T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

        ESAS NO     : 2018 / 630

        KARAR NO : 2018 / 741

        KARAR TR : 26.11.2018

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı     : M.P.

Vekili             : Av. S.Y.l F.

Davalı             : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili             : Av. C.S.

 

O L A Y      : Davacı vekili; müvekkilinin, kendisine ait 40 … 837 plakalı çekici ve 34 … 39 plakalı römork ile taşımacılık yaparak geçimini sağladığını; İskenderun’dan demir yükü aldıktan sonra Ordu iline doğru yola çıktığını, 21.05.2016 günü saat 00.00 sularında Ulukışla İlçesini geçtikten sonra Ereğli yol kavşağına yaklaşmakta iken yola dökülmüş mıcır yığınına çarptığını,  kaza neticesinde müvekkilinin yaralandığını, uzunca bir süre tedavisi devam ettiğinden çalışamadığını, halen de dizinde maluliyetinin bulunduğunu;  çekici ve römorkta da ağır hasar meydana geldiğini; yolun mıcır yığılmak suretiyle tamamen kapatılmış olmasına rağmen, bu durumun seyir halindeki araçlar tarafından fark edilmesi için gerekli ve yeterli önlemleri almayan davalı idarenin olayda tamamen kusurlu olduğunu; olayın ertesi günü çekilen fotoğraf ve video görüntülerinden anlaşılacağı üzere olay yerinde mıcır yığınına 3 metre kala konulmuş bir adet tabela dışında herhangi bir önlem alınmadığını,  4 adet işaret hunisinin de kaza sonrası konulduğunu; davalı idarenin yol çalışmalarını bir başka şirkete ihale ettiğini, gerekli güvenlik önlemlerini alma görevini de yapmadığını; müvekkilinin zararlarının karşılanması için davalı idareye başvuru yapıldığını ancak taleplerinin reddedildiğini; kamu hizmetinin kusurlu olarak ifa edilmesi ve 2918 ve 6001 sayılı Kanunlar ile davalıya yüklenen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle davalı idarenin olayda tam kusurlu olduğunu,  müvekkilinin zararlarını karşılamasının gerektiğini ifade ederek; araçta meydana gelen zararın karşılığı 1.000,00-TL, çalışamadığı günlerin karşılığı gelir kaybı olarak 1.000,00-TL maddi tazminat ile olay nedeniyle yaşadığı manevi çöküntünün karşılığı 30.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 32.000,00-TL tazminatın olay tarihi olan 21.05.2016 tarihinden itibaren, yine delil tespiti için yaptığı 937,60-TL yargılama giderinin de dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

AKSARAY İDARE MAHKEMESİ: 25.9.2017 gün ve E:2017/158, K:2017/1300 sayı ile, “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir"; Geçici 21. maddesinde de "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, (…) anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: (…) (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa'nın 158 inci maddesinin son fıkrasında " Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi'nin kararı esas alınır." denilmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun'dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa'ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa'nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi'nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, diğer bir deyişle yukarıda yer alan 2918 sayılı Yasa'nın 110. maddesi uyarınca, aksine hüküm olmadığı sürece, anılan Yasa'dan kaynaklanan sorumluluk davalarına ilişkin uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün adli yargının görevinde olduğu açık olduğundan, meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan iş bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 20.02.2017 günlü E:2016/710, K:2017/62 ve E:2017/93, K:2017/135 sayılı kararlan da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine Konya Bölge İdare Mahkemesi 4.İdari Dava Dairesince,  22.2.2018 gün ve E:2018/72, K:2018/347 sayı ile, istinaf istemi kesin olarak reddedilen karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

a)Ankara 17.Asliye Hukuk Mahkemesi: 2.5.2018 gün ve E:2018/316, K:2018/169 sayı ile, “(…)2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b maddesi gereğince "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının" idare mahkemelerinde açılması gerektiği, somut olayda ise, meydana gelen kaza sonucu davacı asilin yaralandığı, bunun dışında davacı asile ait olduğu belirtilen araçlarda hasar ve zarar meydana geldiği, davacı tarafın eldeki davada, yolda gerekli bakım, onarım, koruma ve benzeri işlemleri yapmayan başka bir ifade ile, görev ve sorumluluğunu yerine getirmeyen davalı tarafın hizmet kusuruna dayandığı, bu durumda, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar görenler tarafından açılacak tam yargı davalarının, idari yargı mercilerine açılması gerektiği dikkate alınarak, aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Açılan davanın HMK.nun 114/1-b ve 115/2 maddesi gereğince yargı yolu bakımından REDDİNE…” karar vermiş; bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

b)Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26.Hukuk Dairesi: 22.6.2018 gün ve E:2018/1800, K:2018/1006 sayı ile, “(…)Dava, yaralanmak ve maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davalı idare aleyhinde asfalt, yol çalışması nedeniyle gerekli ve yeterli tedbirleri almaması, trafik, can ve mal güvenliği için gerekli uyarı ve işaretlemeleri yapmaması, kanunun kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmemesi sebebiyle kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğundan bahisle iş bu davayı açmıştır. Bir başka ifade ile davalının hizmet kusuruna dayanılarak davalı KGM hakkında dava açılmıştır.

Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı yollarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece resen dikkate alınması gerekir.

