T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

          ESAS NO     : 2019 / 141

          KARAR NO : 2019 / 201

          KARAR TR  : 25.3.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar   : 1-S. S.

                     2-D.P.(Sadece Adli Yargıda)

Vekilleri      : Av.S. K.

Davalı        : Karayolları Genel Müdürlüğü

 Vekili          : Av.A. I.

 

O L A Y         : Davacılar Semih Sivri ve D. P.’in vekili dilekçesinde; müvekkillerinden S.S.'nin maliki ve sürücüsü olduğu 59 … 432 plakalı aracı ile yanında D. P. olduğu halde 31/03/2018 günü saat 09:30 sularında Tekirdağ'dan Banarlı'ya doğru giderken, Yağcı köyü civarında yolda yoğun şekilde yağ bulunması sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, bu esnada karşı şeritten gelen ve aracın kaydığını görerek duran 59 … 499 plakalı kamyonete aracın sol ön çamurluk kısmı ile çarpıştığını ve bu şekilde çift taraflı yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini;  meydana gelen kaza sonrasında araçta yolcu olarak bulunan D. P.'in 4 kaburgasının kırıldığını ve dalak yaralanmasına maruz kaldığını, dalak yaralanması sebebiyle ameliyat edildiğini ve dalağının alındığını, mevcut sağlık durumu sebebiyle 10/05/2018 tarihine kadar raporlu olduğunu, bu tarihten sonra çalışıp çalışmayacağı kontrollerinin sonrasında belli olacağını, davacının meydana gelen kaza sonrasında geçici ve sürekli iş göremezliğe uğradığını, eşi ve çocuklarının manen büyük bir üzüntü yaşadıklarını;  kazada  S. S.'nin de yaralandığını; kaza sonrasında geçici ve sürekli iş göremezliğe uğradığını; 59 PK 432 plakalı aracın kaza sebebiyle ağır hasara uğradığını, değerini kaybettiğini; kaza sonrasında davacının, eşi ve çocuklarının manen büyük bir üzüntü yaşadıklarını, ailenin yaşadığı bu durumun telafisinin mümkün olmadığını; trafik kazası tespit tutanağında da belirtildiği üzere,  kazanın tek sebebinin yola dökülen yağ olduğunu, davalı kurumun yol bakımı ve temizliğini gereği gibi yapmadığından bu kazanın meydana gelmesine sebebiyet vermiş olduğundan doğan tüm zararlardan sorumlu olduğunu ifade ederek; müvekkili Dursun Petek'in geçici ve sürekli iş göremezliğinden doğan maddi zararı için 100,00 er TL den toplam 200,00 TL maddi tazminat ile yaşanan manevi ızdırap için 10.000,00 TL manevi tazminatın;  müvekkili S. S.için geçici ve sürekli iş göremezlik ile araç hasarından doğan maddi zararın tazmini için 100,00 er TL den toplam 300,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle 04.05.2018 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

