Ceza Bölümü 1997/54 E., 1997/58 K.

  • ADAM ÖLDÜRMEK
  • ASKER KİŞİLERLE SİVİL KİŞİNİN MÜŞTEREK SUÇ İŞLEMESİ
  • MÜŞTEREK SUÇ İŞLENMESİ
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 448 ]
  • 6136 S. ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER H... [ Madde 14 ]
  • "İçtihat Metni"

    Olay : Tekirdağ-Çerkezköy 3.Zrh.Tg.Dst.Kt.Shh.Bl. Komutanlığı emrinde görevli sanık Er M.K.'in firarda iken işlediği ileri sürülen Hırsızlık suçu nedeniyle İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 13.5.1993 gün ve 93/100 sayılı tevkif müzekkeresi ile tutuklandığı, asker kişi olması nedeniyle umumi cezaevinden 14.5.1993 günü sevkedildiği İzmir-Şirinyer 1. Sınıf Askeri Cezaevi'nde bulunduğu sırada; hırsızlık suçundan İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 25.5.1993 gün ve 93/97 Hz. ve 1993/23347 sayılı tutuklama müzekkeresi ile tutuklanan ve asker kişi olması nedeniyle 23.6.1993 günü aynı Askeri Ceza Evi'ne sevkedilen Foça Sarucabey LN 123 Komutanlığı emrinde görevli Dnz. Er M.A.'ı 10.7.1993 günü şişleyerek öldürdüğü ileri sürülerek TCY.nın 448. ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Yasa'nın 14/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle İzmir-Narlıdere Ege Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın 9.9.1993 gün ve 800-421 sayılı iddianamesi ile kamu davası açılmıştır.

    İzmir-Narlıdere Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesince, yargılama sırasında ortaya çıkan kuvvetli belirtiler bulunması ve suç gününde aynı Askeri Ceza Evi'nde tutuklu olan beş kişi hakkında askeri savcılığa suç duyurusunda bulunması üzerine;

    İzmir-Narlıdere Ege Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın 1.8.1996 gün ve 17-422 sayılı iddianamesiyle; Amasya 15.P.Tg.İs.Bl. Komutanlığı emrinde görevli iken firarda işlediği suç nedeniyle İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin 15.1.1993 gün ve 93/2 sayılı tevkif müzekkeresi ile tutuklu sanık P. Er. M.A. ve Kırklareli-Vize Aşağı Kışla Lv.Bl. Komutanlığı emrinde görevli iken firarda işlediği suç nedeniyle İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 13.3.1992 gün ve 92/132 sayılı tevkif müzekkeresi ile tutuklu sanık Er İ.A.'un diğer sanıklar; Ardahan 51.P.Tüm.3.Tb.İs.Svş.Bl. Komutanlığı emrinde görevli iken firarda işlediği suç nedeniyle İzmir-Karşıyaka 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 7.8.1992 gün ve 92/309 sayılı tevkif müzekkeresi ile tutuklu sanık Er M.Ö., Foça Anfibi Dnz.P.A.3.Tb.Kh.Des.Bl. Komutanlığı emrinde görevli iken işlediği suç nedeniyle Gn.Dnz.Sh. Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nin 5.4.1993 gün ve 3-47 sayılı tevkif müzekkeresi ile tutuklu sanık Dnz. Er. M. Y.'ı 10.7.1993 tarihinde İzmir-Şirinyer 1. Sınıf Askeri Ceza Evinde Dnz. Er M.A.'ı öldürmeleri konusunda azmettirdikleri ve başka suçlardan tutuklu sanıklar Er M.Ö., Dnz. Er M.Y. ile Manisa 8.P. Er Eğt.A.2.Tb.8.Bl. Komutanlığı emrinde görevli iken işlediği suç nedeniyle Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nin 17.6.1993 gün ve 93/163 sayılı tutuklama müzekkeresi ile tutuklu olan sanık P. Er S.B.'in Dnz. Er M.A.'ı şişleyerek öldürdükleri ve tutuklu sanık Er M.K.'e eylemi, öldürme tehdidi ile zorla üstlendirdikleri ve tutuklu sanık P. Er S.B.'in öldürme eyleminde kullanılan şiş ile sanık Er M.K.'in vücudunun değişik yerlerinde muhtelif sıyrıklar yaptığı ileri sürülerek;

