aniden aracın hakimiyetini kaybederek viraj alamayarak gidiş istikametine göre sağ taraftan köprü üzerinden yoldan çıkarak dereye takla atarak üst tavan kısmen üzerine düşmesi sonucu kaza meydana gelmiştir....” şeklinde özetlendiğini;  gerekli işaretlerin bulunmuş olması halinde, sürücünün aracın hızını düşürmüş ve bu kazanın meydana gelmemiş olacağını;  eğer en azından köprünün korkuluklarının bulunması durumunda, aracın dereye uçmasının önlenmiş olacağını; 65 yaşında olan müvekkili O.’ın, eşinin ölümü nedeniyle büyük acılar yaşadığını, bu üzüntüsü nedeniyle felç olduğunu; eşinin bakımından da yoksun kalan müvekkilinin, maddi kayba  uğradığını;  diğer müvekkili Ç.’in de, annesini yitirmenin acısını yaşadığını, manevi bir çöküntü yaşadığını; Mahkemelerinde görülmekte olan 2012/233 E. sayılı dosyanın konusu ve davalısının, bu dava ile aynı olduğundan, iki dosyanın birleştirilebileceği kanısında olduklarını ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, O. için 1.000.00TL maddi ve 25.000.00TL manevi, Ç. için 15.000,00TL manevi tazminat olmak üzere toplam 41.000.00(Kırkbirbin)TL.nin, kaza tarihinden bu yana işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle Rize Valiliği- İl Özel İdare Müdürlüğüne karşı 06.09.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmış; Pazar Asliye Hukuk Mahkemesi:14.3.2013 gün ve E:2012/483 K:2013/116 sayı ile,  Mahkemelerinin 2012/483 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen işbu dava ile Pazar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/233 E. sayılı dosyası  üzerinde yürütülen dava arasında hukuksal ve eylemsel bağlantı bulunduğundan BİRLEŞTİRİLMELERİNE; bileştirilen dava dosyalarının Pazar Asliye Hukuk Mahkemesine ait 2012/233 E. sayılı dava dosyası üzerinden yürütülmesine; 2012/483 E sayılı dava dosyası esasının kapatılmasına karar vermiştir.

Mahkemece, birleştirilen dosyalar da dikkate alınarak karar oluşturulmuştur:

PAZAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:17.9.2013 gün ve E:2012/233 K:2013/295 sayı ile,  Davacılar vekillerinin, Mahkemelerine vermiş oldukları dava dilekçesinde özetle, Rize ili Çamlıhemşin ilçesi Yolkıyı Köyü ortan mevkiinde ortan köprü'sünden 53….. plaka sayılı kartal marka otomobilin dereye düşmesi sonucunda müteveffa Ç.B.'ın, R.A., E.A. ve B.A.'ın, vefat ettiğini ve bir kısım davacıların yaralandığını, Ortan köprüsünde; viraj işaretinin, ışıklandırma ve yol şerit çizgisinin, banketin, trafik işaret ve levhasının olmadığını, köprünün koruyucu bariyer yüksekliğinin ve korkuluğu olmayan yerlerin bulunması gibi birçok eksiklikten dolayı kazanın meydana geldiğini ve bu nedenle sorumluluğun İl Özel İdaresinde bulunduğunu;  yine 53……. plaka sayılı aracın zorunlu sigortasının bulunduğunu ve sigorta limitleri dahilinde davalı sigorta şirketinin de sorumluluğu bulunduğunu belirterek davalı kurumlara maddi ve manevi tazminat alacağı hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş oldukları; Kamu tüzel kişilerinin kamu hizmeti ifa ederken ortaya çıkardıkları zararın, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan zarar olduğu, bu zararın tazmininin ise ancak, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesine göre tam yargı davasının konusu olabileceği;  açılan davanın idari yargının görev alanına girdiği ve 6100 sayılı Yasanın 114/1-b maddesinde öngörülen dava şartının yerine gelmediği kanaatine varıldığı gerekçesiyle; davanın yargı yolu yönünden REDDİNE karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacılar O.A. ile Ç.K.’nun vekilleri olan Av. F.A. bu kez, aynı istemle ve yine Rize Valiliği- İl Özel İdare Müdürlüğüne karşı 6.2.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

RİZE İDARE MAHKEMESİ:18.2.2014 gün ve E:2014/61, K:2014/78 sayı ile,  2576 sayılı yasanın 5.,  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14.  ve 15. maddelerine yer verdikten sonra; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, kanunun amacının karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu, "Karayolu Trafik Güvenliği" başlıklı 13. maddesinde, karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü olduklarının belirtildiği; aynı Kanunun 19.01.2011 tarih ve 27820 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanunun 14. maddesi ile değişik " Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. / Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta söyleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın, vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmünün; anılan kanunun 15. maddesi ile eklenen geçici 21. maddesinde ise, "Bu Kanunun 110. maddesinin 1. fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz ." hükmünün yer aldığı; anılan mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden; 2918 sayılı Kanunda öngörülen önlemlerin alınmaması, karayollarının yapım ve bakımında gerekli titizliğin gösterilmemesi gibi hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülenler de dahil olmak üzere 2918 sayılı Kanunun uygulanmasından doğan sorumluluk davalarının 6099 sayılı Kanunun 14 ve 15. maddelerinin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden itibaren adli yargı mercilerinde açılabileceği, bu tarihten önce idari yargıda açılan davaların ise görümüne idari yargı mercilerince devam olunacağının anlaşıldığı; yine benzer bir uyuşmazlıkta, iş bu davaya dayanak olan yasa hükmünün iptali istemiyle yapılan başvuruyu, Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle incelenmeksizin reddeden, Anayasa Mahkemesinin 8/12/2011 tarih ve E:2011/124, K: 2011/160 sayılı kararında; "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir." yolundaki gerekçesi de dikkate alındığında, anılan yasada yer alan görev kuralının idarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan davaları da kapsadığının kabulünün zorunlu olduğu;  bu durumda; davacıların eşi ve annesi olan B.A.'ın içinde bulunduğu aracın Rize ili, Çamlıhemşin İlçesi Yolkıyı Köyü yakınlarında köprüden dereye uçması ve B.A.'ın vefat etmesi nedeniyle 41.000,00 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tazmini istemiyle 06/02/2014 tarihinde açılan davanın, anılan Yasa kuralları uyarınca adli yargı merciilerinin görevine girdiği, dolayısıyla iş bu davada mahkemelerinin görevsiz olduğu gerekçesiyle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 14/3. ve 15/1 -a. madde hükümleri uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 2.6.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Davacılar O. A.ile Ç. K.’nun vekilleri tarafından, adli ve idari yargı yerlerinde aynı istemle ve Rize Valiliği- İl Özel İdare Müdürlüğüne karşı açılması, buna karşılık adli yargı yerinde, Mahkemece birleştirme kararı verilmesi üzerine davacıların ve davalıların sayısının artması nedeniyle; 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, adli ve idari yargı yerleri arasında davacılardan O.A. ile Ç.K. ve davalılardan Rize Valiliği- İl Özel İdare Müdürlüğü aleyhine açılan dava yönünden görev uyuşmazlığın doğduğu; idari yargı dosyasının; davacılar vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece,   önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da aynı Mahkemenin E:2014/127 sayılı dava dosyası içinde  Uyuşmazlık mahkemesine gönderildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, trafik kazası sonucu uğranılan maddi ve manevi zararların, kazanın oluşumunda sorumlu olduğundan bahisle, idarece tazmin edilmesi isteminden ibarettir.

               2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun 7.maddesinde,  Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkilerine;  9.maddesinde Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının görev ve yetkilerine yer verilmiş;  aynı Kanunun 13.maddesinde,  karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, Davacılar O. A.ile Ç. K.’nun  eşi ve annesi olan B.A'ın içinde bulunduğu aracın, Rize ili, Çamlıhemşin İlçesi Yolkıyı Köyü yakınlarında köprüden dereye uçması ve adı geçenin vefat etmesi nedeniyle, olayın meydana gelişinde davalı Rize Valiliği- İl Özel İdare Müdürlüğünün kusuru bulunduğundan bahisle, oluşan maddi ve manevi zararların tazmininin istenildiği anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Pazar Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının, davacılardan O. A.ile Ç. K.’nun vekilleri tarafından, davalılardan Rize Valiliği- İl Özel İdare Müdürlüğüne karşı açılan kısmının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Pazar Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.9.2013 gün ve E:2012/233 K:2013/295 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ davacılardan O. A.ile Ç. K.’nun vekilleri tarafından, davalılardan Rize Valiliği-İl Özel İdare Müdürlüğüne karşı açılan kısmının KALDIRILMASINA, 2.6.2014 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Ertuğrul

ARSLANOĞLU

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

Somut uyuşmazlıkta, davalı İl Özel İdaresinin karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki ihmali sonucu zarara neden olan kazanın meydana geldiği iddia edilmektedir.

5302 sayılı İl Özel İdaresinin Kanununun İl Özel İdarelerinin görev ve sorumluluklarına ilişkin 6/B maddesinde "imar , yol, su, kanalizasyon, katı atık, çevre , acil yardım vs. ilişkin hizmetleri Belediye sınırları dışında yapmakla" görev ve yetkili olduğu öngörülmüştür.

TC Anayasası'nın 125/son md. "idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu" kurala bağlanmış,

2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava çeşitleri arasında" sayılmıştır.

Bu durumda İl Özel İdaresinin yetki ve sorumluluk sınırlan içindeki yolun yapım, bakım ve onarımının yapılmadığı nedeniyle doğan zararın tazmininin amaçlanmış olması karşısında, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü esnada kişilere verdiği zararın ödetilmesine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde esas alman idare hukuku kurallarına ve 2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Sayın çoğunluk, karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki ihmalden doğan zararda Adli Yargıyı görevli kabul eden görüşünde hukuki dayanak olarak 2918 Sayılı KTK 110/1 md. hükümlerini esas almıştır.

11.01.2011 gün 6099 Sayılı Yasa'nın 14. maddesi ile 2918 Sayılı KTK 110. maddesine eklenen 1 .fıkra ile "işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargıda görülür..." hükmü getirilmiştir.

Sayın çoğunluk görüşünün aksine eldeki uyuşmazlık anılan yasa hükmü kapsamında kalmamaktadır.

Çünkü, 2918 Sayılı KTK 85.maddesinde açıkça belirtildiği gibi yasa motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlar nedeniyle işletenin hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir.

Yasa hükmünde geçen bu kanundan ve Adli Yargıda görülmesi gereken sorumluluk davaları, 2918 Sayılı Yasa'nın 85.maddesinde düzenlenen motorlu araçların işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı araç işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin davalardır.

Yasa değişikliğinden önce kamu araçlarının işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı kamu idaresinin sorumluluğunun hangi yargı kolunda görüm ve çözümü konusunda yasada bir düzenleme bulunmadığından İdari ve Adli Yargı organları arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını sonlandırmak üzere sözü geçen yasa hükmü getirilmek suretiyle kamu araçlarının verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğunda 2918 Sayılı Yasa'nın amacına uygun olarak Adli Yargıda görüm ve çözüm esası benimsenmiştir.

Nitekim yasa değişikliğine ilişkin Hükümet gerekçesi de getirilen yeni hükmün bu nedenle maddeye eklendiğini teyit etmektedir.

Diğer taraftan, sayın çoğunluk 2918 sayılı yasanın 110. maddesi hükmünün iptali istemi ile Anayasa Mahkemesine açılan dava sonucunda verilen yorumlu red kararlarını, karara dayanak almakta ise de bu görüşe de itibar edilmesi mümkün değildir.

