Hukuk Bölümü         1993/44 E.  ,  1993/48 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : 1-Kendi adını asaleten, K.G. adına velayeten Z.G.

                                     2-N.A.

                                     3-E.A.(T.)

                                     4-S.A.

                                     5-H.A.

                                     6-M.A.

                                     7-A.A.

                                     8-K.A.(H.)

                                     9-B.A.

                                    10-İ.A.(S.)

 

            Davalı             : İçişleri Bakanlığı

             O L A Y          :Davacıların murisi J. Er. T.A, Şırnak’ta 23. J.Sınır Tugay Komutanlığı Taşdelen Karakolunda askerlik görevini ifa ederken terörist saldırısı sonucu 15.5.1992 tarihinde şehit olmuştur.

            Davacılar, tazminat istemiyle İçişleri Bakanlığı’na yaptıkları başvuruya 60 gün içinde cevap verilmediğini ileri sürerek, şehit erin geride bıraktığı evladı için (destekten yoksun kalması nedeniyle) ve imam nikâhlı eşi için maddi ve manevi, kardeşleri için de manevi tazminat istemiyle 16.7.1993 gününde idare mahkemesinde dava açmışlardır.

            Davalı idarenin davanın çözümünün Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevine girdiğini ileri sürerek görev itirazında bulunması üzerine, EDİRNE İDARE MAHKEMESİ; 8.9.1993 gün ve 667 sayıyla; ölen kişinin 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Yasası’nın 20. maddesine göre asker kişi sayıldığı, ancak Jandarmanın kolluk görevinin ifası sırasında şehit olduğu ve görevin askeri hizmete ilişkin bir yanı bulunmadığı, bu nedenle davanın çözümünün mahkemelerinin görevine girdiği gerekçesiyle, idarenin görev itirazını reddederek görevlilik kararı vermiştir. Davalı idarenin, 2247 sayılı Yasa hükmü uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemine ilişkin 28.9.1993 tarihli itiraz dilekçesi üzerine, dosya Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığına gönderilmiştir. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığı, 2247 sayılı Yasa’nın 10. ve devam eden maddeleri hükümleri uyarınca 13.10.1993 gün ve 167-196 sayılı düşünce yazısıyla olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış, Danıştay Başsavcılığının davanın çözümünün Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevine girdiğine ilişkin 18.10.1993 gün ve 44 sayılı düşünce yazıları da alınarak dosyaya konulmuştur.

           DÜŞÜNCE   : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Selçuk TÜZÜN’ün Başkanlığında, Şükrü Kaya EROL, Dr. Ekrem SERİM, Alp Yüksel FIRAT, Nurşen ÇATAL, İrfan ERDİNÇ ve Osman ŞİMŞEK’in katılmaları ile yaptığı 13.12.1993 günlü toplantıda, rapörtör Hakim- Ayten ANIL’ın raporu ile Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılıklarının, anlaşmazlığın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde çözümlenmesi gerektiği yolundaki düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; toplantıya, Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı M. İlhan DİNÇ ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı yerine katılan Savcı Malik GÖKTEPE’ nin yazılı düşünceler doğrultusundaki sözlü açıklamaları alındıktan sonra

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 

            Dava, askerlik görevini jandarma er olarak yaptığı sırada terörist saldırısı sonucu şehit olan erin yakınlarının destekten yoksun kalma ve maddi ve manevi tazminat istemiyle açılmıştır.

            Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 günlü ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 gün ve 2568 sayılı Yasayla değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idare işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin” bulunması şartlarının birlikte bulunması gerekmektedir.

            1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

            Şehit jandarma erinin görevinin ifası sırasında meydana gelen eylemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığı hususuna gelince:

            İdare Mahkemesinin, olayın şehit jandarmanın mülki görevini ifa ederken meydana geldiği, görevin askeri hizmete ilişkin olmadığı görüşüne karşılık Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Danıştay Başsavcıları görevin askeri nitelikte olduğu yolunda düşünce bildirmişlerdir. Bu nedenle olayın jandarmanın hangi tür görevi ifası sırasında meydana geldiğinin saptanması gerekmektedir.

            2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yasası’nın 7. maddesinde jandarmanın mülki, adli, askeri ve diğer görevleri olmak üzere değişik görevleri bulunduğu belirtilmekte, mülki görevleri: emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış korumalarını yapmak olarak sayılmakta; askeri görevleri de : askeri yasa ve nizamların gereği görevlerle Genel Kurmay Başkanlığınca verilen görevleri yapmak şeklinde belirlenmektedir. 2803 sayılı Yasa’nın 4. maddesine göre, Jandarma Genel Komutanlığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası olup eğitim ve öğretim bakımından Genel Kurmay Başkanlığına, emniyet ve asayiş işleriyle diğer görev ve hizmetlerin ifası yönünden, İçişleri Bakanlığına bağlı bulunmakta, Jandarma Genel Komutanı da şahsen İçişleri Bakanına karşı sorumlu olmaktadır. Bu hükümlere göre jandarmanın mülki görevi bakımından İçişleri Bakanlığına, askeri görevleri nedeniyle de Genel Kurmay Başkanlığına bağlı olduğu anlaşılmaktadır.

            Ancak bilindiği üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bazı illeri kapsamak üzere 2935 sayılı Olağanüstü Hal Yasası’na dayanılarak genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini korumak, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek amacıyla olağanüstü hal ilan edilmiş ve 10.7.1987 gün ve 285 sayılı “Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdasi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” yürürlüğe konulmuştur.

            Olayda asker kişi olduğu tartışmasız olan jandarma erinin olağanüstü hal bölgesinde sürdürülen güvenlik operasyonları çerçevesinde 3. Jandarma Sınır Karakolunda görevli iken karakolu basan PKK örgütünce şehit edildiği hususunda kuşku yoktur.

            Olağanüstü hal bölgesindeki jandarma birliklerinin iç güvenlikle ilgili olarak mülki (kolluk) görevinin yanısıra yurt bütünlüğünün ve sınır güvenliğinin korunması, Güneydoğu Anadolu olağanüstü hal bölgesinde bölücü terör örgütüyle mücadele çerçevesinde diğer güvenlik kuvvetleriyle birlikte güvenlik operasyonlarına  katıldıkları bilinmektedir.

            Diğer taraftan 2803 sayılı Yasa’nın 4. maddesinde jandarmanın Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası olduğu belirtilmiş ve jandarmanın askeri görevlerine de yer verilmiş bulunmaktadır.

            Ülke savunmasında, ülke bütünlüğünün veya sınır güvenliğinin korunmasında ve bu bağlamda bölücü terörle mücadelede, jandarmanın da dahil olduğu Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu yönündeki bütün faaliyetlerinin askeri nitelikte olduğu kuşkusuzdur.

            Bu faaliyetlerin, yukarıda sözü edilen Kanun Hükmünde Kararname uyarınca Olağanüstü Hal Bölge Valisinin ve Jandarma Asayiş Komutanlığının emir ve komutasında ve askeri makamların plan ve prensiplerine uyularak yapıldığı da gözönüne alındığında, Olağanüstü Hal Bölgesindeki Jandarmanın bölücü terörle mücadeledeki rolünün askeri nitelikte olduğu sonucuna varılmakta, bu olaylardan jandarmanın mülki (kolluk) görevi ile askeri görevinin iç içe girdiği görülmektedir.

            Bu itibarla, asker kişinin askeri görev sırasında ölümü nedeniyle yakınlarının tazminat isteklerine ilişkin davanın, askeri görevin özellikleri açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu da askeri idari yargının ihtisas konusu olduğundan davanın çözümü Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevine girmektedir.

            Bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ilişkin başvurusunun kabulüyle Edirne İdare Mahkemesi’nin görevlilik kararının kaldırılması gerekmektedir.           

            SONUÇ         :Anlaşmazlığın, niteliğine göre davanın çözümü ASKERİ YARGININ görev alanına girdiğinden Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığının başvurusunun kabulüyle, Edirne İdare Mahkemesi’nin 8.9.1993 gün ve 667 sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına, 13.12.1993 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ ile karar verildi.