T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

            ESAS NO        : 2018 / 685

            KARAR NO  : 2018 / 721

            KARAR TR   : 26.11.2018

ÖZET : Davacıların çocukları/kardeşlerinin bir polis memurunun sevk ve idaresinde bulunan zırhlı polis aracının çarpması sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                                          

K  A  R  A  R

 

Davacılar      : 1-Ş.O.

 2-M.O.

 3-G. O.

 4-A.O.

 5-P.O.

Vekili            : Av. A.D.(Adli Yargıda)

Davalı           : İçişleri Bakanlığı

 

O L A Y     : Davacılar vekili dilekçesinde; H. O.’ın 10.11.2016 tarihinde saat 12.30 sıralarında ikametinin önünden karşıya geçmek için yola çıktığı sırada hızla gelmekte olan Metin Peltek adlı polis memurunun sevk ve idaresindeki 73 … 0562 plakalı Zırhlı Polis aracının kendisine çarpması sonucu hastaneye kaldırıldığını, tedavi görmesine karşın kurtarılamayarak hayatını kaybettiğini; olay nedeniyle anne, baba ve kardeşlerin büyük acı  ve üzüntü yaşadıklarını; Trafik Kazası Tespit tutanağında her ne kadar müteveffaya kusur atfedilmiş ise de 4 yaşındaki bir çocuğun kuralları idrak edebilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu; söz konusu yolun mahalle arası ve araç trafiğinin çok az olduğu bir yer olduğunu; böyle bir caddede zırhlı polis aracının yüksek hızla hareket etmesinin başlı başına bir hata olduğunu, ayrıca tutanağın polis memurları tarafından tutulmasının, tutanağın objektifliğini tartışılır hale getirdiğini; gerek kazanın yapıldığı yer, gerek izler ve emareler dikkate alındığında,  kazada asli kusurlu tarafın araç sürücüsü olduğunu gösterdiğini;  davalı idarenin kendi sorumluluğundaki memurun resmi araçla ve görev sırasında iken sebep olduğu bu kusurundan ötürü müteselsilen sorumlu olduğunu, zararı gidermekle mükellef bulunduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/1235 E, 2015/849 K, sayılı kararının iddialarını destekler nitelik taşıdığını ifade ederek;  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile toplam 1.010.000,00 TL. maddi ve manevi tazminatın dava tarihinden itibaren davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

CİZRE 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 20.12.2016 gün ve E:2016/593, K:2016/50 sayı ile, “(…)HMK MADDE 3: Her türlü idari eylem ve işlemler İle idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açlığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara Asliye Hukuk Mahkemeleri bakar şeklinde düzenlenmiştir.

Anayasa Mahkemesi 16/02/2012 tarihli görüşmesinde; 6100 sayılı HMK.nın "Ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden dolayı doğan zararların tazmini davalarında görev" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesi olan "Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebepleri yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara Asliye Hukuk Mah kemeleri bakar " cümlesinin iptaline,  Birinci cümlesinin iptali nedeni ile uygulanma olanağı kalmayan ikinci ve üçüncü cümlelerinin de 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 43. maddesinin 4 numaralı fıkrası gereğince iptaline karar verilmiş, iptal kararı Resmi Gazete'de 19.05.2012 günü yayımlanmıştır. Yine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/05/2014 tarih, 2014/8615 Esas ve 2014/7655 sayılı kararı; 'kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalı idare, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir.' Şeklindedir.

Mahkememizce yapılan yargılıma sonunda da: Dosya içerisinde bulunan tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilmiş, davaya konu olay sebebiyle davacıların çocukları Mehmet’in vefat ettiği, olayın idarenin kusurlu eyleminden kaynaklandığından bahisle Mahkememize tazminat davası açıldığı, yukarıda belirtildiği gibi HMK.nın 3. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 16/02/2012 tarih, 201 1/35 Esas ve 2012/23 sayılı kararı ile iptal edildiği, ilgili kararın 19/05/2012 tarihinde yayımlandığı, eldeki davanın iptal kararının yayımı tarihinden sonra açıldığı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/05/2014 tarih, 2014/8615 Esas ve 2014/7655 sayılı kararı ile davanın idari yargıda açılması gerektiğini belirttiği, bu sebeple davanın idari yargıda çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından, HMK.nın 114/2. maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın HMK.nın 115/2 maddesi gereğince usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler uyarınca:

1-Davanın HMK'nın 1 15/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,

2-İYUK 9/l. maddesi uyarınca 30 gün içerisinde görevli idare mahkemesinde dava açılabileceğinin İHTARINA…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

 Bu kez, A. O., G. O. ve P. O.'a velayeten kendi adlarına asaleten Ş.O. Ve M. O.tarafından, çocukları/kardeşleri H. O.’ın 10/11/2016 tarihinde bir polis memurunun sevk ve idaresinde bulunan zırhlı polis aracının çarpması sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zarar karşılığı toplam 459.500,00-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açılmıştır.

