Hukuk Bölümü         2007/352 E.  ,  2007/192 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı            : Ö.Y. Otomotiv Ltd. Şti.      

            Davalı             : SSK İzmir Sigorta Müdürlüğü

 

O  L  A  Y       : Sigorta Primleri Daire Başkanlığı’nın 24.1.2005 gün ve 19574 sayılı ve İzmir Sigorta İl Müdürlüğü’nün 8.2.2005 gün ve 35262 sayılı işlemleri ile; 506 sayılı  Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca davacı adına idari para cezası verilmiştir.  

Davacı, para cezasının kaldırılması istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 3. İDARE MAHKEMESİ; 21.12.2005 gün ve E:2005/1667; K:2005/953 sayı ile, 1.6.2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun, 2, 3, 16, geçici 2, geçici 3 ve 27. maddelerinden söz ederek, kabahatler ve kabahatlere uygulanacak yaptırımların, 765 sayılı eski Ceza Kanunu’ndan farklı bir anlayışla 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nda düzenleme dışı bırakıldığı ve yeni Türk Ceza Kanunu ile eş zamanlı olarak yeni bir Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe konulduğu, ancak, özel hükümlerinde eski ceza kanununda sayılan kabahatler büyük oranda korunmuş olmakla birlikte, yürürlüğe giren bu Kabahatler Kanunu’nun 765 sayılı Yasa’da yer alan hükümlerden farklı olarak yeni bir amaç ve kapsam taşıdığı,  aksi yöndeki bir düşüncenin, Kabahatler Kanunu’nu sadece ve sadece Kanunun "Çeşitli Kabahatler" başlıklı ikinci kısmında yer alan ve büyük oranda eski ceza kanununda sayılan kabahatlerden oluşan toplam 12 çeşit kabahatle sınırlı olduğu sonucunu doğuracağı, bunun, Kanunun genel hükümlerinde yer alan maddelerle getirilen sistematiğine uygun düşmeyeceği ve özellikle Kanunun yukarıda yer verilen 3 üncü maddesinin birinci fıkrasını, geçici 2 nci ve 3 üncü maddelerini, uygulama alanı olmayan kurallar durumuna düşüreceği, Yasa koyucunun bu tür bir sonucu öngördüğünün söylenemeyeceği, bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para cezalarına karşı açılan davaların, Kabahatler Kanunu kapsamında olduğu ve idari yaptırım olarak para cezası öngören kanunlarda itiraz yeri olarak idare mahkemeleri gösterilmiş olsa dahi görüm ve çözümünün adli yargı yerlerinin görev alanına girdiği sonucuna ulaşıldığı, dosyanın incelenmesinden; 506 sayılı Yasa uyarınca davalı idare tarafından idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemler ile bu işlemlere yönelik davacı itirazının reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle 08.12.2005 tarihinde açılan davanın görüm ve çözümünün, 5326 sayılı Kanun gereğince adli yargı yerinin görevine girdiği sonucuna varıldığı, nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün 21.11.2005 tarih ve E:2005/84, K:2005/105 sayılı kararının da bu yönde bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, karara yapılan itirazın reddi suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı, bu kez, söz konusu idari para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur. 

İZMİR 6. SULH CEZA MAHKEMESİ; 15.1.2007 gün ve D. İş: 2006/90, K: 2007/156 sayı ile, başvurunun, 5326 sayılı Kabahatler Yasası’nın 27/1 maddesi gereğince Mahkemelerine yapıldığı, başvurunun ön incelenmesinde Danıştay 10. Dairesi’nin 2006/2091 E, 2006/6741 K ve 22.11.2006 tarihli oybirliği ile verilen kararı ile, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesi uyarınca idari para cezasına karşı Sulh Ceza Mahkemesine dava açılır hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş olması sonucu Anayasa Mahkemesi’nin 04.10.2006 tarih ve 2006/75 Esas, 2006/99 Karar sayı ile, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesinin 08.02.2006 günlü 5454 sayılı Yasa’nın 5. maddesi ile değiştirilen 4. fıkrasının " Kurumca itirazı reddedilenler kararın kendilerine tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde yetkili Sulh Ceza Mahkemesine başvurabilirler” biçimindeki 3. cümlenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği, bu durumda, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesine dayanılarak verilen para cezalarına ilişkin uyuşmazlıklarının görüm ve çözümü görevinin idare mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.

