T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2022/163

KARAR NO  : 2022/254      

KARAR TR  : 18/04/2022

ÖZET: Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın rücuan tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

Davacı       : S. S. A.Ş.

Vekili          : Av. D. Ş. B

Davalı        : Karayolları Genel Müdürlüğü        

Vekili           : Av. M. H. A

 

I. DAVA KONUSU OLAY            

1. Davacı vekili, 30/10/2014 tarihinde karayolunda sigortalı aracın seyir halindeyken yol yapım çalışmalarının olduğu yerde kopan kaya parçalarının yola fırlayarak sigortalı araca çarpması sonucu meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluşan maddi zararın rücuan tazmini talebiyle adli yargı yerinde rücuan tazminat davası açmıştır.

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

A. Adli Yargıda

2. Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/03/2016 tarihli ve E.2015/381, K.2016/253 sayılı kararı ile, davanın kabulüne karar verilmiştir.

3. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/04/2017 tarihli ve E.2016/9447, K.2017/3541 sayılı kararı ile, "hizmet kusurundan kaynaklı davada yargı yolu caiz olmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru bulunmayarak" temyize konu kararın bozulmasına karar verilmiştir.

4. Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/12/2017 tarihli ve E.2017/673, K.2017/932 sayılı kararı ile, "Uyuşmazlık Mahkemesinin emsal yerleşik kararlarında, dava konusu olaydaki gibi yol yapım çalışmalarından kaynaklı trafik kazaları sonucu açılan tazminat davalarının 2918 sayılı Kanun'un 110.maddesi gereğince adli yargı yerinde görülmesi gerektiği" gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş ve yine davanın kabulüne karar verilmiştir.

5. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06/04/2021 tarihli ve E.2018/17-632, K.2021/425 sayılı kararında, özetle; "bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp, o plan ve projeler gereğince işi görmesinin de kararın neticesi olan birer idari eylem olduğu; somut uyuşmazlıkta, davalının yol yapım çalışmaları sırada gerekli önlemi almadığından kopan kaya parçalarının araca çarpması temelinde ifade olunan zararın, hizmet kusuru teşkil eden eyleme dayandığı hususu ise kuşkusuz olduğu; hizmet kusuruna dayalı olarak açılan bu davanın tam yargı davası ile idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekeceği; KTK’nın 110. maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra Uyuşmazlık Mahkemesince verilen istikrarlı kararlarda, bu Kanun kapsamında açılan uyuşmazlıklarda hizmet kusuruna dayanıldığına bakılmaksızın adli yargıda görülmesi gerektiğinin belirtildiği, somut olayda davacılar tarafından yol yapım çalışmalarında gerekli önlemin alınmaması nedeniyle idarenin trafik kazasında kusurlu olduğunun ileri sürüldüğü, davalının görevlerinin KTK ile düzenlendiği, varsa kusurunun ve sorumluluğunun KTK uyarınca belirleneceği ve bu Kanun’un 110. maddesinde de başvurulacak yargı yolunun adli yargı olduğunun açıkça düzenlendiği, Anayasa Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2013/68 E., 2013/165 K. sayılı kararında belirtildiği gibi aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesinin kamunun yararına olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşün yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmediği" ifade edilerek direnme kararının bozulmasına kesin olarak karar verilmiştir.

6. Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/11/2021 tarihli ve E.2021/638, K.2021/698 sayılı kararı ile, "Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ilamı dikkate alınarak davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği" gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karar, temyiz edilmeksizin 08/02/2022 kararında kesinleşmiştir.

7. Davacı vekili, bunun üzerine idari yargı yerinde tam yargı davası açmıştır.

B. İdari Yargıda

8. Bursa 3. İdare Mahkemesinin 28/02/2022 tarihli ve E.2022/293 sayılı ara kararı ile, "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110.maddesi uyarınca davada adli yargının görevli olduğu" sonucuna varılarak 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyalarının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin ertelenmesine karar verilmiştir.

III. İLGİLİ HUKUK

A. Mevzuat

             9. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, Kanun'un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanun'un trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanun'un karayollarında uygulanacağı hüküm altına alınmış; "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinde de trafik, yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleri olarak; karayolu, trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olarak tanımlanmıştır.

 

10. Aynı Kanunun, “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesi şöyledir:

 

“Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a)                        Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b)                        Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

d)                        Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e)                        Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g)                        Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h)                        Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.”

 

11. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesi şöyledir:

“İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”

 

B. Yargı Kararları

12. 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, 26/12/2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararında şu gerekçe ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir:

“… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…”

13. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26/02/2020 tarihli ve E.2019/3395, K.2020/468 sayılı kararında, özetle; "davalı idarenin bakım ve sorumluluğunda olan karayolunda yeterli tedbir alınmadığından bahisle meydana geldiği ileri sürülen olaydan kaynaklanan zararın ödenmesi isteminden kaynaklanan uyuşmazlıkta ... Anayasa Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesinin özetine yer verilen kararlarında işaret edildiği üzere, dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargının görevine girdiği sonucuna ulaşılmaktadır. Öte yandan, yine anılan yüksek mahkeme içtihatları neticesinde uygulamada birlik sağlanması ve benzer uyuşmazlıklardan bir kısmının adli yargıda bir kısmının idari yargıda görülmesinin de önüne geçilmesi gerekmektedir." denilerek, davanın görev yönünden reddi yolunda ısrar kararı veren ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

A. İlk İnceleme

14. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, Üyeler Birol SONER, Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 18/04/2022 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince, anılan Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, mahkemesince dava dosyası ile adli yargı yeri dava dosyasının birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

B. Esasın İncelenmesi

15. Raportör-Hâkim Murat UÇUR'un davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

16. Dava, davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluştuğu ileri sürülen maddi zararın, olayda kusurlu olduğu gerekçesiyle idareden rücuan tazmini istemiyle açılmıştır.

17. Somut olayda sigortalı araçta meydana gelen maddi hasar, davalı idarenin yol yapım çalışmaları sırasında kopan kaya parçalarının, yine davalının sorumluluk sahasında kalan karayolunda ve trafik esnasında sigortalı araca çarpması sonucu meydana gelmiştir. Karayolunda meydana gelen bu hasarın trafikten de kaynaklandığı açık olmakla, davalı idarenin sorumluluğu 2918 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmelidir( § 9 ).

18. Anayasa Mahkemesinin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, kanun koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca, başta Uyuşmazlık Mahkemesi olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

19. 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı ve tazminat istemine ilişkin davanın maddenin yürürlük tarihinden sonra açıldığı hususu gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanun'un, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

20. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, Bursa 3. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yolu bakımından görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,

B. Bursa 3. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2021/638, K.2021/698 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

18/04/2022 tarihinde Üye Ahmet ARSLAN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

            Başkan                       Üye                               Üye                              Üye

          Muammer                   Birol                             Nilgün                          Doğan      

          TOPAL                     SONER                          TAŞ                        AĞIRMAN        

 

 

 

 

 

                                                Üye                                Üye                               Üye

                                            Aydemir                         Nurdane                         Ahmet

                                              TUNÇ                           TOPUZ                       ARSLAN

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

 

İdarenin kendi kuruluş Kanunu'nda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.

 

 

                                                                                                                    Üye

                                                                                                          Ahmet ARSLAN