 

 

Bir kamu hizmeti görmekle yükümlü davalı idareye 2918 sayılı KTK'nun 7/a maddesinde; karayollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırma görevleri verilmiş bulunmaktadır. Bu görevin 2918 sayılı yasada verilmiş olması bunun ihlali nedeniyle oluşacak zarardan dolayı idarenin Özel Hukuk hükümlerine tabi olacağı sonucunu doğurmaz. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden idare aleyhine tam yargı davasının idari yargı yerinde açılması gereklidir. Esasen 2918 Sayılı Yasanın hukuki sorumluluğa ilişkin 85. v.d. maddelerinde araç işleteninin sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur. Anayasanın 125 inci maddesinde, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hususu düzenlenmiştir. 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 2/1 -b bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davaları, idari yargının görev alanına giren idari dava türleri arasında gösterilmiştir. Kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan kamu kuruluşunun, kamu hizmetini yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediği, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediği, sonuçta, hizmet kusuruna dayalı ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tayin ve tespiti idari yargı yerlerine aittir. Somut olayda uyuşmazlık, davalı KGM 'nün olay mahallinde yapılan yol çalışması sırasında, trafik düzeninin gerektirdiği güvenlik tedbirleri ve önlemlerini alıp almadığı, davaya konu kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun olup olmadığı ve davacıların tazmine hak kazanıp kazanmadığının saptanmasına ilişkin olup bu konulardaki saptamaların idare hukuku ilkelerine göre yapılması gerekmektedir.

Bu nedenle mahkemece davaya bakma görevinin idari yargı mahkemelerine ait olduğu yönündeki gerekçesi yerinde ise de; dosya kapsamına göre, aynı konuda Aksaray İdare Mahkemesince 2017/158 Esas - 2017/1300 Karar sayılı, 25.09.2017 tarihli karar ile adli yargı yolunun görevli olduğu gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, söz konusu kararın davalı KGM vekili tarafından istinaf edildiği ve Konya Bölge İdare Mahkemesinin 2018/72 Esas- 2018/347 Karar sayılı ve 22.02.2018 tarihli kararı ile istinaf isteminin reddine karar verilerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19. maddesinde “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir. ” düzenlemesi yer almaktadır.

Bu durumda mahkemece, idari yargının görevli olduğu nazara alınarak Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19. maddesi gereğince, dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (2247 Sayılı UMK'nun 19/1 maddesi), her iki dosyanın kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi, Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı beklenilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken (Yargıtay 17. HD 14.02.2018 tarih, 2016/19507E.-2018/925 K.) yazılı olduğu gibi davanın yargı yolu bakımından reddine karar verilerek dosya esasının kapatılması doğru görülmediğinden davacı Mustafa Pirhan vekilinin istinaf talebinin kabulü ile HMK'nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp yukarda açıklandığı şekilde Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19. maddesi gereğince işlem yapılması için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;

1-Davacı M. P.vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-4 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.05.2018 tarihli, 2018/316 Esas- 2018/169 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine…” kesin olmak üzere karar vermiştir.

c) ANKARA 17.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; istinaf mahkemesinin kararı gereğince, 18.7.2018 gün ve E:2018/470 sayı ile, 2247 sayılı Yasanın 19/1 maddesi gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesini teminen dava dosyasını Mahkememize göndermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 26.11.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu   kadar ki,  başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, görevsizlik kararı verildikten sonra, istinaf başvurusu sonucunda, İstinaf Mahkemesince,  “kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine” karar verilmesine karşın,  Mahkemece,  gerekçeli bir karar alınmadan, bir üst yazıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır.

Bu haliyle, Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

Ancak, görev konusunun kamu düzeninden olması ve yargılamanın en hızlı şekilde sonuçlanması açısından olaya yaklaşıldığında;  adli ve idari yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının, idari yargı dosyasına ilişkin bir kısım belgelerle birlikte son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, idari yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren bir örneğinin de Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, meydana gelen trafik kazasında, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle; uğranıldığı ileri sürülen maddi ve  manevi zararların tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, taşımacılık işi yapan davacının 40 … 837 plakalı çekici ve 34 …39 plakalı römork ile İskenderun’dan demir yükü aldıktan sonra Ordu iline doğru yola çıktığı, 21.05.2016 günü saat 00.00 sularında Ulukışla İlçesini geçtikten sonra Ereğli yol kavşağına yaklaşmakta iken yola dökülmüş mıcır yığınına çarptığı,  kaza neticesinde yaralandığı, çekici ve römorkta da hasar meydana geldiği; yolun mıcır yığılmak suretiyle tamamen kapatılmış olmasına rağmen, bu durumun seyir halindeki araçlar tarafından fark edilmesi için gerekli ve yeterli önlemleri almayan davalı idarenin olayda tamamen kusurlu olduğu iddia edilerek; araçta meydana gelen zararın karşılığı 1.000,00-TL, çalışamadığı günlerin karşılığı gelir kaybı olarak 1.000,00-TL maddi tazminat ile olay nedeniyle yaşadığı manevi çöküntünün karşılığı 30.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 32.000,00-TL tazminatın olay tarihi olan 21.05.2016 tarihinden itibaren, yine delil tespiti için yaptığı 937,60-TL yargılama giderinin de dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

 

Açıklanan nedenlerle, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin, 18.7.2018 gün ve E:2018/470 sayılı başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin18.7.2018 gün ve E:2018/470 sayılı  BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 26.11.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                 Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                            Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                 Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                  Aydemir                          Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