Hukuk Bölümü Hüküm Uyuşmazlığı Olmadığına Dair         1993/46 E.  ,  1993/43 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Hüküm uyuşmazlığının giderilmesini isteyen  : R.Ö.

            Davalı                                                                        : Hazine 

            O L A Y          : Bergama Mal Müdürlüğü, R.Ö.’in 1982 yılında Sındırgı İlçesinde Mal Müdürlüğü görevinde bulunduğu sırada, “idari tahkik ve tespitler yapmak üzere” civar köylere gittiği ancak bu gidişleri belgeleyen “idari tahkikat tutanakları” düzenlemeden, Bütçenin ( 116-01-1-002-380) harcamalar kaleminden sarfiyat yaptığının Maliye ve Gümrük Bakanlığı kontrolörlerince yapılan incelemede tespit edildiği, bunun sonucu olarak Hazineyi 381.724. -TL.’sı zarara uğrattığı nedeniyle Hazinece, bu zararın 193.263.-TL.’sı için Ulubey Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı belirtilerek, kalan 638. 461.-TL.’sinin tazmini istemiyle Bergama Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 24.3.1989 tarihinde dava açılmıştır.

            Davalı R.Ö. savunmasında, dava konusu görevi 1981 yılında yürüttüğünü ve ödemeleri aynı şekilde yaptığını 1981 yılı hesaplarının Sayıştay’ca incelendiğini ve beraat ettiğini, bu ilâmın 1982 yılı için emsal ve içtihat teşkil ettiğini, idari tahkikat ve tespit amacıyla köye gidildiğinde bazen bilirkişilerin bazen de muhtarların köyde bulunmadığını, bu nedenle tutanak düzenlenemediğini, tutulan özel taşıtlara kaymakam oluru ile ödeme yapmak zorunda kalındığını, dosyada tutanağın bulunmamasının köye gidilmediğini göstermeyeceğini, 6245 sayılı Harcırah Yasası’nın 59. maddesinde aksi sabit oluncaya kadar, harcırah beyannamesini düzenleyen memurun beyanına itibar olunacağının belirtildiğini, yapılan harcamaların yasal olup olmadığının denetiminin Sayıştay’ın görevi olduğunu, mahkemece karar verilmeyerek Sayıştay ilamının beklenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

            BERGAMA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 12.12.1989 gün ve 2003-728 sayıyla; davalının eyleminin haksız fiil niteliğinde olduğunu, bu nedenle Sayıştay vizesinin beklenmesine gerek bulunmadığını, davacı tarafın zararın tazminini istemeye hakkı olduğunu, tahkikat dosyası ve bilirkişi raporundan davalının köye gitmiş gibi harcırah aldığının anlaşıldığını, köye gidildiğinde görevlilerin bulunmaması halinde durumun vatandaşların katılımıyla tutulacak tutanakla kanıtlanabileceğini belirterek olayda, köye gidilmeden gidilmiş gibi düzenlenen belgelere dayanılarak harcırah alınmış olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Temyiz edilen karar YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ’ nin 9.5.1991 gün ve E:90/4155, K:91/4478 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Davalı R.Ö. Bergama Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verdiği 24.9.1991 tarihli dilekçesinde: Mahkemelerinde açılan tazminat davasından ayrı olarak hakkında “sahte evrak tanziminden” ceza davasının beraatla sonuçlandığını, bu davanın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, bu kararın sahte belge düzenleyerek harcırah almadığının kanıtı olduğunu, diğer taraftan dava konusu olan 1982 sayılı Sındırgı Mal Müdürlüğü hesaplarının Sayıştay’ın denetiminden geçerek sonuçta SAYIŞTAY YARGILAMA KURULU’nun 2068 sayılı ek ilamıyla, tazminat davasına konu olan miktarında içinde bulunduğu ve sayman sıfatıyla yaptığı bütün ödemelerin yasal olduğunun kabul edildiğini, yani Sayıştay’da da beraat ettiğini, sonuç olarak Asliye Hukuk Mahkemesinin kendisini tazminata mahkum eden kararı ile ceza mahkemesinin beraat kararı ve Sayıştay aklama kararları arasında aynı konuda verilmiş çelişkili hükümlerin ortaya çıktığı, yargılamanın iadesi suretiyle Asliye Hukuk Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