Zira; "T.C. Anayasasında , Anayasa Mahkemesinin iptal veya iptal talebinin reddi dışında yorumlu red kararı verebileceğine dair bir işaret yoktur. Tersine T.C. Anayasasının 153/2 maddesi "Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez." hükmü böyle bir anlayışın benimsenmemiş olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir. Gerçi madde iptal kararlarından bahsetmektedir, ama Anayasa koyucunun amacının Anayasa Mahkemesinin kanun koyucu gibi hareket etmesini önlemek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yorumlu red kararlarının ise diğer mahkemeleri, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlaması itibariyle bir çeşit pozitif kanun koyuculuk anlamına geldiğine şüphe yoktur. (Türk Anayasa Hukuku Prof. Dr. Ergun Ozbudun. Sh. 440 vd.)

Hakkında yorumlu red kararı verilen bir kanun maddesi yürürlükte kalmaya devam eder. Dolayısıyla somut olaylara uygulanır. Somut olaylarda o maddenin ne anlama geldiğine, yani nasıl yorumlanacağına, bundan sonra da Anayasa Mahkemesi değil onu uygulayacak Mahkemeler karar verir. Anayasa Mahkemesinin yorumlu red kararı verirken yaptığı yorumunun diğer mahkemeleri bağlaması mümkün değildir. Bir kanun maddesinin nasıl yorumlanacağına onu uygulayacak olan Adli- idari ve Askeri Yargı organları karar verir. Anayasa Mahkemesi Adli, idari ve Askeri kollarının üst mahkemesi olmadığına göre bu yargı kollarındaki mahkemelere kendi yorumunu empoze etmesi mümkün değildir. O halde Anayasa Mahkemesinin verdiği yorumlu red kararlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu ifa edebilmeleri, diğer mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin bu yorumlarını benimsemelerine bağlıdır. Oysa hukukumuzda, Anayasa Mahkemesi kararlarında yapılan yorumlar diğer mahkemeleri bağlamaz. Zira Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı bu kararların hüküm fıkralarına münhasırdır. (Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Kemal Gözler, sh. 444)

Keza, Sayın çoğunluğun karan dayandırdığı T.C. Anayasasının 158. madde hükümlerininde uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen T.C. Anayasasının 158. maddesi açık hükmünden de anlaşıldığı üzere Anayasa Mahkemesi ile diğer yargı kollan arasında olumlu veya olumsuz görev uyuşmazlığının doğması halinde Anayasa Mahkemesi görüşünün üstün tutulacağına ilişkin düzenlemenin, uyuşmazlıkta Anayasa Mahkemesinin görevlilik veya görevsizlik kararının bulunmaması, diğer yargı kolları ile arasında bir görev ihtilafının çıkmaması nedeniyle uygulanması mümkün değildir.

Açıklanan gerekçelerle uyuşmazlıkta idari yargı görevli olup, benzer ihtilaflarda da idari yargının görevli olduğu Yargıtay 4, 11, 17 Hukuk Dairelerinin istikrarlı kararlarıyla Içtihad edildiği gibi Danıştay kararlarında da uyuşmazlıkta İdari Yargının görevli olduğu benimsenmiştir. (Danıştay 10. Daire E 2011/11522, K 2012/5347 sayı, E. 2011/10856 ve K. 2013/670 Sayı, vs.)

Somut uyuşmazlıkta davanın karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki idarenin hizmet kusuruna dayanmasına,

2918 Sayılı Yasa'nın 110/1 md. motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlardan dolayı işletenini hukuki sorumluluğunun Adli Yargıda görüm ve çözümünü düzenleme altına almasına,

Somut uyuşmazlığın anılan yasa hükmü kapsamında bulunmamasına,

Kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde, 2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde İdari Yargının görevli olmasına göre,

Uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.

      

                                                                                               Karşı OY

                                                                                 Eyüp Sabri BAYDAR