T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

         

            ESAS NO    : 2019 / 892

            KARAR NO: 2020 / 556

            KARAR TR : 28.9.2020                    

 

 

 

 

 

 

 

ÖZET : Hakkındaki kovuşturmada uygulanan yurt dışına çıkmama şeklindeki koruma tedbirinin kovuşturmayı yürüten mahkemece kaldırılmasına rağmen, bilgisayar sisteminde gözükmesinden dolayı yurt dışına çıkamaması nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığından bahisle ve belirtilen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

                                                                      KARAR

 

          Davacı      :  E. Ü.

          Davalılar1- Maliye Bakanlığı (Adli ve İdari Yargıda)

          Vekili     : Av. İ. Ş.

                                     2- İçişleri Bakanlığı (İdari Yargıda)

                                     3- Adalet Bakanlığı (İdari Yargıda)

         

 

              O L A Y           : Davacı dava dilekçesinde özetle; adli kontrol kararının kaldırılmasına rağmen, 1.6.2019 tarihinde Gürcistan'a gitmek için Sarp Sınır Kapısı'nda kimlik kontrolünden geçerken asliye ceza mahkemesindeki dosyada 4.6.2018 tarihli çıkış tahdidi olduğundan çıkış izni verilmemesi üzerine maddi ve manevi zarara uğradığını, sonrasında avukatının adliyeye giderek yurt dışına çıkış yasağı olmadığına dair evrakları temin ederek tarafına gönderdiğini, kendisinin de bu resmi evrakları adliyeye gösterdiğini ve sorun olmadığının tarafına söylenmesi üzerine tekrar Sarp Sınır Kapısı'na gittiğini, sınır kapısındaki memurlara elindeki resmi evrakları gösterdiği halde bilgisayarda yurt dışına çıkış yasağının görünmesi gerekçesiyle yurt dışına çıkmasına izin verilmediğini belirterek, yurt dışına çıkış yasağını bilgisayar sisteminden kaldırmayan resmi kurumlardan maddi ve manevi zararlarının karşılanması istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

EDİRNE 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ: E:2019/291 sayılı dosyasında "... CMK 141 ve devamı maddelerinde tazminat istenebilecek hallerin tahdidi şekilde sıralandığı,bu kapsamda dilekçede yer alan maddi zararların talep edilmesine yasal olanak bulunmadığı, somut olayda ise davacının yurtdışına çıkmamak şeklindeki adli kontrol kararının kaldırılmasına ilgili mahkemesince karar verildiği halde, 22/10/2019 Tarihli alınan bilirkişi raporuna göre yurtdışı yasağının sistemsel bir hata nedeni ile kalkmadığı, UYAP düzeltme formu düzenlendikten sonra kalktığı tespit edilmiştir.

Bu hale göre davacının tazminat istemine ilişkin davanıngereğinin takdirinin idari yargı görev alanında kaldığı,hatanın haksız gözaltı veya tutuklamadan değil, idari işlem niteliğindeki sistem hatasından kaynaklandığı, keza davacı hakkındaki beraat kararının da kesinleşmediği görülmekle ve sistemden kaynaklı hataların şartları oluştuğu takdirde idare mahkemeleri nezdinde tam yargı ve her türlü tazminat taleplerinin ileri sürülebileceği anlaşılmakla açılan maddi vemanevi tazminat davası yönünden mahkememizin görevsizliğine ..." dair 22.10.2019 gün, K:2019/520 sayılı kararı 31.10.2019 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı, aynı konu ve sebeple bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

EDİRNE İDARE MAHKEMESİ: E:2019/1578 sayılı dosyasında, "... 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun ' İdare Mahkemelerinin Görevleri ' başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında; İdare mahkemelerinin, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecedeDanıştayda çözümlenecek olanlar dışındaki,iptal davalarını, tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerindenbirinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları ve diğer kanunlarla verilen işleri,çözümleyeceği hükme bağlanmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesinin 3. fıkrasında; dava dilekçelerinin görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı yönlerinden sırasıyla inceleneceği, anılan Kanunun 15. maddesinin 1/a fıkrasında da, 14. maddenin 3/a bendine göre;adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

Öte yandan; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 'Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat' başlıklı yedinci bölümünde yer alan 141. maddesinin 1. fıkrasında, 'Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında; a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen, b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan, c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen, e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen, f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan, g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen, k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.'' hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise ''Birinci maddede yazan haller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk halleri de dahil olmak üzere hakimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir' düzenlemesi mevcuttur.

Aynı Kanun'un 'Tazminat İsteminin Koşulları' başlıklı 142. maddesinin 1. fıkrasında ise, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği; istemin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı hükümlerine yer verilmiştir.

Uyuşmazlık konusu olayda; Edirne 5. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2018/289 K.2019/384 sayılı dosyasında davacı hakkında beraat kararı verildiği, anılan dosyada verilen yurtdışı çıkış yasağının kaldırıldığı, ancak davacının 01/06/2019 tarihinde Sarp Sınır Kapısından çıkış yapmak isterken sistemde yurtdışı çıkış yasağı bulunduğu gerekçesiyle çıkışına izin verilmediği, davacı tarafından yurt dışına çıkış yasağının ceza mahkemesince sistemden kaldırılmaması nedeniyle 6.150,00-TLmaddi, 5.000,00-TL manevi tazminat istemiyle Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/291 esasına kayden dava açıldığı, anılan Mahkemenin 22/10/2019 tarihli ve E:2019/291, K:2019/520 sayılı kararıyla davanın görev yönünden reddine karar verildiği, davacı tarafından aynı taleplerle 13/11/2019 tarihinde huzurdaki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İdarenin hukuki sorumluluğu kendi işlem ve eylemleriyle sınırlı bulunmaktadır. Yargı mercileri ise, idari işlevin dışında yer alan ve yargı yetkisi kullanan bağımsız organlar olup, bu haliyle hakim ve savcılar ile bunların kararlarınabağlı olarak hareket eden yetkililerin yargılama etkinlikleri kapsamında yaptıkları görev nedeniyle idarenin ajanı sayılmaları hukuken mümkün değildir.

Anayasanın Başlangıç kısmında öngörülen 'Kuvvetler ayrımı' ilkesi ile yargı ile ilgili 9. ve 138.maddeleri dikkate alındığında, bağımsız bir erk olan yargının yargılama faaliyeti ile ilgili işlemlerinin, Anayasanın 125.maddesinde öngörülen 'idari işlemler' kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, bu 'yargısal işlemler' nedeniyle idari yargı yoluna başvurulabilmesine imkân yoktur. Esasen bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tabii bir sonucudur. Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarıyla onlar adına işlem yapan kolluk personelinin yargılamadaki fonksiyonu geniş çerçevede bir kamu hizmeti olarak değerlendirilse de, somut olarak, ifa edilen yargı faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerekmektedir.

Buna göre, Ceza Mahkemesince sanık hakkındaki yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması üzerine Mahkemenin talimatı üzerine karar gereğinin yerine getirilerek sistemden de kaldırılması durumları yargılama faaliyetine bağlı adli kolluk hizmeti kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup; bu süreç nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmininde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda 'Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat' başlıklı bölümde gösterilen esas ve usullerin izleneceği tabiidir.

Bu durumda; davacı hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının sistemden kaldırılmaması nedeniyle uğradığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazmini isteminden kaynaklandığı anlaşılan davanın görüm ve çözümü adli yargının görevinde bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle;

-2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19'uncu maddesi hükmü gereğince Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E:2019/291 sayılı dosyasının mahkemesinden istenilmesine,

-Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E:2019/291 sayılı dosyası temin edildikten sonra bu karar ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmek suretiyle görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına,

-Davanın esasının incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine kadar ertelenmesine, ..." 22.11.2019 günü karar vermiş, 16.12.2019 gün ve E:2019/1578 sayılı yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 19.12.2019 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan28.9.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Burak Cenk İLHAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Davanın, hakkındaki kovuşturmada uygulanan yurt dışına çıkmama şeklindeki koruma tedbirinin kovuşturmayı yürüten mahkemece kaldırılmasına rağmen, bilgisayar sisteminde gözükmesinden dolayı yurt dışına çıkamaması nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığından bahisle ve belirtilen zararın tazmini istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesi'nin üçüncü fıkrası;

"Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır." şeklindedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Koruma Tedbirleri" başlıklı Dördüncü Kısmı'nın "Adli Kontrol" başlıklı 109. maddesinde;

"(1) (Değişik: 2/7/2012-6352/98 md.) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

(2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:

a) Yurt dışına çıkamamak.

b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.

c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.

d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.

e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.

f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.

g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığındaadlî emanete teslim etmek.

h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.

i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.

j) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Konutunu terk etmemek.

k) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.

l) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

(4) (Ek: 25/5/2005 – 5353/14 md.; Mülga: 2/7/2012-6352/98 md.) (Yeniden Düzenleme:14/4/2020-7242/15 md.) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adlî kontrol kararı verebilir.

