Hukuk Bölümü 1993/22 E., 1993/22 K.

  • ABONMAN HAKKINDA TAHAKKUK ETTİRİLEN SU BEDELİNİN TERKİNİ
  • BELEDİYECE TAHAKKUK ETTİRİLEN SU BEDELİ
  • SU BEDELİNİN TERKİNİ DAVASI
  • 1580 S. BELEDİYE KANUNU (MÜLGA) [ Madde 70 ]
  • 1580 S. BELEDİYE KANUNU (MÜLGA) [ Madde 19 ]
  • 2464 S. BELEDİYE GELİRLERİ KANUNU [ Madde 97 ]
  • "İçtihat Metni"

    DAVA VE KARAR: Davacı, Bitlis PTT Başmüdürlüğüne ait su saatinin önceki aylarda bozuk olduğu anlaşılarak tamir ettirildiğini, 1990 Haziran ayında 23 ton su sarfiyatı gösterilmesi üzerine belediyece 3500 + 23 ton üzerinden 5.286.000.- lira su bedeli tahakkuk ettirildiğini ileri sürerek bu tahakkukun geçmiş aylardaki sarfiyat bedelleri ile kıyaslanmadığını, haksız olarak istenilen paranın ertelenmesi ve muarazanın giderilmesi istemiyle, 13.11.1990 tarihinde (hakem sıfatıyla) adli yargı yerinde dava açmıştır.

    Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesi; 20.12.1990 gün ve 243-292 sayıyla; ve hakem sıfatıyla: Baktığı davada, Belediye Kanunu`

    `nun 19/A maddesine göre su tesisatı kurup işletme imtiyazının belediyelere tanındığı, 1580 sayılı Kanun`

    `un 70/8 inci maddesine göre belediye vergi ve resimleri haricinde, belediyece yapılacak hizmetlerle ilgili olarak alınacak ücretlerin belediye meclisince belirleneceği, bu hususun 2464 sayılı Kanun`

    `un değişik 97 inci maddesinde de yer aldığı, bu nedenle tarifesine göre istenilen su bedeline ilişkin anlaşmazlığın vergi mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar temyiz edilmiyerek kesinleşmiştir.

    Bu arada belediye başkanlığı, (valilikçe 15.11.1990 onay tarihli ve su ve otobüs işletmesinin 1990 yılı ücretlerinin yeniden tespitine ilişkin 11.10.1989/4 sayılı tarife ekinde) gönderdiği 19.11.1990 gün ve 236 sayılı yazısında; 13.8.1990 gün ve 671 sayılı ihbarname ile istenilen su bedelinin gönderilen tarifede gösterilen, sayacı arızalı olan resmi kuruluşlardan 6000 ton hesabıyla alınacağına ilişkin maddesi karşısında, hükümsüz kaldığı, bu yeni hesaba göre tahakkuk eden toplam 10.441.500.- lira üzerinden gecikme zammı uygulandığını, bu paranın bir an evvel ödenmesi gerektiğini bildirmiştir.

    Davacı bu kere 5.12.1990 tarihli dilekçeyle idare mahkemesinde açtığı davada 15.11.1990 gün ve 4 sayılı Meclis Kararının ve buna dayalı 19.11.1990 gün ve 236 sayılı işlemin iptalini istemiştir.

    Van İdare Mahkemesi; 7.12.1990 gün ve 518-469 sayıyla; 2576 sayılı Kanun`

    `un 6/a maddesinde, genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaların çözümünün vergi mahkemelerine ait olduğu; 1580 sayılı Kanun`

    `un 70/8 inci maddesi, 2464 sayılı Kanun`

    `un 97 nci maddeleri ve Belediye Kanunu`

    `nun 19/A maddeleri gereğince su dağıtımı, tarife yapma gibi yetki ve hizmetlerin belediyelerin yetkileri dahilinde ve meclis kararlarıyla tespit edildiği, bu nedenle uyuşmazlıkların çözümünün de vergi mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar temyiz edilmiyerek kesinleşmiştir.

    Davacı, 19.11.1990 gün ve 236 sayılı yazıyla istenilen 10.441.500.- liranın 5.155.500.- lirasını gecikme zammı olduğundan bahisle 26.11.1990 gününde, bu cezanın kaldırılması istemiyle suhl ceza mahkemesinde dava açmıştır.

    Bitlis Sulh Ceza Mahkemesi; 26.12.1990 gün ve 284-52 sayıyla: Belediye meclisinin 11.10.1989 gün ve 4 sayılı tarife kararında su sayacı bozuk olan resmi kuruluşlara 6000 ton su sarfiyatı tahakkuk ettirileceğinin belirlendiği, bu karar doğrultusunda ilk yapılan tahakkuka, 5.144.500.- liranın su parası olarak eklendiği bu nedenle belediye tarafından verilmiş bir para cezası olmayıp, belediyenin idari işlemine dayanılarak tahakkuk ettirilmiş su parasının istenilmesine ilişkin olan bu işlemin incelenmesinin mahkemelerinin görevine girmediği gerekçesiyle davanın vergi mahkemesinde çözümlenmesi gerektiğine karar vermiş bu karar da temyiz edilmiyerek kesinleşmiştir.

    İdare Mahkemesinin dosyası Van Vergi Mahkemesine gönderilmiş ve 1991/1 esasa kaydedilerek incelemeye alınmıştır.

