T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 503

            KARAR NO  : 2020 / 497

            KARAR TR   : 28.9.2020

ÖZET :  Türk Telekomünikasyon A.Ş.’de çalışırken özelleştirme nedeniyle bir kamu kurumuna nakledilen davacının, davalı kurumda çalıştığı süre zarfında ödenmeyen bir kısım parasal haklarının tahsili istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

 

 

Davacı          : İ.H. B.

Vekili            : Av. E.B.

Davalı           : Türk Telekomünikasyon A.Ş.

Vekilleri        : Av. A.D. Y., Av.M. H.B.

 

O L A Y        : Davalı Şirkette görev yapmakta iken, 406 sayılı Yasanın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasanın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen davacı, 21.6.2006 tarihinde, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü emrine atanmıştır.

Davacı vekili, müvekkilinin maaş nakil ilmühaberinin 40,00TL ilave edilmek suretiyle yeniden düzenlenmesi; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 01.01.2006-30.5.2006 dönemine ilişkin beş aylık ek ödeme toplamı olan 200,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte tahsili istemiyle 31.12.2010 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 18.İş Mahkemesi: 29.12.2011 gün ve E:2010/1373, K:2011/1137 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek;  davanın reddine karar vermiş, temyiz yoluna gidilmesi üzerine Yargıtay 9.Hukuk Dairesi;  20.2.2012 gün ve E:2012/6159, K:2012/4845 sayı ile, “(…) Sonuç olarak davacı ile ilgili davalı işyerinde tüm bordrolar, ücret ve mali haklarına ilişkin işverence alınan tüm işletmesel kararlar getirtilmeli, davacının kapsam dışı nakle tabi olarak çalıştığı dönemde 406 sayılı kanunun Ek. 29 ve sözleşmenin 7. Maddeleri uyarınca aynı statüde kamuda çalışan ve 399 sayılı KHK.'un ek II. Cetveline tabi       çalışanlara uygulanan artışlardan yararlandırılıp yararlandırılmadığı, artış yapılıp yapılmadığı, yapılan artışın tebliğlerle getirilen artışların altında kalıp kalmadığı, tebliğlere göre yapılacak artışları kapsayacak şekilde maaş nakil ilmühaberinin düzenlenip düzenlenmediği, davacının fark alacağı olup olmadığı konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA…” karar vermiştir.

Ankara 18.İş Mahkemesi: 6.3.2014 gün ve E:2012/310, K: 2014/102 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kabulüne karar vermiş; temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 9.Hukuk Dairesi: 8.9.2014 gün ve E:2014/21399, K:2014/25329 sayı ile, “(…) Görev kamu düzenindendir ve yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınmalıdır. Ayrıca esasa ilişkin bozma kararlarına uyulsa bile görev kamu düzeninden olduğundan, bu görev yönünden usulü müktesep hak teşkil etmeyecektir. Gerçekten özelleştirmeden önce statü hukuku hükümlerine tabi davacı niteliğindeki personel, özelleştirme sonrası belirli bir süreliğine davalı ile özel hukuk hükümlerine tabi olarak iş sözleşmesi kapsamında çalıştırılmakta, nakledildiğinde tekrar statü hukuku kapsamına girmektedir. Davacının iş sözleşmesi ile çalıştığı dönemde, davalı şirkete davacının ücreti konusunda “artış oranının, kamudaki memur maaş artış oranında” olacağı yönünde yükümlülük getirildiği gibi 406 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davalı şirkete, hak sahibi personeli Devlet Personel Başkanlığına bildirmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumunda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler yaptırıldığı görülmektedir. Bu işlemler idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlediği, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları açıktır. İdari işlemlerle ilgili uyuşmazlığın ise adli yargı yerinde değil, idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.

Mahkemece davanın HMK.nun 114/1-b maddesi uyarınca "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle aynı yasanın 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.

Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA…” karar vermiştir.

ANKARA 18.İŞ MAHKEMESİ: 4.12.2014 gün ve E:2014/746, K:2014/829 sayı ile, “(…)bozmadan sonra yapılan yargılamada usûl ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmak suretiyle bozma gerekçesi çerçevesinde davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle H.M.K. 115/2.Madde uyarınca Usulden Reddine ilişkin aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ(HÜKÜM):Yukarıda yazılı bulunan gerekçeyle;

