T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          ESAS NO     : 2019 / 432

          KARAR NO : 2019 / 440

          KARAR TR  : 8.7.2019

ÖZET : Halk Eğitim Merkezi Müdürlüklerinde usta öğretici olarak çalışırken emekliye ayrılan davacının, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla fiilen çalıştığı günler karşılığı kıdem tazminatlarının ödenmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                    K  A  R  A  R

 

Davacı      : P. T.

Vekili       : Av.E.A.

Davalı       : Milli Eğitim Bakanlığı

Vekili       : Av. E.I.

 

O L A Y : 1-a) Davacı vekili ilk vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Bulancak Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde 1986-2016 tarihleri arasında hizmet akdi ile usta öğretici olarak çalıştığını, belirtilen tarihler arasında sigortasının ödendiğini, tatil dönemlerinde usta öğreticilerin sigortası ödenmediğinden müvekkilinin dışarıdan sigorta primi ödeyerek emekli olduğunu; SGK'dan emekli olmasına rağmen fiilen çalışmış olduğu günler için kıdem tazminatı alamadığını ileri sürerek;  52.552,00-TL kıdem tazminatının(dilekçenin başında dava değeri 42.000,00TL olarak gösterilmiştir) işten ayrılarak emekli olduğu tarihten itibaren en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

BULANCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(İŞ MAHKEMESİ SIFATIYLA):30.5.2018 gün ve E:2017/454, K:2018/292 sayı ile, “(…) Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre:

Davacı 1986 ila 2016 yılları arasında 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 89.maddesi ve T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Kurumlarında Sözleşmeli Veya Ek Ders Görev İle Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler Hakkında Yönetmeliğin 5/2.maddesi uyarınca usta öğretici olarak görevlendirilmiş, buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın işçi-işveren ilişkisi olup olmadığı, ödenmeyen kıdem tazminatı alacağının tahsili istemi ile açılan davanın adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı görüleceği noktasında ön sorunun toplandığı anlaşılmıştır.

T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Kurumlarında Sözleşmeli Veya Ek Ders Görev İle Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler Hakkında Yönetmeliğin 5.maddesi gereğince usta öğreticiler geçici personel ve ek ders görevi verilmesi yoluyla görevlendirilirler. Diğer yandan T.C.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı, Sigorta İşleri Genel Müdürlüğü, Sigorta Primleri Daire Başkanlığı'nca yayınlanan "Usta Öğreticiler" konulu 16.02.2004 Tarih ve 101572 sayılı 16-309 Ek Sayılı Genelgesinde ise Çıraklık ve Halk Eğitim Merkezlerinde herhangi bir kadroya bağlı olmaksızın ders ücreti karşılığında çalışan usta öğreticilerin 657 Sayılı Kanunun 89.maddesine göre çalıştırıldıkları geçici personel statüsünde bulundukları, İş Kanununa tabi olmadıkları belirtilmiş bu nedenle anılan kişilere ödenen ücretlerden 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 46.maddesi hükmü gereğince işsizlik sigortası priminin kesilmemesinin uygun görüldüğü bildirilmiştir.

Diğer yandan 4857 Sayılı İş Kanununun 2.maddesine göre; "İşçi" bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi olarak tanımlanmaktadır. Yani işçi sıfatının kazanılması ancak iş sözleşmesinin varlığına bağlı olmaktadır.

Niteliği itibariyle iş sözleşmesinde taraflar sözleşmenin konusunu, amacını, biçimini serbestçe, karşılıklı pazarlık ve anlaşma ile serbestçe seçebilirler. Buna karşılık istihdamın idari sözleşme, görevlendirme veya atama suretiyle yapılması durumunda, çalışma ilişkisinin çerçevesini oluşturan yasal mevzuat tarafların hareket serbestisini kısıtlamakta ve kişileri statü hukukuna tabi kılmaktadır. Yani çok beğenilen ve başarılı bulunan bir usta öğreticinin maaşı aynı şartlarda çalışan bir diğerine göre yükseltilememekte, objektif kriterler geçerli olmaktadır.