BERGAMA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 21.5.1992 gün ve E:91/604, K:92/207 sayıyla: Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 445/10. bendinde; tarafları ve hukuki sebebi aynı olan bir hükümle çelişkili yeni bir hüküm ve karar verilmiş ve her iki ilamında kesinlik kazanmış olması halinin öngörüldüğü, kesin hüküm olduğu ileri sürülen Sayıştay ilamının kesinleşmiş (nihai) bir hüküm olmayıp önceki daire kararlarının bozulmasına ilişkin olduğu, Asliye Ceza Mahkemesi kararının ise Yargıtay kararıyla zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldığı, ayrıca 445/10. maddenin adliye mahkemeleri kararları için uygulanabileceği ve yargılamanın iadesinin ikinci ilamı veren mahkemeden istenebileceği ve ilamların kesinleşmiş olmasının şart olduğu; diğer taraftan, ikinci ilamın idare mahkemesince verilmiş olduğu belirtilerek olayda yargılamanın iadesi şartlarının gerçekleşmediği; meselenin Uyuşmazlık Mahkemesi’nin görevine girdiği, Sayıştay kararı kesinleştikten sonra hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesi ‘ne başvurulması gerektiği ve mahkemenin iadei muhakeme yönünden görevsiz olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne hitaben verdiği; 11.1.1993 günlü, dilekçesinde: Bergama Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.12.1989 gün ve 203-728 sayılı kesinleşen kararıyla, Sayıştay Temyiz Kurulunun 10.1.1990 gün ve 2968 sayılı ilamı arasında meydana geldiği ileri sürdüğü hüküm uyuşmazlığının giderilmesini istemiş,Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 91/207 esas sayılı dosyası, Hakimliğin 15.10.1993 gün ve 91/604 sayılı yazıları ekinde Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE           :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü; Selçuk  TÜZÜN’ ün Başkanlığı’nda: Şükrü Kaya EROL, Dr. Ekrem SERİM, Feridun TAŞKIN, Alp Yüksel FIRAT, İrfan ERDİNÇ ve İlhami Uğur YILMAZ’ın katılmaları ile yaptığı 15.11.1993  günlü toplantıda, Raportör-Hakim Ayten ANIL’ın raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; toplantıya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Savcı İsmet GÖKALP ile Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı M. İlhan DİNÇ’in  2247 sayılı Yasa’nın 1. ve 24. maddelerine uygun olmayan başvurunun reddinin gerektiği yolundaki  yazılı  düşünceleri doğrultusundaki sözlü açıklamaları da alındıktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Anayasa’nın 158. maddesiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Yasa’nın 1. maddesinde: Uyuşmazlık Mahkemesi’nin adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmekle yetkili bir yüksek mahkeme olduğu belirtilmektedir. Aynı Yasa’nın 2592 sayılı Yasayla değişik 24. maddesinde de: 1. maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız  bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.” denilmektedir.

Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere Uyuşmazlık Mahkemesi münhasıran adli, idari ve askeri yargı yerleri arasında görevli ilgili olmaksızın verilmiş ve kesinleşmiş kararlar nedeniyle oluşan uyuşmazlıkları çözmekte, bu koşulların bulunmadığı görev ve hüküm uyuşmazlıkları mahkemenin görev alanı dışında kalmaktadır.

Uyuşmazlık konusu olayda, Asliye Hukuk Mahkemesi’nce görevle ilgili olmaksızın esasa ilişkin bir karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Ancak, Sayıştay’ın Anayasa’da yer alan yargı mercileri kapsamında sayılıp sayılmayacağının tartışılması gerekmektedir.

Sayıştay, Anayasa’nın 160. maddesine göre, temelde Türkiye Büyük Millet Meclisi adına mali denetim görevini yapan ve özel olarak ta bu denetim çerçevesinde aleyhine hiçbir yargı organına başvurma olanağı bulunmayan kimi kesin kararlar alan, kendine özgü bir anayasal kurumdur. Öte yandan Sayıştay hernekadar Anayasa’nın “yargı” bölümünde yer almakta ise de yargı mercii sayılması için bu yeterli olmamaktadır.

Anayasa’nın “yargı” bölümünün  I. ayrımında “Genel Hükümler” başlığı altında mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlik ve savcılık güvencesi, hakimlik ve savcılık mesleği, mahkemelerin kuruluşu ve türleri yer almış, II. ayrımda ise “Yüksek Mahkemeler” başlığı altında Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi düzenlenmiştir. Anayasa’da yüksek yargı organları ve yargı düzenleri tek tek sayılmıştır. Sayıştay yüksek yargı organları ve herhangi bir yargı düzeni arasında gösterilmemiştir. Yüksek Yargı organları sayıldıktan sonra III. ayrımda, idari bir kurul olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, IV. ayrımda da, Sayıştay yer almıştır. Görülüyorki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi Sayıştay’da Anayasa’nın “yargı” bölümünde yer almakla birlikte 138-158 maddelerinde belirlenen ve düzenlenen yargı organları niteliğinde değildir.

Anayasa Mahkemesi’nin 23.5.1992 gün ve 21236 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 11.7.1991 gün ve E:90/39, K:91/21 sayılı karanında da bu görüş kabul edilmiştir.

Bu itibarla Sayıştay, Anayasa’nın 158. ve 2247 sayılı Yasa’nın 1. maddesinde sayılan yargı yerleri kapsamına girmediğinden Sayıştay’ca verilen karar ile adli yargı kararı arasında oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının incelenmesi, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin görevi dışında kalmaktadır.

Bu nedenle başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 1. ve 24. maddeleri uyarınca reddi gerekmektedir.

 SONUÇ         :Uyuşmazlık konusu edilen ve değişik yargı düzenleri içinde yar alan adli ve idari yargı mercilerinde verilen kararlar arasında 2247 sayılı Yasa’nın 2592 sayılı Yasayla değişik 24. maddesinde hüküm uyuşmazlığının varlığı için öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden başvurunun aynı Yasa’nın 1. ve 24. maddeleri uyarınca REDDİNE, 15.11.1993 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ ile karar verildi.