T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 246

            KARAR NO : 2016 / 321

            KARAR TR   : 6.6.2016

 

ÖZET: Davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan aracın; yol üzerinde bulunan çukura  girmesi sonucu meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu araçta oluşan ve sigortalıya ödenen hasar bedelinin, olayda kusuru bulunan davalıdan rucuen tazmini istemi ile açılan davanın, 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesi gereğince, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            : E. Sigorta A.Ş.

Vekili              : Av. A.F.  

Davalı             : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av. Z.Ö.         (Adli Yargıda)

 

O L A Y         : Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı şirkete kasko sigortalı 25….. plaka sayılı aracın, davalının yetkisi dahilinde bulunan Diyarbakır-Mardin Karayolu istikameti 30. Km de Çınar Tarım Koop. karşısında, yol üzerinde bulunan çukura girmesi sonucu maddi hasarlı kazanın meydana geldiğini, kazada davalının %100 kusurlu bulunduğunu, davacı sigorta şirketince gönderilen bağımsız sigorta hasar eksperleri tarafından hasar değerlendirilmesi yapılmasını müteakip hasar gören ürünlerinin sigortacısı davacı şirket tarafından sigortalıya dava konusu olan toplam 3.891,00 TL sigorta tazminatı ödediğini belirterek; fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla, 3.891,00 TL sigorta tazminatının ödeme tarihi olan 11.12.2009 dan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle idari yargıda dava açmıştır.

Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi:16.09.2011 gün ve 2011/4336 Esas, 2011/2086 Karar sayılı kararında; “…Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, 25….. plaka sayılı aracın 05.03.2009 tarihinde Diyarbakır Mardin karayolu üzerinde Diyarbakır istikameti 30.km de Çmar Tarım Kooperatifi karşısında yol üzerinde bulunan çukura düşmesi neticesinde hasara maruz kaldığı, davacı şirketçe sigortalısının zararlarının 11.12.2009 tarihinde sigortalısına ödendiği, 25.02.2011 tarihli dilekçe ile zararın idareden tazmini talebinde bulunulduğu, zararın idarece karşılanmaması üzerine bu kazanın gerçekleşmesinde yolun bakım ve onaranından sorumlu davalı idarenin kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen 3.891,00.-TL zararın tazmini istemiyle 23.03.2011 havale tarihli dilekçe ile iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Yukarıda alıntı yapılan 2918 sayılı Kanunun 110. maddesinde, 6099 Kanunun 14.maddesiyle yapılan değişiklikle 2918 sayılı Kanundan kaynaklanan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğunun belirtilmesi, anılan Kanuna yine 6099 sayılı Kanunun 15. maddesiyle eklenen geçici 21. maddede de, değişikliğin yürürlüğe girmesinden önce idari yargıda ve AYİM'de açılmış olan davalarda anılan hükmün uygulanmayacağının öngörülmesi karşısında, anılan kanun değişikliğinin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden itibaren 2918 sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklanan tazminat davalarının idare mahkemelerinde çözüme bağlanmasına olanak bulunmadığından, davanın da yasanın yürürlük tarihinden sonra 23.03.2011 havale tarihli dilekçe ile açıldığı ve hukuki uyuşmazlığın da davalı idarenin 2918 sayılı Kanun uyarınca bir sorumluluğunun bulunup bulunmadığından kaynaklanması nedeniyle davanın görüm ve çözümünün adli yargı mercilerinin görevine girdiği açıktır…” şeklindeki gerekçe ile davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi: 08.06.2012 gün ve 2011/527 Esas, 2012/224 Karar sayılı kararında; “…Davacı davasında davalı idarenin hizmet kusuruna dayanarak ödediği bedelin TTK.’nun 1301. maddesi gereğince rucüen tahsilini talep etmiştir.

Davacı tarafından dava, HMK’nun 3. maddesine dayanarak açılmıştır. Dava tarihi, HMK.’nun yürürlük tarihinden sonra açılmıştır. Ancak yargılama aşamasında HMK.’nun 3. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir ve karar yayınlanmıştır.

Mahkememiz görevli değildir. Davacı, davalı idarenin hizmet kusuruna dayandığından görevli mahkeme İdari Yargı’dır. Bu olgular karşısında; davacının davasında; idari yargı yeri görevli mahkeme olduğundan mahkememizin görevsizliğine karar verilmesi gerekmektedir…” şeklindeki gerekçesi ile davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini belirterek; mahkemenin görevsizliğine karar vermiş; verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 15.04.2013 gün ve 2013/4267 Esas, 2013/5430 Karar sayılı kararı ile, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına karar vermiş; karara davacı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunmuştur.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 20.02.2014 gün ve 2013/17336 Esas, 2014/2132 Karar sayılı kararı ile, HUMK’nun 440/III-3. maddesi gereğince mahkemece verilen (görevsizlik) (yetkisizlik) kararlarının onanması veya bozulmasına ilişkin Yargıtay Kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulamayacağından, karar düzeltme isteminin reddine karar vermiş ve verilen karar bu şekilde kesinleşmiştir.  

Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 6.6.2016 günlü toplantısında:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.  

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyaların incelenmesinden; davacı şirket tarafından sigortalanan 25….. plaka sayılı aracın, Diyarbakır-Mardin Karayolu üzerinde bulunan çukura girmesi nedeniyle oluşan 3.891,00 TL hasar bedelinin sigorta tazminatının ödeme tarihi olan 11.12.2009 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.06.2012 gün ve 2011/527 Esas, 2012/224 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.06.2012 gün ve 2011/527 Esas, 2012/224 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.6.2016 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

 

 

 

 

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580, K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 6.6.2016

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN