T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 259

            KARAR NO  : 2020 / 379

            KARAR TR   : 22.6.2020

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı  lar      : 1-A. T. Ve diğ.

Vekili            : Av. F. A,

Davalı        : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili             : Av. Z. D.

 

O L A Y       : Davacılar vekili dilekçesinde; 03/05/2014 günü Diyarbakır-Bingöl karayolu üzerinde F. G. yönetinde bulunan 21 … 658 plaka sayılı aracın sebebiyet verdiği kaza nedeniyle ölümlü yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazada müvekkili A. T.'in ağır bir şekilde yaralandığını, ömür boyu yatalak kalan ve vücut fonksiyonlarının neredeyse tamamını kaybetmiş hale geldiğini, yaşanan olay nedeniyle müvekkilinin ve ailesinin mağdur olduğunu ifade ederek;  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak suretiyle Davacı A. T. için iş göremezlik için 6000 TL maddi; bakım ve gözetim giderleri için 6000 TL maddi, 75.000 TL manevi tazminata, davacı Rahime için 75.000 TL manevi tazminata, kardeş Z., K., H., L.,S. ve Sv. için her biri ayrı ayrı 40.000'er TL manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle davalılar Demir Sigorta için maddi tazminatlar yönünden sigorta poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla,  F. G. ve B. E.'dan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiyle  adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davacı vekili 1/04/2015 tarihli dilekçesinde, sürücü F.G. hakkında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/161 esas sayılı dosyasında düzenlenen Adli Tıp Raporuna göre Karayolları Genel Müdürlüğünün kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğunun tespit edilmesi nedeni ile davanın Karayolları Genel Müdürlüğüne ihbarını talep etmiş,  Diyarbakır 4.Asliye Hukuk Mahkemesince, E:2014/1351 sayılı dosyada, Karayolları Genel Müdürlüğü dahili davalı olarak dosyaya taraf olarak eklenmiş, akabinde Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden dosya tefrik edilerek Mahkemenin E:2017/62 sırasına kaydedilmiştir.

DİYARBAKIR 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 18.9.2017 gün ve E:2017/62, K:2017/781 sayı ile, “(…) Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davaya konu olayın idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. İYUK 2. madde uyarınca idarenin bir işlemi veya eyleminden doğan davaların dava tarihi itibari ile İdari yargı mercilerinde görülmesi gerektiğinden iş bu davayı görmeye yargı yolu bakımından mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla dava dilekçesinin yargı yolu yönünden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle

1-Yargı yolu bakımından mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine…” karar vermiş, istinaf yoluna gidilmesi üzerine;

 Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi: 22.2.2019 gün ve E: 2017/2235, K:2019/351 sayı ile, “(…) Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 355. maddesi gereğince, istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;

Davacı vekili, 03/05/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında müvekkili A.T.’in ağır bedensel zarara uğraması nedeniyle sürücü F.G., işleten B. E. ve kaza yapan aracın zorunlu trafik sigortacısından kendisi, annesi ve kardeşleri için maddi ve manevi tazminat talep etmiş, kaza nedeniyle Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada alınan Adli Tıp Kurumu raporunda; kazanın oluşumunda Karayolları Genel Müdürlüğü'nün de kusurunun bulunduğunun belirtilmesi nedeniyle Karayolları Genel Müdürlüğü davaya dahil edilerek, bu davalı ile ilgili eldeki dosya tefrik edilmiş ve yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmiş ise de, verilen karar usul, yasa ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına uygun düşmemektedir.

Karayolları Genel Müdürlüğü ile diğer davalılar ihtiyari dava arkadaşı olup, ihtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlarda HMK'nın 124. maddesindeki istisnai haller (karşı tarafın açık rızasının olması, yanlışlıkla ölü kişi adına dava açılması, zorunlu dava arkadaşının unutulması, temsilcide hata, tüzel kişiliğin başka bir kuruma devredilmesi vs.) dışında davalı tarafın değiştirilmesi, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen başka bir sorumlunun daha sonra davalılar yanına eklenmesi ıslahla dahi mümkün değildir.

Bu durumda, davalı hakkında usulüne göre açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden, mahkemece yazılı olduğu şekilde karar verilmesi hatalı olmuş ve istinaf itirazının kabulü ile düzelterek esas hakkında yeniden bir karar vermek üzere mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne. Ancak yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç görülmediğinden HMK'nın 353/l-b,2. maddesi gereğince düzelterek esas hakkında yeniden karar verilmek üzere Diyarbakır 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 18/09/2017 tarih ve 2017/62 E. ve 2017/781 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,

2-Davalı hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA…” karar vermiş, temyiz yoluna başvurulması üzerine;

 Yargıtay 4.Hukuk Dairesi: 24.6.2019 gün ve E:2019/1769, K:2019/3491 sayı ile, “(…) Dosyanın incelemesinde; davacılar vekilince davacı A. T.'in olay tarihinde trafik kazası geçirmesi sonucu ağır şekilde yaralandığı belirtilerek kazaya neden olan aracın işleteni, araç sürücüsü ve sigorta şirketi aleyhine Diyarbakır 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/1352 esas sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat istemli davanın açıldığı, söz konusu kazaya ilişkin ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporunda dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğü'nün de hizmet kusurunun bulunduğu gerekçesi ile %75 oranında kusur atfedildiği, dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğü'ne kusur izafe edilmesi üzerine davacılar vekili tarafından Karayolları Genel Müdürlüğü'nün de davaya dahil edilmesi için dahili davalı dilekçesi sunulduğu, adı geçen mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden dosyanın tefrik edilerek eldeki dava esasına kaydının yapıldığı, 31/03/2017 tarihinde de peşin harç ve başvurma harcının yatırıldığı anlaşılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 118.maddesinde "Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır....Dava dilekçesinin kaydına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir." denilmektedir. Harca tabi davalarda; dava açılırken başvurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defterine kaydedilir (HMK 120; BAAYİDMCBİYİHYDY 197).

Somut olayda; davacı, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü hakkında dilekçe verip başvuru ve peşin harcı yatırdığına göre anılan yasal düzenlemeler uyarınca adı geçen davalı hakkında usulüne uygun şekilde açılmış bir davanın olduğunun kabulü gerekir. Bu yön gözetilmeksizin HMK 124 vd maddelerindeki koşulların oluşmadığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Hal böyle olunca, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA…” karar vermiş ve dosya Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiş, Mahkemece bozma kararına uyulmuştur.

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi: 5.12.2019 gün ve E:2019/1982, K:2019/2247 sayı ile, “(…) Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince, kazanın oluşunda hizmet kusuruna dayanıldığı ve görevli mahkemenin idari yargı mahkemeleri olduğu gerekçesiyle davanın yargı yolu yönünden reddine karar verilmiştir.

(…)

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1 -b, 1. maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

KARAR: Yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacılar vekilinin Diyarbakır 4.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 18/09/2017 tarih ve 2017/62 Esas-2017/781 Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.l maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE…” karar vermiş ve sonuç itibariyle  görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkil A. T. için iş göremezlik ve cismani zarar için 1.000,00 TL., bakım ve gözetim giderleri için 2.000,00 TL. maddi, 50.000,00 TL manevi tazminata,  annesi R. T. için 30.000,00 TL. manevi tazminata, kardeşi Z. için 8.000,00 TL manevi tazminata, kardeşi K. için 8.000,00 TL manevi tazminata, kardeşi H. için 8.000,00 TL manevi tazminata, kardeşi L. için 8.000,00 TL manevi tazminata, kardeşi S. için 8.000,00 TL manevi tazminata, kardeşi Sv. için 8.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 03.05.2014 tarihinden itibaren ticari avans oranı temerrüt faizi ile birlikte tahsili istemiyle  Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

DİYARBAKIR 1.İDARE MAHKEMESİ: 20.2.2020 gün ve E:2012/298 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1., 2., 10., 19.1.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. ve geçici 21. maddesi hükmüne; ayrıca  2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesinin iptal istemini reddettiği 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararına yer verdikten sonra; “(…) Bu durumda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığından, davaya bakmakla görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulması gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

Ayrıca, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 25.02.2019 tarihli ve H:2019/128, K:2019/158 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; Mahkememizin görevsizliğine, görevli yargı kolunun belirlenmesi için dava dosyasının, Diyarbakır 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2017/62 sayılı dosyasının aslı ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilmesine kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 22.6.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığının doğduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen ölümlü, yaralanmalı trafik kazası nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996-4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996-4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) (Ek:18/10/2018-7148/14 md.) Bu Kanunun 31 ve 49 uncu maddeleri kapsamında takoğraf ve çalışma-dinlenme süreleri yönünden karayolları denetim istasyonlarında denetim yapmak ve trafik idari para cezası karar tutanağı düzenlemek,

l) (Ek:29/11/2018-7153/9 md.)(5) Otoyolların habitatları böldüğü yerlerde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün görüşünü alarak yaban hayvanlarının geçişlerine izin verecek menfez, ekolojik köprü ve benzeri tesisleri yapmak,

m) (Ek:29/11/2018-7153/9 md.)(5) Otoyollarda yaban hayvanlarından kaynaklanacak trafik kazalarını önlemek maksadı ile kafes tel çit yapmak,

n) (Ek:29/11/2018-7153/9 md.)(5) Yaban hayvanlarının muhtemel yaşam alanlarının bulunduğu bölgelerdeki karayollarında uyarıcı levhalara yer vermek,

o) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; 03/05/2014 günü Diyarbakır-Bingöl karayolu üzerinde F. G. yönetiminde bulunan 21 … 658 plaka sayılı aracın, Lice ilçesi istikametine giderken Gökçen yol ayrımı mevkiinde, önündeki aracı sollamak için şerit değiştirmek isterken, aracın hızlı olması nedeniyle aracın hakimiyetinin kaybedildiği,  aracın  yoldan yaklaşık 10-15 metre içeride,   tarlada taşların üzerinde oturan  aynı aileden 4 kişinin üstüne  sürüldüğü,  bu suretle ölümlü ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiği; bu kazanın oluşumunda davalı idarenin kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddia edilerek;  uğranılan zararlara karşılık maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Diyarbakır 1.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Diyarbakır 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.9.2017 gün ve E:2017/62, K:2017/781 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Diyarbakır 1.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Diyarbakır 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.9.2017 gün ve E:2017/62, K:2017/781 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 22.6.2020 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                     BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                           Üye                                  Üye                                  Üye                    

                                        Aydemir                           Nurdane                            Ahmet

                           TUNÇ                             TOPUZ                          ARSLAN

 

 

 

 

                                              

                                                    KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.22.6.2020

                                                      ÜYE

                                             Ahmet ARSLAN