Hukuk Bölümü         2010/8 E.  ,  2010/139 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : M.K.

            Vekili              : Av. A.A.

            Davalı            : İçişleri Bakanlığı

            Vekili              : Av. G.B. 

O  L  A  Y       : 11.05.2007 tarihinde Başkale İlçesi,  Koç Dağı kırsalında yapılan operasyonel faaliyetin bitimine müteakip Van J.Komd.Özl.Hrk.Tb.K.lığına dönüş için araçla intikale başlanılmış;  araçla seyir halinde iken, Van-Gürpınar karayolunun 13. kilometresinde, havanın yağışlı ve zeminin kaygan olmasından dolayı J.Ulş. Er S.K.'nın sevk ve idaresindeki, Van İl J.K.lığına ait 765212 plakalı askeri aracın kontrol ve hakimiyetini kaybetmesi  sonrasında kayarak sağ şeritten sol şeride geçmesi ve akabinde  yoldan çıkarak sol şarampole yuvarlanması sonucu, araçta  bulunan Van J.Komd.Özl.Hrk.Tb.K.lığı emrinde görev yapan Davacı  J.Uzm.Çvş M.K. yaralanmıştır.

            Davacı vekili, İçişleri Bakanlığının oluşan kaza sebebiyle sorumlu olduğunu, müvekkillinin kaza yapan araçta görevli (yolcu) olarak bulunması nedeniyle hiçbir kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin kaza sonucu % 14 sürekli özürlü kalacak şekilde yaralanması sonucu çok üzüldüğünü ve derin ruhsal çöküntü yaşadığını, kaza öncesi hiçbir sağlık problemi olmayan müvekkilinin kaza sonrası eski hayatına dönme ihtimalinin çok zayıfladığını, çalışma gücünü geri kazanamayacağını ileri sürerek, sonuçta; 88.000.00YTL maddi ve 50.000.00 YTL manevi tazminatın, kaza tarihi olan 11.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

            Davalı idare vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davada Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu öne sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.        

            ANKARA 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 11.02.2009 günlü celsesinde E:2008/365 sayı ile, davalı idarenin görev itirazının reddine karar vermiştir.