    1) Başka suçlardan tutuklu sanık Erler M.Ö., M.Y. ve S.B.'in eylemlerine uyan TCY.nın 448, 64/1, 31, 33 ve 6136 sayılı Yasa'nın 14/1. maddeleri,

    2) Başka suçlardan tutuklu diğer sanık Erler M.A. ile İ.A.'un eylemlerine uyan TCY.nın 448, 64/2, 31 ve 33. maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.

    İZMİR-NARLIDERE EGE ORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: Ayrı iddianamelerle sanıklar hakkında açılan kamu davasını birleştirerek, 25.12.1996 gün ve 76- 832 sayıyla; işlediği hırsızlık suçundan tutuklanan ve asker kişi olarak bilinen sanık Er M.K., askeri ceza evinde bulunmakta ise de; öldürme olayının meydana geldiği 10.7.1993 günü itibariyle askerliğe elverişsiz olduğunun onaylı Sıhhi Kurul Raporuyla belirlendiği ve askeri mahkeme tutuklusu olarak ceza evinde bulunmadığı hususları gözönüne alındığında, adı geçen sanığın suç gününde sivil kişi kapsamında olduğu, yüklenen suçun askeri suç ve askeri bir suça bağlı suç olmadığı, sivil kişilerin askeri mahkemede yargılanmalarını gerektiren suçlardan da bulunmadığı, olayda 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasası'nın 12. maddesinde tanımlanan askeri mahkemeler ile adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından müştereken işledikleri ileri sürülen suçun Askeri Ceza Yasası'nda değil Türk Ceza Yasası'nda düzenlenmiş suç olduğu, bu nedenle sanıkların tümü hakkındaki davayı çözümleme görevinin adli yargı yerine ait bulunduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşmiştir.

    İZMİR 3. AĞIR CEZA MAHKEMESİ: 5.2.1997 gün ve 38-14 sayıyla; Onaylı Sağlık Kurulu Raporuyla askerliğe elverişsizliği saptanmış olan sanık M.K.'in Askeri Mahkemece görevsizlik kararının verildiği güne kadar askerlikten ihracı konusunda herhangi bir karar alınmadığına göre bu sanık dahil tüm sanıkların ve maktülün asker kişi kapsamında bulunmaları ve suçun askeri mahalde işlendiğinin ileri sürülmüş olması nedeniyle davanın askeri yargı yerinde görülmesi gerektiğini açıklayarak görevsizlik kararı vermiş, karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

    Böylece, askeri ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Yasa'nın 14. Maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş, dosya; gönderildiği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 18.7.1997 gün ve 2591 sayılı yazısı ile Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı'na gönderilmiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümü'nün Selçuk Tüzün'ün Başkanlığında, Üyeler: İrfan Kılınç, Teoman Üneri, Seydi Yetkin, Dr. Ferhat Ferhanoğlu, A. Necmi Özler ve Necmettin Özkan'ın katılımlarıyla yaptığı 5.12.1997 günlü toplantıda; Raportör-Hakim Sadi Büyükeren'in davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; İlgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Erdoğan Güneş ile Askeri Yargıtay Başsavcı Başyardımcısı Gürcan Gürdal'ın da davanın çözümünün adli yargının görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Olay yerinde ve yerel mahkemelerin görevsizlik kararlarında açıklandığı üzere; olumsuz görev uyuşmazlığı, adli makamlarca tutuklanarak askeri ceza evinde bulunan ve suç gününde askerliğe elverişli olmadığı saptanan asker kişi ile, yine bir kısmı adli makamlarca diğer bir kısmı da askeri makamlarca tutuklanarak askeri ceza evinde bulunan asker kişi sanıklardan ikisinin diğerlerini azmettirmek, diğer dördünün de doğrudan doğruya tutuklu Dnz. Er M.A. adlı asker kişiyi beraber şişlemek suretiyle öldürdükleri ileri sürülerek cezalandırılmaları istemi ile açılan kamu davası nedeniyle doğmuştur. 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasası'nın "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığını taşıyan 9. maddesinde; "Askeri mahkemelerin görevleri asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleriyl ilgili olarak işledikleri suçlara bakmak" olarak sayılmıştır.

    Askeri suç ise, öğretide ve uygulamada;

    a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Yasası'nda yazılı olan; başka bir anlatımla, Askeri Ceza Yasası dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

    b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Yasası'nda, kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar,

    c) Türk Ceza Yasası'na atıf suretiyle askeri suça dönüştürülen suçlar olmak üzere, üç grupta mütalaa edilmektedir.

    Adam öldürme cürümleri, Türk Ceza Yasası'nın "Eşhasa karşı cürümler" başlığı altında, saldırı ve savunmada kullanmak üzere özel nitelikteki aletlerin (şişin) yapımı, taşınması ve kullanılmasına ilişkin suçlar da 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yasa'da düzenlenmekte, her iki suç da atıf suretiyle askeri suç haline getirilen suçlar arasında yer almamakta, bu nedenle de "askeri suç" kapsamında bulunmamaktadır.

    Sanıklardan Shh. Er M.K. hakkında İzmir-Güzelyalı 600 Yataklı Hava Hastanesince 8.11.1996 gün ve 2496 sayıyla düzenlenen ve onaylanan Sağlık Kurulu Raporu'nun kapsam ve hukuki sonuçlarına göre; adı geçen sanığın suç gününde, "asker kişi" sıfatı kendiliğinden kalkacağından, 353 sayılı Yasa'nın 9. maddesi anlamında "asker kişi" olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Ayrıca, olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılan kamu davasının konusunu oluşturan suçların işlendiği günde, sanık M.K.'in asker kişi sayılıp sayılmayacağının da incelenmesi gerekmektedir. Adı geçen sanığın Sağlık Kurulu Raporu ile askerliğe elverişli olmadığının tesbit edilmesinden önce ve firarda bulunduğu sırada, işlediği hırsızlık suçundan İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesince tutuklanarak, tutuklanma günü itibariyle firardaki asker kişi olması nedeniyle, genel ceza evinden askeri ceza evine sevkedilmiş kişi olması karşısında, 353 sayılı Yasa'nın, kimlerin asker kişi sayılacaklarını belirleyen 10. maddesinin (F) bendinde belirtilen; "Askeri yargı organlarınca tutuklanmış veya hapsedilmiş veya askeri makamlarca muhafaza altına alınmış veya gözaltı edilmiş kişiler" kapsamında da değerlendirilmeyeceğinden "asker kişi sayılması" da olanaklı değildir.

    Şu hale göre; dava konusu olayda, suç teşkil eden eylemleri işlemeğe diğer sanıkları azmettirdiği ileri sürülen tutuklu iki asker kişi ile sözkonusu eylemleri doğrudan doğruya beraber gerçekleştirdiği ileri sürülen tutuklu üç asker kişi ve bir de askerliğe elverişsiz olduğu saptanan, "asker kişi sayılmayan" sivil kişi sanıklar ile askeri suç kapsamında olmayan suçlar bulunmaktadır.

    Yalnızca asker kişi tutuklu sanıklar yönünden yapılacak bir tesbitle; 353 sayılı Yasa'nın 9. maddesindeki; "... asker kişilerin asker kişiler aleyhine yahut askeri mahallerde işledikleri suçlara ait davalara bakmak görevinin askeri mahkemelere ait olduğu" ve aynı Yasa'nın 18. maddesindeki; bir suçta ne sıfatla olursa olsun birkaç sanık bulunursa bağlılık var sayılır" kuralları bir arada değerlendirilerek asker kişi olmadığı saptanan ve asker kişi de sayılmayan sivil kişi sanık M.K. ile diğer asker kişi tutuklu sanıkların tümünün askeri mahkemede yargılanmaları gerektiği, hatta sivil kişi sanık M.K. hakkında, kamu davasının açılmasından sonra düzenlenen Sağlık Kurulu Raporuyla askerliğe elverişsiz olduğunun saptanmış olması ve aynı Yasa'nın 4191 sayılı Yasa ile değişik 17. maddesindeki; "... sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer" hükmü de gözönünde tutularak, artık askeri mahkemenin görevsizlik kararı verilmeyeceği bir an için düşünülebilirse de;

    1) Askeri mahkemelerin, barış zamanında asker kişilerin askeri olan suçlarına bakmak konusundaki görev kuralı mutlak ve istisnası olmayan bir kural olduğu halde, askeri mahkemelerin, asker kişilerin askeri suçları dışında kalan, ancak asker kişilere karşı veya askeri mahallerde veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara da bakacağı kuralı, mutlak olmayan ve istisnaları bulunan bir kuraldır. Nitekim asker kişilerin işledikleri askeri suç nedeniyle, kamu davasının sanığın askerlikle ilişiğinin kesilmesinden önce yada sonra açılmış olması halinde dahi farklılık arzetmemekte ve herhalde askeri mahkemede bakılmaktadır. Asker kişi sanığın işlediği askeri suça sivil kişilerin iştirak etmesi halinde de, sivil kişi yönünden askeri mahkemelerde yargılanmalarını gerektiren yani, 353 sayılı Yasa'nın 11. ve 1632 sayılı Yasa'nın Ek: 6. maddelerindeki suç ve şartlar bulunmasa bile 353 sayılı Yasa'nın 12. maddesi uyarınca iştirak halinde işlenen suçun; Askeri Ceza Yasası'nda yazılı askeri suç olması nedeniyle sivil ve asker kişi sanıkların Askeri Mahkemede yargılanmaları gerekmektedir. Ancak, "Genel Görev" başlığı altında belirtilen ve askeri suç olmadığı halde, asker kişi tarafından asker kişi aleyhine veya askeri mahallerde veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işlenen suçlarda, görev konusu "askeri suçlar" da olduğu gibi değildir. Asker kişinin işlediği suç yalnızca asker kişi aleyhine veya yalnızca askeri mahallerde veya sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işlenebileceği gibi bu üç unsur bir arada bulunacak şekilde de işlenebilir. Yeterki bu suç "askeri suç" niteliğinde bulunmasın ve yeterki bu suç "askeri suç" niteliğinde olmamakla birlikte askeri bir suça da bağlı olmasın. Bu şekildeki asker kişilerin işlediği suçlar; eğer asker kişi sanığın askerlikle ilişiğinin kesilmesinden önce kamu davası açılarak yargıya intikal ettirilmişse; askeri mahkemelerde görülüp karara bağlanması gerektiği halde, asker kişi sanığın askerlikle ilişiği kesildikten sonra, dava edilmesi durumunda yani, hazırlık soruşturması tamamlanmadan suç gününde asker kişi olan sanığın, dava açılana kadar asker kişi sıfatı son bulmuşsa artık davanın askeri mahkemede değil, genel (adli) mahkemede görülüp, karara bağlanması gerekmektedir. Diğer yandan asker kişi sanığın işlediği suç, askeri suç ve askeri suça bağlı bir suç olmamak kaydıyla asker kişi aleyhine veya askeri mahalde veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak gerçekleştirilmişse, bu suça iştirak eden sivil kişi bulunması halinde de suçun, iştirak eden sivil kişi yönünden askeri mahkemede yargılanmasını gerektiren suçlardan bulunmamak kaydıyla asker kişilerin sivil kişi sanıklarla birlikte genel (adli) yargı yerinde yargılanmaları zorunluluk arzetmektedir. 2) Bağlılığın düzenlendiği CMUY.nın 3 ve 353 sayılı Yasa'nın 18. maddesinin de; iki ayrı başlık altında incelenmesi yapılmalıdır. Bu başlıklardan birincisi; sanığın tek kişi olması, ancak sanığa yüklenen suçların birden fazla bulunması, ikincisi ise; suçun tek olması, ancak suçu işleyen kişilerin birden fazla olmasıdır. Görev uyuşmazlığı çıkarılan kamu davasında hem "adam öldürme" hem de "6136 sayılı Yasa'ya aykırılık" suçları bulunmakta ise de; yukarıda açıklandığı gibi her iki suçun da "askeri suç" olmaması nedeniyle tek suç kabul edilerek, olayda; bu suç yada suçlara iştirak eden birden fazla kişi bulunduğundan burada ikinci başlık üzerinde durulacaktır.

