T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 368

            KARAR NO : 2015 / 383

            KARAR TR   : 01.06.2015

 

ÖZET: Jandarma Üstçavuş sınıf ve rütbesiyle Takım Komutanı olarak görev yapan davacının, 12.09.1980 öncesi ve sonrası dönemde, İlçe Jandarma Komutanlığı nezarethanesinde bulunan şüphelilere işkence yaptığı iddiasıyla hakkında açılan kamu davasında savunmasını yapan avukatın ücretinin ödenmesi istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile takdir olunan avukatlık ücretinin ödenmesine istemiyle açılan davanın, GENEL İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı             : O.Y.

Vekili              : Av. G.K.

            Davalı             : İçişleri Bakanlığı (Jandarma Genel Komutanlığı)  

                                   

O L A Y         : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı hakkında Ünye Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianameleriyle, işkence yapmak suçundan kamu davası açıldığını, bunun üzerine davacı ile Avukatlık Ücret Sözleşmesi yaptıklarını, davacının 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve 211 sayılı TSK İç Hizmet Kamunu Kapsamında avukat ücreti yardımından istifade etmek için 02.06.2014 tarihinde yaptığı idari müracaatın, Komisyonun 10.09.2014 tarihli kararı ile reddedildiğini, 201.11.2014 tarihli cevabi yazısıyla talebin uygun değerlendirilmediğinin bildirildiğini, Ünye Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13.06.2014 tarihli hükmüyle zamanaşımından dolayı düşme kararı verildiğini, davacının işkence eylemini gerçekleştirdiği iddia edilen 12.09.1980 tarihi ve sonraki dönemlerde Ordu/Aybastı J.Asayş.Komd.Tk.K.nı olarak görev yaptığını, toplumsal olaylara müdahale, operasyon, emniyet, asayiş dışında bir görevinin olmadığını, adli görevinin olmadığını, nezarethanede sorgulama yetkisinin bulunmadığını, ister terörle mücadele kapsamında, isterse jandarmanın emniyet, asayiş ve adli görevi kapsamındaki görevi olsun, hakkındaki asılsız iftiralara istinaden dava açılan davacının, yasalarla düzenlenmiş, usul ve esasları yönetmeliklerde gösterilmiş olan avukatlık yardımından yararlanma ve tuttuğu avukatın ücretinin kurum ve bakanlık bütçesinden ödenmesi gerektiğini, zira dava açılmasına sebep olacak herhangi bir kastı, kusuru ihmali veya bilinçli taksiri bulunmadığını belirterek; hukuka aykırı olan avukatlık ücretinin ödenmemesi işleminin öncelikle yürütülmesinin durdurulmasına ve iptaline, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, takdir olunan ücretin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmıştır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRESİ: 04.12.2014 gün ve E:2014/1623 K:2014/1559 sayılı kararında “…davacı hakkında tanzim edilen iddianamelerde, işkence yapmak suçundan dolayı cezalandırılmasının talep edildiği anlaşılmaktadır. İddianamelerin içeriğinde; Ordu ili, Aybastı İlçesinde konuşlu Jandarma birliğinde rütbeli personel olarak görev yapan davacının, 12.09.1980 tarihi öncesi ve sonraki dönemlerde polis ve Jandarmanın müştereken yaptığı emniyet ve asayişin teminine yönelik operasyonlara katıldığı, kriminal olaylara karıştığı belirlenen kişilerin gözaltına alınmasını sağladığı, gözaltı süresi içerisinde atılı suçları işlediği belirtilmektedir, İddianamelerde, 211 sayılı Kanunun 87'nci maddesi kapsamında, silah kullanma yetkilerinden ziyade, 3713 sayılı Kanunun 15'inci maddesi kapsamında, emniyet ve asayişin teminine yönelik, terörle mücadele görevlerinden bahsedilmiştir.

