Hukuk Bölümü         2013/1697 E.  ,  2013/1910 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : N.H.Y.

Vekili      : Av. A.T.H.

Davalı      : Keşan Kaymakamlığı (Keşan Nüfus Müdürlüğü)                            

O L A Y  : Davacı dilekçesinde; annesi H.Y.’ın, nüfus kaydında 01.07.1922 doğumlu,  annesinin isminin ise Ş. olduğunu; Ş.’nin Yunanistan’da B. isminde bir kişi ile evlendiğini, bu evlilikten annesi H.Y.’ın doğduğunu; evlenmiş olduğu B. öldükten sonra, kızıyla birlikte Türkiye’ye göçtüğünü, ikinci evliliğini H.D.ile yaptığını; nüfus kaydında annesinin ismi Ş. olduğu halde, her nasılsa Ş.D.’in nüfus kaydında kaydının bulunmadığını; Ş.D.’in kızının H.Y.olarak düzeltilerek, nüfus kaydına iş­lenmesi için iş bu davaya açmak zorunda kaldığını ifade ederek; Ş.D.’in kızının H.Y.olarak nüfus kaydına işlenerek düzeltilmesine karar verilmesi istemiyle 2.8.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

KEŞAN 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:18.1.2012 gün ve E:2011/330, K:2012/69 sayı ile, davacıya ait nüfus kaydının celp ve tetkikinde Edirne ili, Keşan İlçesi Mahmut köyünde kayıtlı 20.05.1952 doğumlu davacı N.H.'in annesi H.Y.'ın anne isminin Ş. olarak kayıtlı olduğunun görüldüğü;  dosya kapsamı, beyanlar, nüfus kayıt örneği, İlçe Emniyet Müdürlüğünden gelen araştırma yazısı cevabı ile tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; 4721 Sayılı TMK.nun 39 ve devamı maddeleri gereği nüfus kayıt düzeltme davalarının, nüfus kaydındaki yanlış yazılan bir kaydın düzeltilmesini, kaldırılmasını, değiştirilmesini yenisinin yazılmasını sağlamak amacıyla açılan davalar olduğu;  ancak somut olayda ise, davacıya ait nüfus aile kayıt tablosunda davacının annesi olan H.Y.'ın anne adının zaten Ş. olarak yazılı görüldüğü, dava dilekçesinin içeriğinden, davacı isteminin nüfusta tashih davası niteliğinde olmayıp anneannesi Ş.'ye ait kaydın nüfusa tescili istemi niteliğinde olduğu;  doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu gözetilerek, HMK’nun 2. maddesi gereği açılan davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunduğu gerekçesiyle; açılan davanın görev yönünden REDDİNE karar vermiş bu karar kesinleşmiştir.

Bu kez davacı vekili; müvekkilinin annesi H.Y.’ın 01.07.1922 tarihinde Yunanistan’da Ş.ve B.’in kızı olarak dünyaya geldiğini; müvekkilinin anneannesi olan Ş.’nin, eşi B.in ölümü ile Türkiye’ye geldiğini,  burada H.D. ile ikinci evliliğini yaptığını; müvekkilinin annesi H.Y.’ın, Ş.’nin kızı olmasına ve kendi nüfus kayıtlarında anne adı hanesinde Ş. yazılı olmasına rağmen, Ş.’nin nüfus kütüğünde kızı olarak kayıt ve tescilinin yapılmamış olduğunu; müvekkilinin, murisi olan Ş.’nin verasetinde mirasçı olarak görünmediği gibi, kütükte de anneannesi H.Y.’ın Ş.D.’in kızı olarak kayıt ve tescil bulunmadığından, bu durumun mirasçılık açısından sıkıntı yarattığını; Keşan Nüfus Müdürlüğü’ne müracaat ederek müvekkilinin annesi H.Y.’ın, Ş.’nin nüfus kütüğünde kızı olarak kayıt ve tescilini talep ettiklerini; ancak, Keşan Nüfus Müdürlüğü’nün 10.07.2012 tarih-1313 sayılı “...H.Y.ile Ş.D.’in kütük kayıtlarının incelenmesi sonucunda ilgili şahıslar arasında herhangi bir soybağı kurulamadığından tarafımızdan yapılacak herhangi bir işlem yoktur” şeklindeki cevap yazıları ile taleplerini reddettiğini;  davalı idarenin anılan kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ifade ederek; Keşan Nüfus Müdürlüğü’nün 10.07.2012 tarih ve B.05.0.NÜV.4.22.1464. 1313 sayılı işleminin iptaline ve müvekkilinin annesi H.Y.’ın annesi Ş.D.’in nüfus kütüğüne kızı olarak kayıt ve tesciline karar verilmesi istemiyle 23.7.2012 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

EDİRNE İDARE MAHKEMESİ: 23.5.2013 gün ve E:2012/709, K:2013/533 sayı ile, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5.; 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun İdari Dava Türleri başlıklı 2.  ve 15/1 -a maddesi hükümlerine yer verdikten sonra; 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 'Kayıt düzeltilmesi' başlıklı 35.maddesinde; Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir, hükmüne yer verilmiş, aynı Yasanın 36.maddesinde, “Mahkeme kararı ile yapılan kayıt düzeltmelerinde aşağıdaki usûllere uyulur:/ Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde yapılır. Kayıt düzeltme davaları nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır. / Aynı konuya ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davası ancak bir kere açılabilir. Ad değişikliği halinde, nüfus müdürlüğü bu kişinin çocuklarının baba veya ana adına ilişkin kaydı, soyadı değişikliğinde ise eş ve ergin olmayan çocukların soyadını da düzeltir. / Tespit davaları, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil eder, hükmünün kural altına alınmış olduğu; dava dosyası ve eklerinin incelenmesinden, davacının annesi H.Y.'ın,davacının anneannesi Ş.’nin kızı olmasına ve davacının annesinin nüfus kütüğünde anne adı olarak Ş. gözükmesine karşın, anneannesi Ş.'nin kütüğünde H.Y.'ın yazılı olmaması üzerine, davacı tarafından Keşan Nüfus Müdürlüğü'ne başvurularak, davacının anneannesi Ş.'nin kütüğüne davacının annesi H.Y.'ın kayıt ve tescil edilmesinin talep edildiği, talebin reddi üzerine de dava konusu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; bakılan davada, dava konusu işlemin özünü, davacı N.H.Y.'ın annesi H.Y.'ın, davacının anneannesi olduğu ileri sürülen Ş.'nin kütüğünde kızı olarak gözükmemesi ve dolayısıyla davacının da anneannesi olduğu ileri sürülen Ş. adlı kişi ile soybağının kurulamaması ve mirasçılık hakkından yararlanamamasının oluşturduğu; davacının, annesi H.Y.'ın anneannesi Ş.'nin kızı olduğunu ispatlayıp kütüğe kayıt ve tescilinin yapılmasını sağlayarak, anneannesi Ş.’nin mirasçısı sıfatını kazanmak istediğinin görüldüğü; olayda, dava konusunun, davacının anneannesi olduğu ileri sürülen Ş. adlı şahıs ile soybağının kurulup, mirasçılık sıfatını kazanması ve kendisine mirasçılık belgesinin verilmesi talebinden oluştuğu anlaşıldığından, eski deyimle 'ahvali şahsiye' kayıtlarının düzeltilmesi niteliğinde olan uyuşmazlığın çözümü, hukuk mahkemelerinde açılacak bir dava ile mümkün olduğundan, idari yargının görevine giren bir uyuşmazlığın bulunmadığı kanaatine varıldığı;  bu durumda, ortada idare mahkemesinin görevine giren iptal veya tam yargı davasının bulunmadığı, nüfus kayıtlarının düzeltilmesi niteliğindeki uyuşmazlığın çözümlenmesinde yukarıda yer verilen 5490 sayılı Kanun hükümlerine göre adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekilinin talebi üzerine,  İdare Mahkemesince, (adli yargı dosyası da temin edilerek) dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 30.12.2013 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Anayasa’nın 158. maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili olduğu belirtilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”, 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. / Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

Adli yargı yerinde dava açıldığı esnada yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 7. maddesinde, diğer bir mahkeme yahut idari makam veya yargı merciinin görevine giren bir dava veya iş kendisine arz olunan mahkemenin, duruşma yapmadan görevsizlik kararı verebileceği gibi davanın her safhasında kendiliğinden görevli olmadığına da karar vereceği hükmü yer almış; bu Kanunu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun, “Asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2.maddesinde, “ (1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.

(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükmüne yer verilmiştir.

Asliye Hukuk Mahkemesince, davacının isteminin nüfusta tashih davası niteliğinde olmayıp, anneannesi Şemsi'ye ait kaydın nüfusa tescili istemi niteliğinde olduğu;  doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu gözetilerek, HMK’nun 2. maddesi gereği açılan davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.

Görüldüğü üzere, Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı, davacının nüfus idaresine başvurmasını sağlamaya yönelik bulunduğu,  “yargı yolunu değiştiren ve idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından”, adli ve idari yargı yerleri arasında, 2247 sayılı yasanın aradığı biçimde görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir. 

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. 

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 30.12.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.