Hukuk Bölümü         2004/45 E.  ,  2004/48 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : D.S.B.Bşk.lığı

Vekili              : Av. Ş.E.

Davalı             : N.D.

O L A Y         : D.S.B.Bşk.lığı tarafından, tahakkuk ettirilen sulama suyu borcunu ödemediği nedeniyle çiftçi aleyhine, Doğanşehir İcra Müdürlüğünün E:2002/68 sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatılmış; ancak, borçlunun itirazı üzerine bu takip durmuştur.

            Davacı Birlik vekili, itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 icra inkâr tazminatına hükmedilmesi istemiyle, 13.3.2003 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

            DOĞANŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 20.1.2004 gün ve E:2003/38, K:2004/10 sayı ile, dosyadaki mevcut belge ve bilgilere göre, D.S.B.Tüzüğünün 1. maddesinde, Birliğin kamu hukuku tüzel kişisi olduğunun belirtildiği; anılan Tüzüğün 18/son maddesinde “… birliğin gelirlerinin tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır…” hükmünün yer aldığı ve aynı maddenin 4. bendinde sulama hizmetleri karşılığında alınacak ücretlerin de Birlik gelirleri kapsamında olduğunun belirlendiği; 6183 sayılı Kanuna tabi kurum ve kuruluşların cebri icralarını ne şekilde yapacaklarının 54 ve 55. maddelerde açıkça düzenlendiği; tüm bu yasal düzenlemeler bir arada düşünüldüğünde, Doğanşehir Sulama Birliğince, mükelleflerden (çiftçilerden) sulama suyu parasının tahsilinde 6183 sayılı Yasa’ya göre işlem yapılması gerekirken, yorumlamada hataya düşülerek davalı aleyhine ilamsız icra takibi yapılmasının geçerli olmadığı kanaatine varıldığı; Danıştay 8. Dairesi’nin içtihatlarına göre, sulama birlikleri, 1580 sayılı Belediye Kanunu uyarınca kurulmuş, organlarının oluşumu ve denetimi konusunda aynı Yasa’ya tabi olan kamu tüzel kişiliğine sahip kamu kurumu niteliğindeki bir mahalli idare olduğundan, çiftçilere sulama suyu verilmesi ve ücret tahakkuk ettirilmesiyle ilgili işlem ve eylemlerine karşı açılacak iptal ve tam yargı davalarının görüm ve çözümünün 2577 sayılı İ.Y.U.K.’nun 2. maddesi uyarınca idare mahkemesine ait bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacı Birlik vekili, bu kez, sulama suyu alacağının icra takip tarihinden itibaren %84 faiziyle birlikte davalıdan tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 20.2.2004 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

     MALATYA İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 31.3.2004 gün ve E:2004/320 sayı ile, 2577 sayılı İ.Y.U.K.’nun 2. maddesinde sayılan idari dava türlerinden iptal ve tam yargı davalarında davalının daima idare olduğu; bir başka  deyişle, idari yargı yerinde açılan iptal ya da tam yargı davasına bakılabilmesi için diğer dava koşullarının yanısıra, davanın idare aleyhine açılmış olması gerektiğinden idari yargı yerinde, kamu görevlisi de olsa gerçek kişiler aleyhine dava açılabilmesine hukuken olanak bulunmadığı; bakılan davanın ise,davacı Birliğin  sulama suyu alacağının tahsili istemiyle borçlu kişi aleyhine alacak davası olarak açıldığı görüldüğünden, gerçek kişi aleyhine açılan bu davanın özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiği kanaatine varıldığı; ancak, daha önce adli yargı yerince görevsizlik kararı verildiği ve bu kararın kesinleştiğinden bahisle, görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına ve bu konuda verilecek karara değin davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

 İNCELEME VE GEREKÇE    :Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Tülay TUĞCU’nun Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z.Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 01/07/2004 günlü toplantısında;

            I-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre idare mahkemesi tek hakimince anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II- ESASIN İNCELENMESİ :Raportör–Hakim İsa YEĞENOĞLU’nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Nevzat ÖZGÜR’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

             Dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali ile Birlik alacağının davalı çiftçiden tahsiline hükmedilmesi isteminden ibarettir.

            Dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali ile Birlik alacağının davalı çiftçiden tahsiline hükmedilmesi isteminden ibarettir.

            Anayasa’nın “Mahalli İdareler” başlıklı 127. maddesinin son fıkrasında “Mahalli idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile, kendi aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezi idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir…” kuralına yer verilmiş; 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 133. maddesinde “Belde ve köyler, vilayet idarei hususiyeleri kendilerine kanunlarla verilen mecburi veya ihtiyari vazifelerin bir veya bir kaçını müşterek tesisat ve idare ile ifa için birlik tesis edebilirler.” hükmü yer almış ve aynı Yasa’nın 138. maddesinde ise “ Birlikler hükmi şahsiyeti haiz amme müesseseleridir. Vazifelerini ifa ettikleri mahalli idarelerin bu vezaifi ifa hususunda haiz oldukları hukuk ve salâhiyeti haizdirler…” denilmiştir.

            Davacı D.S.B.de anılan yasal düzenlemelere göre kurulmuş, kamu tüzel kişiliğine sahip bir yerel yönetim birimidir.

            Olay kısmında özetlenen Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesi kararında tespit edildiği üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip olan ve Tüzüğünde gelirleri arasında gösterilen sulama hizmetleri karşılığı ücretlerin tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine tabi bulunan D.S.B.nce, kamu alacağı niteliğindeki bu alacağın kendi memurları eliyle ve 6183 sayılı Yasa’da öngörülen usule göre cebren tahsil edilmesi gerekirken, alacağın nitelendirilmesinde açık hataya düşülerek adli merciler nezdinde ilamsız icra yoluyla tahsilata girişilmesinde isabet bulunmadığı tartışmasızdır.

            Ne var ki, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde idari dava türleri arasında sayılan iptal ve tam yargı davalarında, davalı daima idare olduğundan; bir başka deyişle, idari yargı yerinde açılan bir iptal ya da tam yargı davasına bakılabilmesi için diğer dava koşullarının yanısıra ve öncelikle davanın idare aleyhine açılmış olması gerektiğinden, kamu görevlisi de olsa gerçek kişiler aleyhine açılan davalara idari yargı yerlerinde bakılabilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

            Öte yandan, ilamsız icra takibinin itiraz nedeniyle durması üzerine açılan takip hukukuna özgü itirazın iptali davasının, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 1. ve 67. maddelerinde işaret edilen asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir.

Bu durum karşısında, olayda 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesi kapsamında idari yargı yetkisine giren bir dava açılmayıp, Sulama Birliği tarafından gerçek kişi aleyhine açılmış bulunan itirazın iptali  ya da alacak davasına bakma görevi adli yargı yerlerine ait bulunmaktadır.

            Açıklanan nedenlerle İdare Mahkemesi Tek Hakimi’nce yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ    : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Malatya İdare Mahkemesi Tek Hakimi’nce yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20.1.2004 gün ve E:2003/38, K:2004/10 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.7.2004 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi