T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2018 / 343

          KARAR NO : 2018 / 334

          KARAR TR  : 28.05.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

  

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacı   : G.Sigorta A.Ş

Vekili      : Av. M.D.

Davalı      : Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili     : Av. E.Y.

 

O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketine ait 2705-2018030 nolu kasko poliçesi ile sigortalı 01 AAS 87 plakalı aracın 21/11/2014 tarihinde Adana ili Seyhan ilçesi Alparslan Türkeş Bulvarı üzerinde "uyarısız yol çalışması" nedeniyle maddi hasarlı trafik kazası geçirdiğini, kazanın meydana geldiği caddenin davalı belediyenin sorumluluğunda olan bir yer olduğunu, trafik kazasının oluşumu ve maddi zararın meydana gelmesinde davalı belediyenin asli ve %100 oranında kusurlu olduğunu, bu nedenle davanın kabulü ile şimdilik 5.674,46 TL alacağın 03.02.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı belediyeden tahsiline karar verilmesi istemiyle 05/12/2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ADANA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 18/01/2018 gün E:2016/679, K:2018/14 sayılı dosyasında "Dava, hizmet kusuruna dayalı tazminat davası olarak açılmıştır. Davacı tarafın olayı nitelemesi de zaten bu yöndedir.

Davacı taraf, davalının kusurlu eylemi nedeniyle meydana gelen zararın tazminini istemektedir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesine göre: İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.

Anılı yasal düzenlemeden de anlaşılacağı üzere İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin davaların adli yargıda görülmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla, bu şekilde adli yargıda dava açılabilmesi için olaya sebebiyet veren unsurun araç olması gerekir. Oysa somut olayda hizmetin eksik yahut gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle bir zarar doğduğu iddia edilmektedir. Hizmet kusurundan doğan zararlar idari eylemlerden doğan zararlar niteliğindedir. Bu zararların ödetilmesi istekleri 11/02/1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının II. bendi hükmünce tam yargı davasının konusunu oluşturur. Bu davaların 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerekir. Yargı yolu dava şartı niteliğinde olup taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece resen (kendiliğinden) göz önünde tutulmalıdır. Öyleyse böyle bir iddia karşısında istenen tazminat bakımından davanın adli yargıda değil; idari yargıda görülmesi gerekir.

Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 10.05.2017 tarihli, 2016/11827 esas, 2017/5316 karar numaralı ilamı da bu yöndedir" gerekçesiyle Davanın yargı yolu caiz olmadığından Usulden Reddine karar vermiş, aleyhine istinaf yoluna gidilmeyen kararın 06/02/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili bunun üzerine 21/03/2018 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ADANA 3. İDARE MAHKEMESİ: 03/04/2018 tarih ve E:2018/289 sayılı kararında "Dava dosyasının incelenmesinden, Sergen CAN sevk ve idaresinde bulunan 01 AAS 87 plaka sayılı aracın, Adana İli, Seyhan İlçesi, Alparslan Türkeş Bulvarı üzerinde seyir halinde iken yol çalışması nedeniyle gerçekleşen maddi hasarlı kaza sonucunda sigortalıya kasko poliçesi kapsamında yapılan 5.674,46 TL tutarlı ödemenin, ödemenin yapıldığı 03/02/2015gününden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile tahsili istemiyle Adana Büyükşehir Belediyesinden tazminine karar verilmesi istemiyle ilk olarak 18.11.2016 günü Adana 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldığı, Mahkemenin 18.01.2018 gün E:2016/679 K:2018/14 sayılı kararıyla davanın İdare Mahkemesi'nde açılması gerektiği gerekçesiyle görev yönünden reddine karar verildiği, verilen kararın kanun yoluna gidilmeksizin 06.02.2018 günü kesinleştiği, bu karar üzerine davacılar tarafından, Mahkememiz kayıtlarına 21.03.2018 gününde giren dava dilekçesi ile Sergen CAN sevk ve idaresinde bulunan 01 AAS 87 plaka sayılı aracın, Adana İli, Seyhan İlçesi, Alparslan Türkeş Bulvarı üzerinde seyir halinde iken yol çalışması nedeniyle gerçekleşen maddi hasarlı kaza sonucunda sigortalıya kasko poliçesi kapsamında yapılan 5.674,46 TL tutarlı ödemenin, ödemenin yapıldığı 03.02.2015 gününden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile tahsili istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı, Mahkememiz tarafından 03.04.2018 gününde olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılması amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır..

Mahkememizin olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle almış olduğu karar üzerine olumsuz görev uyuşmazlığı isteminin Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından karara bağlanabilmesi için yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca davada son görevsizlik kararını veren Mahkememizce öncelikle ilk görevsizlik kararım veren yargı merciine ait dava dosyasının temin edilmesi, ardından da dava dosyalarının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi gerekmektedir" gerekçesiyle 2247 sayılı Yasanın 19. Maddesi gereği Mahkememize başvurulmasına karar vererek, 10/05/2018 tarih ve 2019/289 esas sayılı üst yazı ile her iki dava dosyasını Mahkememize göndermiş, başvuru 14/05/2018 günü kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 28.05.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının, ekindeki adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza nedeniyle oluştuğu öne sürülen zararın davalı Belediyeden rücuan tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Adana 3. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.01.2018 gün ve E:2016/679, K:2018/14 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Adana 3. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile  Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.01.2018 gün ve E:2016/679, K:2018/14 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 28.05.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

 Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 28.05.2018

                                                                                   

 

                                                ÜYE

                                    Turgay Tuncay VARLI