    Asker kişi sanıkların müştereken, TCY.nda yazılı ve "askeri suç" olmayan bir suçu askeri mahalde ve asker kişi aleyhine veya askeri mahalde sivil kişi aleyhine işlemeleri halinde 353 sayılı Yasa'nın "Genel Görev" başlığı altında düzenlenen 9. maddesine göre askeri yargı yerinde yargılanacaktır. Ancak bir veya birden fazla sivil kişinin, anılan nitelemeye uygun şekildeki suça iştirak etmeleri halinde, suça iştirak eden sivil kişi yada kişileri asker kişiye veya asker kişilere tabi kılıp askeri mahkemeye sevketmek yerine, sivil kişinin mahkemesine asker kişiyi veya asker kişileri tabi kılmak, hem 1412 sayılı CMUY.nın 6 ve 353 sayılı Yasa'nın 12. maddelerine hem de; Anayasa'nın 145. maddesinin ilk iki fıkrasına uygun olacaktır.

    1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 6. maddesinde; "Askerlerin, askerlik görevlerine veya suçlarına taalluk etmeyen yahut askerler aleyhine işlenmiş olmayan suçlarını umumi mahkemeler görür.

    Askerlerin görevlerinden hariç suçlarda asker olmayanların da alakaları varsa bu gibi suçların muhakemesi umumi mahkemelerde görülür.

    Asker olmayanların muhakemelerine her halde umumi mahkemelerde bakılır." hükmü ile 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasası'nın 12. maddesinde ise; "Askeri Mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken işlenmesi halinde eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askeri mahkemelere; eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelerine aittir. "hükmü ayrı ayrı aynı konuyu düzenlemiş bulunmaktadır.

    1982 tarihli TC. Anayasa'sının 145. maddesi yukarıda belirtilen yasa kurallarının çerçevesini şu şekilde belirlemiştir;

    "Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler asker kişileri; askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde veyahut askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler. Askeri mahkemeler asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askeri suçları ile kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askeri mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlarada bakmakla görevlidirler."

    353 sayılı Yasa'nın 12. maddesinde; iştirak halinde işlenen suçlarda, suçun mağduru ve maktülün sıfatını (asker kişi olup olmadığını) ve suçun işlendiği mahalli (askeri mahal olup olmadığını) nazara almadan, doğrudan doğruya, iştiraki çözmeden tüm delillerin aynı merciide değerlendirilip karara bağlanması için görevi yargı merciini tayinde; suçun yazıldığı Yasaya göre tesbit edilmesi kuralını benimsemiş olduğuna göre; suça karışan kişiler arasındaki bağlılığın, sanıkların asker ya da sivil kişiler olduğuna yani sanıkların sıfatlarına ve suçu işledikleri yerin askeri mahal olup olmadığına değil suçun askeri suç olup olmadığına bakmak ve CMUY.nın 6 ve 353 sayılı Yasa'nın 12. maddesini gözönünde bulundurmak suretiyle görevli yargı yerini tayin etmek gerekmektedir.

    3- 353 sayılı Yasa'nın 4191 sayılı Yasa ile değişik 17. maddesine göre, askeri mahkemenin görevinin sona ermemesi için; asker kişi sanık hakkında baştan itibaren görev kurallarına uygun bir davanın askeri mahkemede açılmış olması şartını aramak zorunluluğu vardır. Değilse sehven veya hataen Askeri Savcılıkça görevsizlik kararı vermek gerekirken askeri mahkemeye sırf dava açılmış olması nedeniyle, görevsizlik kararı verilmeyeceği düşüncesi, maddede değişiklik yapan Yasa Koyucunun amacına ve kamu düzeni ile ilgili olan görev hususunun bütününe ters düşer ki; böylesi bir düşünceye katılmak mümkün değildir. Bu nedenle de; olayda, suç gününde dahi askerliğe elverişsizliği belirlenen ve "asker kişi" kapsamında bulunmayan, "asker kişi de sayılmayan" sanık M.K. hakkında askeri mahkemeye dava açılmış olması, artık askeri mahkemenin hiçbir şekilde görev hususunu değerlendiremeyeceği anlamında yorumlanamaz.

    Tüm bu açıklamalar nedeniyle yukarıda belirtilen ve ilk anda akla gelebilecek olan değerlendirmeye katılma olanağı yoktur.

    353 sayılı Yasa'nın 11. maddesinde asker olmayan kişilerin hangi hallerde askeri mahkemelerde yargılanabilecekleri belirtildikten sonra aynı Yasa'nın 12. maddesinde askeri mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken işlenmesi halinde hangi yargı yerinin görevli olacağı tayin ve tesbit edilmektedir. Sivil kişi sanığa yüklenen suçlar askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ve 353 sayılı Yasa'nın 11. maddesinde sınırlı olarak sayılan suçlardan da olmadığına göre; olayda müştereken işlendiği iddia edilen suçlar nedeniyle 353 sayılı Yasa'nın 12. maddesinin gözönünde tutulması gerekmektedir. Anılan ve "müşterek suçlar" başlığını taşıyan maddede aynen "Askeri mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken işlenmesi halinde eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suç ise; sanıkların yargılanmaları askeri mahkemelere, eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelerine aittir" denilmektedir.

    Yasa, müşterek suçlar yönünden sanıklara yüklenen suçun Askeri Ceza Yasası'nda yazılı olması halinde askeri mahkemeyi, aksi halde adliye mahkemelerini görevli kılmıştır. Sanıklara yüklenen "adam öldürme" ve "6136 sayılı Yasa'ya aykırılık" suçları askeri mahalde ve asker kişi aleyhine işlediği ileri sürülmekle birlikte, anılan suçlar Askeri Ceza Yasası'nda düzenlenmediğinden askeri suç niteliğinde bulunmamakta ve atıf suretiyle de askeri suça dönüştürülen suçlardan olmadığı anlaşılmaktadır.

    Suç gününde dahi askerliğe elverişli olmadığı saptanan, asker kişi de sayılmayan ve bu nedenle sivil kişi kapsamında bulunan sanıkla diğer asker kişi sanıkların bir kısmının diğerlerini suç işlemeğe azmettirmek, bir kısmının da suçlara ait icrai fiilleri doğrudan doğruya beraber gerçekleştirmek suretiyle askeri suç olmayan suçları iştirak halinde işledikleri ileri sürülerek açılan kamu davasının adli yargı yerinde görülmesi ve İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

    SONUÇ : Anlaşmazlığın niteliğine göre davanın Adli yargı yerinde görülmesi gerektiğine bu nedenle İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 5.2.1997 gün ve 38-14 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına 5.12.1997 gününde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.