Jandarmanın; emniyet ve asayiş ile kamu düzeninin sağlanması, korunması ve kollanmasından, suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınıp, uygulanmasına yönelik görevlerinin mülki görevi, keza işlenmiş suçlarla ilgili olarak kanunda belirtilen işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin adli hizmetleri yerine getirmenin adli görevi olduğu 2803 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelikte açıkça belirtilmiştir. Davacı hakkında mülki (veya ifadenin tespiti sırasında adli) görevin ifası sırasında, diğer bir deyişle işlenen suçlarla ilgili kolluk görevi esnasında, iddianameye konu olan eylemlerin meydana geldiği iddiası ile iddianameler düzenlenmiştir. Jandarmanın askeri bir hizmeti esnasında veya askeri bir hizmeti ile ilgili bir eylemden dolayı davacı hakkında açılmış bir dava bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde asker kişilerin yetenek ve yeterlilikleri tutum ve davranışları, asker kişinin geçmişi hak, ödev ve sorumlulukları gibi durumlar, askerlik hizmetinin amacı, askeri kural ve gelenekler yönünden de bir değerlendirme yapılması da gerekmemektedir. Dolayısıyla davada askeri hizmete ilişkinlik şartı gerçekleşmediğinden, davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenmesi mümkün değildir. Dava genel idari yargı yerinde görülmelidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

ve

 

 

 

 

 

 

 

 

 
..” şeklindeki gerekçe ile davanın  görev yönünden reddine karar vermiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemli idari yargıda dava açmıştır.

ANKARA 15. İDARE MAHKEMESİ: 04.02.2015 gün ve E:2015/79 sayılı kararında “…Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; Jandarma Genel Komutanlığı emrinde Jandarma Başçavuş olarak görev yapmakta iken 2003 yılında emekliye ayrılan davacı hakkında 1979-1982 tarihleri arasında Ordu İi Aybastı İlçesinde Jandarma Asayiş Komutanlığı emrinde görevde bulunduğu döneme ilişkin olarak şüphelilere işkence yaptığı iddiasıyla adli yargı yerinde açılan kamu davasında davacı vekilinin müdafi olarak tayin edildiğinden vekalet ücreti ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun Sanık Asker Kişiler İçin Avukatlık Ücretinin Ödeme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Hükümleri uyarınca reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Bu durumda; bakılan uyuşmazlığın askeri mevzuat kapsamında yer alan düzenlemeler dikkate alınmak suretiyle askeri gereklere, askeri hizmete göre tesis edildiği ve bu şekilde askeri hizmete ilişkin olduğu sonucuna varılmıştır.

Buna göre; davanın görüm ve çözümü Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görevli olduğu sonucuna varılmıştır…”şeklindeki gerekçe ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar davanın ertelenmesine karar vererek dosya Mahkememize gönderilmiştir

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Metin ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan 01.06.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi’nce anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esasın incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Yakup BAL ile  AYİM Savcısı Halit ÜNKAZAN’ın  davada genel idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 

