Hukuk Bölümü         2007/426 E.  ,  2008/20 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı            : M.A.

            Vekilleri         : Av. F.M.İ.-Av. S.A.E.

            Davalılar        : 1- V.G. Mirasçıları Kendisine Asaleten Küçükler F. ve T. G.’e Velayeten     Anneleri N. G.

            Vekili             :  Av. A.S.

                                      2- TCDD Genel Müdürlüğü

            Vekili             : Av. M.B.

          O  L  A  Y       : V.G.’in kullandığı ve Alemdar Soğutma Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ne ait olan araç, 17.4.1998 tarihinde hemzemin geçitte kaza geçirmiştir. Araçta bulunan şoför V.G. hayatını kaybetmiş, M.A. ise yaralanmıştır.

(M.A. ve Alemdar Soğutma Sanayi Ticaret Limited Şirketi tarafından, V.G. mirasçıları aleyhine Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:1999/330 sayılı dosyasında maddi ve manevi tazminat davası açılmıştır.)

           Davacı vekili, fazlaya dair tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla ve bu dava dosyasının Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1999/330 Esas sayısı ile V.G. mirasçıları aleyhine açılan dava ile birleştirilmesine, V.G. mirasçılarından daha önce talep edilen ancak fazlaya dair hakların saklı tutulduğu 250.000.000.-TL maluliyet ile ilgili zarar ve tazminatın 40.112.536.921.-TL arttırılarak 40.362.536.921.-TL’ya çıkarılması ile 40.362.536.921.-TL’nın her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen müvekkilin kusursuz bulunması sebebiyle ve ayrıca davalıların kusur durumlarına bakılmaksızın kaza tarihi olan 18.04.1998 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, daha önce talep edilmeyen diğer davalı TCDD Genel Müdürlüğü’nden ayrıca 5.000.000.000.-TL manevi tazminatın da 17.04.1998 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekili, davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğini ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi; 27.10.2004 gün ve E:2004/917, K:2004/930 sayı ile, davacı vekili dilekçesinde, 17.4.1998 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda M.A.’ın maluliyeti nedeniyle uğramış olduğu maddi zararın fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı tutulduğundan davalı Vahit mirasçılarından 40.112.536.921.-TL, diğer davalıdan 40.362.536.921.-TL’nin kaza tarihi olan 17.4.1998 gününden itibaren yasal faizi ile tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile ayrıca 5.000.000.000.-TL manevi tazminatın da Vahit mirasçıları dışındaki diğer davalı olan TCDD Genel Müdürlüğü’nden kaza tarihi olan 17.4.1998 gününden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi ile iş bu davanın devam eden Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1999/330 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ettiği, davalılar vekili, davanın zaman aşımı yönünden ve husumet yokluğundan, kusursuzluk sebebiyle de davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, TCK’nun 102/3 bendinde, aynı Yasanın 455/2 maddesinde öngörülen ceza miktarına göre kamu davası 10 yılda zamanaşımına uğrayacağından, haksız fiilin suç teşkil etmesi durumunda o suç için öngörülen ceza zamanaşımı hukuk davalarında da uygulanacağından, davalı V.G.’in mirasçılarının zamanaşımı itirazının reddine, Mahkemelerinin 2004/487 Esas sayılı dosyasının DDY yönünden tefrik edilerek tefrik edilen dosya Esasının 2004/917 numarasına kaydı yapılmasına, Devlet Demiryolları aleyhindeki talebe ilişkin istem idari nitelikte olduğundan, bu davalı hakkındaki dava dilekçesinin reddine  karar verilmesi ve V.G. mirasçıları hakkındaki davaya 2004/487 Esastan devam edilmesine karar vermenin icap ettiği gerekçesiyle Mahkemelerinin 2004/487 Esas sayılı dosyası DDY yönünden tefrik edilerek, tefrik edilen dosya Esasının 2004/917 numarasına kaydı yapılarak, bu Esas üzerinden devamına, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’ne izafeten ve Devlet Demiryolları Samsun İşletme Müdürlüğü hakkında açılmış bulunan davanın idari nitelikte olması nedeniyle bu tür davalara idare mahkemesinde bakılması gerekeceğinden dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiş; bu karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2.2.2006  gün ve E:2005/1351, K:2006/444 sayılı kararı ile, davacı M.A. vekili Avukat Feridun İşman tarafından, davalılar V.G. mirasçıları ve TCDD Genel Müdürlüğü aleyhine 14/5/2004 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle tazminat istenmesi üzerine, Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalı V.G. mirasçıları hakkındaki davanın tefrikine, davalı TCDD Genel Müdürlüğü hakkındaki dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine dair verilen 27/10/2004 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildiği, davanın, haksız eylem nedeniyle tazminat istemine ilişkin bulunduğu, davacının, davalıların murisi V.G.'in kullandığı araçta seyrederken hemzemin geçitte meydana gelen kazada beden gücü kaybı oluşacak şekilde yaralandığı, davacının, davalıların olayda müteselsil kusurları bulunduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunduğu, yerel Mahkemece yapılan yargılama sonunda, V.G. mirasçıları hakkındaki davanın tefrik edildiği, davalı TCDD Genel Müdürlüğü hakkındaki davanın ise yargı yolu bakımından reddine karar verildiği, dava konusu olayın Kirazlık-Kerimbey arasında 9+500 km'deki 19 Mayıs Sanayi Sitesi’ne giden ve demiryolu hattı üzerinden geçen hemzemin geçitte meydana geldiği, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak tam yargı davalarının, idari yargı yerinde görüleceği ve çözümleneceği, idari eylemin, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibaret olduğu, idari işlemin ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelere denildiği, idarenin eylem ve işlemlerinin, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü, kamu otoritesini kullanarak idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin hukuki ve maddi hayattaki görünümleri olduğu, kamu tüzel kişilerinin kamu hizmetlerine ilişkin olmakla beraber özel hukuk kuralları altında özel hukuk tüzel kişisi gibi yaptığı eylem ve işlemleri, özel hukuk alanına ilişkin olduğundan, bunların idari eylem ve işlem olarak nitelendirilemeyecekleri, kamu idare ve kurumlarının kamu otoritesinin (egemenlik hakkının) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan sadır olan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusu olduğu halde, kamu tüzel kişilerinin özel hukuk tüzel kişisi olarak yürüttüğü hizmetlere ilişkin faaliyetleri sırasında meydana gelen zararlardan dolayı, ilgili kamu tüzel kişisinin sorumluluğunun özel hukuk hükümleri ve ilkeleri uyarınca belirlenmesi gerektiği, öte yandan, Dairelerinin uzun yıllardan beri uyguladığı ilkelere göre alınması gereken önlemlerin yargı yerinin belirlenmesinde dayanak yapılması doğru olmadığı gibi, TCDD Genel Müdürlüğüne ait trenin hemzemin geçitte üçüncü şahıslara verdiği zararlardan dolayı açılacak tazminat davasının çözüm yerinin adli yargı yeri olduğunun Yargıtay'ca benimsendiği, yerel Mahkemelerce diğer davalılar hakkında açılan davanın bu dava ile birleştirilerek görülmesinin yargılama ekonomisi ve olayın çözümü için gerekli olduğu gözetilerek yargılama yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin icap ettiği gerekçesiyle bozulmuştur.

Bunun üzerine, SAMSUN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 8.6.2006 gün ve 2006/166 sayı ile, Yargıtay’ın bozma kararına uyulmasına karar vermiştir. Davalı idare aynı oturumda görev itirazında bulunmuştur.

Davalı İdare vekili, 19.6.2006 günü Mahkeme kayıtlarına giren dilekçesiyle, Danıştay Başsavcılığı’ndan olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasını istemiştir.

(Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi; 7.11.2006 gün ve E:2006/166, K:2006/357 sayı ile, Mahkemelerinin 1999/330 sayılı dosyası ile görülmekte olan 2006/166  sayılı dosya arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan Mahkemelerinin 2006/166 sayılı dosyasının Mahkemelerinin 1999/330 sayılı dosyası ile birleştirilmesine, duruşmanın 1999/330 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine karar vermiştir.)

(Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi; 13.10.2006 gün ve E:2004/487, K:2006/314 sayı ile, Mahkemelerinin 1999/330 Esas sayılı dosyası ile Mahkemelerinin 2004/487 Esas sayılı dosyası arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan, Mahkemelerinin 2004/487 Esas sayılı dosyasının Mahkemelerinin 1999/330 sayılı dosyası ile birleştirilmesine, esasın bu şekilde kapatılmasına karar vermiştir. )

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; İçinde bulunduğu kamyonete hemzemin geçitte tren çarpması sonucu yaralanan davacı tarafından maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle T.C.D.D. İşletmesi Genel Müdürlüğü ve N. G.'e karşı Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:1999/330 sayısında açılan davanın görev yönünden reddi yolunda verilen kararın bozulmasına ilişkin Yargıtay kararına uyulması suretiyle görev itirazının reddi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasının istenildiği, Anayasa’nın 125 inci maddesinde, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2 nci maddesinde, idari dava türlerinin sayıldığı, bu maddenin (1-b) bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, görüm ve çözümünün idari yargının görev alanına giren idari dava türleri arasında gösterildiği, T.C.D.D İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün, bir kamu kuruluşu olup, kamu hizmeti olduğu tartışmasız bulunan demiryolu taşımacılığı işini tekel halinde yürüttüğü, kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan kamu kuruluşunun, kamu hizmetini yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediği, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediği, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tayin ve tespitinin idari yargı yerlerine ait bulunduğu, uyuşmazlığın, T.C.D.D İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün yürütmekle görevli olduğu kamu hizmetinin gereği gibi yapılmamasından dolayı uğranıldığı ileri sürülen zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tazmini istemine ilişkin bulunduğu, bu durumda, davanın T.C.D.D İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne yönelik olan kısmının görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan idari yargı yerlerine ait bulunduğundan, Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, anılan Genel Müdürlüğün görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılmasının icap ettiği gerekçesiyle davanın T.C.D.D İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne karşı açılan kısmı yönünden 2247 sayılı Yasa'nın 10 uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Alemdar Soğutma Sanayi Ticaret Limited Şirketi'ne ait bulunan ve davalıların murisi V.G.'in sevk ve idaresindeki kamyonun trenle hemzemin geçitte çarpışması neticesinde, kamyonda bulunan davacıların murisi M.A.'ın ağır yaralandığını belirterek, meydana gelen kaza nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebiyle TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü aleyhine Dörtyol Asliye Hukuk Mahkemesi’nde davanın açıldığı, davalı idare tarafından görev itirazında bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığının anlaşıldığı, TCDD İşletmesi’nin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğunun tartışmasız bulunduğu, 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmediği, Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı, buna karşın, dava konusu zararın, karayolunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluşması nedeniyle ortada bir trafik kazası bulunduğu düşüncesinden hareketle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 2. maddesinde; Karayolları Trafik Yasası'nın kapsamının belirlendiği, 3. maddesinde ise, "Demiryolu geçidi(hemzemin geçit):Karayolu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçitlerdir, Kamu hizmeti taşıtı:Kamu hizmeti için yük veya yolcu taşıması yapan bütün taşıtlardır, ve Taşıt:Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlar olduğu" şeklinde tanımı yapıldığı, trenin bu Yasa kapsamına dahil edilmediğinin anlaşıldığı, keza, 2918 sayılı Yasa'nın 85, 90 ve 106. maddeleri hükümleri uyarınca, işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Yasası'nın haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır kuralı uyarınca uyuşmazlığın   adli  yargı  yerinde   çözümlenmesi   gerektiği  ileri   sürülebilir ise de; anılan Yasada gerek hemzemin geçitin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemiş ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddianın kabule şayan görülmediği, TCDD Ana Statüsü'ne, Yüksek Planlama Kurulu'nun 27.04.1992 gün, 92/T.29 sayılı kararı ile eklenen Ek 2. maddede, "Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolunun ana yol sayılacağı, trafik düzeninin gerektirdiği hallerde söz konusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesislerin kaldırılacağı, demiryolu üzerinde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğünün bulunduğu hükmünün getirildiği, bu nedenlerle, hemzemin geçitte karayolu taşıtı ile trenin çarpışması sonucunda doğan zararın, idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli bulunduğu, nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 10.03.2003 gün, 2002/93 ve 2003/2 sayılı kararında da; hemzemin geçitte karayolu taşıtı ile trenin çarpışması sonucunda doğan zararın idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın, idari yargı yerinde çözümlenmesi yolunda hüküm kurulduğu gerekçesiyle Danıştay Başsavcılığı’nın 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Gürbüz GÜMÜŞAY’ın katılımlarıyla yapılan 04.02.2008 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, davalı İdare yönünden verilen görevsizlik kararının Yargıtay’ca bozulması üzerine Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Yargıtay’ın bozma kararına uyulmasına karar verildiği ve davalı İdarece 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunulması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, hemzemin geçitte trenin çarptığı kamyonette bulunan davacının yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminatın davalı TCDD İşletmesinden tahsiline hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