            Davalı idare vekilince, süresinde verilen ancak “Danıştay Başsavcılığına” hitaplı dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe ve ekleri Danıştay Başsavcılığına gönderilmiş, Başsavcılık tarafından talepler arasındaki çelişkinin giderilmesi ve “uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makamın kim olduğu tespit edilerek dosyanın bu makama gönderilmesinin temini için” dosyanın iade edilmesi üzerine; Davalı idare vekilince, sehven Danıştay Başsavcılığına gönderilmek üzere dilekçe verildiği, davalarında görevli mahkemenin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi olduğu belirtilmiş ve dilekçe ve ekleri bu kez AYİM Başsavcılığına gönderilmiştir.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; 1602 sayılı Askeri Yüksek idare Mahkemesi Kanununun 20’inci ve 21 'inci maddelerine yer verdikten sonra; Anayasanın, Askeri Yüksek idare Mahkemesi başlıklı 157'inci maddesinde yer alan göreve ilişkin hükümlerini benzer bir biçimde tekrarlayan Askeri Yüksek idare Mahkemesi Kanununun 20'inci ve 21 'inci maddelerine göre, uyuşmazlık konusunun Askeri idari Yargı yerinde görülebilmesi için iki koşulun bir arada gerçekleşmesinin gerektiği; davacının 1602 sayılı AYiM. Kanununun 20'inci maddesi 2'inci fıkrası gereğince asker kişi sayıldığı, bu nedenle dava konusunun asker kişiyi ilgilendirdiğinin tartışmasız olduğu; diğer koşulun ise davaya konu idari işlemin veya eylemin "askeri hizmete ilişkin" olması koşulu olduğu,  Uyuşmazlık Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere idari işlemin veya eylemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden "askeri hizmete ilişkin" olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin veya eylemin konusuna bakılmasının gerektiği, eğer idari işlem veya eylem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin bulunduğu, daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler ya da eylemlerin, idarece bir asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlem ya da eylemler olduğu; tüm bu hususlar nazara alındığında, dava konusu eylemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığı irdelendiğinde; davacının, Van il Jandarma K.lığına ait askeri araç ile seyir halinde bulunduğu sırada "askeri aracın kaza yapması" sonucu sakatlandığı ve askeri araç şoförünün dikkatsizliği nedeniyle meydana gelen kazada idarenin hizmet kusuru içerisinde bulunduğunun anlaşıldığı; ancak, tazminatın konusunu oluşturan zararın kamu idaresine ait bir motorlu aracın karayolu üzerinde işletilmesi sırasında meydana gelmiş olması nedeniyle, görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için konuya ilişkin özel düzenleme içeren 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu hükümlerinin gözden geçirilmesinin gerektiği; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 106’ncı, 85'inci ve 86'ıncı maddelerinden bahisle; sözü edilen Yasa hükümlerinde, açıkça göreve ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği, esasen 85'inci maddedeki işletenin hukuki sorumluluğunun zarar gören üçüncü kişiler bakımından ele alınmış olması karşısında, işleten veya teşebbüs sahibi ile hizmet ilişkisi içinde bulunan araç sürücüsü veya diğer görevlilerin uğradıkları zararlardan dolayı hukuki sorumluluğun genel hükümlere tabi olmasının doğal olduğu; belirtilen hükümler çerçevesinde, kamu kurumuna ait motorlu aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu görevlisinin yaralanması ya da ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı, idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, idari eylemden doğan zararların giderilmesi için açılacak bir tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağının açık olduğu; olayda, askeri bir hizmetin yerine getirilmesi sırasında bu hizmet için tahsis edilen aracın, trafik kazası yapmasına bağlı olarak, araçtaki görevli erin yaralanması dolayısıyla uğranılan zararların tazmin edilmesi istenildiğine göre; zararın askeri kural ve talimatlar çerçevesinde yürütülen bir hizmet sırasında doğması ve asker kişinin bedeninde oluşması karşısında, davada idari eylemin "askeri hizmete ilişkin bulunması" ve "asker kişiyi ilgilendirmesi" koşullarının birlikte gerçekleştiği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu edilen davanın görüm ve çözümünde askeri idari yargı yeri görevli bulunduğu; yapılan bu açıklamalara göre; dava konusu olayda Anayasanın 157'inci ve 1602 sayılı AYiM Kanununun 20'inci maddesinde öngörülen idari eylemin "askeri kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin bulunması" koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek idare Mahkemesinin görevli olduğunun değerlendirildiği,  (Uyuşmazlık Mahkemesinin, benzer konulardaki 24.06.2002 gün ve 2002/36 Esas, 2002/28 Karar numaralı; 03.04.2001 gün ve 2000/20 Esas, 200/47 Karar numaralı kararlarının da bu yönde olduğu)  gerekçesiyle; 2247 sayılı Kanunun 10, 12 ve 13'üncü maddeleri gereği görev uyuşmazlığının halli için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş ve davada Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin, görevli olduğuna dair 11.02.2009 tarih ve E.2008/365 sayılı kararının kaldırılmasına, karar verilmesini istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından yazılı düşüncesi istenilmiştir.

            YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu hükümlerinde açıkça göreve ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği gibi, esasen 85. maddedeki işletenin hukuki sorumluluğunun zarar gören üçüncü kişiler bakımından ele alınmış olması karşısında, işleten veya teşebbüs sahibi ile hizmet ilişkisi içinde bulunan araç sürücüsü veya diğer görevlilerin uğradıkları zarardan dolayı hukuki sorumluluğun genel hükümlere tabi olmasının doğal bulunduğu, nitekim anılan Yasa’da 85. madde dışında kalan hallerde genel hükümlerin uygulanacağına işaret edildiği, belirtilen duruma göre kamu kurumuna ait motorlu aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu görevlisinin yaralanması ya da ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, Anayasa’nın 125. ve 2577 sayılı İYUK.’nun 2/1-b. maddelerine göre açılan tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağı, olayda askeri aracının tahsis edildiği hizmetin yürütülmesi sırasında araç içinde görevli bulunan askerin yaralanması dolayısıyla uğranılan zararın idarenin hizmet kusuru esasına göre görüm ve çözümünde Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddeleri hükümlerine göre AYİM’in görevli bulunduğu açık olduğundan, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığı'nın 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/365 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Sıddık YILDIZ, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 05.07.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, Davalı İdare vekilince anılan Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun şekilde ve 12. maddede belirlenen süre içinde başvurulması üzerine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı tarafından uyuşmazlık çıkarıldığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile AYİM Savcısı Murat GÜNDOĞAN’ın davada askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, operasyonel faaliyetin bitimine müteakip birliğine dönüş sırasında içinde  bulunduğu askeri aracın kaza yapması sonucunda yaralanan  J.Uzm.Çvş. rütbeli davacının,  uğradığı maddi kayıp, üzüntü ve derin ruhsal çöküntüye karşılık 88.000.00 YTL maddi ve 50.000.00 TL manevi tazminatın davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

           Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlâl edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiği tartışmasızdır.

           Ancak, tazminatın konusunu oluşturan zararın kamu idaresine ait bir motorlu aracın karayolu üzerinde işletilmesi sırasında meydana gelmiş olması nedeniyle, görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için konuya ilişkin özel düzenleme içeren Karayolları Trafik Kanunu hükümlerinin gözden geçirilmesi gerekmektedir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun, trafik kazalarına ilişkin yedinci kısmını izleyen hukuki sorumluluk ve sigorta hakkındaki sekizinci kısmının, “İşleten ve Araç İşleticisinin Bağlı Olduğu Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu” başlıklı birinci bölümünde aynı başlıkla yer alan 85. maddesi, değişik birinci fıkrasında “ Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” ve değişik beşinci fıkrasında “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerini taşımakta;  aynı kısmın “Özel Durumlar” başlıklı üçüncü bölümünde Devlete ve kamu kuruluşlarına ait araçların durumunu düzenleyen değişik 106. maddesinde ise, “Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır.”hükmüne yer verilmektedir.

Anılan 85. maddeden, işleten ve teşebbüs sahibinin, bir motorlu aracın işletilmesinden ve bu arada aracın sürücüsünün ve işletme yardımcılarının eylem ve davranışlarından dolayı üçüncü kişilerin uğradıkları zararlardan, kusurlu olup olmamalarına bakılmaksızın “tehlike esası”na göre sorumlu tutuldukları; 106. madde ile de, maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının işleten gibi aynı hukuki sorumluluğa tabi kılındığı anlaşılmaktadır.

Sözü edilen Yasa hükümlerinde, açıkça göreve ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği gibi, esasen 85. maddedeki işletenin hukuki sorumluluğunun zarar gören üçüncü kişiler bakımından ele alınmış olması karşısında, işleten veya teşebbüs sahibi ile hizmet ilişkisi içinde bulunan araç sürücüsü veya diğer görevlilerin uğradıkları zararlardan dolayı hukuki sorumluluğun genel hükümlere tabi olması doğaldır.

Nitekim, Karayolları Trafik Kanunu’nun hukuki sorumluluğa ilişkin diğer hükümlerinde, 85. madde kapsamı dışında kalan hallerde genel hükümlerin uygulanacağına işaret edilmiştir.

Belirtilen duruma göre, kamu kurumuna ait motorlu aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu görevlisinin yaralanması ya da ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı, idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, idari eylemden doğan zararların giderilmesi için açılacak bir tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Davada, idari yargı yerlerinden hangisinin görevli olduğuna gelince:

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde de, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” hükmü yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem ya da eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”, eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.

İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden bütünlüğü veya malvarlığı sahasında meydana getirmiş olması gerekir. 

Olayda, askeri aracın tahsis edildiği hizmetin yürütülmesi sırasında, araçta görevli bulunan J.Uzm.Çvş. rütbeli davacının yaralanması dolayısıyla uğranılan zararların idarece tazmin edilmesi istenildiğine göre, zararın askeri kural ve talimatlar çerçevesinde yürütülen bir hizmet sırasında doğması ve asker kişinin bedeninde oluşması karşısında, davada idari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” ve “asker kişiyi ilgilendirmesi” koşullarının birlikte gerçekleştiği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu edilen davanın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığınca yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davalı idarenin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir. 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle AYİM Başsavcısınca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile davalı İdare vekilinin GÖREV İTİRAZININ Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce REDDİNE İLİŞKİN 11.02.2009 gün ve E:2008/365 sayılı KARARIN KALDIRILMASINA, 05.07.2010 gününde OYBİRLİĞİ  İLE KESİN OLARAK karar verildi.