Dava, 1979-1982 tarihleri arasında Ordu İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı Aybastı İlçe Jandarma Komutanlığı’nda Jandarma Üstçavuş sınıf ve rütbesiyle Takım Komutanı olarak görev yapan davacının, 12.09.1980 öncesi ve sonrası dönemde, Aybastı İlçe Jandarma Komutanlığı nezarethanesinde bulunan şüphelilere işkence yaptığı iddiasıyla hakkında açılan kamu davasında savunmasını yapan avukatın ücretinin ödenmesi istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile takdir olunan avukatlık ücretinin ödenmesine ilişkindir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacının 1979-1982 tarihleri arasında Aybastı Jandarma Komutanlığı’nda Jandarma Üstçavuş olarak görev yaptığı ve 2003 yılında Jandarma Başçavuş olarak emekli olduğu, 12 Eylül 1980 tarihinde uygulamaya konulan sıkıyönetim döneminde Aybastı Jandarma Komutanlığı’nda gözaltına alınan A.Ö.’in 29.03.2012 tarihinde verdiği şikayet dilekçesi üzerine davacı O.Y.’nın da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında işkence suçu nedeniyle haklarında kamu davası açıldığı, açılan dava nedeniyle yapılan yargılama sonucu Ünye Ağır Ceza Mahkemesi’nin E:2014/124 K:2014/225 sayılı kararı ile “… İşkence suçunu 1980 yılında işledikleri iddiasıyla 765 sayılı TCK.nun 243/1, 80, 5237 sayılı TCK.nun37, 94/1, 43/1, 53/1 maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemiyle Mahkememize kamu davası açılmış ise de;765 sayılı Türk Ceza Kanunununda 102/3. maddesinde sanıklara isnat edilen "Hükümet Memurları Tarafından Efrada Karşı Yapılan Suimuamele" suçun 10 YILLIK DAVA ZAMANAŞIMI süresine tabi tutulmasına karşın 765 sayılı TCK.nunun 13/11/2005 tarih ve 25642 S.R.G. de yayımlanan 04/11/2004 tarih ve 5252 sayılı kanunun 12. maddesi ile, 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle tüm ek değişiklikleriyle birlikte yürürlükten kaldırıldığı, 12.10.2004 tarih ve 25611 sayılı R.G.'de yayımlanan, 26.09.2004 kabul tarihli 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 66. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendi gereğince sanıklara isnat edilen "İşkence" suçun 15 YILLIK DAVA ZAMANAŞIMI süresine tabi olduğu, her ne kadar tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 11.04.2013 gün ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 9. maddesinde "Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez." hükmü konulmuş ise de, 5237 sayılı TCK.nun 7. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında " İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanunî neticeleri kendiliğinden kalkar. Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur." hükmü, 1982 Anayasasının 38. maddesinde "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez." hükmü karşında, 5237 sayılı TCK.nun 7/2. maddesine göre yapılan lehe kanun değerlendirmesine göre sanıklar hakkında 765 sayılı TCK hükümlerinin uygulanmasının daha lehe bir yasal düzenleme olduğu, sanıkların yargılaması sırasında 765 sayılı TCK.nun 102/3. maddesine göre dava zamanaşımı süreleri gerçekleştiğinden sanıklar hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK.nunl02/3, 104/2 ve 5271 sayılı CMK.nun 223/8. maddeleri gereğince DÜŞMESİNE,…” karar verildiği; davacı Osman Yakıcı’nın hakkında açılan kamu davası nedeniyle Av. Gazi Koçer ile Avukatlık Ücret Sözleşmesi yaparak davaya müdafii ile katıldığı gerekçesiyle  3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve 211 sayılı İç Hizmet Kanunu uyarınca çıkartılan yönetmeliklerde tanınan avukatlık yardımı ve avukatlık ücretinden yararlanma hakkını kullanmak amacıyla davalı idareye yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine  söz konusu işlemin iptali ve parasal hakların verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” denilmiştir.

Buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Davacının 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olduğu ve bu nedenle dava konusu eylemin asker kişiyi ilgilendirdiği tartışmasızdır.

 

Olayda, davacının yargılandığı suç tarihi itibariyle asker kişi olduğunda tartışma yok ise de, tazminata konu uyuşmazlığın askeri hizmete ilişkin olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.

            2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nun, 3. maddesinde, jandarma “silahlı askeri bir güvenlik ve kolluk kuvveti” olarak tanımlanmış, 7. maddesinde; görevleri: a)Mülki görevleri; Emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış korunmalarını yapmak; b) Adli görevleri; İşlenmiş suçlarla ilgili olarak kanunlarda belirtilen işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin adli hizmetleri yerine getirmek.c) Askeri görevleri; Askeri kanun ve nizamların gereği görevlerle Genelkurmay Başkanlığınca verilen görevleri yapmak. d) Diğer görevleri; Yukarıda belirtilen görevler dışında kalan ve diğer kanun ve nizam hükümlerinin icrası ile bunlara dayalı emir ve kararlarla Jandarmaya verilen görevleri yapmak olarak sayılmış; 8. Maddesinde; Jandarma birlikleri; Genelkurmay Başkanlığınca lüzum görülen hallerle sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde gerekli olan bölümü ile Kuvvet Komutanlıkları emrine girer, kalan bölümü ile Jandarma Genel Komutanlığı emrinde normal görevlerine devam eder denilmiştir.