Çalışma ilişkisinin iş sözleşmesine, idarece yapılan görevlendirmeye veya idari sözleşmeye dayalı olup olmadığının tespitinin yargı yolunu da belirleyeceği aşikardır. Buna göre özel hukuk sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar adli yargıda, idarece yapılan görevlendirmelerden ve atamalardan doğan uyuşmazlıklar ise idari yargıda çözümlenmektedir.

Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olaya bakıldığında davacının ders ücreti karşılığı kadrosuz usta öğretici olarak çalıştığı ve yukarıda belirtilen rejime tabi olduğu davacının da kabulündedir. Taraflar arasında iş sözleşmesi bulunmaması, aradaki ilişkinin statü ilişkisine tabi olması hususları karşısında davacının sosyal güvenlik hukuku açısından primlerinin yatırılmış olmasının iş sözleşmesi kapsamında çalıştığı anlamına gelmeyeceği hususları birlikte değerlendirilmiş ve uyuşmazlığın çözümünün iş mahkemesi sıfatıyla mahkememizin görev alanına girmediği sonucuna varılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.01.2017 tarih, 2015/9-736E. ve 2017/25K. Sayılı kararı da emsal alınarak aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Yargı yolu bakımından davanın REDDİNE…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

1-b) Davacı vekili ikinci kez vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Bulancak Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde 1986-2016 tarihleri arasında hizmet akdi ile usta öğretici olarak çalıştığını, belirtilen tarihler arasında sigortasının ödendiğini, tatil dönemlerinde usta öğreticilerin sigortası ödenmediğinden müvekkilinin dışarıdan sigorta primi ödeyerek emekli olduğunu; SGK'dan emekli olmasına rağmen fiilen çalışmış olduğu günler için kıdem tazminatı alamadığını ileri sürerek, kıdem tazminatının ödenmesi için Bulancak Asliye (İş) Mahkemesinin 2017/454 Esas sayılı dosyası ile dava açtığını ve halen derdest olduğunu ve müvekkilinin ilk davayı açarken davalıya ait Piraziz ilçesi Halk Eğitim Merkezindeki hizmetlerini dava dilekçesine eklemeyi unuttuğunu; müvekkilinin Piraziz Halk Eğitim Merkezideki 6.12.21993 tarihinden 6.6.2002 tarihine kadar çalışmalarının karşılığı olan kıdem tazminatı olan 14.000,00 TL’nin işten ayrılarak emekli olduğu tarihten itibaren en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ve Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2017/454 esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

BULANCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(İŞ MAHKEMESİ SIFATIYLA):16.5.2018 gün ve E:2017/612, K:2018/260 sayı ile, “(…)Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre;

Davacı 1993 ila 2002 yılları arasında 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 89.maddesi ve T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Kurumlarında Sözleşmeli Veya Ek Ders Görev İle Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler Hakkında Yönetmeliğin 5/2.maddesi uyarınca usta öğretici olarak görevlendirilmiş, buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın işçi-işveren ilişkisi olup olmadığı, ödenmeyen kıdem tazminatı alacağının tahsili istemi ile açılan davanın adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı görüleceği noktasında ön sorunun toplandığı anlaşılmıştır.

T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Kurumlarında Sözleşmeli Veya Ek Ders Görev İle Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler Hakkında Yönetmeliğin 5.maddesi gereğince usta öğreticiler geçici personel ve ek ders görevi verilmesi yoluyla görevlendirilirler. Diğer yandan T.C.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı, Sigorta İşleri Genel Müdürlüğü, Sigorta Primleri Daire Başkanlığı'nca yayınlanan "Usta Öğreticiler" konulu 16.02.2004 Tarih ve 101572 sayılı 16-309 Ek Sayılı Genelgesinde ise Çıraklık ve Halk Eğitim Merkezlerinde herhangi bir kadroya bağlı olmaksızın ders ücreti karşılığında çalışan usta öğreticilerin 657 Sayılı Kanunun 89.maddesine göre çalıştırıldıkları geçici personel statüsünde bulundukları, İş Kanununa tabi olmadıkları belirtilmiş bu nedenle anılan kişilere ödenen ücretlerden 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 46.maddesi hükmü gereğince işsizlik sigortası priminin kesilmemesinin uygun görüldüğü bildirilmiştir.