(5) Hâkim veya Cumhuriyet savcısı (d) bendinde belirtilen yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir. (1)

(6) Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz. (1)

(7) (Ek: 6/12/2006 – 5560/19 md.) Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında (…) (2)adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir." hükmüne yer verilmiş olup, "Adli kontrol kararı ve hükmedecek merciler" başlıklı 110. maddesi;

"(1) Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir.

(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontroluniçeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.

(3) 109 uncu madde ile bu madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır." şeklindedir.

Aynı Kanun'un "Adli kontrol kararının kaldırılması" başlıklı 111. maddesinde ise;

"(1) Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme 110 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre beş gün içinde karar verebilir.

(2) Adlî kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir." hükmüne yer verilmiştir.

Belirtilen mevzuat hükümlerinden anlaşıldığı üzere, dava konusu olayda uygulandığı belirtilen yurt dışına çıkış yasağı, 5271 sayılı Kanun'da düzenlenen koruma tedbirlerinden olan adli kontrolün uygulanma şekillerinden birisidir.

5271 sayılı Kanun'un Yedinci Bölümü'nün 141 ila 144. maddelerinde koruma tedbirleri nedeniyle tazminat konusu düzenlenmiştir. Buna göre;

"Tazminat istemi" başlıklı 141. maddesinde;

"(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

            j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

k) (Ek: 11/4/2013-6459/17 md.) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.

(3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.

(4) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder." hükmüne yer verilmiş olup buradan anlaşıldığı üzere; söz konusu maddenin 1. fıkrasında, koruma tedbirleri nedeniyle tazminatı gerektiren haller tek tek sayılmış olup bunlar arasında "yurt dışına çıkamamak" şeklindeki koruma tedbiri bulunmamaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise, 1. fıkrada sayılanlar dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davalarının idareye (Adalet Bakanlığı'na) değil Devlet aleyhine hazineye açılabileceği anlaşılmaktadır.

5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" başlıklı 142. maddesinin ikinci fıkrasında;

"İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır." hükmüne yer verilmek suretiyle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamındaki tazminat istemleri hakkındaki davaların adli yargı merciinde karara bağlanacağı belirtilmiştir.

Somut olayda davacının dava dilekçesinde kendisine uygulandığını belirttiği yurt dışına çıkamama şeklindeki adli kontrol tedbirine karar verilmesi ve bu kararın kaldırılması adli yargı merciinin işlemleri olup bu işlemlerin ve bu işlemden kaynaklandığı belirtilen sonucun idari bir işlem olarak değerlendirilmesi, bir yargı koluna ait işlemin başka bir yargı kolu tarafından denetimi anlamına geleceği için, yurt dışına çıkamama şeklindeki koruma tedbirinin haksız ve hukuka aykırı olarak uygulanması neticesinde ortaya çıktığı belirtilen zararın tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmakla birlikte Mahkememizin adli yargı içerisinde hangi yargı merciinin bu davalara bakmakla görevli olduğu hususunda karar verme yetkisi bulunmamakta olup bu belirleme ilgili yargı kolunun kendi içerisinde yapılabilecektir.

Açıklanan nedenlerle, Edirne İdare Mahkemesi'nin başvurusunun kabulü ile Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 22.10.2019 gün ve E:2019/291, K:2019/520 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  Edirne İdare Mahkemesi'nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 22.10.2019 gün ve E:2019/291, K:2019/520 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.9.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

    Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

    Burhan                              Şükrü                             Birol                            Suna

    ÜSTÜN                           BOZER                         SONER                       TÜRE        

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                        Nurdane                         Ahmet

                                                TUNÇ                          TOPUZ                       ARSLAN