 2803 sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği’nin 8. maddesinde; Hizmet sınırı: “ Kanun ve nizamlar ile bunlara dayalı olarak yetkili makamlarca verilen emir ve kararların öngörmediği hiç bir görev Jandarmadan istenemez. Ancak; a. Jandarma subayları vali ve kaymakam vekilliğine; Jandarma astsubayları bucak müdür vekilliklerine geçici bir süre için verilebilirler. Jandarma iç güvenlik birliklerinin mülki teşkilata tabi olması nedeniyle bu görev ancak, il jandarma alay komutanlıkları ile ast kademelerinde görevli subay ve astsubaylara verilebilir. b. Suçlar işlenmeden önce ve suç işlenmesini önlemek için, emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak amacıyla alınan önlemler, bu önlemlerin uygulanması; kaçakçılığı önleme, kovuşturma ve soruşturma konusuna ilişkin önlem ve faaliyetler ile ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış korunmalarına ilişkin önlem ve faaliyetler, idari nitelikte olup; hizmet sınırının belirlenmesinde jandarmanın mülki görevi olarak değerlendirilir. c. İşlenmiş suçlarla ilgili olarak kanunlarda belirtilen işlemlerin yapılmasına ve bunlara ilişkin adli hizmetlerin yerine getirilmesine dair görevler, hizmet sınırının belirlenmesinde jandarmanın adli görevi olarak değerlendirilir; 81. maddesinde; Adli Görevlerin Esasları: Adli görevler; işlenmiş suçlarla ilgili olarak kanunlarda belirtilen işlemleri yapmayı ve bunlara ilişkin adli hizmetleri yerine getirmeyi kapsar. Bu esas çerçevesinde Jandarma; a. Suçları aramak, herhangi bir ihbar ya da şikayet beklemeksizin, bütün istihbarat tekniklerinden yararlanarak, suçları ve suçluları ortaya çıkarmak, b. Olayın aydınlanması, adli makamlarca konunun yeterince anlaşılması için gerekli Acele Önlemleri almak ve bu anlamda olmak üzere; suç ve suçun sanığı olabilecekleri, bunlarla ilgili delilleri aramak, saptamak; toplayıp korumak, olay yerini aynen ya da resim, kroki vb. yöntemlerle koruyucu önlemler almak, c. Düzenlenen belgeleri, toplanan delilleri, suçun sanık ve ilgililerini; ilgisine göre Cumhuriyet Savcılığına ya da diğer yetkili makamlar, kanun ve nizamlarda öngörülen esaslara uygun olarak göndermek, d. Cumhuriyet Savcısının ya da diğer yetkili adli makamların, kanun ve nizamlar çerçevesindeki isteklerine uygun olarak; gerekli soruşturma işlemlerini yerine getirmek, bilgi vermek ve yetkilendirilmişse Hazırlık Soruşturmasını bir bütün olarak, baştan sona yürütmek, e. Gereğinde zor kullanma yetkisi veren müzekkereler olarak; ihzar, tutuklama, yakalama ve hapsen tazyik müzekkerelerini yerine getirmek, f. Polis teşkilatı olmayan yerlerde duruşmaların güvenlik ve disiplininin sağlanması ya da diğer adli işlemlerin yürütülüşü sırasında önlem alınması için; Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla iletilen kanun ve nizama uygun istekleri yerine getirmek, g. Zor kullanılması gereken durumlarda, görevi yerine getirirken engellenme ya da saldırıya uğrama tehlikesinin bulunduğu durumlarda; icra memurları tarafından, yazıyla istenen yardım görevinin gereğini yapmak, yükümlülüğündedir; 82. maddesinde; Adli Görevlerin Yürütülüş Esasları: – Adli görevlerin yürütülüşüne ilişkin esaslar, görevin özellikleri göz önünde tutularak; bu yönetmeliğin ilgili Maddelerinde ayrı ayrı açıklanmıştır. İlgili Maddede hüküm bulunmayan konularda, diğer kanun ve nizamlarda yer alan hükümlere göre hareket edilir.” denilmiştir.