MARDİN 2.İDARE MAHKEMESİ: 1.8.2018 gün ve E: 2018/1000 sayı ile,”(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1'inci maddesinde, Kanun'un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2'nci maddesinde, bu Kanun'un trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usûlleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanun'un karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; 7'nci maddesinde, a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak, b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayımlamak ve kontrol etmek, c) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak, d) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırlan belirlemek ve işaretlemek, e) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak, f) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek, h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fizikî yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak, Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14.maddesiyle değişik 110.maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazaların da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir" hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların yakını olan H.O.'ın 10/11/2016 tarihinde bir polis memurunun sevk ve idaresinde bulunan zırhlı polis aracının çarpması sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 9.500,00-TL maddi, 450.000,00-TL manevi olmak üzere 459.500,00-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalı idareden tazminine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bakılan davada; davacı tarafından söz konusu kaza nedeniyle oluşan zararlarının tazmini istemiyle Cizre 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada 20.12.2016 tarih ve E.2016/593, K.2016/50 sayılı karar ile İdari Yargı mercilerinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar verildiği, işbu kararın taraflara en son 27.03.2018 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ edilen karar taraflarca istinaf edilmeksizin 11.04.2018 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.

2918 Sayılı Kanunun değişik 110. maddesi ile İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. Sözkonusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda; 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110'uncu maddesi ile Anayasa Mahkemesinin aynı Kanunun hükmünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurularında İdare Mahkemelerinin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanun'un, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usûllerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adlî yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adlî yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un l'inci maddesi ile, "adlî, İdarî ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili" bulunmak üzere kurulan Uyuşmazlık Mahkemesinin (Hukuk Bölümü) (26/02/2013 gün ve 28571 -Mükerrer- sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan) 14/01/2013 gün ve E: 2013/58, K: 2013/161 sayılı kararında da, emsal bir uyuşmazlıkta adlî ve İdarî yargı arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığı, yukarıda belirtilen gerekçelerle adlî yargı görevli kılınmak suretiyle giderildiği gibi Anayasa Mahkemesinin (27/03/2014 gün ve 28954 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan) 26.12.2013 tarihli, E. 2013/68 ve K.2013/165 sayılı kararında da 2918 Sayılı Kanunun 110. maddesi uyarınca açılan sorumluluk davalarında adli yargı mercilerinin görevli bulunduğu yönünde karar verilmiştir.

Olayda, anılan uyuşmazlıkla ilgili Cizre Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 20.12.2016 tarih ve E.2016/593, K.2016/50 sayılı görevsizlik kararının, istinaf edilmeksizin kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından; görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru zorunluluğu doğmuştur.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 19.maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Mahkememizce dava dosyasının, Cizre Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E.2016/593, esas sayılı dava dosyasıyla birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, bu konuda verilecek karara kadar davanın incelenmesinin ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 26.11.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların çocukları/kardeşlerinin bir polis memurunun sevk ve idaresinde bulunan zırhlı polis aracının çarpması sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; ancak aksine bir hüküm yoksa; karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde de bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; Kanunun, 4.maddesi ve devamında, Karayolu güvenliği konusunda hedefleri tespit etmek, uygulatmak ve koordinasyonu sağlamak amacıyla oluşturulan Kuruluşlar ve, Komisyonlar ile bunların görev ve yetkilerine, Kanunun 5 ila 12 maddelerinde; Emniyet Genel Müdürlüğünün, merkez, bölge, il ve ilçe trafik kuruluşlarının; Jandarma Genel Komutanlığı trafik kuruluşlarının,  Trafik zabıtası ve genel zabıtanın, Karayolları Genel Müdürlüğünün, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının, Belediye trafik birimlerinin, İl ve ilçe trafik komisyonlarının bu Kanunla ilgili görev ve yetkilerinin sayıldığı; bu kapsamda da, Kanunun 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiş; Kanunun 13.maddesinde de,  karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacıların çocukları/kardeşleri olan H. O.’ın, 10.11.2016 tarihinde saat 12.30 sıralarında yaya olarak karşıya geçerken bir polis memurunun sevk ve idaresindeki 73 … 0562 plakalı Zırhlı Polis aracının kendisine çarpması sonucu hastaneye kaldırıldığı, tedavi görmesine karşın kurtarılamayarak hayatını kaybettiği; ölenin 4 yaşında çocuk olması, mahalle arasındaki yoldaki araç trafiğinin yoğun olmamasına rağmen zırhlı aracın hızının yüksek olması nedeniyle, olayda davalı idarenin kusur ve sorumluluğunun bulunduğu iddia edilerek, uğranılan maddi ve manevi zarara karşılık idari yargı yerinde toplam 1.010.000,00, idari yargı yerinde ise toplam  459.500,00-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Mardin 2. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Cizre 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 20.12.2016 gün ve E:2016/593, K:2016/50 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mardin 2. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Cizre 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 20.12.2016 gün ve E:2016/593, K:2016/50 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.11.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                 Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                            Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                 Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                  Aydemir                          Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