T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 449

            KARAR NO  : 2020 / 490

            KARAR TR   : 28.9.2020

ÖZET : Davacıların taşınmazlarına,  Deriner Barajı HES İnşaatı Çevre Yolları İnşaatı kapsamında yapılan baraj gölü nedeniyle, makul ulaşım imkanlarının kalmadığından ötürü üretim yapılamadığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık maddi tazminat ödenmesi istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar     : 1-G.A.  ve diğ.

Vekili            : Av. İ. V.

Davalı           : Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

Vekilleri        : Av. A. K., Av.F.Y.

                                        

O L A Y  : Davacılar vekili dilekçesinde; Artvin İli, Merkez İlçe, Derinköy Köyünde bulunan 125 Ada 7-28 ve 39 parsel  sayılı taşınmazların  bazı hisselerinin müvekkilleri bazıların murisleri adına kayıtlı olduğunu; müvekkillerinin bir kısmı Zeytinlik Köyünde ikamet etmekte iken, davalı idare tarafından bölgedeki Deriner Barajı HES kapsamında gerek Baraj Gölü ve gerekse Çevre Yol İnşaatları nedeniyle Zeytinlik Köyünün merkezinin tamamının kamulaştırıldığını;  dava konusu taşınmazların idari olarak Derinköy sınırlarında kaldığını, Zeytinlik Köyünün sular altında kalmasından önce, Zeytinlik Köyü ile Derinköy sınırlarını Çoruh Nehrinin ayırdığını, aradaki asma köprü ile geçişin sağlandığını ve müvekkillerinin yayan olarak 5-10 dakikada taşınmazlarına ulaşıp zirai faaliyetlerde bulunduklarını; Deriner Baraj Gölünün 4 yılı aşkın süredir su tuttuğunu,  HES’i aktif elektrik üretimine geçtiğini,  ancak, baraj gölü nedeniyle dava konusu taşınmazlara makul ulaşım olanağının kalmadığını; müvekkillerinin, dava konusu taşınmazların kamulaştırılması için davalı idareye 28.03.2015 tarihinde başvurduğunu, İdarece verilen 02.04.2015 tarihli yanıtta "Deriner Barajı su tutulması esnasında Derinköy arazilerine ulaşım sağlanmış olup; ulaşım yolu fiili olarak mevcuttur. Hak sahipleri arazilerine Derinköy üzerinden ulaşma imkânına sahiptir. Sonuç olarak; ilgili kamulaştırma talebiniz uygun görülmemiştir"  denildiğini; baraj gölü ve enerji üretimi nedeniyle taşınmazlara ulaşması engellendiğinden müvekkillerinin üretim yapamadıklarını, üretim maliyetlerinin artması nedeniyle işlenemeyen taşınmazların harabe hale gelmeye başladığını; idarenin verdiği yanıtın aksine,  müvekkillerinin Derinköy üzerinden dava konusu taşınmazlarına ulaşabilmesi için Artvin- Zeytinlik Devlet Karayolundan Şavşat İlçe ve Ardanuç İlçe Devlet Karayollarını takiben Derinköy Köyü yolundan araç ile yaklaşık 80-85 Km yol kat etmesinin gerektiğini ve  1,5-2 saat zaman aldığını; müvekkillerinin taşınmazlardan fiilen yararlanamadığını, hukuken de mülkiyet hakkının sınırlandığını; tekne, sal veya kayık gibi araçlarla da taşınmazlara ulaşılmasının mümkün olmadığını, taşınmaza verilen zararın kalıcı ve süreklilik arz etmesi ve ekonomik ve sosyal yönden de bir daha kullanılamaz hale gelmesi ve taşınmazlarda %100’e varan değer azalmaları olması nedeniyle dava açmak zorunda kaldıklarını ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere; taşınmazların bedeli  20.000,00TL’nın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte tahsiline, taşınmazların mülkiyetinin davalı adına tesciline karar verilmesi istemiyle  adli yargı yerinde dava açmıştır.

ARTVİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 28.12.2015 gün ve E:2015/188, K:2015/1076 sayı ile,  “(…)Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu 28/12/2015 havale tarihli dilekçesinde özetle; açtıkları davanın mücavir alan kamulaştırmasına dayalı dava olmadığını, Borçlar Kanunu ve genel hükümler anlamında davalı idarenin haksız eylemine dayalı tazminat isteği olduğunu, zira dava konusu taşınmazlarda ekonomik kayıp meydana geldiğini, iktisadi vasıflarında değişiklik olduğunu, idarenin haksız fiili neticesi müvekkillerinin mülkiyet hakkının sınırlandırıldığını, dava konusu taşınmazların değer kaybettiğini, taşınmazlara erişilebilirliğin neredeyse imkansız hale geldiğini belirterek, taleplerini bilirkişi raporu doğrultusunda artırmak sureti ile toplam 180.762,20 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline şeklinde düzelttiklerini ve dava dilekçelerini idare lehine tescil talebini de kaldırmak sureti ile ıslah ettiklerini belirtmiştir.

Eldeki dava, davalı idarece yapılan baraj nedeniyle dava konusu taşınmazlara ulaşım imkanı kalmadığı gerekçesiyle uğranılan zararın tahsili isteğine ilişkindir.

Mahkememizce yapılan yargılama sonunda toplanan deliller, tüm dosya kapsamıyla bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar davacılar vekili müvekkillerinin maliki olduğu dava konusu taşınmazların Artvin İli, Merkez İlçesi, Derinköy Köyü'nde bulunduğu, müvekkillerinin bir kısmının bu köye komşu Zeytinlik Köyü'nde oturduğu, dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede davalı idare tarafından HES projeleri kapsamında yaptırılan Deriner Barajı için bir kısım taşınmazların kamulaştırıldığı, dava konusu taşınmazların ise müvekkillerinin talebine rağmen kamulaştırılmadığı ve kamulaştırma sahasına mücavir kaldığı, Deriner Barajı'na su tutulması ile müvekkillerinin daha önce Zeytinlik Köyü'nde oturduğu evi ve dava konusu taşınmazlara ulaşımını sağladığı eski Zeytinlik-Derinköy köy yolunun baraj gölü altında kaldığı ve dava konusu taşınmazlara bu yoldan ulaşım imkanının ortadan kalktığı, bu yol sular altında kalmadan önce müvekkillerinin dava konusu taşınmazlara yaya olarak 5-10 dakika içerisinde ulaşabiliyorken, bu yolun sular altında kalmasından sonra Artvin-Zeytinlik Devlet Karayolu'ndan Şavşat ilçe ve Ardanuç ilçe Devlet Karayolları'nı takiben Derinköy Köyü yolundan araç ile yaklaşık 80-85 km yol kat etmek suretiyle ulaşabildikleri, dava konusu taşınmazlara kayık, sandal vs. ile ulaşım sağlama olanağının bulunmadığı, bu durumun üretim maliyetlerini 8-10 kat artırdığı, bu suretle baraj kamulaştırması nedeniyle dava konusu taşınmazlarda üretim yapma olanağının ortadan kalktığı, taşınmazların değer kaybettiğini belirterek, müvekkillerinin uğradığı zararların tazminini istemişse de toplanan delillerden davalı idarenin dava konusu taşınmazlara fiilen el atmadığı, idarelerin hizmetlerin yürütülmesi sırasında tek yanlı irade açıklamalarıyla kamu hukuku esaslarına dayanarak ilgililerin hukuki durumlarım etkileyecek şekilde yaptıkları işlemlerin idari işlem, görev ve yetki alanlarına giren konularda hukuka uygun olarak yaptığı fiiller ile bu görevleriyle ilgili hareketsiz kalmalarının idari eylem olarak tanımlandığı, somut olayda, davalı idarenin icra yetkisini hukuka aykırı olarak kullanması olarak nitelendirilebilecek fiili el atma durumu söz konusu olmadığına göre, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca tek yanlı idari işlemle düzenlenen imar planları ve bu planlara dayanılarak yapılan işlemlerin idari nitelik taşıdığının, söz konusu imar planlarının zamanında uygulamaya geçirilmemesi durumunun da idari eylem olduğunun kabulünün gerekeceği, yine Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 09/04/2012 gün ve 2011/238 esas, 2012/63 karar, 2012/41 esas, 2012/77 karar sayılı kararları ile fiili el atmanın olmadığı durumlarda idari yargı yerinin görevli bulunduğunun oybirliği ile karara bağlandığı dikkate alındığında. Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesinde 6487 sayılı Yasa'nın 21. maddesi ile getirilen değişiklik yürürlüğe girmeden önce de bu tür uyuşmazlıkların idari nitelikte ve çözüm yerinin İdari yargı olduğu (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 29/06/2015 tarih ve 2014/20794 esas, 2015/11465 karar sayılı karan) anlaşılmakla, somut uyuşmazlık bakımından yargı yolunun caiz olmadığı değerlendirilmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-b maddesinde "yargı yolunun caiz olması"nın dava şartı olarak düzenlenmesi karşısında davanın aynı Yasa’nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın dava şartı noksanlığından usulden REDDİNE (…)” karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez, müvekkillerinin taşınmazlarında meydana gelen zararlara karşılık olarak,  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 180.762,20-TL  tazminatın(ıslah ile 269.302,94 TL)  adli yargıda açılan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Rize İdare Mahkemesi: 3.4.2019 gün ve E:2016/495, K:2019/215 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kabulüne karar vermiş, bu karara karşı davalı idare vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.

Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3.İdari Dava Dairesi: 31.1.2020 gün ve E:2019/1810, K:2020/107 sayı ile, “(…)  Yukarıda yer verilen mevzuat ve yargı içtihatları çerçevesinde uyuşmazlık değerlendirildiğinde; kamulaştırma mevzuatı çerçevesinde bir sürecin yürüdüğü, öte yandan, zararın, baraj inşası sırasındaki taşınmazlara kamulaştırmasız el atılmasından ya da bir plan ve projeye dayalı olan baraj inşasında idarenin hizmet kusuru teşkil eden bir eyleminden doğduğunun iddia edilmediği, taşınmazlara ulaşımı sağlayan yolun su altında kalması gibi barajın bizatihi varlığına bağlı bir sebeple söz konusu zararın oluştuğunun iddia olunduğu, davalı idareye yapılan başvurunun da taşınmazların kamulaştırılması istemi olduğu ve taşınmazların sürekli olarak kullanılamaz hale geldiği iddialarıyla taşınmazların tamamının değerinin karşılanmasına ilişkin taleplere dava dilekçesinde yer verildiği birlikte değerlendirildiğinde, uyuşmazlığın Kamulaştırma Kanunu'nun 12. maddesinde düzenleme altına alınan kısmi kamulaştırma (mücavir alan kamulaştırması) müessesesi çerçevesinde çözümleneceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Bu durumda, idare mahkemesinin görev alanında bulunmayan uyuşmazlıkta daha önce adli yargıda görevsizlik kararı verildiği hususu da gözönüne alınmak suretiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken, İdare Mahkemesince uyuşmazlığın esasının incelenmek suretiyle verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun kabulüne, Rize İdare Mahkemesi'nin 03/04/2019 gün ve E:2016/495, K:2019/215 sayılı kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere Rize İdare Mahkemesine gönderilmesine…” kesin olarak karar vermiştir.

RİZE İDARE MAHKEMESİ: 12.3.2020 gün ve E:2020/179 sayı ile, “(…) Uyuşmazlık konusu olayda, Mahkememiz tarafından 03/04/2019 tarih ve E :2016/495 K:2019/215 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verildiği, bu kararın davalı idare tarafından istinaf edilmesi üzerine Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin E:2019/1810 K:2020/107 sayılı kesin kararıyla Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerektiği gerekçesiyle Mahkememizin 03/04/2019 tarih ve E:2016/495 K:2019/215 sayılı kararının kaldırıldığı görülmektedir.

