T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

  ESAS   NO : 2019/529

            KARAR NO : 2019/767

            KARAR TR: 25.11.2019

         

ÖZET: Davacının gönüllü olarak katıldığı Mavi Marmara Gemisine, İsrail Devletinin uluslararası sularda hukuksuz bir şekilde yaptığı saldırılar sonucu özgürlüğünden mahrum bırakıldığı, rızası dışında İsrail askerlerince zorla bir takım belgeler imzalattırıldığı, cezaevine götürülerek hakim karşısına çıkarılmaksızın bir gün, iki gece bekletildiği, kişisel ihtiyaçları için izin verilmediği, psikolojik mobinge ve kötü muameleye maruz bırakıldığından bahisle manevi tazminat istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARAR                                                           

Davacı   : M.E.

Vekili    : Av. S.O.

Davalı    : İsrail Devleti adına Türkiye Cumhuriyeti Devleti Maliye Hazinesi

Vekili      : Av. E.Ü.T.

                                           

O L A Y : Davacıvekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 31/05/2010 günü saat 04:30 dolaylarında gönüllü olarak katıldığı Mavi Marmara gemisine, İsrail Devletinin hakimiyet alanı bulunmadığı uluslararası sularda, tüm dünyanın gözü önünde, gece vakti hukuksuz bir şekilde gerçekleştirdiği saldırılar neticesinde, haksız olarak özgürlüğünden mahrum bırakıldığını, rızası dışında İsrail askerlerince zorla bir takım belgeleri imzalamak zorunda bırakıldığını, psikolojik mobinge maruz kaldığını beyanla 50.000,00-TL manevi tazminatın 6743 sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında İmzalanan Tazminata İlişkin Usul Anlaşması gereğince, davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesi talebiyle, Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/523 Esas sayısına kayıtlı dosyada dava açmış; bu dava dosyası, davacısı Mustafa Ahmet Güçyetmez olan ve Mahkemelerinin 2018/517 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.

KONYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 6.2.2019 gün ve E:2018/517, K:2019/102 sayı ile, "... Davacı, Mavi Marmara isimli gemide Gazze'ye insani yardım götürmek için bulunduğunu, İsrail Devletinin geminin uluslararası sularda bulunduğu esnada düzenlemiş olduğu askeri operasyon sonucu yaralanıp gözaltına alındığını ve insanlık dışı muameleye tabi tutulduğunu belirtmiştir.

01/09/2016 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 6743 sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının 1. Maddesinde İsrail Hükümetinin 31 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan Mavi Marmara hadisesi sırasında yakınlarını kaybeden ailelere tazminat olarak Türk Hükümeti tarafından açılacak bir hesaba 20 Milyon Amerikan Doları ödeme yapacağı belirtilmiştir. Aynı anlaşmanın 3. Maddesinde bu meblağın dağıtımının, benimsenebilecek dağıtım yöntemlerine uygun olarak, münhasıran Türk Hükümetinin yetkisinde olduğu düzenlenmiştir.

Anayasanın 90. Maddesi uyarınca; usulünce onaylanıp yürürlüğe giren uluslararası anlaşmalar kanun hükmündedir. Yukarıda değinilen anlaşma hükümlerinden Mavi Marmara olayı ile ilgili tazminatın dağıtımı yetkisinin münhasıran Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ait olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda; tazminatın ödeneceği kişileri, tazminat miktarı ve ödeme biçimini belirleme yetkisinin davalı idareye ait olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır. İdarenin bu yöndeki işlemlerine karşı menfaati ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları ile kişilik hakları ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. Maddesi gereğince idari yargıda görülmesi gerekir. {Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'tıin 2019/14 E.-2019/17 K. Sayılı kararı) Açıklanan nedenlerle davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere):

1-) Asıl ve birleşen dosyada, davanın yargı yolunun .caiz olmaması nedeniyle usulden reddine ... " karar vermiş, bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.

Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi: 16.4.2019 gün ve E:2019/322, K:2019/333sayı ile, “… 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.

Somut olaydaki dava Gazze'ye insani yardım götürme amacıyla yardım gönüllüleri ile yola çıkan Mavi Marmara Gemisine 31.05.2010 tarihinde İsrail devleti güvenlik güçlerince yapılan saldırı sebebiyle haksız olarak özgürlüğünden alıkonulup, kötü muameleye maruz kaldığı iddiasına dayalı bu eylemlerin kendisi açısından manevi tazminat oluşturduğuna ilişkin istemdir

28.06.2016 tarihinde imzalanan ve 01.09.2016 tarih ve 29818 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 20.08.2016 tarih ve 6743 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ve Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşması'nda;

"Türkiye ve İsrail Devletleri işbirliği ruhuyla aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır;

1-İsrail Hükümeti 31 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan konvoy (Mavi Marmara) hadisesi sırasında yakınlarını kaybeden ailelere tazminat olarak, Türk Hükümeti tarafından açılacak bir hesaba 20 milyon Amerikan Doları ödeme yapacaktır.

2-Yukarıdaki meblağ defaten ödenecektir. Türk Hükümeti bu meblağın havale edileceği banka hesabını İsrail Hükümetine diplomatik kanallardan bildirecektir. İsrail, işbu Anlaşma'nın yürürlüğe giriş tarihini takip eden yirmi beş işgünü içinde parayı bu hesaba havale edecektir.

3-Yukarıdaki meblağın dağıtımı, benimsenebilecek dağıtım yöntemlerine uygun olarak, münhasıran Türk Hükümetinin yetkisindedir ve bu konuda İsrail Hükümeti için herhangi bir sorumluluk doğmayacaktır.

4-Türkiye ve İsrail, diğer tarafa veya diğer taraf adına hareket edenlere hukuki veya başka bir sorumluluk yüklemeyecekleri ve bu anlayışın, taraflardan herhangi birinin veya taraflar adına hareket edenlerin cezai veya hukuki sorumluluğu kabul ettiği veya üstlendiği şeklinde yorumlanmayacağı hususunda mutabıktır. Her halükarda, bu anlaşma, İsrail'in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesiyle ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye'de yapılmış veya yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarını sağlayacaktır.

5-Herhangi bir Türk gerçek veya tüzel kişisi tarafından veya bu kişiler adına, İsrail Hükümeti veya gerçek veya tüzel kişilerine karşı herhangi bir para talebi öne sürülmesi veya taleplerin sürdürülmesi halinde, yukarıdaki hükümlere bakılmaksızın, İsrail Hükümeti onun adına hareket edenler ve/veya İsrail vatandaşlarının kayıpları, masrafları, hasarları ve/veya harcamaları Türk Hükümeti tarafından karşılanacaktır.

6-Bu Anlaşma, Tarafların, yürürlük için gerekli iç hukuk usullerinin tamamlandığına dair birbirlerine diplomatik kanallardan yaptıkları yazılı bildirimlerden sonuncusunun alındığı tarihte yürürlüğe girecektir..." şartlarına yer verilmiştir.

Anayasanın 90. Maddesi uyarınca;

Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.

Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayanandlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine veTürklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.

Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik veya idari andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticari veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.

Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır.

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07/05/2004 - 5170 S.K./7.mad) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.

Bu bakımdan, anlaşmanın 3. Maddesinde İsrail Devleti tarafından ödenen meblağın dağıtımının Türk Hükümetinin yetkisinde olduğuna işaret edilerek tazminat taleplerinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından belirlenecek dağıtım yöntemleriyle karşılanması gerektiği, yine anlaşmanın 4. Maddesine göre her halükârda bu anlaşmanın İsrail'in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesiyle ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye'de yapılmış veya yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarının sağlayacak düzenlemesine yer verildiği, Türk Hükümetinin tazminat davalarında belirlenen miktarların İsrail Devleti'ne izafeten ifa edilmesini üstlendiği, böylece Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu miktarı İsrail Devleti'ne izafeten ödemeye mahkum edilmesi niteliğinde olduğu, bu itibarla mahkumiyet kararının yukarıda bahsi geçen uluslararası anlaşma çerçevesinde ödenebileceğinin anlaşıldığı, bu haliyle ödemenin uluslararası düzenleme ve idari kararlar doğrultusunda yapılacağının kararlaştırıldığı,

Yukarıda değinilen anlaşma hükümlerinden Mavi Marmara olayı ile ilgili tazminatın dağıtımı yetkisinin münhasıran Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ait olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda; tazminatın ödeneceği kişileri, tazminat miktarı ve ödeme biçimini belirleme yetkisinin davalı idareye ait olduğu, idarenin bu yöndeki işlemlerine karşı menfaati ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları ile kişilik hakları ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının ise 2577 sayılı Kanununun 2. Maddesi gereğince idari yargıda görülmesinin gerektiği, bu halde ilk derece mahkemesince davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun bulunduğu,

Bu halde ,Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına,tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davacı vekilinin asıl ve birleşen dosya açısından istinaf başvurularının HMK'nın 353/1 -b-1 maddesi gereği ayrı ayrı esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 06/02/2019 tarih 2018/517 esas 2019/102 karar sayılı kararın usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davacılar vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.l. maddesi gereğince esastan reddine …" karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

KONYA 1. İDARE MAHKEMESİ: 12.6.2019 gün ve E:2019/608 sayı ile, “… Olayda, davacının; İsrail devleti, İsrail devleti adına hareket edenler veya İsrail vatandaşları tarafından yapılan haksız fiillerden kaynaklı bir tazminat isteminin söz konusu olduğu, Türkiye Cumhuriyeti'nin özel hukuktan kaynaklanan bu haksız fiil bakımından 3. kişi durumunda olduğu, dava konusu tazminatın kaynağının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. Maddesinde belirtildiği şekliyle idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmadığı, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nin E:2019/322 K:2019/333 sayılı kararında, 28.06.2016 tarihinde imzalanan ve 01.09.2016 tarihi ve 29818 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 20.08.2016 tarih ve 6743 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşması'nın 3 ve 4. Maddesine atıf yapılarak "Mavi Marmara olayı ile ilgili tazminatın dağıtım yetkisinin münhasıran Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ait olduğu, şu durumda tazminatın ödeneceği kişiler, tazminat miktarı ve ödeme biçimini belirleme yetkisinin davalı idareye ait olduğu, idarenin bu yöndeki işlemlerine karşı kişilik hakları ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının idari yargının görevine girdiği" belirtilmişse de, anılan uyuşmazlığın tazminatın ödeneceği kişiler, tazminat miktarı ve ödeme biçimini belirleme yetkisine ve idarenin bu yöndeki işlemlerine ilişkin olmadığı, nitekim dosya içindeki bilgi ve belgelerde de idarenin bu yönde yapılmış bir işleminin yer almadığı, anlaşmada Türkiye Cumhuriyeti'nin yalnızca tazminat davasında belirlenen miktarın İsrail Devletine izafeten ifa edilmesi sorumluluğunu üstlendiği, somut olayda kanunlarla düzenlenmiş ve miktarı belli, idarece kendiliğinden ödenmesi gereken bir alacaktan bahsedilemeyeceği, alacakların miktarının adli yargıda görülecek tazminat davalarının sonuçlanmasına göre belirlenebileceği, nitekim hem Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü'nün 29.11.2016 tarih ve 121555 sayılı "Mavi Marmara" konulu yazısında hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu'nda yapılan görüşmelerde açılan davaların düşmeyeceği, açılmış davaların (Asliye Hukuk Mahkemeleri) nde devam edeceğine ilişkin görüşlere yer verildiği, ayrıca 20.08.2016 tarih ve 6743 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşması'nda yargı yoluna ilişkin bir belirleme yapılmadığı, nitekim yapılan anlaşmanın yargı kolunu değiştiren ve uyuşmazlığın maddi hukuk bakımından niteliğini değiştiren bir anlaşma olmadığı, anlaşma yapılmadan önce açılmış tazminat davaları hangi mahkemede görülmüşse aynı mahkemelerde görülmeye devam etmesinin hukuki istikrar ve içtihat birliği bakımında da ayrıca önemli olduğu anlaşıldığından, anılan uyuşmazlığın Adli Yargının görev alanına girdiği sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı merciinin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına" karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan25.11.2019 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının 31.05.2010 günü saat 4:30 sularında gönüllü olarak katıldığı Mavi Marmara Gemisine, İsrail Devletinin uluslararası sularda hukuksuz bir şekilde yaptığı saldırılar sonucu özgürlüğünden mahrum bırakıldığı, rızası dışında İsrail askerlerince zorla bir takım belgeler imzalattırıldığı, cezaevine götürülerek hakim karşısına çıkarılmaksızın bir gün, iki gece bekletildiği, kişisel ihtiyaçları için izin verilmediği, psikolojik mobinge ve kötü muameleye maruz bırakıldığından bahisle 50.000,00-TL manevi tazminat istemiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde idari dava türleri; "a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar" olarak sayılmıştır.

2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un "İdare Mahkemelerinin Görevleri" başlıklı 5 inci maddesinde; "1. İdare mahkemeleri, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştayda çözümlenecek olanlar dışındaki: a) İptal davalarını, b) Tam yargı davalarını, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları, d) Diğer kanunlarla verilen işleri, çözümler.

2.Özel Kanunlarda Danıştayın görevli olduğu belirtilen ve İdari Yargılama Usulü Kanunu ile idare mahkemelerinin görevli kılınmış bulunduğu davaları çözümler." hükümlerine yer verilmiştir.

28.6.2016 tarihinde imzalanan ve "Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşması" uyarınca;

"Türkiye ve İsrail Devletleri işbirliği ruhuyla aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır;

1-İsrail Hükümeti 31 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan konvoy (Mavi Marmara) hadisesi sırasında yakınlarını kaybeden ailelere tazminat olarak, Türk Hükümeti tarafından açılacak bir hesaba ex gratia20 milyon Amerikan Doları ödeme yapacaktır.

2-Yukarıdaki meblağ defaten ödenecektir. Türk Hükümeti bu meblağın havale edileceği banka hesabını İsrail Hükümetine diplomatik kanallardan bildirecektir. İsrail, işbu Anlaşma'nın yürürlüğe giriş tarihini takip eden yirmi beş işgünü içinde parayı bu hesaba havale edecektir.

3-Yukarıdaki meblağın dağıtımı, benimsenebilecek dağıtım yöntemlerine uygun olarak, münhasıran Türk Hükümetinin yetkisindedir ve bu konuda İsrail Hükümeti için herhangi bir sorumluluk doğmayacaktır.

4-Türkiye ve İsrail, diğer tarafa veya diğer taraf adına hareket edenlere hukuki veya başka bir sorumluluk yüklemeyecekleri ve bu anlayışın, taraflardan herhangi birinin veya taraflar adına hareket edenlerin cezai veya hukuki sorumluluğu kabul ettiği veya üstlendiği şeklinde yorumlanmayacağı hususunda mutabıktır. Her halükarda, bu anlaşma, İsrail'in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesiyle ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye'de yapılmış veya yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarını sağlayacaktır.

5-Herhangi bir Türk gerçek veya tüzel kişisi tarafından veya bu kişiler adına, İsrail Hükümeti veya gerçek veya tüzel kişilerine karşı herhangi bir para talebi öne sürülmesi veya taleplerin sürdürülmesi halinde, yukarıdaki hükümlere bakılmaksızın, İsrail Hükümeti onun adına hareket edenler ve/veya İsrail vatandaşlarının kayıpları, masrafları, hasarları ve/veya harcamaları Türk Hükümeti tarafından karşılanacaktır.

6-Bu Anlaşma, Tarafların, yürürlük için gerekli iç hukuk usullerinin tamamlandığına dair birbirlerine diplomatik kanallardan yaptıkları yazılı bildirimlerden sonuncusunun alındığı tarihte yürürlüğe girecektir..." şartlarına yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davanın davacı tarafından, 31.05.2010 günü saat 4:30 sularında gönüllü olarak katıldığı Mavi Marmara gemisine İsrail devletinin uluslararası sularda hukuksuz bir şekilde yaptığı saldırılar sonucu özgürlüğünden mahrum bırakıldığı, rızası dışında İsrail askerlerince zorla bir takım belgeler imzalattırıldığı, cezaevine götürülerek hakim karşısına çıkarılmaksızın bir gün, iki gece bekletildiği, kişisel ihtiyaçları için kendisine izin verilmediği, psikolojik mobinge maruz bırakıldığından bahisle 50.000,00-TL manevi tazminat istemiyle istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

Olayda, uyuşmazlığın tazminatın ödeneceği kişiler, tazminat miktarı ve ödeme biçimini belirleme yetkisine ve idarenin bu yöndeki işlemlerine ilişkin olmadığı, nitekim dosya içindeki bilgi ve belgelerde de idarenin bu yönde yapılmış bir işleminin yer almadığı gözetilerek, Türkiye Cumhuriyeti'nin yalnızca tazminat davasında belirlenen miktarın İsrail Devletine izafeten ifa edilmesi sorumluluğunu üstlendiği açıktır.

Bu durumda, İsrail Devletinin haksız fiilinden kaynaklı tazminat isteminin kaynağının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2. Maddesinde belirtilen idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmaması nedeniyle, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı yerlerine ait olduğu görülmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Konya 1. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulüyle, Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 6.2.2019 gün ve E:2018/517, K:2019/102 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle    Konya 1. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜYLE, Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 6.2.2019 gün ve E:2018/517, K:2019/102 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.11.2019 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                        Nurdane                         Ahmet

                                                TUNÇ                           TOPUZ                       ARSLAN