T.C.

       UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO         : 2020/632

KARAR NO    : 2020/683

KARAR TR     : 23.11.2020

ÖZET: Hakkında yürütülen soruşturma kapsa-mında, pasaportunun  iptali ile ilgili yapılan iş-lemler ve verilen gerekli şerhler nedeniyle yurt dışına çıkma yasağı şeklinde uygulanan işlemin, soruşturmanın makul sürede sonuçlandırılma-ması ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği halde bu karar uyarınca zamanında kaldırılmamasından dolayı uğranılan maddi ve manevi zararların tazminine karar verilmesi istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            : Ö.Ö.

Vekili              : Av. Y.K.

Davalı             : Adalet Bakanlığı

                             

O L A Y         : Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan haklarında kamu davası yürütülen dava dışı bir kısım sanıkların duruşması sırasında, bu sanıklardan biri ile yapılan telefon mesajlaşması nedeniyle davacı Ö.Ö. hakkında suç duyurusunda bulunulması üzerine, davacı hakkında başlatılan soruşturma kapsamında, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığının 14.11.2018 gün ve 2018/36658 sayılı talimatı uyarınca, Samsun İl Emniyet Müdürlüğünün talebi üzerine, Samsun İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğünün, 10.12.2018 tarihli yazısı ile davacının pasaportunun iptali ile ilgili işlemlerin yapıldığı ve gerekli şerhlerin verildiğinin ilgili emniyet müdürlüğüne bildirildiği, 07.07.2019 günü tamir bakım amaçlı olarak Hatsan tersanesinde bulunan A.S. isimli geminin yapılan çıkış kontrolünde, gemide makine mühendisi olarak çalışan davacının pasaportundaki şerh nedeniyle gemiden indirildiği ve bu şekilde hakkındaki soruşturmadan haberdar olup aynı tarihte şerh yüzünden görevini yerine getiremediğini belirterek, soruşturmanın hızla sonlandırılmasını talep ettiği ve Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 03.09.2019 günü  hakkında “kovuşturmaya yer olmadığına dair” karar  verildiği  anlaşılan  dosya kapsamında, davacı Ö.Ö. vekili, davacının bu süreçte yabancı bir firma ile aylık 4250 USD ücret karşılığı dört aylık bir iş anlaşması imzaladığını, ancak hakkındaki soruşturma ve pasaportundaki şerh nedeniyle yurt dışına çıkmasına engel olunduğu için iş akdinin geçersiz olduğunu, hakkında yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verildiği ancak bu karar uyarınca pasaportunda yer alan şerhin kaldırılması işleminin uzun sürdüğü ve hak kaybına uğradığını ileri sürerek, maddi ve manevi zararlarının karşılanması istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 3. İDARE MAHKEMESİ: 20.04.2020 gün ve E:2020/304, K:2020/281 sayı ile,  uyuşmazlık konusu olayda, davacının tazminat isteminin herhangi bir idari işlem, idari eylem veya idari sözleşmeden kaynaklanmadığı, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma dosyasında yürütülen adli soruşturmanın makul sürede sonuçlandırılamadığı ve bu bağlamda pasaportuna konulan şerhin de kaldırılmadığı, hakkında yürütülen ve sonucunda takipsizlik kararı verilen adli soruşturma nedeniyle zarara uğradığı iddiası dikkate alındığında, tazminat isteminin dayanağının yargı faaliyetinin bir parçası olduğu ve yargısal işlem mahiyeti taşıdığı, bu nedenle yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinden, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün, 5271 sayılı Yasa’nın 141. ve 142. maddeleri uyarınca adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine kesin olarak karar vermiştir.

Davacı vekili, aynı konu ve sebeple bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 4. AĞIR CEZA MAHKEMESİ: 09.06.2020 gün ve E:2020/167, K:2020/149 sayı ile, her ne kadar davacı,  hakkında yürütülen suç soruşturması nedeniyle pasaportunun iptali neticesinde maddi zarara uğradığı iddiasıyla Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesi uyarınca tazminat davası açmış ise de, davacının dava dilekçesinde belirttiği soruşturma kapsamında hakkında 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin birinci fıkrasında sayılan koruma tedbirlerinden birisinin uygulanmadığı,  ayrıca dava dilekçesinde talep edilen maddi tazminat talebinin aynı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen haksız fiil veya kişisel kusura dayanmadığı, soruşturma esnasında davacının pasaportunun iptali işleminin 7145 sayılı Kanun’la  375 sayılı  KHK’ya eklenen geçici 35. maddesinin (C) fıkrası uyarınca Samsun İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü tarafından tesis edildiği, söz konusu KHK hükmünden de anlaşılacağı üzere pasaportun iptali işleminin tesisinde yargı makamlarının herhangi bir takdir hakkının bulunmadığı, bu haliyle davacı hakkında tesis edilen pasaportun iptali işleminin 5271 sayılı Kanun’un  141/3. maddesinde belirtilen ve suç soruşturmalarında ya da kovuşturmalarında  hakim veya cumhuriyet  savcıları tarafından verilen kararlar ile yapılan işlemlerden olmadığı, davacının talepleriyle alakalı karar verme görevinin idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, verilen karara davacı vekili tarafından yapılan itiraz,  Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29.06.2020 gün ve D.İş:2020/1387 sayılı kararı ile kesin olarak redde-dilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesinin Burhan ÜSTÜN’ün başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 23.11.2020 tarihli toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

İdari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının davacı vekilinin istemi üzerine son  görevsizlik kararını veren Mahkemece, 15. maddede belirtilen yönteme aykırı olarak idari yargı dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, belirtilen hususun tamamlanması için iade edilen dosyanın eksiklik giderilerek tekrar Mahkememize gönderildiği ve böylece usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında,  davacının  pasaportunun  iptali ile ilgili yapılan işlemler ve verilen gerekli şerhler nedeniyle yurt dışına çıkma yasağı şeklinde uygulanan işlemin, soruşturmanın makul sürede sonuçlandırılmaması ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği halde bu karar uyarınca zamanında kaldırılmamasından dolayı uğranılan maddi ve manevi zararların tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin üçüncü fıkra-sında, “Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”denilmiş;

375 sayılı  KHK’nın Geçici 35. maddesinde, “(Ek: 25/7/2018-7145/26 md.)

(…..)

C) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; haklarında (A) ve (B) fıkraları uyarınca idari işlem tesis edilenler ile aynı gerekçeyle haklarında suç soruşturması veya kovuşturması yürütülenler, işlemi yapan kurum ve kuruluşlarca ilgili pasaport birimine derhâl bildirilir. Bu bildirim üzerine ilgili pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilebilir. İlgili pasaport birimine isimleri bildirilen kişilerin eşlerine ait pasaportlar da genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde aynı tarihte İçişleri Bakanlığınca iptal edilebilir.

 (…..)” hükmü yer almış;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi” başlıklı 160. maddesinde, “ (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”;

“Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri” başlıklı 161. maddesinde, “ (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.

(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.

(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. (Ek cümle: 25/5/2005 - 5353/24 md.) Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.

(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.

(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama usulü uygulanır.  

(6) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/9 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/8 md.) Vali ve kaymakamların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde soruşturma genel hükümlere göre yapılır.

 (7) (Ek: 31/3/2011-6217/21 md.) Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir.

(8) (Ek:21/2/2014–6526/15 md.) Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır.

 

 (9) (Ek: 15/8/2017-KHK-694/146 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7078/141 md.) Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve bu yer ağır ceza mahkemesine aittir. Soruşturmayı Cumhuriyet Başsavcısı veya görevlendireceği vekili bizzat yapar. Başsavcı veya vekili, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısından soruşturmanın kısmen veya tamamen yapılmasını isteyebilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı zorunlu olan delilleri toplar ve gerekmesi hâlinde alınacak kararlar bakımından bulunduğu yer sulh ceza hâkimliğinden talepte bulunur.”;

“Soruşturmada Cumhuriyet savcısının hâkim kararı istemi” başlıklı 162. maddesinde, “ (1) Cumhuriyet savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek olan bir soruşturma işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı yerin sulh ceza hâkimine bildirir. Sulh ceza hâkimi istenilen işlem hakkında, kanuna uygun olup olmadığını inceleyerek karar verir ve gereğini yerine getirir.”; 

“Koruma Tedbirleri” başlıklı Dördüncü Kısmı’nın “Adli Kontrol” başlıklı 109. maddesinde, “(1) (Değişik: 2/7/2012-6352/98 md.) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

(2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:

a) Yurt dışına çıkamamak.

(……)” hükmüne yer verilmiş;

“Adli kontrol kararı ve hükmedecek merciler” başlıklı 110. maddesinde, “  (1) Şüpheli, Cumhu-riyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir.

(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün  içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.

(3) 109 uncu madde ile bu madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır.”;

“Adlî kolluk ve görevi” başlıklı 164. maddesinde, “ (1) Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9 ve 12 nci maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve  2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder. 

(2) Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.

(3) Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde, üstlerinin emrindedir.” denilmiş;

3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu’nun  “Emniyet Teşkilatı Bölümleri” başlıklı 8. maddesinde, “ (Değişik: 15/6/1938 - 3452/2 md.) Polis: İdari, siyasi ve adli kısımlara ayrılır. 

Belediye zabıtası işleri; lüzum görülen yerlerde idari polis kadrosundan ayrılan ve tahsisatı belediyelerden alınan bir kısım tarafından ifa edilir. Bu kısım memurlar dahi işbu kanun hükümlerine tabi tutulurlar.

Bu suretle belediyelerden verilecek tahsisat nisbetinde olmak üzere Emniyet Umum Müdürlüğü kadrosundaki şube müdürü, emniyet amiri başkomiser, komiser, komiser muavini ve polis adedi Cumhurbaşkanı kararile tezyid edilebilir ve o zamana kadar belediye zabıtası işlerinde çalışanlar aldıkları maaş mikdarına göre ilave edilen bu kadrolara tayin edilirler.

Lüzum görülen yerlerde bu madde hükümlerine göre emniyet kadrosuna alınacak belediye zabıtası maaş ve masrafları Cumhurbaşkanı kararı ile Emniyet Umum Müdürlüğü bütçesinden ödenir.”;

9. maddesinde, “A) İdari polis, içtimai ve umumi intizamı temin etmekle mükellef olan kısımdır.

        B) Siyasi polis, Devletin umumi emniyetine taallük eden işlerle mükellef olan kısımdır.

        C) Adli polis; asgari tam teşekküllü bir polis karakolu bulunan yerlerde, adli işlerle uğraşmak üzere Emniyet Umum Müdürlüğünce kadrodan ayrılan bir kısımdır.

        Tam teşekküllü bir kadrodan daha az kuvvette olan polis teşekküllerinin tamamı veya bir kısmı adli polis olarak tefrik edilebilir.”;

         10. maddesinde, “ Adli polis toplu olarak veya mıntakalara ihtiyaç nisbetinde tevzi edilmiş bir halde bulundurulur.

         Adli polis, adli tahkikat vazifeleri haricindeki hizmetlerde, mafevklerinin emrindedir.”;

         12. maddesinde, “ Adli işlere mütaallik tahkikat; salahiyetli adli otoritelerin direktifleri altında ve kanunlarına tevfikan yalnız adli zabıtaya yaptırılır. Polis teşkilatı yapılmıyan yerlerde teşkilat yapılıncaya kadar adli polis vazifeleri diğer zabıta tarafından yapılır. İdari zabıta adli zabıtaya icabında veya Cumhuriyet Müddeiumumisinin talebi üzerine yardımla mükelleftir.

         İdari polis adli zabıta vazifesini tahrik eden herhangi bir hal karşısında kaldığı takdirde bir taraftan adli zabıta vazifesini ifa etmekle beraber, diğer taraftan adli zabıtayı haberdar eder ve adli zabıta gelince işi ona devreder. Adli zabıta vazifesini gerek aslen ve gerek yardım suretile gören zabıta memurları hakkında bu vazifeden mütevellit suçlardan dolayı Ceza Mahkemeleri Usulü Kanununa göre takibat yapılır.” denilmiş;

5271 sayılı Kanun’un “Tazminat İstemi” başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrasında, “    (3) Bi-rinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.”  hükmü yer almıştır.

Anayasanın Başlangıç kısmında öngörülen “Kuvvetler ayrımı” ilkesi ile yargı ile ilgili 9. ve 138. maddeleri dikkate alındığında, bağımsız bir erk olan yargının yargılama faaliyeti ile ilgili işlemlerinin, Anayasanın 125. maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, bu “yargısal işlemler” nedeniyle idari yargı yoluna başvurulabilmesine imkân yoktur. Esasen bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tabii bir sonucudur. Yukarıda işaret edildiği üzere, Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarıyla onlar adına işlem yapan kolluk personelinin yargılamadaki fonksiyonu geniş çerçevede bir kamu hizmeti olarak değerlendirilse de, somut olarak, ifa edilen yargı faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerektiği açıktır.

Dosyanın ve ilgili mevzuatın bir bütün olarak incelenip değerlendirilmesinden, olayda, davacı hakkında yapılan suç duyurusu üzerine Cumhuriyet Savcılığınca başlatılan soruşturma sırasında, davacı hakkında 5271 sayılı Kanun’da düzenlenen adli kontrol yoluna gidilmeden emniyet müdürlüğüne verilen talimat ile bahsedilen KHK kapsamında bulunmayan davacı hakkında burada düzenlenen hükümler uyarınca pasaportunun iptalinin sağlandığı anlaşılmış, bu durumda Cumhuriyet savcısının talimatıyla yürütülen ceza soruşturması nedeniyle ve verilen talimat uyarınca adli kolluk hizmeti sırasında alınan karar ve kararın kaldırılmaması işlemlerinin Cumhuriyet savcısı sorumluluğunda sürdürüldüğü gözetildiğinde, bu sırada uğranıldığı ileri sürülen  maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açıldığı anlaşılan davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Samsun 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 09.06.2020 gün ve E:2020/167, K:2020/149 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Samsun 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 09.06.2020 gün ve E:2020/167, K:2020/149 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA 23.11.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Burhan

ÜSTÜN

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Birol

SONER

 

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN