T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/442

KARAR NO  : 2020/549      

KARAR TR  : 28/09/2020

 

ÖZET: Davalı idarece inşa ettirilen Hidroelektrik Santrali iletim tesislerinin yapımı ve çalışması sırasında, davacıların mülkiyetinde bulunan taşınmazlara ulaşımın oldukça zorlaşması sebebiyle taşınmazların üretim yapılamaz duruma geldiği iddialarıyla ve uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacılar     : 1-Ak.F. 2-Se.D. 3-Si.Ö.İ. 4-Le.F. 5-F.E.A. 6-Em.F. 7-Ön.F. 8- Ay.K. 9-Öz.F. 10-Me.T. 11-Me.Ç. 12-Em.F. 13-At.F. 14-Al.F. 15-A.O.K. 16-Ay.Ö. 17-İs.K. 18-Nu.G. 19-Em.G. 20-Ha.F.

          Vekilleri : Av. İ.V. Av. Er.Ö.

          Davalı   : Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

          Vekilleri : Av. F.Y. Av. N.A.Ç.

 

          O L A Y: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davacıların maliki olduğu Artvin ili, Merkez ilçesi Derinköy Köyünde bulunan 125 ada 5, 12, 16, 18, 21, 25 ve 44 sayılı parsellerde kayıtlı üzerinde sebze tarımı yapılan tarla vasıflı taşınmazların idari olarak Derinköy Köyü sınırlarında kaldığını, müvekkillerinin Zeytinlik Köyünde ikamet ettiklerini, Zeytinlik Köyü'niin sular altında kalmasından önce Zeytinlik Köyü ile Derinköy Köyü'nün sınırlarım Çoruh Nehri’nin ayırdığını, aradaki asma köprü ile geçiş sağlandığını, müvekkillerinin Çoruh Nehri üzerindeki asma köprü üzerinden yaya olarak yaklaşık 5-10 dk. içerisinde Derinköy Köyü sınırları içerisinde kalan dava konusu taşınmazlarına ulaşıp zirai faaliyette bulunarak üretim yapmakta olduklarını, Deriner Baraj Gölü'nün 4 yılı aşkın süredir su tuttuğunu, HES'in aktif elektrik üretimine geçtiğini ancak baraj gölü nedeni ile dava konusu taşınmazlara makul ulaşım olanağı kalmadığını, müvekkillerinin dava konusu taşınmazların kamulaştırılması için davalı idareye 21/03/2015 tarihinde başvurduklarını, bu başvurularına idarece 30/03/2015 tarih ve 192243 sayı ile "Deriner Barajı su tutulması esnasında Derinköy arazilerine ulaşım sağlanmış olup, ulaşım yolu fiilen mevcuttur. Hak sahipleri arazilerine Derinköy üzerinden ulaşma imkanına sahiptir. Sonuç olarak ilgili kamulaştırma talebiniz uygun görülmemiştir" şeklinde yanıt verildiğini, müvekkillerinin taşınmazlara ulaşması engellendiği için üretim yapamadıklarını, su tutumunda ilk yıl zirai faaliyette bulunmuşlar ise de üretim maliyetlerinin 8-10 kat artması neticesinde üretimi bırakmak zorunda kaldıklarını, 4-5 yıldır İşlenemeyen taşınmazların harabe haline gelmeye başladığını, davalı idareye yaptıkları başvuruya verilen yanıtta Derinköy Köyü üzerinden dava konusu taşınmazlara ulaşımın sağlanabileceği belirtilmekte ise de, müvekkillerinin Derinköy Köyü üzerinden dava konusu taşınmazlara ulaşabilmesi için Artvin-Zeytinlik Devlet Karayolu'ndan Şavşat ve Ardanuç ilçe Devlet Karayollarını takiben Derinköy Köyü yolundan araç ile yaklaşık 80-85 km yol kat etmesi gerektiğini, bu durumda araç kullanılarak dahi taşınmazlara ulaşmak için 1,5-2 saat zaman geçtiğini, bu haliyle davalı idarece taşınmazlara verilen zararın kalıcı olduğu ve süreklilik arz ettiği, taşınmazların bir daha kullanılamaz hale geldiği ileri sürülerek, taşınmazlarda meydana gelen zararlara karşılık şimdilik 20.000,00 TL maddi tazminatın el atma tarihinden itibaren, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle 06/04/2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

          ARTVİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:28/12/2015 gün, E:2015/186, K:2015/1072 sayılı dosyada "her ne kadar davacılar vekili müvekkillerinin maliki olduğu dava konusu taşınmazların Artvin İli, Merkez İlçesi, Derinköy Köyü'nde bulunduğu, müvekkillerinin bir kısmının bu köye komşu Zeytinlik Köyü'nde oturduğu, dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede davalı idare tarafından HES projeleri kapsamında yaptırılan Deriner Barajı için bir kısım taşınmazların kamulaştırıldığı, dava konusu taşınmazların ise müvekkillerinin talebine rağmen kamulaştırılmadığı ve kamulaştırma sahasına mücavir kaldığı, Deriner Barajı'na su tutulması ile müvekkillerinin daha önce Zeytinlik Köyü'nde oturduğu evi ve dava konusu taşınmazlara ulaşımını sağladığı eski Zeytinlik-Derinköy köy yolunun baraj gölü altında kaldığı ve dava konusu taşınmazlara bu yoldan ulaşım imkanının ortadan kalktığı, bu yol sular altında kalmadan önce müvekkillerinin dava konusu taşınmazlara yaya olarak 5-10 dakika içerisinde ulaşabiliyorken, bu yolun sular altında kalmasından sonra Artvin-Zeytinlik Devlet Karayolu'ndan Şavşat ilçe ve Ardanuç ilçe Devlet Karayollarını takiben Derinköy Köyü yolundan araç ile yaklaşık 80-85 km yol kat etmek suretiyle ulaşabildikleri, dava konusu taşınmazlara kayık, sandal vs. ile ulaşım sağlama olanağının bulunmadığı, bu durumun üretim maliyetlerini 8-10 kat artırdığı, bu suretle baraj kamulaştırması nedeniyle dava konusu taşınmazlarda üretim yapma olanağının ortadan kalktığı, taşınmazların değer kaybettiğini belirterek, müvekkillerinin uğradığı zararların tazminini istemişse de toplanan delillerden davalı idarenin dava konusu taşınmazlara fiilen el atmadığı, idarelerin hizmetlerin yürütülmesi sırasında tek yanlı irade açıklamalarıyla kamu hukuku esaslarına dayanarak ilgililerin hukuki durumlarım etkileyecek şekilde yaptıkları işlemlerin idari işlem, görev ve yetki alanlarına giren konularda hukuka uygun olarak yaptığı fiiller ile bu görevleriyle ilgili hareketsiz kalmalarının idari eylem olarak tanımlandığı, somut olayda, davalı idarenin icra yetkisini hukuka aykırı olarak kullanması olarak nitelendirilebilecek fiili el atma durumu söz konusu olmadığına göre, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca tek yanlı idari işlemle düzenlenen imar planları ve bu planlara dayanılarak yapılan işlemlerin idari nitelik taşıdığının, söz konusu imar planlarının zamanında uygulamaya geçirilmemesi durumunun da idari eylem olduğunun kabulünün gerekeceği, yine Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 09/04/2012 gün ve 2011/238 esas, 2012/63 karar, 2012/41 esas, 2012/77 karar sayılı kararları ile fiili el atmanın olmadığı durumlarda idari yargı yerinin görevli bulunduğunun oybirliği ile karara bağlandığı dikkate alındığında, Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesinde 6487 sayılı Yasa'nın 21. maddesi ile getirilen değişiklik yürürlüğe girmeden önce de bu tür uyuşmazlıkların idari nitelikte ve çözüm yerinin İdari yargı olduğu" görüşüyle yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle "Davanın Usulden Reddine" karar vermiş, temyiz edilmeyen karar 27/05/2016 tarihinde kesinleşmiştir.

          Davacılar vekili benzer taleple idari yargı yerinde dava açmıştır.

          Rize İdare Mahkemesi: 03/04/2019 tarih ve E:2016/503, K:2019/217 sayılı dosyada   "Davanın Kabulüne" karar vermiş, karar aleyhine istinaf yoluna gidilmiştir.

          Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi: 31/10/2019 gün, E:2019/1098, K:2019/1706 sayılı kararıyla "...Dava dosyasının incelenmesinden, davacıların Artvin ili Merkez ilçesi Derinköy Köyünde bulunan tapunun 125 ada 5, 12, 16, 18, 21, 25 ve 44 sayılı parsellerinde kayıtlı taşınmazların mirasçısı oldukları, davalı idare tarafından yürütülen Deriner Barajı ve HES çalışmaları kapsamında Deriner Barajı’nın 24/02/2012 tarihinden itibaren su tutmaya başladığı, davacıların baraj projesine bağlı çalışmalar nedeniyle taşınmazlarına makul ulaşım imkanının kalmadığı ve üretim maliyetlerinin arttığından bahisle taşınmazların kamulaştırılması talebiyle davalı idareye müracaat ettiği, ancak talebinin reddedildiği, nihayet taşınmazlarda meydana geldiği ileri sürülen zararlara karşılık olarak 686.773,60-TL (ıslah edilmiş haliyle 848.654,64-TL) maddi tazminatın Artvin Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

          Kamulaştırma mevzuatı çerçevesinde bir sürecin yürüdüğü, öte yandan, zararın, baraj inşası sırasındaki taşınmaza kamulaştırmasız el atılmasından ya da bir plan ve projeye dayalı olan baraj inşasında idarenin hizmet kusuru teşkil eden bir eyleminden doğduğunun iddia edilmediği, taşınmaza ulaşımı sağlayan yolun su altında kalması gibi barajın bizatihi varlığına bağlı bir sebeple söz konusu zararın oluştuğunun iddia olunduğu, davalı idareye yapılan başvurunun da taşınmazların kamulaştırılması istemi olduğu ve taşınmazların sürekli olarak kullanılamaz hale geldiği iddialarıyla taşınmazın tamamının değerinin karşılanmasına ilişkin taleplere dava dilekçesinde yer verildiği birlikte değerlendirildiğinde, uyuşmazlığın Kamulaştırma Kanunu'nun 12. maddesinde düzenleme altına alınan kısmi kamulaştırma (mücavir alan kamulaştırması) müessesesi çerçevesinde çözümleneceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

          Bu durumda, idare mahkemesinin görev alanında bulunmayan uyuşmazlıkta daha önce adli yargıda görevsizlik kararı verildiği hususu da gözönüne alınmak suretiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerektiği" gerekçesiyle, "istinaf başvurusunun kabulüne, Rize İdare Mahkemesi Hakimliği'nin 03/04/2019 gün ve E:2016/503, K:2019/217 sayılı kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere Rize İdare Mahkemesine gönderilmesine" kesin olarak karar vermiştir.

          RİZE İDARE MAHKEMESİ: 12/03/2020 tarih, 2020/67 sayılı kararla "Uyuşmazlık konusu olayda, Mahkememiz tarafından 03/04/2019 tarih ve E:2016/503 K:2019/217 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verildiği, bu kararın davalı idare tarafından istinaf edilmesi üzerine Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin E:2019/1098 K:2019/1706 sayılı kararıyla Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. Maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerektiği gerekçesiyle Mahkememizin kararının kaldırıldığı görülmektedir.

          Bu durumda, görev uyuşmazlığının giderilmesi ve görevli yargı merciinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir" görüşüyle "Artvin Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 28/12/2015 tarihli E:2015/186 K:2015/1072 sayılı görevsizlik kararına ilişkin dosyasının teminine, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi bir karar verinceye kadar davanın bekletilmesine" karar vererek 05/07/2020 tarih ve 2020/67 esas sayılı üst yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 14/07/2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

              Uyuşmazlık Mahkemesinin Burhan ÜSTÜN’ün başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.09.2020 tarihli toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

              II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

              Dava, davalı idarece inşa ettirilen Hidroelektrik Santrali iletim tesislerinin yapımı ve çalışması sırasında, davacıların mülkiyetinde bulunan taşınmazlara ulaşımın oldukça zorlaşması sebebiyle taşınmazların üretim yapılamaz duruma geldiği iddialarıyla ve uğranılan zararın tazmini istemi ile açılmıştır.

          İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, “İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” denilmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacıların Artvin İli, Merkez İlçesi, Derinköy Köyünde bulunan 125 ada 5, 12, 16, 18, 21, 25 ve 44 sayılı parsellerde kayıtlı üzerinde sebze tarımı yapılan tarla vasıflı taşınmazların mirasen maliki oldukları, davalı idare tarafından yürütülen Deriner Barajı ve HES çalışmaları kapsamında Deriner Barajı’nın 24/02/2012 tarihinden itibaren su tutmaya başladığı; davacıların baraj projesine bağlı su tutma yol çalışmaları nedeniyle taşınmazlarına ulaşım imkanının kalmadığı ve üretim yapılamadığından bahisle,kamulaştırılması talebiyle davalı idareye müracaat ettiği, ancak talebine olumlu yanıt verilmediği; bunun üzerine davacılar tarafından taşınmazlarda meydana geldiği ileri sürülen zararlara karşılık olarak maddi tazminatın Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle uyuşmazlık konusu davaların açıldığı anlaşılmıştır.

Anayasanın 125 inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, bununla birlikte idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişinde nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun hizmetin kötü işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleştiği ve bunun idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığında kuşku bulunmamaktadır.

Olayda, adli yargı yerinde açılmış olan davada, yapılan keşif sonucu, Kadastro Teknisyeni ve Mühendis bilirkişiler tarafından hazırlanan raporda davacıların taşınmazlarına fiilen el atıldığına ilişkin bir ibareye yer verilmediği görülmüştür.

Bu durumda davacının iddiaları ve dosyada bulunan bilirkişi raporları dikkate alınarak, davanın, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden veya eylemsizliğinden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açıldığının kabulü gerekir.

Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin, hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde “idari dava türleri” arasında sayılan “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Belirtilen durum karşısında, davanın görüm ve çözümü idari yargı yerinin görevine girdiğinden, Rize İdare Mahkemesinin 12/03/2020 tarih ve 2020/67 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, Rize İdare Mahkemesinin 12/03/2020 tarih ve 2020/67 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 28.09.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Burhan

ÜSTÜN

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Birol

SONER

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN