Hukuk Bölümü         2012/161 E.  ,  2013/8 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar: 1-M.B.(K.), 2-İ.K.

Davalı     : Milli Savunma Bakanlığı

 O L AY : Genelkurmay Başkanlığı Sağlık Komutanlığı'nda Binbaşı olarak görev yapan İ.K. ve eşi sivil şahıs M.B.K.'nın ikamet ettikleri Milli Savunma Bakanlığı'nın Çankaya lojmanındaki evlerinde yapılan hırsızlık nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık 700 Amerikan Dolarının fiili ödeme günündeki YTL karşılığı 4.600,00 YTL maddi ve M.B.K. için 1.500,00 YTL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı İdareden tahsili istemiyle, her iki davacı tarafından genel idari yargı yerinde dava açılmıştır.

ANKARA 14.İDARE MAHKEMESİ: 04.06.2008 gün ve E:2008/611, K:2008/887 sayı ile, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 157'nci maddesinin birinci fıkrasında "Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, askeri almayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve asker; hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve Son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz." hükmüne yer verildiği; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 20'nci maddesinin birinci fıkrasında aynı yönde düzenleme yapıldığı, anılan maddenin ikinci fıkrasında ise bu Kanun'un uygulanmasında asker kişiden maksadın Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar olduğunun belirtildiği;  anılan mevzuata göre; bir davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görevinde olduğunun kabul edilebilmesi için iki koşulun bir arada bulunmasının gerektiği; bu konulardan birincisi olan, uyuşmazlığın asker kişiyi ilgilendirmesi şartının, 1602 sayılı Kanun'un 20'nci maddesinin ikinci fıkrasında Kanun'un uygulanmasında asker kişilerden kabul edilecek kişiler tahdidi olarak sayılmak suretiyle açıklanmış iken: uyuşmazlığın askeri hizmete ilişkin olması koşuluyla ilgili olarak herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olduğu, dolayısıyla; bir uyuşmazlığın askeri hizmete ilişkin olup olmadığının yargı yerlerince tespit edilmesinin gerektiği;  Uyuşmazlık Mahkemesi'nin müstekar içtihatlarında "askeri hizmete ilişkin uyuşmazlık" kavramının şu şekilde açıklanmakta olduğu "İdari eylemin 'askeri hizmete ilişkin bulunması’ eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır. İdari eylemin, 'asker kişiyi ilgilendirmesi' için eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden veya malvarlığı sahasında meydana getirmiş olması gerekir."; dava dosyasının incelenmesinden; halen Genelkurmay Başkanlığı Sağlık Komutanlığı'nda Binbaşı olarak görev yapan ve Milli Savunma Bakanlığı'nın Çankaya lojmanlarında ikamet eden davacı ile eşine ait iki adet altın bilezik, bir adet altın künye, bir adet altın yüzük ile 700 Amerikan dolarının, 21/02/2008 günü kapı kilidinin kırılması suretiyle kimliği meçhul şahıslar tarafından Iojmana girilerek çalındığı, olay akabinde 07/03/2008 gün ve 32432 sayılı dilekçe ile uğranılan zararın karşılanması istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; bu durumda; 1602 sayılı Kanun'un 20'nci maddesinin ikinci fıkrası hükmünün açıklığı karşısında "asker kişi'' olduğu kuşku bulunmayan davacının, sahip olduğu bu sıfat nedeniyle kendisine tahsis edilen askeri Iojmanda muhafaza ettiği eşyanın çalınması sonucu uğranılan zararı doğuran idari eylemin; kanun ve nizamların Türk SilahIı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik bulunduğu, keza askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olduğu gözetildiğinde; iş bu davanın görüm ve çözümünün Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görev alanına girdiği sonucuna varıldığı; nitekim benzer bir uyuşmazlıkta; Uyuşmazlık Mahkemesi'nin (Hukuk Bölümü) 10/03/2003 gün ve E:2003/17, K:2003/16 sayılı kararında (Resmi Gazete, 10/04/2003-25075), "askeri lojmanın kalorifer tesisatı arızasından kaynaklanan su basması nedeniyle asker kişinin uğradığı zararın, idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın ", Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde Çözümlenmesi gerektiğine hükmedilmiş olduğu gerekçesiyle; 2577 sayılı Kanun'un 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş; temyiz istemi Danıştay Onuncu Dairesi'nin 11.7.2011 gün ve E: 2008/8201, K: 2011/2940 sayılı kararıyla reddedilerek karar onanmış ve kesinleşmiştir.

Asker olan eşinden ayrılan davacı sivil şahıs Melike Bakan, bu kez aynı istemle  askeri idari yargı yerinde tek başına dava açmıştır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ; 15.02.2012 gün ve Gensek No:2012/160, E:2012/122, K:2012/189 sayı ile, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununa göre, davanın görevli yargı yerinde açılıp açılmadığının ilk inceleme sırasında davanın esasına girilmeden incelenecek hususlar arasında sayıldığı, zira görevin kamu düzeni ile ilgili olduğu, davanın her safhasında dikkate alınmasının gerektiği, Anayasanın, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevleri, üyelerinin seçimi ve özlük hakları, kuruluşu, işleyişi ile yargılama usullerine ilişkin 157'nci maddesinde "Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimi yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz" hükmünün bulunduğu; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevlerini belirleyen, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 2508 sayılı Kanunla değişik 20'nci maddesinde, "Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda, ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz. Bu kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır." hükmü, aynı kanunun idari davalar ve yargı yetkisinin sınırı başlığı taşıyan 21'inci maddesinde de, 20'nci madde de belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlemi ve eylemden dolayı açılacak iptal ve tam yargı davalarının doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek idare Mahkemesinde çözümlenip karar bağlanacağı hükmünün yer aldığı; Anayasanın ve 1602 sayılı Kanunun bu hükümleri karşısında bir davaya Askeri Yüksek idare Mahkemesinde bakılabilmesi için; 1. İdari işlemin bir asker kişi göz önünde tutularak tesis edilmesi veya idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş olması, yahut uyuşmazlığın askerlik yükümlülüğünden doğmuş olması, 2. Dava konusu idari işlem ve eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmiş olmasının gerektiği; bu yasal mevzuat çerçevesinde davacının durumu incelendiğinde, davacının sivil kişi olduğu, asker kişi sıfatının bulunmadığı, bu nedenle 1602 sayılı AYiM Kanununun 20'nci maddesine göre idari işlemin "asker kişiyi ilgilendirme" şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından, davanın görev ve çözüm yerinin mahkemeleri olmayıp Genel İdari Yargı Yeri olduğu gerekçesiyle,  Davanın Görev Yönünden Reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı Melike Bakan bir dilekçe ile, görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ni gönderilmesini istemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 14.1.2013 günlü toplantısında::

I-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, anılan Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, askeri ve genel idari yargı yerleri arasında,   davacılardan Melike Bakan yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, askeri idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde genel idari yargı dosyası  ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcısı Hakan Ali TURGUT davada genel idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacılardan sivil şahıs Melike Bakan'ın, subay olan eski eşiyle kamet ettikleri Milli Savunma Bakanlığı'nın Çankaya lojmanındaki evlerinde yapılan hırsızlık nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık 700 Amerikan Dolarının fiili ödeme günündeki TL karşılığı 4.600,00 YTL maddi ve 1.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı İdareden tahsili isteminden ibarettir.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” denilmiştir.

Buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. 

                1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Olayda, 1602 sayılı Yasa’da öngörülen “idari işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi” koşulu bakımından, idari işlemin asker kişi hakkında tesis edilmesi ya da idari eylemin asker kişiye yönelik bulunması ve zarar doğurucu etkilerini onun beden bütünlüğü ya da mal varlığı üzerinde göstermesi gerekli ve zorunlu bulunmaktadır.

Buna göre,  açılan davalar yönünden hakkında olumsuz görev uyuşmazlığı koşulları gerçekleşen sivil şahıs davacı Melike Bakan'ın, 1602 sayılı Yasa’nın uygulanması bakımından asker kişi sıfatının bulunmaması karşısında, olayda eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” koşulu gerçekleşmediğinden, uyuşmazlığa konu edilen davanın görüm ve çözümü görevi, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne değil, genel idari yargı yerine ait bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 14.İdare Mahkemesi kararının, davacılardan Melike Bakan'a ilişkin kısmının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde GENEL İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 14.İdare Mahkemesi’nin 04.06.2008 gün ve E:2008/611, K:2008/887 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ, davacılardan Melike Bakan’a İLİŞKİN KISMININ KALDIRILMASINA, 14.1.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.