T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/44

KARAR NO  : 2020/71      

KARAR TR  : 27/01/2020

 

ÖZET: Sağlık Bakanlığı ile imzalanan Aile Sağlığı Elemanı Hizmet Sözleşmesi uyarınca Aile Sağlığı Elemanı (Hemşire) olarak görev yapan davacının sözleşmesinin yenilenmeyerek işten çıkarılması sebebiyle davalı idareden kıdem ve ihbar tazminatı istemiyle açılan davanın,ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı     : R.E.

          Vekili     : Av. B.T.U.

          Davalı   : Sağlık Bakanlığı (Adli Yargıda)

          Davalı   : Kilis Valiliği

          Vekili   : Av. Ş.S.

 

          O L A Y:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davacının Kilis Musabeyli 3 Nolu Aile Hekimliği biriminde 01/11/2011 tarihinde işe başladığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin iki mali yıl ile sınırlı olarak yapıldığını, süresi sona erdikten sonra aynı şartlar ile iki kez daha ikişer mali yıl ile sınırlı olmak üzere yenilendiğini ve taraflar arasında üç kez belirli süreli iş sözleşmesi imzalandığını, 31.12.2016 tarihi itibarıyla davacının sözleşmesi yenilenmeyerek işten çıkartıldığını, hesaplanacak ihbar ve kıdem tazminatının tahsili istemiyle 20/12/2017 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

KİLİS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 20/12/2017 gün ve E:2017/504 K:2017/287 sayılı dosyasında "Dosya kapsamı ve mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde: Davacının davalı idarede hemşire olarak çalıştığı ve sözleşmeli personel olduğu anlaşıldığından, taraflar arasındaki sözleşme idari iş ve işlem olduğundan, mahkememizde idari yargının görevli olduğu kanaati oluştuğu" gerekçesiyle "Yargı yolu yönünden davanın usulden reddine" karar vermiş, istinaf edilmeyen karar 21/03/2018 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargıda dava açmıştır.

GAZİANTEP 2. İDARE MAHKEMESİ: 26/11/2018 gün, E:2018/1330 K:2018/1324 sayılı dosyasında "7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun "Görev" başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; "İş mahkemeleri; 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere bakar." hükmü yer almaktadır.

Yukarıda yer verilen mevzuatın değerlendirilmesinden İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle, işveren veya işveren vekilleri arasındaki, iş akdinden veya İş Kanunu’ndan doğan her türlü uyuşmazlıkların çözülmesinde görevli mahkeme, İş Mahkemeleri’dir.

663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun "Personelin statüsü ve mali haklar" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında, "Sağlık Bakanlığı; Bakanlık veya diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakati üzerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye yetkilidir." Aynı maddenin 2. fıkrasında, "Aile sağlığı elemanları, aile hekimi tarafından belirlenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen, kurumlarınca da muvafakati verilen Bakanlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşları personeli arasından seçilir ve bunlar sözleşmeli olarak çalıştırılır. Bu suretle eleman temin edilememesi halinde, Sağlık Bakanlığı, personelini bu hizmetler için görevlendirebilir. İhtiyaç duyulması halinde, Türkiye'de mesleğini icra etmeye yetkili ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48. maddesinin (A) bendinin (4), (5) ve (7) numaralı bentlerindeki şartları taşıyan kamu görevlisi olmayan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanları; Sağlık Bakanlığının önerisi, Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine sözleşme yapılarak aile hekimliği uygulamalarını yürütmek üzere çalıştırılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle sağlık uygulamasında, kamu görevlilerinin yanı sıra diğer sağlık görevlilerinin de kamu görevlisi sıfatı olmadan istihdamına olanak sağlanmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı ile Kilis Valiliği adına Kilis Halk Sağlığı Müdürlüğü arasında 18.12.2014 tarihinde, 5258 sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca Sağlık Bakanlığı Aile Sağlığı Elemanı Hizmet Sözleşmesinin imzalandığı, davacının Kilis İli, Musabeyli ilçesi, 3 nolu Aile Hekimliğinde aile sağlığı elemanı olarak göreve başladığı, sözleşme süresinin sona erdiği 31.12.2016 tarihinde sözleşmesinin yenilenmeyerek görevine son verilmesi sebebiyle iş sonu tazminatının sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren mevduata ödenen en yüksek faiz ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İdari sözleşmeler içinde yer alan idari hizmet sözleşmesi, kamuda istihdam edilen ve işçi sayılmayan kişilerle idare arasında akdedilen bir sözleşme türüdür ve söz konusu kişiler 657 sayılı Kanun’un 4. maddesindeki dört istihdam türünden birini oluşturur. Bu sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda çözümlenmektedir.