Bu durumda, görev uyuşmazlığının giderilmesi ve görevli yargı merciinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle,

1.Artvin Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 28/12/2015 tarihli E:2015/188. K:2015/1076 sayılı görevsizlik kararına ilişkin dosyasının teminine,

2.2247 sayılı Kanun'un 19'uncu maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için işbu dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine,

3.Dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 28.9.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında “taşınmazlara verilen zararın tazmini istemi yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu” ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların Artvin İli, Merkez İlçesi, Derinköy Köyünde bulunan 125 ada,  7-28 ve 39 parsel sayılı taşınmazlarına,  Deriner Barajı HES İnşaatı Çevre Yolları İnşaatı kapsamında yapılan baraj gölü nedeniyle makul ulaşım imkanlarının kalmadığından ötürü üretim yapılamadığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık maddi tazminat ödenmesi istemiyle açılmıştır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, “İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” denilmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden, Artvin İli, Merkez İlçesi, Derinköy Köyünde bulunan tapunun 125 ada 7-28 ve 39 sayılı parsellerinde kayıtlı taşınmazların davacılara ve murislerine ait olduğu; davalı idare tarafından yürütülen Deriner Barajı ve HES çalışmaları kapsamında Deriner Barajı’nın 24/02/2012 tarihinden itibaren su tutmaya başladığı; davacıların baraj projesine bağlı çalışmalar nedeniyle taşınmazlarına ulaşım imkanının kalmadığı ve üretim yapılamadığından bahisle, taşınmazların kamulaştırılması talebiyle davalı idareye müracaat ettiği, ancak taleplerine olumlu yanıt verilmediği; bunun üzerine davacıların vekili  tarafından, taşınmazlarda meydana geldiği ileri sürülen zararlara karşılık olarak maddi tazminat  ödenmesi istemiyle, adli ve idari yargı yerlerinde dava açıldığı anlaşılmıştır.

Anayasanın 125 inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, bununla birlikte idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişinde nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun hizmetin kötü işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleştiği ve bunun idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığında kuşku bulunmamaktadır.

Olayda, davacıların Artvin İli, Merkez İlçesi, Derinköy Köyünde bulunan tapunun 125 ada  7-28 ve 39 sayılı parsellerinde kayıtlı taşınmazların maliki olduğu; kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davacıya ait taşınmazlarda meydana gelen zararların tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, ilk olarak adli yargı yerinde açılmış olan davada, yapılan keşif sonucu,Bilirkişi Kurulu tarafından hazırlanan 29.11.2015 tarihli raporda; baraj yapımı nedeniyle, davacıların  sebze tarımı yapılan  taşınmazlarına giden yolların tamamının sular altında kaldığı, öncesinde yaya olarak gidilen taşınmazlara ulaşımın, araç vasıtasıyla yapılabildiği, mesafenin ve sürenin uzadığı,  üretim maliyetinin arttığı belirtilmiş;  raporda, taşınmazlara fiilen el atıldığına yönelik bir ibareye yer verilmemiştir. Diğer taraftan,  idare mahkemesinde açılan davada, mahkemece yapılan keşif sonucu, beş kişilik Bilirkişi Kurulunca hazırlanan 22.2.2018 havale tarihli Raporda da, dava konusu taşınmaza davalı idare tarafından fiilen el atılmadığının ifade edildiği görülmüştür.

Bu durumda davacıların iddiaları ve dosyada bulunan bilirkişi raporları dikkate alınarak, davanın, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden veya eylemsizliğinden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açıldığının kabulü gerekir.

Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde “idari dava türleri” arasında sayılan “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Belirtilen durum karşısında, davanın görüm ve çözümü idari yargı yerinin görevine girdiğinden, Rize İdare Mahkemesinin 12.3.2020 gün ve E:2020/179 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Rize İdare Mahkemesinin 12.3.2020 gün ve E:2020/179 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 28.9.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

       Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Burhan                         Şükrü                                Birol                               Suna

      ÜSTÜN                       BOZER                            SONER                           TÜRE

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                  Üye                    

                                         Aydemir                           Nurdane                            Ahmet

                            TUNÇ                             TOPUZ                          ARSLAN