          Uyuşmazlık, asker kişi hakkında açılan ceza davasında ödenen avukatlık ücretine ilişkin olduğundan bu konudaki düzenlemelere de ayrıca bakmak gerekir.

          4/1/1961 tarih 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu’nun 87. maddesinde; Soruşturma usulü ve adli yardım: (Ek : 22/11/1990 - 3683/5 md.) Silah kullanmak zorunda kalan asker kişiler hakkında, hazırlık soruşturması Askeri Savcı, Cumhuriyet Savcısı veya yardımcıları tarafından yapılır. Haklarında dava açılan sanık asker kişiler duruşmadan vareste tutulabilir. Olayın mahiyetine ve kusurun derecesine göre sanığın mensup olduğu Bakanlıkça durumu uygun görülenlerin vekalet verdiği avukatın ücreti, bu bakanlıkların bütçesine konulacak ödenekten karşılanır. Avukat tutma ve avukatlık ücretinin ödeme usul ve esasları, Milli Savunma ve İçişleri bakanlıklarınca bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” şeklindeki düzenleme uyarınca “ Sanık Asker Kişiler İçin Avukatlık Ücretinin Ödeme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik “ çıkarılmıştır.

Bu konudaki bir başka düzenleme (somut uyuşmazlığa konu olaydan sonra çıkarılan) 12.04.1991 tarih 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 15. maddesinde; Müdafii tayini:  (Değişik: 29/6/2006-5532/11 md.)Terörle mücadelede görev alan istihbarat ve kolluk görevlileri ile bu amaçla görevlendirilmiş diğer personelin, bu görevlerinin ifasından doğduğu iddia edilen suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda müdafi olarak belirlediği en fazla üç avukatın ücreti ödenir ve bunlara avukatlık ücret tarifesine bağlı olmaksızın yapılacak ödemeler, ilgili kuruluşların bütçelerine konulacak ödenekten karşılanır.

          Avukatların ücretlerinin ödenmesine ilişkin esas ve usûller, Millî Savunma ve İçişleri bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” denilmiş ve bu kanuna dayanılarak “Terörle Mücadelede Görev Alan Personelin Bu görevlerin İfasından Doğduğu İddia Edilen Suçlardan Dolayı Yapılan Soruşturma ve Kovuşturmalarda Müdafii Olarak Belirlediği Avukat veya Avukatların Ücretlerinin Ödenmesi Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik” düzenlenmiştir.

            Tüm bu tespitler ve yukarıda ayrıntısı ile açıklanan yasal mevzuat hükümleri hep birlikte değerlendirildiğinde; Aybastı İlçe Jandarma Komutanlığı’nda gözaltında bulunan şüphelilere işkence yapıldığı iddiasıyla açılan davada, Jandarma Üstçavuş olarak görevli olan davacının, suç tarihindeki görevinin, jandarmanın yukarıda işaret edilen mevzuat hükümleri uyarınca “adli görevi” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, keza 3713 sayılı kanunun ilgili hükmü uyarınca yapılacak bir değerlendirmenin de adli görevle birlikte mütalâa edilmesi gerektiği karşısında, bu görevin askeri kanun ve nizamların gereği olan görevler kapsamında Kanun’un 7. maddesinin b bendinde belirtilen “askeri” görev olarak değerlendirilmesi söz konusu olmadığından eylemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilemeyeceği gerçeği karşısında, dava konusu eylemin, asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, icra ettiği askeri görevler kapsamındaki tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve yükümlülükleri, askeri hizmetten kaynaklanan durumları, askeri görevlerin icra ediliş biçimleri, askeri kural ve gerekleri göz önünde tutularak değerlendirilmesinde “askeri hizmete” ilişkinlik unsurunun gerçekleşmediği sonucuna varılmıştır.

Belirtilen durumlara göre ve olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerinde öngörülen, idari eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve çözümü Genel İdari Yargının görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde GENEL İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 01.06.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

Üye

Metin

ULUKANLIGİL