Davanın yargı  yolunun caiz olmaması nedeniyle H.M.K. 115/2.Maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE…” karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İzmir 17.İdare Mahkemesi: 16.2.2016 gün ve E:2015/28, K:2016/300 sayı ile, tek hakimle uyuşmazlığın esasını inceleyerek, "(...) Bu durumda; davacının ödenmesini talep ettiği ek ödemenin (denge tazminatının) dayanağını oluşturan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin ek 3. maddesinin 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 1.maddesiyle, 14.01.2012 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılması nedeniyle, bu hüküm uyarınca 14.01.2012 tarihinden sonra ek ödeme yapılması mümkün bulunmadığından, davacının görevsiz mahkemede açtığı dava üzerine Mahkememizde açtığı 09.01.2015 tarihli davada, bu tarih itibariyle ek ödeme yapılmamasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; davanın reddine…” karar vermiş;   istinaf yoluna gidilmesi üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3.İdari Dava Dairesi: 12.10.2017 gün ve E:2016/237, K:2017/1605 sayı ile, “(…)Türk Telekom Anonim Şirketinde çalışmakta iken kurumun özelleştirilmesi nedeniyle başka bir kamu kurumuna nakledilen davacının 01.01.2006 tarihinde yürürlüğe giren 40,00 TL tutarındaki ek ödemenin ileriye yönelik olarak da etki doğuracak şekilde nakle esas ücretine yansıtılıp yansıtılmayacağından kaynaklanmakta olup, kıst döneme ilişkin belirli bir miktar alacağın tazmini istemine yönelik olmayan bu davanın Mahkeme heyetince karara bağlanması gerekirken tek hakim kararı ile çözümlenmesinde usul kurallarına uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenle, davacı itirazının kabulü ile itiraza konu İdare Mahkemesi kararının bozulmasına, dava dosyasının 2577 sayılı Kanun'un 45. maddesinin 6545 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki şeklinin 4. fıkrası uyarınca yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiştir.

ANKARA 17.İDARE MAHKEMESİ; 17.1.2018 gün ve E:2017/3390, k:2018/63 sayı ile, “(…)ilk olarak adli yargı meciinde davanın açıldığı 31.12.2010 tarihinde ve halen Türk Telekomünikasyon A.Ş'nin özel hukuk tüzel kişisi olması ve özel hukuk tüzelkişilerin işlemlerine karşı idari yargıda dava açılmasına hukuken imkan bulunmaması karşısında, maaş nakil ilmühaberinin düzeltilmesi ve uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Nitekim, benzer bir uyuşmazlıkta Mahkememizin Uyuşmazlık Mahkemesine başvurusu üzerine Uyuşmazlık Mahkemesince verilen 26.10.2015 günlü, E:2015/690, K:2015/697 sayılı kararında uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görevinde olduğu ve Ankara 11. İş Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması yönünde olup, bu karar üzerine Mahkememizce görev ret kararı verilmiştir.

Açıklanan nedenlerle; davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-a hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili adli ve idari yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğu öne sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 28.9.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;  adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı şirkette görev yapmakta iken, 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen, sonrasında Kamu Kurumu emrine atanan davacının,  maaş nakil ilmühaberinin eksik ve hatalı düzenlenerek Devlet Personel Başkanlığına bildirildiğinden bahisle, maaş nakil ilmühaberinin 40,00TL ilave edilmek suretiyle yeniden düzenlenmesine,  bu eksik ve hatalı bildirim sebebiyle uğradığı, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, 200,00 TL nin, faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar “tekel” olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.

Ancak, özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55’i, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile Oger Telekomünikasyon Anonim Şirketine satılmıştır.

Olayda, davalının hisse devir (14.11.2005) tarihinde davalı kuruluşta çalışmakta iken 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ve sonrasında kamu kurumu emrine atanan davacının vekili tarafından; ilk olarak, müvekkilinin maaş nakil ilmuhaberinin 40,00TL ilave edilmek suretiyle yeniden düzenlenmesi; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 01.01.2006-30.5.2006 dönemine ilişkin beş aylık ek ödeme toplamı olan 200,00 TL’nin dava tarihinden itibaren  işleyecek en yüksek faizi ile birlikte tahsili istemiyle  31.12.2010 tarihinde adli yargı yerinde dava açıldığı anlaşılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

“a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” idari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.

Buna göre, dava açıldığı tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksız olduğundan; uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle Ankara 18. İş Mahkemesinin 4.12.2014 gün ve E:2014/746, K:2014/829 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 18. İş Mahkemesinin 4.12.2014 gün ve E:2014/746, K:2014/829 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.9.2020 gününde, Üyelerden Suna TÜRE ve Ahmet ARSLAN’ın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

       Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Burhan                         Şükrü                                Birol                               Suna

      ÜSTÜN                      BOZER                            SONER                            TÜRE

 

 

 

                                             Üye                                  Üye                                  Üye                     

                                          Aydemir                           Nurdane                            Ahmet

                             TUNÇ                             TOPUZ                          ARSLAN    

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

1-Dava, davalı şirkette görev yapmakta iken, 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen, sonrasında Kamu Kurumu emrine atanan davacının, maaş nakil ilmühaberinin eksik ve hatalı düzenlenerek Devlet Personel Başkanlığı'na bildirildiğinden bahisle, maaş nakil ilmühaberinin 40,00 TL ilave edilmek suretiyle yeniden düzenlenmesine, bu eksik ve hatalı bildirim sebebiyle uğradığı, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, 200,00 TL'nin, faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

2-406            sayılı Kanunun 29. Maddesinin 3. Fıkrasının birinci cümlesine göre "399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olarak sözleşmeli personel ve kapsam dışı personel statüsünde çalışanlar hakkında, 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkrası hükümlerinin uygulanmasında. Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki ünvanları esas alınarak Yönetim Kurulunca 15.04.2004 tarihi itibarıyla bu ünvana göre belirlenmiş olan ücret ve diğer malî haklarına bu tarihten Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına ilişkin olarak bildirim tarihine kadar geçen süre içinde kamu görevlilerine yapılacak artış oran ve/veya miktarları uygulanmak suretiyle bulunacak tutar dikkate alınır. Kapsam dışı personelden Devlet Personel Başkanlığına bildirilenlerin 15.04.2004 tarihi itibarıyla unvanlarına göre ücretinin belirlenmemiş olması durumunda, benzer görevlerde bulunanlar dikkate alınarak bu tarih için ücret ve diğer malî hakları tespit etmeye Yönetim Kurulu yetkilidir”.

