T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2021/718

KARAR NO  : 2022/141      

KARAR TR  : 21/03/2022

ÖZET: 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinde öngörülen hüküm uyuşmazlığının ortaya çıkabilmesi için konu ve dava sebebinin aynı olması vekararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarını taşımayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

Hüküm Uyuşmazlığının

Giderilmesi İsteminde

Bulunan/Adli Yargı

Yerinde Davalı         : Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü

Vekilleri                    : Av. M.O,Av. G.M

Karşı Taraf Davacı : Sağlık Bakanlığı

Vekilleri                    : Av. S.A, Av. A.G.E

 

Hüküm Uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen idari yargı dava dosyası bilgileri.

                                 

Davacı                       : D.O (oğlu V.O 'a Velayeten)

Vekili                         : Av. H.G       

Davalılar                   : 1- Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü

Vekili                         : Av. N.A

                                     2- Sağlık Bakanlığı

 

I. ADLİ YARGIDA DAVA SÜRECİ

 

A. Dava Konusu Olay

 

1. Davacı Sağlık Bakanlığı vekili dava dilekçesinde özetle; S...A ve arkadaşları tarafından, çocukları O..A'ın doğum sonrası alınan kan örneğinin ilgili sağlık birimine ulaştırılarak tahlil ve geri bildirimi ile ilgili aksaklık ve ihmal sonucu çocuğun fenilketonüri hastalığının teşhis edilemeyerek özürlü kaldığından bahisle maddi ve manevi tazminat talepli olarak Balıkesir İdare Mahkemesi'nin E.2007/1180sayılı dosyasında dava açıldığını, hastalığın mücadele biçimine ilişkin yürütülen kamu hizmetinin bu haliyle kötü işlediğinden ve çocuğun özürlü oluşu nedeniyle duyulan elem ve ızdıraba karşılık tazminata hükmedildiğini, kararın temyiz aşamasında bulunduğunu, söz konusu mahkeme kararına istinaden Balıkesir 4. İcra Müdürlüğünün E.2011/4989 sayılı dosyasında yasal kesintiler sonunda net 232.155,77 TL’nin 18/07/2011 tarihinde icra dosyasına ödendiğini, bilahare borç muhtırasına istinaden 16/11/2011 tarihinde 8.524,02 TL daha ödenerek dosya borcunun kapatıldığını; davalının,idare adına sağlık hizmetini üstlendiğini, davacı ile davalı arasında imzalanan protokol gereği sorumluluğu bulunduğunu, olayın Bakanlığa bildirilmesi gerektiğini, ödemeden davalının sorumlu olduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 232.155,77 TLile 8.524,02 TL'nintoplamı,240.679,79 TL'nin, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birliktedavalıdan(Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü) rücuen tahsiline karar verilmesiistemiyle 06/07/2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. Yargılama Aşamaları

 

2. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi 31/10/2012 tarihli ve E.2012/383, K.2012/481 sayılı kararı ile, 3533  Sayılı Kanun'un 1.ve 4. maddeleri gereğince davada Hakem Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine, kararın kesinleşmesi ve süresinde istek halinde dosyanın Hakem Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

 

3. Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi 10/07/2018 tarihli ve E.2017/1 Hakem, K.2018/7 sayılı kararı ile, davanın reddine karar vermiştir.Kararınilgili kısımları şöyledir:

 

"Tüm dosya kapsamı ve taraf delilleri birlikte değerlendirildiğinde; "Davacı Sağlık Bakanlığı vekili dava dilekçesinde ve diğer beyan dilekçelerinde Balıkesir Doğum ve Çocuk Bakımevi tarafından, bebek O...A'dan alınmış kan örneğinin 03.06.2002 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesine gönderildiğini beyan etmiştir. Kan örneklerinin Hacettepe Üniversitesine gönderilip gönderilmediği ile ilgili Balıkesir Doğum ve Çocuk Bakımevi Başhekimliğine yazılmış müzekkereye cevaben, T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Balıkesir İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Balıkesir Atatürk Devlet Hastanesi Mahkemeye muhatap 27.01.2016 tarih ve 948 sayılı yazısında; ...Hacettepe Üniversitesi İhsan DOĞRAMACI Çocuk Hastanesi Metabolizma Bölümüne yazılan yazıda eki 1 adet ekli olduğu bildirilen örneğin içeriği sorulmuş olup, örneklerin asılları Hacettepe Üniversitesi İhsan DOĞRAMACI Çocuk Hastanesi Metabolizma Bölümüne gönderilmiştir. Gönderildiğine dair giden evrak defter fotokopisi ektedir. 7 adet ek ve asıllarının Hacettepe Üniversitesi İhsan DOĞRAMACI Çocuk Hastanesi Metabolizma Bölümünde olması sebebiyle oradan temini uygundur." şeklinde bildirimde bulunulmuş olduğu tespit edilmiştir. Anılan yazı ekinde gönderilen giden evrak defter sayfası fotokopisinin tetkikinde; 03.06.2002 tarihinde 936 sıraya kaydedilmiş yazı ile Hacettepe Üniversitesi İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi Metabolizma Bölümü Başkanlığına Kan Örnekleri gönderilmiş olduğu şeklinde kaydın yer aldığı tespit edilmiştir. Dava dosyası ve davacı beyanlarından, Hacettepe Üniversitesi İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi Metabolizma Bölümü Başkanlığına gönderilmiş olan kanların anılan kuruma ulaşıp ulaşmadığını ispata yarar herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Davalı Hacettepe Üniversitesi İhsan DOĞRAMACI Çocuk Hastanesi Metabolizma Bölümü kayıtları üzerinde yapılan incelemelerde, Balıkesir Doğum ve Çocuk Bakımevi Başhekimliği 03.06.2002 tarih ve 936 sayılı yazısı ekinde gönderildiği belirtilen 7 adet kan örneği ile ilgili bir kayda rastlanmamıştır. Hastanenin anılan bölüme gelen kan örneklerinin tamamının kayda alınmadığı, yapılan tetkiklerden sonra problem tespit edilen kan örneklerinin kayda alındığı ve bu kanlarla ilgili kanı gönderen Hastanenin bağlı bulunduğu İl Sağlık Müdürlüğü AÇS-AP Şube Müdürlüğüne "Çok Acildir" "Çok Önemlidir" uyarısı ile yazılar yazılmış olduğu tespit edilmiştir. Balıkesir İlinin 2002 yılında imzalandığı belirtilen Protokole dahil iller arasında yer almadığı, davacı Sağlık Bakanlığına bağlı olarak faaliyet göstermekte olan Balıkesir Doğum ve Çocuk Bakımevi Başhekimliği 03.06.2002 tarih ve 936 sayılı yazısı ekinde gönderildiği belirtilen kan örneklerinin davalı hastaneye teslim edildiğinin ispat edilemediği ve bu hususta verilmiş olan İdare Mahkemesi kararları birlikte değerlendirildiğinde davalı Üniversiteye sorumluluk yüklenmemesi gerektiği" kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur."

 

4. Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/07/2018 tarihli, E.2017/1 Hakem, K.2018/7 sayılı  kararına karşı davacı Sağlık Bakanlığı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

5.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 20/05/2021 tarihli ve Dosya No.2019/689, K.2021/904 sayılı kararı ile, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi cihetine gidilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulüne, ilk derece Mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyada yeterince belge ve bilgi bulunduğundan HMK 353/l-b-2 maddesi gereğince yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından davanın kabulü ile 240.679,79 TL'ninödeme tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kesin olmak üzerekarar vermiştir. Kararınilgili kısımları şöyledir:

 

"Bu durumda davalıdan rücu etme imkanının bulunup bulunmadığının değerlendirilebilmesi için öncelikle taraflar arasındaki mevcut protokol hükümlerinin irdelenmesi ve protokol hükümlerinin dışına çıkılarak oluşan fiili durumun gözetilmesi ve 03/06/2002 tarihinde gönderilen kan örneklerine yönelik tetkik ve tahlil işlemlerinin mevcut protokol hükümlerine ve fiili duruma göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Kusurun ortaya çıkarılması için bu değerlendirmenin birlikte yapılması gerektiği açıktır. Mahkemece ise bu değerlendirme imkanı bulunmasına rağmen ve 30/11/2016 ve 23/05/2018 -tarihli iki ayrı bilirkişi raporunda da açık belirtmelere karşın davalının kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa yapılan inceleme ve değerlendirme ortaya çıkan somut durum ile uyuşmamıştır. Davacı tarafından 03/06/2002 tarihinde kan örneklerinin protokol hükümlerine göre tetkik ve tahlil edilmesi için davalı Üniversiteye gönderildiği dosyada mevcut kayıtlardan anlaşılmaktadır. Ancak davalı, gönderilen kan örneklerini teslim tutanağı düzenlenmeksizin inceleyip içinde sorunlu olanlara kayıt açtığını belirtmekte ve aynı gün Balıkesir ilinden gelen 7 kan örneğinden sadece sorun görülen 1 örnek bakımından kayıt yapıldığı belli ancak sorun görülmeyenler bakımından ne gibi bir işlem yapıldığı belli değildir. Bu durum her iki bilirkişi raporunda belirtilmektedir. Öyle ise kan örneklerinin davalı Üniversiteye ulaştığı ve ilk incelemede sorun görülmediği için kayda alınmadığı aksinin davalı tarafça ispat edilemediği sonucuna ulaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan protokolde Balıkesir ilinden gönderilen kan örneklerine ilişkin bir hüküm yok ise de dosyada mevcut belgelere göre kan örneklerinin gönderildiği ve davalı Üniversite tarafından da incelendiği ve fiili durumun oluştuğu anlaşılmakla taraflar arasında protokol hükümlerine aykırılık bulunduğu savunmasına itibar edilmemiştir. Davacı protokol hükümlerine göre kan örneklerini davalıya göndermiş ancak davalı, kendisine geldiği anlaşılan kan örneklerini kayıt ile teslim almamış ve kayıt dışı inceleme yaparak sorun gördüğü kan örneklerine kayıt edip diğerleri bakımından ne gibi bir işlem yaptığını ortaya koymamıştır. Oysa tazminat ödenen kan örneğinde sorun bulunduğu ve inceleme yapılsa idi çocuğun fenilketonüri hastalığının teşhis imkanının ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davacının taraflar arasında mevcut protokol hükümlerine göre Balıkesir ili yer almasa da fiili durum nedeniyle kan örneklerinin davalı tarafça incelenmesi nedeniyle gönderildiği, davalının Balıkesir ilinden gelen kan örneklerinin gönderilmesine itiraz etmediği ve incelemeyi kabul ettiği, davacı tarafından kan örneğinin gönderilmesine ilişkin kayıtların usule uygun tutulduğu, kan örneğinin davalıya ulaştığı, davalıya ulaşan aynı gün 7 kan örneğinden sadece birinde sorun görülerek kayıt altına alındığı ve diğer 6 kan örneğine kayıt yapılmadığı, kayıt ve işlem yapılmayan ve sorun görülmeyen kan örneğinin içinde çekişmeye konu edilen tazminat sebebi olan çocuğun fenilketonüri hastalığına düçar olduğu ve kan örneğinin sorunu tespitinin yapılamadığı, kan örneklerini usule uygun teslim almayan ve protokole aykırı biçimde incelemeyen davalı üniversitenin meydana gelen zararı karşılaması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Öyle ise davacının davalıya rücu etme imkanının bulunduğu kabul edilmelidir. Kan örneklerini teslim alıp gereken inceleme ve değerlendirmeyi yapmayan davalı Üniversitenin ortaya çıkan zararı karşılaması gerektiğinden Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi cihetine gidilmesi doğru olmamış ve davacının istinaf talebi kabul edilerek kararın kaldırılmasına karar verilmiştir."