TEKİRDAĞ 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 29.6.2018 gün ve E:2018/173, K:2018/249 sayı ile,  Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 2016/6112 Esas 2016/8774 Karar sayılı kararında,  kamu kurum ve kuruluşları aleyhine hizmet kusuruna dayalı olarak açılan tazminat veya rücuen tazminat davalarında idari yargı yolunun görevli olduğunun ifade edildiği;   Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2014/17-1163 Esas, 2016/909 Karar sayılı ilamında da idareye karşı hizmet kusurundan kaynaklanan tazminat ve rücuen tazminat davalarında idari yargı yolunun görevli olduğunun belirtildiği; dava konusu uyuşmazlıkta 31/03/2018 tarihinde saat 09:30 sıralarında Semih Sivri sevk ve idaresindeki 59 … 432 plaka sayılı aracın Tekirdağ istikametinden Banarlı istikametine seyir halinde iken yolda yoğun şekilde yağ bulunması sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı şeritten gelen 59 … 499 plaka sayılı araçla çarpışması neticesinde meydana gelen trafik kazasında kaza tespit tutanağının düzenlendiği, davacının yaralandığı, davacının trafik kazası nedeniyle davalıdan tazminat talep ettiği, söz konusu kaza kapsamında davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bulunduğundan bahisle tazminat davası açılmış olduğu;  Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik içtihatları gereğince kamu kurum ve kuruluşlarına karşı hizmet kusurundan kaynaklanan tazminat veya rücuen tazminat davalarında idari yargı yolunun görevli olduğu ifade edildiğinden dava konusu uyuşmazlıkta davalının hizmet kusuruna dayalı sorumluluğu nedeniyle tazminat davasının açıldığı, açılan tazminat davasında idari yargı yolunun görevli olduğu gerekçesiyle; davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-b. ve 115. maddeleri gereğince yargı yolu dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermiş;  istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesince; 14.11.2018 gün ve E:2018/4107, K:2018/1546 sayı ile, davacılar vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b/1.maddesi gereğince reddine kesin olarak karar vermiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı olay nedeniyle bu kez davacılardan S. S.’ye yönelik olarak; müvekkilinin 31.03.2018 tarihinde meydana gelen kazada uğradığı zararların davalı idarenin yol bakım, onarım ve temizliğinden kaynaklı hizmet kusuru nedeniyle oluştuğunu ileri sürerek,  fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla bedeni zarar için 500,00 TL, araçtaki hasardan doğan zarar için 11.000,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

TEKİRDAĞ İDARE MAHKEMESİ: 25.1.2019 gün ve E:2019/91 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1., 2.,  10., 19.1.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. ve geçici 21. maddesi hükmüne; ayrıca  2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesinin iptal istemini reddettiği 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararına yer verdikten sonra; “(…) Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştı.

Bu durumda, açılan bu davanın görüm ve çözümü adli yargının görev alanı içinde bulunmaktadır.

Nitekim; Uyuşmazlık Mahkemesinin 08.04.2013 tarih ve E:2012/306, K:2013/482 sayılı; 13.05.2013 tarih ve E:2012/188, K:2013/624 sayılı; 17.11.2014 tarih ve E:2014/968, 2014/1022 sayılı; 17.11.2014 tarih ve E:2014/930, K:2014/975; 11.04.2016 tarih ve E:2016/163, K.2016/210; 05.06.2017 tarih ve E:2017/303, K:2017/360 sayılı kararları da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; Mahkememizin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 25.3.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre,  İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen durumun aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; uyuşmazlığı çözmeye yetecek bilgi ve belgelerin dosyada bulunması nedeniyle, adli yargı kararının kesinleşme durumunun Mahkemesinden sorulmasıyla yetinildiği;  diğer taraftan, anılan Yasanın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, adli ve idari yargı yerleri arasında davacılardan Semih Sivri tarafından açılan dava yönünden görev uyuşmazlığın doğduğu ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı S. S.'nin, maliki ve sürücüsü olduğu 59 … 432 plakalı aracı ile 31/03/2018 günü saat 09:30 sularında Tekirdağ'dan Banarlı'ya doğru giderken, Yağcı köyü civarında yolda yoğun şekilde yağ bulunması sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybettiği, bu esnada karşı şeritten gelen ve aracın kaydığını görerek duran 59 … 499 plakalı kamyonete aracın sol ön çamurluk kısmı ile çarpıştığı,  çift taraflı yaralamalı trafik kazası meydana geldiği; kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddia edilerek; fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla, uğranılan maddi ve manevi zararların faiziyle birlikte davalı idareden tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Tekirdağ İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Tekirdağ 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.6.2018 gün ve E:2018/173, K:2018/249 sayılı görevsizlik kararının, davacılardan Semih Sivri’ye yönelik kısmının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Tekirdağ İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Tekirdağ 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.6.2018 gün ve E:2018/173, K:2018/249 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ, davacılardan Semih Sivri’ye YÖNELİK KISMININ KALDIRILMASINA, 25.3.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                 Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                            Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                 Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                  Aydemir                          Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