Diğer taraftan özelleştirme uygulamaları nedeni ile nakilleri düzenleyen 4046 sayılı Özelleştirme Kanununun 22/5 maddesinde özelleştirme nedeniyle kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilen sözleşmeli ve iş kanunlarına tabi personelin Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına göre almakta oldukları ücret yanında, bildirim tarihi itibarı ile almakta oldukları ikramiye, ek ödeme gibi vs ek ödemelerin de sabit bir değer olarak bildirileceği hükmünü içermektedir.

T.C. Danıştay İdari Dava Daireleri’nin 07.04.2011 gün ve 2011/55-205 sayıh kararında; “yasal düzenleme ile Türk Telekom A.Ş.'nin özelleştirilmesi sonucunda, işlevsel görevlerde bulunan ve ikamesi kısa sürede imkansız personelin isteklerine bağlı olarak makul bir süre kamu görevlerinden aylıksız izinli sayılarak özel hukuk tüzel kişisinde çalışmalarına olanak sağlandığı, söz konusu personelin, aylıksız izinli olarak geçen sürede kamu personeli statülerinin devam ettiği, İmtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetini yürütmek hakkını elde eden davalı şirkete, devir sonrasında yetişmiş personel yetersizliği nedeniyle doğabilecek aksaklıkların önüne geçilebilmesi için, 406 sayılı Yasa hükümleri ile tanınan ayrıcalıkların sonucu olarak da, bünyesinde belli süre ile çalışmaya devam eden söz konusu personelin kamu kurumlarına naklen atanmasının sağlanması amacıyla kimi görevler yüklendiği, 406 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davalı şirket tarafından, hak sahibi personelinin Devlet Personel Başkanlığına bildirmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumunda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler bulunduğu, bu işlemlerin idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlediği, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları, davalı şirketin. Telekomünikasyon Kurumu ile Türk Telekom arasında imzalanan “Telekomünikasyon Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi” ile belli bir kamu hizmetini yürütmek görev ve yetkisi ile donatıldığı, bu görev ve yetkiler dahilinde bazı kamusal ayrıcalıkları ve yükümlülükleri bulunduğu, belirtilen statüsü ve özel yasa hükümleri gereğince bazı kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere sahip olması nedeniyle davalı şirketin, herhangi bir özel hukuk tüzel kişisinden farklı bir hukuki statü içinde bulunduğu, bu durumda, imtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetinin yürütmekle görevli ve yetkili kılınması nedeniyle, diğer özel hukuk tüzel kişilerinden farklı olarak kimi kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere tabi olan, 406 sayılı Yasa hükümleri ile, kamu kurumlarına nakil hakkı bulunan personeli ile ilgili olarak bazı kamusal görevler yüklenen davalı şirketin, belirtilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu ve bu işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargının görevinde bulunduğu” kabul edilmiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin benzer davalardaki kararlarının ilke kararları olmadığı, T.C. Danıştay Onikinci Dairesi' nin emsal 2018/7829 E. 2019/258 K„ 2018/7874 E. 2019/3024 K. ve T.C. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2018/2335 K. Sayılı kararlarında da davada İdari Yargı'nın görevli olduğunun kabul edildiği anlaşılmıştır.

Somut olayda davacı, davalı şirkette görev yapmakta iken 406 sayılı Yasa'nın Ek 29. Maddesi ile 406 sayılı Yasa'nın 22. Maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığı'na bildirilmekle, Devlet Meteroloji İşleri Genel Müdürlüğü emrine atanması üzerine Adli Yargıda açılıp sonuçlandırılan davasının yargıtay denetimi üzerine yargı yolu görev yönünden bozulması sonrası idari yargı yörende açılan davada; davanın görüm ve çözümünde adli yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır.

Davalının hak sahibi personelin Devlet Personel Başkanlığı'na bildirilmesi, bildirim ile beraber nakledileceği Kamu Kurumu'nda yararlanacağı personel haklarına esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlemesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemlerin yapıldığı görülmektedir. Bu işlemler idari hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlediği için söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları açıktır.

Bu durumda davanın görüm ve çözümünün idari yargıya ait bulunduğu oyu ile davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu ve adli yargının görevsizlik kararının kaldırılması yolunda verilen karara katılmıyorum. 28/09/2020

 

 

ÜYE

Suna TÜRE