Diğer yandan 4857 Sayılı İş Kanununun 2.maddesine göre; "İşçi" bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi olarak tanımlanmaktadır. Yani işçi sıfatının kazanılması ancak iş sözleşmesinin varlığına bağlı olmaktadır.

Niteliği itibariyle iş sözleşmesinde taraflar sözleşmenin konusunu, amacını, biçimini serbestçe, karşılıklı pazarlık ve anlaşma ile serbestçe seçebilirler. Buna karşılık istihdamın idari sözleşme, görevlendirme veya atama suretiyle yapılması durumunda, çalışma ilişkisinin çerçevesini oluşturan yasal mevzuat tarafların hareket serbestisini kısıtlamakta ve kişileri statü hukukuna tabi kılmaktadır. Yani çok beğenilen ve başarılı bulunan bir usta öğreticinin maaşı aynı şartlarda çalışan bir diğerine göre yükseltilememekte, objektif kriterler geçerli olmaktadır.

Çalışma ilişkisinin iş sözleşmesine, idarece yapılan görevlendirmeye veya idari sözleşmeye dayalı olup olmadığının tespitinin yargı yolunu da belirleyeceği aşikardır. Buna göre özel hukuk sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar adli yargıda, idarece yapılan görevlendirmelerden ve atamalardan doğan uyuşmazlıklar ise idari yargıda çözümlenmektedir.

Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olaya bakıldığında davacının ders ücreti karşılığı kadrosuz usta öğretici olarak çalıştığı ve yukarıda belirtilen rejime tabi olduğu davacının da kabulündedir. Taraflar arasında iş sözleşmesi bulunmaması, aradaki ilişkinin statü ilişkisine tabi olması hususları karşısında davacının sosyal güvenlik hukuku açısından primlerinin yatırılmış olmasının iş sözleşmesi kapsamında çalıştığı anlamına gelmeyeceği hususları birlikte değerlendirilmiş ve uyuşmazlığın çözümünün iş mahkemesi sıfatıyla mahkememizin görev alanına girmediği sonucuna varılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.01.2017 tarih, 2015/9-736E. ve 2017/25K. Sayılı kararı da emsal alınarak aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden yargı yolu bakımından davanın USULDEN REDDİNE…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

2-Davacı vekili bu kez, Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi Sıfatıyla) açtığı iki davadan da bahisle ve yargılamanın ekonomik olması açısından bu davaları birleştirildiğini belirterek;  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 56.000,00 TL kıdem tazminatının, müvekkilinin işten ayrılarak emekli olduğu tarihten itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ORDU İDARE MAHKEMESİ: 11.4.2019 gün ve E:2019/488 sayı ile, davacının, idareyle arasında bir hizmet ilişkisi bulunduğu, davacının İş Kanunundan istisna edilen işlerde çalıştırılmadığı ve kapsam dışı personel niteliğinde olmadığı, talep edilen tazminatlarının İş Kanunu’ndan kaynaklanan haklardan olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin (İş Mahkemesinin) görevli olduğu gerekçesiyle;  2247 sayılı Kanunun 19. maddesine istinaden görevli yargı kolunun belirlenmesi için (Mahkemelerinin dava dosyası ile Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2017/454 ve E:2017/612 sayılı dosyalarının aslının Mahkemesinden istendikten sonra birlikte gönderilmek suretiyle) Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, Uyuşmazlık Mahkemesi'nce bir karar verilinceye kadar işbu davanın bekletilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 8.7.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyaları da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Bulancak ve Piraziz Halk Eğitim Merkezi Müdürlüklerinde usta öğretici olarak çalışırken emekliye ayrılan davacının, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla fiilen çalıştığı günler karşılığı kıdem tazminatlarının faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2. maddesinde “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar…” denilmiş, aynı Yasanın “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” Başlıklı 134. maddesinde, “Bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür” hükmüne yer verilmiş; 506 sayılı yasa hükümleri 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 5510 sayılı Kanunun 3.maddesinde;  kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kolları bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişi sigortalı olarak tanımlanmış; 79.madde ile başlayan Dördüncü Kısmında, primlere ilişkin hükümlere yer verilmiş; 101. maddesinde “Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür” denilmiştir.

Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 1.maddesinde,  Kanunun amacının,  işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemek olduğu belirtilmiş; “İş Sözleşmesi, Türleri ve Feshi” hususuna Kanunun 8.maddesi ve devamında, kıdem tazminatı,  ücretli izin, bildirim süresinden kaynaklanan yükümlülük ve haklara ilişkin hususlara ise Kanunun değişik maddelerinde yer verilmiştir.

Diğer taraftan; 12.10.2017 gün ve 30221 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun;

"İş mahkemelerinin kuruluşu" başlıklı 2. maddesinde,

“(1) İş mahkemeleri, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak, tek hâkimli ve asliye mahkemesi derecesinde Adalet Bakanlığınca lüzum görülen yerlerde kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlenir.

(2) İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde iş mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturulabilir. Bu daireler numaralandırılır. İhtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasındaki iş dağılımı Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenebilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır. Daireler, tevzi edilen davalara bakmak zorundadır.

(3) İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince, bu Kanundaki usul ve esaslara göre bakılır." denilmiş,

"Dava şartı olarak arabuluculuk" başlıklı 3/1. maddesinde;

" (1) Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır..." denilmiş,

"Görev" başlıklı 5. maddesinde;

" (1) İş mahkemeleri;

a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,

b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,

c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar" denilmiştir.

Aynı Kanun'un "Geçici Hükümleri" başlıklı Geçici 1. maddesinde;

 

"(1) Mülga 5521 sayılı Kanun gereğince kurulan iş mahkemeleri, bu Kanun uyarınca kurulmuş iş mahkemeleri olarak kabul edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar, açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunur.

(2) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.

(3) Başka mahkemelerin görev alanına girerken bu Kanunla iş mahkemelerinin görev alanına dâhil edilen dava ve işler, iş mahkemelerine devredilmez; kesinleşinceye kadar ilgili mahkemeler tarafından görülmeye devam olunur.

(4) İlk derece mahkemeleri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir. " hükmüne yer verilmiştir.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; davacının Bulancak ve Piraziz Halk Eğitim Merkezi Müdürlükleri bünyesinde 1986-2016, 1993-2002 tarihleri arasında usta öğretici olarak çalıştığı, davanın, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, adli yargı yerinde 52.552,00-TL (dilekçenin başında dava değeri 42.000,00TL olarak gösterilmiştir) ve 14.000,00 TL;  idari yargı yerinde ise 56.000,00-TL kıdem tazminatının faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

Davacının, idareyle arasında bir hizmet ilişkisi kurulduğu, talep edilen kıdem tazminatının İş Kanunu’ndan kaynaklanan haklardan olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ordu İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) ayrı ayrı verdiği: 1-30.5.2018 gün ve E:2017/454, K:2018/292, 2-16.5.2018 gün ve E:2017/612, K:2018/260 sayılı görevsizlik kararlarının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ordu İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) ayrı ayrı verdiği: 1-30.5.2018 gün ve E:2017/454, K:2018/292, 2-16.5.2018 gün ve E:2017/612, K:2018/260 sayılı GÖREVSİZLİK KARARLARININ KALDIRILMASINA, 8.7.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                     BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                          Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