Aile hekimliği uygulamasında istihdam edilen kamu görevlisi olmayan kişilerin diğer kamu görevlisi sayılamayacakları, bunların, farklı bir kategoriyi oluşturduğu ve kamu hukukundan çok özel hukuk hükümlerine tâbi oldukları görülmektedir.

5258 sayılı Yasa incelendiğinde, bu kategoridekilerin idare karşısında güçsüz bırakılmadıkları, tersine karşılıklı iradelerin uyuşması esasına dayanan ve özel hukukun öngördüğü bir hizmet sözleşmesinin söz konusu olduğu anlaşıldığından bu durumdaki personelle idare arasında imzalanan sözleşmenin idari hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.

Bu durumda, Aile Sağlığı Merkezi Aile Hekimliğinde kamu görevlisi olmayan sözleşmeli aile sağlığı elemanı olarak görev yapmakta iken sözleşmesi yenilenmeyerek görevine son verilen davacı tarafından dava konusu uyuşmazlık her ne kadar iş sonu tazminatı olarak nitelendirilse de davacının hizmet akdine tabi çalıştığı anlaşıldığından ve hizmet akdinden kaynaklı tazminata ilişkin dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde İş Kanunu hükümlerinin uygulanacağı göz önüne alındığında davanın görüm ve çözümünde adli yargı mercilerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine" şeklinde karar vermiş, kararın 21/01/2019 tarihi itibarıyla kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan kesinleşmiş görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Gaziantep 2. İdare Mahkemesine verdiği dilekçeyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasını talep etmiş olmakla, dava dosyaları 02/01/2019 tarih ve E:2018/1330 K:2018/1324 sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş olup, başvuru 13/01/2019 tarihinde kayda girmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan27.01.2020 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:    Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine idari yargı yerince Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ:Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ'nin davada adli yargının ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava, Sağlık Bakanlığı ile imzalanan Aile Sağlığı Elemanı Hizmet Sözleşmesi uyarınca Kilis İl Sağlık Müdürlüğü Musabeyli Aile Sağlığı Merkezi Aile Hekimliği’nde Aile Sağlığı Elemanı (Hemşire) olarak görev yapan davacının sözleşmesinin yenilenmeyerek işten çıkarılması sebebiyle davalı idareden kıdem ve ihbar tazminatı istemiyle açılmıştır.

          663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun "Personelin statüsü ve mali haklar" başlıklı 3. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında, “Sağlık Bakanlığı; Bakanlık veya diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakatı üzerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye veya aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumlarla sözleşme yapmaya yetkilidir.

Aile sağlığı elemanları, aile hekimi tarafından belirlenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen, kurumlarınca da muvafakatı verilen Bakanlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşları personeli arasından seçilir ve bunlar sözleşmeli olarak çalıştırılır. Bu suretle eleman temin edilememesi halinde, Sağlık Bakanlığı, personelini bu hizmetler için görevlendirebilir. İhtiyaç duyulması halinde, Türkiye'de mesleğini icra etmeye yetkili ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (4), (5) ve (7) numaralı alt bentlerindeki şartları taşıyan kamu görevlisi olmayan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanları; Sağlık Bakanlığının önerisi, Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine sözleşme yapılarak aile hekimliği uygulamalarını yürütmek üzere çalıştırılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden, davacı ile Sağlık Bakanlığı adına Kilis Valiliği arasında 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunun 3. maddesi gereğince,01/11/2011 tarihinde 2 yıl süreli kamu görevlisi olmayan aile sağlığı elemanı hizmet sözleşmesi imzalandığı ve süre bitiminde 3 kez daha 2'şer yıllık sözleşmelerle davacının Musabeyli 3 no'lu aile hekimliğinde çalıştığı, herhangi bir ihbarda bulunmaksızın 31.12.2016 tarihinde sözleşme yenilenmeyerek SGK'ya diğer nedenlerle çıkış bildiriminde bulunulduğu, bunun üzerine davacı vekilinin süreli olarak yenilenen sözleşmenin Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde belirtilen 75 yaş haddi nedeniyle 19/02/2016 tarihi itibariyle feshedilmesi üzerine, davacı tarafından davalı idare tarafından hizmet akdi sözleşmesinin 22/02/2016 tarihinde yaş haddi nedeniyle bildirimsiz olarak sona erdirildiğinden bahisle şimdilik 5000,00-TL kıdem, 2.000,00-TL ihbar tazminatı olmak üzere toplam 7.000,00-TL alacağın yasal faiziyle birlikte tahsiliistemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

Anayasanın 128’inci maddesinde devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği belirtilmiş, maddede “kamu görevlisi” kavramı tanımlanmayıp, “kamu görevlisi tarafından yapılması gereken görevler” sayılmıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununda da “kamu görevlisi” kavramı tanımlanmamış, 4 üncü maddesinde yalnızca kamu hizmetlerinin gördürüldüğü dört grup istihdam şeklinden bahsedilmiş olup, maddenin son fıkrasında işçiler hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı açıkça vurgulanmıştır. Bir kamu tüzel kişisi tarafından istihdam edilen kişi, bu göreve kamu hukuku kurallarına göre idari bir kararla atanmış ise, bu görevli kamu görevlisidir. Örneğin memurlar, idari bir kararla göreve atandıkları için tartışmasız olarak kamu görevlisi kabul edilirler.

Bir kamu tüzel kişisi tarafından istihdam edilen kişi ile bu kamu tüzel kişisi arasındaki bağ, bir “sözleşme” ile kurulmuş ise, bu bağ “akdi” nitelikte bir bağdır. Ancak, bir kamu tüzel kişisi tarafından “sözleşme” ile istihdam edilen herkes kamu görevlisi olmayıp, sadece “ idari sözleşme” ile istihdam edilenler, kamu kurum veya kuruluşuna kamu hukuku bağı ile bağlı olduklarından kamu görevlisi olarak nitelendirilirler ve İdari hizmet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda çözümlenmektedir.Bu bağlamda; kamu tüzel kişisi tarafından bir “özel hukuk sözleşmesi” ile istihdam edilen kişilerin kamu görevlisi olarak kabulü mümkün değildir.

5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun, yukarıda yer verilen"Personelin statüsü ve mali haklar" başlıklı 3. Maddesi hükmü irdelendiğinde; sağlık uygulamasında, kamu görevlilerinin yanı sıra diğer sağlık görevlilerinin de kamu görevlisi sıfatı olmadan istihdamına olanak sağlandığı; bu açıdan, aile hekimliği uygulamasında istihdam edilen kamu görevlisi olmayan kişilerin diğer kamu görevlisi sayılamayacakları, bunların, farklı bir kategoriyi oluşturduğu ve kamu hukukundan çok özel hukuk hükümlerine tâbi oldukları görülmektedir.

Anılan Yasa kapsamında düzenlenen Hizmet Sözleşmesine bakıldığında da, bu kategoridekilerin idare karşısında güçsüz bırakılmadıkları, karşılıklı iradelerin uyuşması esasına dayanan ve özel hukukun öngördüğü bir hizmet sözleşmesinin söz konusu olduğu anlaşıldığından; bu durumdaki personelle idare arasında imzalanan sözleşmenin, idari hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.

Bu durumda, davacının Aile Sağlığı Merkezinde sağlık elemanı olarak kamu görevlisi olmayan sözleşmeli aile sağlığı elemanı (hemşire) olarak görev yaptığı anlaşıldığından, ayrıca davacının taleplerinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçi alacağı olması (kıdem ve İhbar tazminatı) hususu da gözetildiğinde, uyuşmazlık konusu davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargının görevinde bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Kilis 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.12.2017 gün ve E:2017/504, K:2017/287 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenleKilis 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.12.2017 gün ve E:2017/504, K:2017/287 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.01.2020 gününde üye Ahmet ARSLAN'ın karşı oyu ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                    Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN

 

               

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

Dava, Sağlık Bakanlığı ile imzalanan Aile Sağlığı Elemanı Hizmet Sözleşmesi uyarınca Kilis İl Sağlık Müdürlüğü Musabeyli Aile Sağlığı Merkezi Aile Hekimliğinde Aile Sağlığı Elemanı (Hemşire) olarak görev yapan davacının sözleşmesinin yenilenmeyerek işten çıkarılması sebebiyle davalı idareden kıdem ve ihbar tazminatı istemiyle açılmıştır.

25.5.2010 günlü, 27591 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği'nin eki Aile Hekimliği Uygulamasında Atama ve Nakillerle İlgili Usul ve Esasların "Sözleşmeli aile sağlığı elemanları" başlıklı 3. maddesi ile; ebe, hemşire ve sağlık memurlarının kendilerinin talebi ve Bakanlık veya kurumların muvafakati ile sözleşmeli aile sağlığı elemanı olarak istihdam edilecekleri kurala bağlanmıştır.

5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun "Personelin statüsü ve mali haklar" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında; "Sağlık Bakanlığı; Bakanlık veya diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakati üzerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye veya aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumlarla sözleşme yapmaya yetkilidir." hükmü düzenlenmiş, 2. fıkrasında; "Aile sağlığı elemanları, aile hekimi tarafından belirlenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen, kurumlarınca da muvafakati verilen Bakanlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşları personeli arasından seçilir ve bunlar sözleşmeli olarak çalıştırılır. Bu suretle eleman temin edilememesi halinde, Sağlık Bakanlığı, personelini bu hizmetler için görevlendirebilir. İhtiyaç duyulması halinde, Türkiye'de mesleğini icra etmeye yetkili ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (4), (5) ve (7) numaralı alt bentlerindeki şartları taşıyan kamu görevlisi olmayan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanları; Sağlık Bakanlığının önerisi, Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine sözleşme yapılarak aile hekimliği uygulamalarını yürütmek üzere çalıştırılabilir.", 3. fıkrasında ise; "Sözleşmeli olarak çalışan aile hekimi ve aile sağlığı elemanları kurumlarında aylıksız veya ücretsiz izinli sayılırlar ve bunların kadroları ile ilişkileri devam eder. Bu personel, talepleri halinde eski görevlerine atanırlar ve sözleşmeli statüde geçen süreleri kazanılmış hak derece ve kademelerinde veya kıdemlerinde değerlendirilir. Sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta iken aile hekimi ve aile sağlığı elemanı statüsüne geçenlerden önceki sözleşmeli personel statüsüne dönmek isteyenler, eski kurumlarmdaki boş pozisyonlara öncelikle atanırlar ve bu madde kapsamındaki çalışmaları hizmet sürelerinde dikkate alınır." düzenlemelerine yer verilmiştir.

Davacının, davalı idare ile yaptığı sözleşme sonucunda Aile Sağlığı Elemanı (Hemşire) olarak çalıştığı ve idareyle imzaladığı sözleşme ile sözleşmeli personel statüsünde çalıştığı görülmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-a maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menafaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Davacının bu sözleşmesini idare ile eşit düzeyde olarak isteği ve özgür iradesi ile imzaladığından söz etmeye olanak bulunmadığından, ortada özel hukuk alanını ilgilendiren bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Özel hukuk hükümlerine göre yapılmayan, statü hukukundan kaynaklanan hak ve yükümlülüklere dair mecburi hizmet, atanma, ilişik kesme gibi hususları içeren 5258 sayılı Kanunun 3. maddesine göre yapılacak görevlendirmelerde imzalanması zorunlu tutulan dava konusu sözleşme bu özellikleri nedeniyle tipik bir idari sözleşmedir.

 

5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun 3. maddesi hükmü uyarınca Aile Hekimliğinde kamu görevlilerinin yanı sıra diğer sağlık görevlilerinin de kamu görevlisi olmadan istihdamına olanak sağlandığı ve bunların idare ile imzaladıkları idari hizmet sözleşmesi uyarınca kamu görevini yerine getirdikleri anlaşıldığından davacının sözleşmesinin yenilenmeyerek işten çıkarılması sebebiyle davalı idareden kıdem ve ihbar tazminatı istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varıldığından adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararma katılmıyorum.

 

 

ÜYE

AHMET ARSLAN