Hukuk Bölümü         2013/1261 E.  ,  2013/1557 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : T.A.

Vekilleri  : Av. N.Ç.

Davalılar : 1- Ticaret ve Sanayi Odası Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü

Vekili      : Av. A.S.

                  2- Nilüfer Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. F.G.                                                                

O L A Y  : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Bursa İli, Nilüfer İlçesi, Minareli Çavuş Mahallesi, 1529 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın hisseli maliki olduğunu, dava konusu taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın kanalizasyon hattı-altyapı geçirilmek suretiyle fiilen el atıldığından bahisle, şimdilik 10.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte, davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargıda dava açmıştır.

Davalı Nilüfer Belediye Başkanlığı vekili, süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesinde; davacının taşınmazının bulunduğu alandan geçen kanalizasyon hattı-alt yapıların Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldığını açıklayarak öncelikle görev ve husumet itirazında bulunmuştur.

Davalı Ticaret ve Sanayi Odası Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü vekili süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmaza fiili ve kalıcı olarak bir el atma olmadığını, kanalizasyon hatlarının, taşınmazın cephe aldığı kamuya terk edilmiş yollar üzerinde yer aldığını, taşınmazın ihtiyacı olan alt yapı hizmetlerini alabilmesi için gerekli olan parsel kenarında yer alan parsel bacalarının ise el atma niteliğinde olmadığını açıklayarak, davanın öncelikle görev yönünden aksi takdirde esastan reddini talep etmiştir.

BURSA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 18.04.2013 gün ve E:2013/199 sayı ile davalılar Ticaret ve Sanayi Odası Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü ve Nilüfer Belediye Başkanlığı vekillerinin görev itirazlarının reddine karar vermiştir.

Davalılardan Nilüfer Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI;Dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, uyuşmazlığa konu taşınmaza kanalizasyon hattı-altyapı geçirilmek suretiyle fiilen el atıldığı iddia edilmekte ise de, dosyada bu yönde bilgi ve belge bulunmadığı gibi, davalı idarelerden Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Organize Sanayi Bölgesince verilen cevap dilekçesinde, sözü edilen kanalizasyonun taşınmazın cephe aldığı yoldan geçirildiği ve taşınmazdan herhangi bir altyapı tesisinin geçirilmediği belirtilmiş olduğundan, taşınmaza fiilen el atmanın bulunmadığı, dolayısıyla, davanın imar planında resmi kurum alanı olarak ayrılan taşınmazının bedelinin ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açıldığı sonucuna varıldığı;uygulama ve öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;bu tanıma göre, idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planlan ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, idari eylem niteliği taşıdığı;bu bilgiler karşısında; davanın, davacının paydaşı olduğu taşınmazın, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı;dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku yoktur. Ancak bu sonuç ya da sonuçlar, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı;İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğunu;bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı;dolayısıyla, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin l'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerektiği;.nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6'ncı maddesinde değişiklik yapan 2l'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğu öngörülmüş bulunduğu; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 11.11.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalılar Ticaret ve Sanayi Odası Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü ile Nilüfer Belediye Başkanlığı vekillerinin anılan Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptıkları görev itirazlarının reddedilmesi ve davalılardan Nilüfer Belediye Başkanlığı vekilinin 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, davalı Nilüfer Belediye Başkanlığı açısından, 10.maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esası incelenmelidir.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının hisseli maliki olduğu taşınmazına kamulaştırma yapılmaksızın kanalizasyon hattı-altyapı geçirilmek suretiyle fiilen el atıldığından bahisle, şimdilik 10.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı idarelerden tahsili istemiyle açılmıştır.

                Dosya üzerinden yapılan incelemede;dava konusu 1529 ada 1 parselin Nilüfer İlçesi Belediyesi sınırları dışında, Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü sınıryarı dahilinde olduğu, Bursa TSO Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü’nün 11.04.2013 günlü cevabi yazısında dava konusu taşınmazın tamamı onaylı OSB Uygulama İmar Planında “Resmi Kurum Alanı” lejantlı alanda kaldığını, parselin daha önce imar uygulaması gördüğünü ve %35 DOP kesintisinin yapıldığı bildirilmiş olmasına rağmen taşınmazın kamulaştırıldığına ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.

                Davacı vekili, dava dilekçesinde ve yargılama sırasında dava konusu taşınmaza davalılarca kanalisazyon hattı-alt yapı geçirilmek suretiyle müdahale edildiğini, taleblerinin imar uygulamasından kaynaklanmadığını ileri sürmüş, davalılar vekilleri de verdikleri dilekçelerde bu müdahalenin başka idareler tarafından yapıldığı ve söz konusu hattın davacının taşınmazından geçirilmediğini savunmuşlardır. Dava, imar planının uygulanmasından kaynaklanan bir uyuşmazlık olmayıp dava konusu taşınmaza idarece doğrudan doğruya fiilen el atıldığı iddiası ile açılan tazminat davasıdır.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18.maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 11.11.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.