Davacı, bunun üzerine, idari para cezasının kaldırılması istemiyle 2. kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 3. İDARE MAHKEMESİ; 21.3.2007 gün ve E:2007/427 sayı ile,                                    davacı vekili tarafından, 506 sayılı Kanun hükümleri uyarınca 1.776,60.- YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 24.01.2005 tarih ve 19574 sayılı işlem ve 2.664,90.- YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 08.02.2005 tarih ve 35262 sayılı işlemlere yönelik davacı itirazının reddine ilişkin İzmir Sigorta İI Müdürlüğü Ünite İtiraz Komisyonu kararının iptali ile idari para cezalarının terkini istemiyle Sosyal Sigortalar Kurumu İzmir İl Müdürlüğü hasım gösterilmek suretiyle açılan dava dosyasının incelendiği, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19.maddesinden söz ederek, dava dosyasının incelenmesinden; bu davanın daha önce İzmir 3. İdare Mahkemesi’nde açıldığı,  21.12.2005 tarih ve E:  2005/1667, K:2005/953 sayılı kararla 01.06.2005  tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3, 16, 27 ve geçici 2. madde hükümleri dikkate alınarak 08.12.2005 tarihinde idare mahkemesinde açılmış bulunan davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği gerekçesiyle görev yönünden reddedildiği, davacı tarafa 02.02.2006 tarihinde, davalı idareye 03.02.2006 tarihinde tebliğ edildiği, davacının itirazı üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesi’nce verilen 27.09.2006  tarih ve E: 2006/1342, K:2006/3007 sayılı kararla itirazın reddine ve anılan Mahkeme kararının belirtilen gerekçelerle onanmasına karar verildiği, bu kararın 03.11.2006 günü davacıya, 02.11.2006 günü de davalı idareye tebliğ edilerek ve yasal sürede kararın düzeltilmesi talebinde bulunulmamakla Mahkeme kararının kesinleştiği, bu defa davacı tarafından 23.02.2006 tarihinde İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesi’nde açılan davada anılan Mahkeme tarafından verilen 15.01.2007 tarih ve D.İş No: 2006/90, Karar No: 2007/156 sayılı görevsizlik kararının 14.02.2007 tarihinde davacıya tebliğ üzerine aynı davanın Mahkemelerinde açıldığının anlaşıldığı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 3910 sayılı Yasa ile değişik 140. maddesinin 4. fıkrasında, "İdari para cezaları tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir, itiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz" hükmünün yer aldığı, Yasa maddesinde yer alan "Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler" tümcesinin, Anayasa Mahkemesi’nce, 26.02.2003 tarih ve 25032 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 08.10.2002 tarih ve E:2001/225, K:2002/88 sayılı kararla Anayasa’ya aykırı görülerek iptal edildiği, 06.08.2003 tarih ve 25191 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4958 sayılı Yasa’nın 51. maddesiyle, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesi değiştirilerek; "idari para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı  süre içinde   kurumun ilgili  ünitesine itiraz   edilebilir.  İtiraz  takibi  durdurur.Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde idare mahkemesine başvurabilirler" şeklinde düzenleme yapıldığı, 31.03.2005 tarih ve 25722 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Kabahatler Kanunu'nun 2, 3, 16 ve 27. maddelerinden söz ederek, böylece 506 sayılı Yasa çerçevesinde verilen idari para cezalarının yargı rejiminin de Kabahatler Kanunu’nda düzenlendiği, bu dönemde, Uyuşmazlık Mahkemesi 21.11.2005 günlü, E:2005/84, K2005/105 sayılı kararında, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu kurallarını göz önüne alarak Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından verilen idari para cezalarında görevli yargı yerinin adli yargı olduğuna karar verdiği, 15.02.2006  tarih ve 26081 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5454 sayılı Yasa’nın 5. maddesiyle değiştirilen 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesinin 4. fıkrasının ise, Kabahatler Kanunu ile aynı paralelde, fakat bu Yasa kapsamı dışında görevli yargı yerini yeniden belirlediği, yukarıda bahsedilen, 15.02.2006 tarih ve 26081 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5454 sayılı Yasa’nın 5. maddesinde, "İdari para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler." şeklinde düzenleme getirildiği, Danıştay 10. Dairesi’nin 15.03.2006 tarih ve E: 2005/8670 sayılı kararıyla, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesinin 5454 sayılı Yasa’nın 5. maddesiyle değişik dördüncü fıkrasında yer alan "Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler." tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulduğu, Anayasa Mahkemesi’nin 04.10.2006 tarih