            28.10.1984  tarih  ve  18559  sayılı  Resmi  Gazete’de  yayımlanan,  Türkiye  Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) Ana Statüsü’nün “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesi, “ Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki  ilişkileri ve ilgili diğer  hususları  düzenlemektir...” hükmünü taşımakta;  “Hukuki Bünye”  başlıklı 3. maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir “Kamu İktisadi Kuruluşu” olduğuna  ve 233 sayılı KHK ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret  edilmekte; 4. maddesinde, sayılan Kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının “tekel” kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı KHK hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmektedir.

            Buna göre, TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır. 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, İşletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

Dava dilekçesinin incelenmesinden; davacı vekilince, olayda davalı İşletmenin kusur ve sorumluluğunun bulunduğu ileri sürüldüğüne göre, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davanın; zararın hizmetin kuruluşu ve işleyişindeki aksaklıklardan doğduğu ve bu nedenle idarenin hizmet kusuru esasına göre sorumlu olduğu nedenine dayanılarak açıldığı anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle  yükümlü   olduğu  kurala  bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

            Buna göre ve idare personelinin dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu oluşan kişisel kusura değil de, zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğduğu nedeniyle idarenin hizmet kusuruna dayanılmış olması karşısında, tekel  niteliğinde kamu  hizmeti    yürüten   TCDD İşletmesinin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

 

 

            Buna karşın, dava konusu zararın, karayolunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluştuğu nedeniyle ortada bir trafik olayı bulunduğu düşüncesinden hareketle, davanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85., 90. ve 106. maddeleri  hükümleri  uyarınca,   işletenin  hukuki   sorumluluğu  kapsamında  çözümlenmesi gerekeceği ileri sürülebilir ise de; anılan Yasa’da gerek hemzemin geçidin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemesi ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmamaktadır.

            Nitekim TCDD Ana Statüsü’ne, Yüksek Planlama Kurulunun 27.4.1992 tarih ve 92/T. 29 sayılı kararıyla ilâve edilen Ek 2. maddede, “ Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolu ana yol sayılır.

            Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş, alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür.

            Demiryolu trafik düzeninin gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır.

            Demiryolu üstünde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır” denilmek suretiyle, demiryolunun farklı bir hukuki statüye tabi bulunduğu açıklanmaktadır.           

Belirtilen nedenlerle, hemzemin geçitte trenin kamyonete çarpması sonucunda doğan zararın TCDD İşletmesince tazminine yönelik olarak açılan davanın, idarenin hizmet kusuru esasına göre görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin TCDD İşletmesi yönünden verilen görevlilik kararının  kaldırılması gerekmiştir.

 SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce TCDD İşletmesi yönünden verilen 8.6.2006 gün ve 2006/166 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 04.02.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.