    Van Vergi Mahkemesi; 9.7.1991 gün ve 1-134 sayıyla davayı esastan inceleyerek reddine karar vermiş, temyiz edilen karar Danıştay 9. Dairesinin 18.11.1992 gün ve E. 91/2673, K. 92/2719 sayılı kararıyla ve Uyuşmazlık Mahkemesinin 14.10.1991 gün ve 29-29 sayılı kararından bahisle bozulmuş, bozma kararına uyan mahkeme, 16.2.1993 gün ve 16-13 sayıyla görevsizlik kararı vermiştir. Bu karar temyiz edilmiyerek kesinleşmiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Türk Milleti adına karar veren uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Mustafa Şahin`

    `in Başkanlığında, Şükrü Kaya Erol, Dr. Ekrem Serim, Alp Yüksel Fırat, Nurşen Çatal, İrfan Erdinç ve Osman Şimşek`

    `in katılmaları ile yaptığı 24.5.1993 günlü toplantıda, raportör Hakim Ayten Anıl`

    `ın raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; toplantıya, Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Savcı İsmet Gökalp ile Danıştay Başsavcısı yerine katılan Kavcı M. İlhan Dinç`

    `in davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğuna dair yazılı düşünceleri doğrultusundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

    Anlaşmazlığın esasının incelenmesine geçilmeden önce olayda 2247 sayılı Kanun`

    `un 14 üncü maddesinde öngörüldüğü şekilde olumsuz görev uyuşmazlığının doğup doğmadığının incelenmesi gerekmiştir.

    2247 sayılı Kanun`

    `un 14 üncü maddesinde: Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir.

    Olayda adli ve idari yargı yerlerinde açılan davaların tarafları, sebebi ve konusu aynıdır. Ancak Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada muarazanın önlenmesi ve ödemenin ertelenmesi istenilmiş olduğu halde idari yargı yerinde açılan davada; Belediye Meclisinin tarifeye ilişkin kararına istinaden su parası istenilmesine ilişkin işlemin iptali dileğinde bulunulmuştur. İlk bakışta konularda farklılık var gibi bir izlenim edinilse de Muarazanın men`

    `i davası; davacının, belediye tarafından haksız olarak istenildiği ileri sürülen su bedelinin geçmiş aylara kıyasla indirim yapılmasına ilişkindir. Bu istek esasında, tarifeye dayanılarak hesaplanan su bedeline itiraz niteliğinde olup sonucu itibariyle, bu işlemin kaldırılması dileğini içerdiğinden kararlar arasında konu farklılığı bulunmadığı dolayısıyla olumsuz görev uyuşmazlığının oluştuğu anlaşılmaktadır.

    Esasa gelince; 1580 sayılı Belediye Kanunu`

    `nda, beldeye su getirilmesi ve buna ilişkin sorunların halli belediyelerin görevleri arasında sayılmaktadır. Aynı Kanun`

    `un 70 inci maddesinde bir kısım belediye hizmetleri meclis kararına bağlanmış bu maddenin 8 inci bendinde ise, "belediye vergi ve resimlerinin taalluk ettiği hususat haricinde, belediye dairesi tarafından ifa olunacak hizmetlere mukabil alınacak ücret tarifeleri"nin yapılması da belediye encümeninin görevleri arasında gösterilmiştir.

    Anayasanın 73 üncü maddesinde vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlerin kanunla konulacağı, değiştirileceği ve kaldırılacağı öngörülmektedir.

    Bilindiği gibi belediyelerin, yapacağı hizmetler nedeniyle doğacak giderlerin krşılanmasında tarifeler yapma ve bu tarifeleri maliyet kar esasına göre düzenleme yetkisi bulunmaktadır.

    Bu şekilde günün değişen ekonomik koşullarına, maliyet ve kar esasına göre tespit edilen tarifelerde yazılı ücretler Anayasa`

    `nın öngördüğü biçimde kanunla konulması gereken vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler niteliğinde değildir.

    Su bedelinin günün koşullarına uygun olarak belediyece yapılmış bir tarifeye göre ve bir abonman sözleşmesine dayalı olarak alınması, idareyle kişi arasında özel hukuk alanında bir alacak borç ilişkisinin (alım-satım) varlığının kabulünü gerektirmektedir.

    Bu sözleşmeler görülecek hizmetin tekel niteliği ve çok kimseye götürülme zorunluluğundan dolayı tip sözleşmeler biçiminde de olsa, kişinin bu sözleşmeye katılımı nedeniyle özel hukuk sözleşmesi niteliği taşımaktadırlar.

    Bunun sonucu olarak bu hizmetin karşılığını teşkil eden ücretin ödenmemesi halinde tahsilatın 6183 sayılı Kanun`

    `un hükümlerine göre değil, özel hukuk kurallarına göre takip edilmesi gerçeği dahi sözü edilen tarifelerden doğan anlaşmazlıklara ilişkin davaların görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olmasını gerektirmektedir.

    Bu nedenle belediye meclisince tespit edilen tarifeye ve buna dayalı olarak istenilen su bedeline karşı açılan davanın, adli yargı yerinde çözümlenmesi ve Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesi`

    `nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

    SONUÇ : Anlaşmazlığın, niteliğine göre davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine, bu nedenle Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesi`

    `nin 20.12.1990 günlü, 243-292 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına, 24.5.1993 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.