ve E: 2006/75, K:2006/99 sayılı kararıyla, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesinin, 08.02.2006 günlü, 5454 sayılı Yasa’nın 5. maddesiyle değiştirilen dördüncü fıkrasının "Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler." biçimindeki üçüncü tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği, öte yandan, 19.12.2006 tarih ve 26381 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yayımı tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 31. maddesiyle, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun değişiklik yapılan 3. maddesi ile 27. maddesinden bahisle, her ne kadar 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinin 5454 sayılı Kanun’la değişik dördüncü fıkrasında yer alan "Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler" cümlesi Danıştay Onuncu Dairesi'nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nin 4.10.2006 tarih ve E:2006/75, K:2006/99 sayılı kararı ile iptal edilmiş ise de, dosyanın ele alındığı tarihte anılan karar gerekçesi yazılarak Resmi Gazete’de yayımlanmadığı gibi, Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu iptal kararı üzerine 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinde, para cezalarındaki görevli yargı yerine ilişkin olarak Kanun Koyucu tarafından henüz herhangi bir düzenleme de yapılmadığı, bu duruma göre, kendi özel kanununda görevli yargı yerinin belirlenmediği veya bu konuda sürekli yada geçici boşluk oluşan hallerde, kanun  koyucunun bu konuda genel iradesini ve anlayışını yansıtan ve konuya ilişkin genel hükümler içeren Kabahatler Kanunu uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi gerektiği, konunun Kabahatler Kanunu uyarınca değerlendirilmesinde ise; bu Kanunun Anayasa Mahkemesi’nin 4.10.2006 tarih ve E:2006/75, K:2006/99 sayılı kararından sonra yeniden düzenlenen 3. maddesi ile 27. maddesinin yukarda yer verilen hükümlerinden, kanun koyucu tarafından idari para cezalarında görevli yargı yerinin genel olarak Sulh Ceza Mahkemeleri olarak belirlendiği, hatta bu Kanunun geçiş hükümleri içeren Geçici 2 ve 3. maddelerinin de 3 ve 27. maddesinde yer alan sürekli hükümleri destekleyici nitelikte olduğunun anlaşıldığı, Kanunun 3 ve 27. maddesinin (8) bendinde açıkça belirtildiği üzere, para cezasını düzenleyen Kanunda idari yargı yerinin gösterilmediği ve para cezası ile birlikte idari yargının görevine giren bir karar verilmediği hallerde, idarece verilen para cezasına karşı Sulh Ceza Mahkemelerine başvurulmasının gerektiği, başka deyişle idari para cezalarına karşı genel olarak Sulh Ceza Mahkemelerine başvurulması gerektiği, ancak para cezasını düzenleyen Kanunda idari yargı yerinin görevli kılınması veya bu durum dışında para cezası ile birlikte idari yargının görevine giren bir idari işlem tesisi halinde
uyuşmazlığın çözümü için idari yargı yerine başvurulması gerekeceği, halihazırda 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinde, bu Kanuna göre verilen idari para cezasından kaynaklanan uyuşmazlık nedeniyle açılacak davaların idare mahkemelerinde görüleceğine dair bir düzenleme yer almadığı dikkate alındığında uyuşmazlığın Kabahatler Kanunu hükümleri gereğince sulh ceza mahkemesinde görülerek çözümlenmesi gerektiği, dolayısıyla, idare mahkemesinin görevsiz bulunduğu, bu nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi'nce bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenmesine karar vermiştir.       

            İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL,  O. Cem ERBÜK, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 01.10.2007 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun başvurunun reddi gerektiği yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. (Değişik:21/1/1982-2592/6 md.)Mahkemenin gerekçeli kararı, dava dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

İdare Mahkemesi dosyasından, Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamadığından, Başkanlığımızca, 27.7.2007 gün ve E:2007/352 sayılı yazı ile, İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesi’nden, 15.1.2007 gün ve D. İş:2006/90, K: 2007/156 sayılı görevsizlik kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin gönderilmesinin istenilmesi üzerine, adı geçen Mahkemece gönderilen 3.9.2007 gün ve D. İş E: 2006/90, K: 2007/156 sayılı yazıda, söz konusu kararın temyiz edildiği, dolayısıyla kesinleşmediği bildirilmiştir.

Bu durumda, görev uyuşmazlığına konu edilen İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararı kesinleşmediğinden, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

SONUÇ    : 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 01.10.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.