 

II. İDARİ YARGIDA DAVA SÜRECİ

 

A.Dava Konusu Olay

 

6. Davacı D..O'un(oğlu V..O'a Velayeten) vekili tarafından, müvekkilinin çocuğu olan V..O’dan 2 aylık iken alınan kanın zamanında tahlilinin yapılmaması sonucu ilgilide rastlanan Fenilketonuri hastalığının geç teşhis edildiği ileri sürülerek, 10.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine hükmedilmesi istemiyle Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü ile Sağlık Bakanlığı'na karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. Yargılama Aşamaları

 

7. Şanlıurfa İdare Mahkemesi 22/06/2010 tarihli ve E.2007/700, K.2010/1058 sayılı kararı ile, Hacettepe Üniversitesinin olayda herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı; Sağlık Bakanlığı personelinin gerekli dikkat ve özeni göstermemesi sonucu geç teşhis edilen hastalığı nedeniyle ilgilinin uğradığı maddi ve manevi zararların davalı Sağlık Bakanlığınca tazmin edilmesi gerektiğinden bahisle, maddi ve manevi tazminat isteminin kabulünekarar vermiştir.Bu kararın ilgili kısımları şöyledir:

 

"Olayda, fenilketonüri hastalığının teşhisi için yeni doğan bebeklerden alınan kan örneklerinin, Sağlık Bakanlığı’na bağlı AÇS-AP Merkezlerince toplanarak, bu konudaki tahlili yapan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne gönderildiği, bütün illerden gelen kan örneklerine bakılması sonucu oluşan aşırı iş yükü nedeniyle, Hacettepe Üniversitesince ancak tahlilde söz konusu hastalığın pozitif çıktığı kan örneği sahipleri için Sağlık Bakanlığı birimlerine bildirimde bulunulduğu ve bu durumun Sağlık Bakanlığı ilgili birimlerince bilindiği, nitekim ilgililer hakkında yapılan ön inceleme kapsamında Şanlıurfa AÇS-AP merkezinde çalışanların verdikleri ifadelerinde, bu hususun açıkça belirtildiği, bu nedenle, erken teşhisin son derece önemli olduğu söz konusu hastalık için yapılan tetkiklerde, sadece tahlil sonucu pozitif çıkanlar için bilgi verildiği göz önüne alındığında, alınan kan örneklerinin Hacettepe Üniversitesi’ne tam ve eksiksiz olarak teslim edilmesinin kesin olarak sağlanması gerektiği, bu doğrultuda, kan örneklerinin, her bir zarf içerisinde hangi hastanın kan örneği bulunduğunu gösteren listelerle birlikte, Sağlık Bakanlığı’nın kendi vasıtaları veya kargo şirketleri ya da iadeli taahhütlü posta yolu gibi postanın Hacettepe Üniversitesi’ne ulaşıp ulaşmadığının kesin olarak anlaşılacağı yöntemlerle gönderilmesi gerektiği açık olup; dava konusu olayda ise Sağlık Bakanlığı’nın birimi olan Şanlıurfa AÇS-AP Merkezince, ilgilinin kan örneğinin, bu yöntemler izlenmeksizin sadece üst yazıyla ve adi posta yoluyla Hacettepe Üniversitesi’ne gönderildiği,bununla birlikte söz konusu kan örneğinin Hacettepe Üniversitesi’ne teslim edildiğine ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı, dolayısıyla ilgilinin kan örneğinin, davalı Sağlık Bakanlığınca, Hacettepe Üniversitesi’ne gönderildiğinin ispatlanamadığı, nitekim 2002 yılında Şanlıurfa İlinden gönderildiği ileri sürülen kan örnekleri ile Hacettepe Üniversitesince teslim alınılan aynı yıl Şanlıurfa İlinden gelen kan örnekleri sayısı arasında 511 adet fark bulunduğu, bu durumun da kan örneklerinin gönderilmesi işinde davalı Sağlık Bakanlığı personelinin gereken dikkat ve özeni göstermediğini ortaya koyduğu, bu doğrultuda Hacettepe Üniversitesi’ne, ilgilinin kan örneğinin teslim edildiği hususunun somut bilgi ve belgelerle ortaya konulmaması nedeniyle olayda herhangi bir sorumluluğunun kabulüne imkan bulunmadığı, Adli Tıp Kurumu raporunda da belirtildiği üzere, söz konusu hastalığın erken teşhisi ve yapılacak diyet tedavisi ile hastalığın belirtilerinin tamamen ortadan kalkacağı anlaşıldığından, davalı Sağlık Bakanlığı personelinin gerekli dikkat ve özeni göstermemesi sonucu geç teşhis edilen hastalığı nedeniyle ilgilinin uğradığı maddi ve manevi zararların davalı Sağlık Bakanlığınca tazmin edilmesi gerektiği açıktır. "

8. Temyiz yoluna başvurulması üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesince 17/04/2014 tarih ve E.2013/4024, K.2014/2918 sayı ile anılan karar onanmış; kararın düzeltilmesi istemi de aynı Dairece 18/12/2014 tarih ve E.2014/8656, K.2014/9843 sayıile reddedilmiş veilk derece mahkemesi kararı kesinleşmiştir.

 

III. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK

 

9. Adli ve idari yargıda davalı olan Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü vekili Av. Zehra DÜZLÜ, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına sunulmak üzere Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği dilekçede; Fenilketonuri hastalığı ile ilgili taramaların Üniversiteleri tarafından yürütüldüğü dönemde esas sorunun Bakanlığın örnekleri kayıt altına alarak teslim etmemiş olmasından kaynaklandığını, bu hususta müvekkili Üniversiteye sorumluluk yüklenemeyeceğini;buna karşın,Üniversitelerinintaraf olduğu ve aynı konuya ilişkin iki ayrı davada Şanlıurfa İdare Mahkemesince Üniversitelerilehine karar verilmişken Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince Üniversiteleri aleyhine hüküm kurulmuş olduğundan,hüküm uyuşmazlığı çıkartılması içinbu başvuruyu yapmak zorunda kaldıklarını ifade ederek; Şanlıurfa İdare Mahkemesinin 22/06/2010 tarih ve E.2007/700,K.2010/1058 sayılı kararı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 20/05/2021 tarih ve E.2019/689, K.2021/904 sayılı kararına ilişkin olarak hüküm uyuşmazlığı çıkartılmasını talep etmiştir.

 

10. Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi dilekçe ve adli yargı dava dosyasını Uyuşmazlık Mahkemesine göndermiş; Mahkememizce Şanlıurfa İdare Mahkemesinin 22/06/2010 tarih ve E.2007/700,K.2010/1058 sayılı dosyasının aslı istenilmesine karşın,dosyanın imha edilmesi nedeniyle bilgisayar sistemine kayıtlı bazı evrakın gönderildiği görülmüştür.

 

11. Dilekçe içeriği ile hüküm uyuşmazlığı çıkartılması istenilen kararlar ve ilgilievrak incelendiğinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Danıştay Başsavcısının görüşlerinin alınmasına gerek görülmemiştir.

 

IV. İLGİLİ HUKUK

 

12. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un “Mahkemenin görevi” başlığını taşıyan 1. maddesinin ilk fıkrası şöyledir:

“Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.”

13. 2247 sayılı Kanun'un, 3. Bölümünde, "Hüküm Uyuşmazlığı" üstbaşlığı altındaki 24. maddesi şöyledir:

 

"(Değişik birinci fıkra: 21/1/1982 - 2592/7 md.) 1 nci maddede gösterilen yargı mercileri (1) tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.

(Mülga ikinci fıkra: 2/7/2018 – KHK-703/183 md.)

 

 

            İlgili kişi veya makam Uyuşmazlık Mahkemesine başvurarak hüküm uyuşmazlığının giderilmesini istiyebilir. Bu halde olumsuz görev uyuşmazlığının çıkarılması ile ilgili 15 ve 16 ncı maddelerdeki usul kuralları uygulanır."

 

V. İNCELEME VE GEREKÇE

 

14. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, ÜyelerBirol SONER, Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 21/03/2022 tarihli toplantısında; Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK'in, 2247 sayılı Kanun’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

15. 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinde anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının ortaya çıkabilmesi için:

 

          a) Uyuşmazlık doğuran hükümlerin, adli ve idari yargı mercileri tarafından verilmesi,

          b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

          c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

          d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

          e) Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

 

16. 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile, iki ayrı yargı merciinden verilen birbiriyle çelişkili kararlar nedeniyle bir kimsenin hakkının yerine getirilmesinin olanaksız bulunması halinde, Uyuşmazlık Mahkemesince bu çelişkinin giderilmesi yoluyla, o kimse hakkında bir çözüme ulaşılması amaçlanmakta olup, bu suretle verilecek kararın uyuşmazlıkla ilgisi bulunmayan özel ve tüzel kişileri etkilememesi gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, "hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması" durumu; davacı yönünden sübjektif bir nitelik taşımakta ve yargı kararı ile kendisine tanınmış bir hakkın yerine getirilmemesi söz konusu iken, davalı yönünden, ilamı yerine getirmekle yükümlü olması bakımından objektif bir nitelik taşımakta ve davacıya yargı kararı ile tanınmış olan bir hakkın idarece yerine getirilmesinin olanaksızlığını ifade etmektedir.

 

17. Bilindiği üzere, yargı yerlerinin kesinleşmiş kararları, davanın taraflarını bağlar, üçüncü kişileri bağlamaz.

 

18. Olayda, S..A ve dava arkadaşları tarafından çocukları O..A'ın doğum sonrası alınan kan örneğinin ilgili sağlık birimine ulaştırılarak tahlil ve geri bildirimi ile ilgili aksaklık ve ihmal sonucu çocuğun fenilketonüri hastalığının teşhis edilemeyerek özürlü kaldığından bahisle maddi ve manevi tazminat talepli olarak Sağlık Bakanlığı aleyhine Balıkesir İdare Mahkemesinin E.2007/1180 sayılı dosyasında açılan davada, Mahkemece davalının tazminat ödemesine hükmedildiği; yapılan ödemeden sonra anılan Bakanlık tarafından, olaydaHacettepe Üniversitesi Rektörlüğünün sorumlu olduğu iddiasıyla ödenen miktarın davalı Üniversiteden rücuen tahsili istemiyle dava açıldığı; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, davalı Üniversitenin ortaya çıkan zararı karşılaması gerektiğinden bahisle, davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulünekarar verilmiş;Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü vekili tarafından Uyuşmazlık Mahkemesine yapılan başvuruda ise, benzer bir konuya ilişkin olmasına karşın, farklıbir olaya ilişkin bulunan ve D..O (oğlu V..O'a Velayeten) isimli başka bir davacının Şanlıurfa İdare Mahkemesinde açtığı ve olayda Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğünün kusursuz, Sağlık Bakanlığının ise kusurlu olduğuna yönelik sonuç içeren kararı dikkate alınarak bir hükme varılmasının istenildiğigörülmektedir.

 

19. Önümüzdeki başvuruda hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen idari yargı ve adli yargı kararlarının incelenmesinden, hüküm uyuşmazlığına konu edilen davalarda: Yargı yerlerince verilen kararların kesinleştiği; rücu davasında davacı ve davalıları oluşturanSağlık Bakanlığı ile Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğünün,Şanlıurfa İdare Mahkemesindeki davada ortak davalı oldukları;ancak,gerek rücu davasına dayanak oluşturan ve Balıkesir İdare Mahkemesinde görülen, gerekse de Şanlıurfa İdare Mahkemesindeki davadaki davacıların farklı kişiler olduğu, diğer bir anlatımla yargı yerlerince verilen ve kesinleşen kararlar nedeniyle farklı davacılar yönünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksızlığından söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.

 

20. Bu durumda, önümüzdeki dosyada adli ve idari yargı yerlerinde verilen kararlarda2247 sayılı Kanun'un 24. maddesindehüküm uyuşmazlığının ortaya çıkabilmesi için aranan koşullardan "konu vedava sebebinin aynı olması ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması" koşullarının gerçekleşmediği sonucuna varılmıştır.

 

21. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; 2247 sayılı Kanun’un 24. maddesinde öngörülen "konu vedava sebebinin aynı olması ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması" koşullarını taşımayan başvurunun reddi gerekmiştir.

 

VI. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinde öngörülen "konu ve dava sebebinin aynı olması ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması" koşullarını taşımayan BAŞVURUNUN REDDİNE,

 

21/03/2022 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

          Başkan                       Üye                               Üye                              Üye

        Muammer                    Birol                             Nilgün                          Doğan      

          TOPAL                    SONER                           TAŞ                         AĞIRMAN        

 

 

 

                                                Üye                                Üye                              Üye

                                            Aydemir                         Nurdane                        Ahmet

                                              TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN