Hukuk Bölümü 1992/26 E., 1992/32 K.

  • İHRACATTA ÖDENEN VERGİ İADESİ VE TEŞVİK PRİMLERİNİN HAKSIZ ALINDIĞININ SAPTANMASI
  • TEMİNAT MEKTUBUNUN NAKDE ÇEVRİLMESİNDE GECİKME ZAMMI BAŞLANGICINA İLİŞKİN UYUŞMAZLIK
  • VERGİ İADESİ VE TEŞVİK PRİMLERİNİN HAKSIZ ALINDIĞININ TESBİTİ
  • 261 S. İHRACATI GELİŞTİRMEK AMACI İLE VERGİLERLE İLGİL... [ Madde 1 ]
  • 2577 S. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU [ Madde 2 ]
  • 6183 S. AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN [ Madde 1 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Davacı Osmanlı Bankası AŞ., Maliye Bakanlığına hitaben Alemdar Pazarlama AŞ. lehine, 1986 yılında yapılan ihracat için ödenecek ihracatta vergi iadelerinin teminatı olmak üzere 1.4.1987 tarih ve 007/39237 sayılı, 6 ay vadeli ve ekinde 74.753.192 liralık 1986 yılına ilişkin gümrük çıkış belgeleri bulunan teminat mektubu vermiştir. Vade bitiminde teminat mektupları aynı içerikle yenilenmiştir.

    Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğü, 2.10.1988 gün ve 91434 sayılı yazıyla TC. Merkez Bankası`

    `na cevaben: Alemdar Pazarlama AŞ.`

    `nin 1984-1985 yılları ihracatlarının Hazine Kontrolörlerince incelemeye alındığını bildirerek inceleme sonucuna göre, ödenmiş olan vergi iadelerinin geri alınması ihtimali dikkate alınarak Alemdar Pazarlame AŞ.ne 1986 yılı ihracatı için yapılacak vergi iadesi ve destekleme primi ödemelerinin teminat mektubuna bağlanması talimatını vermiştir.

    Bu arada Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Teşvik Uygulama Başkanlığı Alemdar Pazarlama ve Merkez Bankasına gönderdiği 20.10.1987 gün, 35330 ve 35332 sayılı yazılarla: Firmanın 1984 yılına ait Gümrük Çıkış Beyannameleri ile ilgili olarak 57.949.496 TL. vergi iadesi alacağı bulunduğunu, alınmış olan 74.000.000 liralık teminat mektubu riskinin 1984 yılına ilişkin alacak için 57 Milyona düşürülmesi gerektiğini bildirmiştir. Bu tarihden sonra altı ayda bir düzenlenen teminat mektuplarının tutarları 57 milyon, ekinde de 1984 yılına ait Gümrük Çıkış Beyannameleri gösterilmiştir.

    Daha sonra Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı inceleme sonucu firmanın 1984 yılında haksız vergi iadeleri aldığının saptandığını bildirerek Merkez Bankasına ve Galata Vergi Dairesine ihbarda bulunmuştur. TC. Merkez Bankası, davacı bankadan en son alınan 10.9.1990 gün ve 007/43532 sayılı 57 Milyon liralık teminat mektubunu vergi iadelerinin ödendiği tarihten, geri alma tarihine (28.1.1991) kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme zammı uygulamak suretiyle toplam: 737.185.587 TL. olarak nakde çevrilmiş ve durumu Vergi Dairesi Müdürlüğüne duyurmuştur.

    Davacı Osmanlı Bankası AŞ, TC. Merkez Bankası`

    `nın bu durumda yeni bir teminat mektubu istemesi ve ilk teminat mektubunu iade etmesi gerekirken bu yola gitmeyerek 1987 yılı içinde ödenen 1986 yılı ihracatı vergi iadelerinin teminatı olarak verilen 24.9.1987 gün ve 007/38910 sayılı 74.753.192 TL. lik teminat mektubunun riskini 57.959.496 TL. ye düşürüldüğünü ve ödeme tarihinden o günkü tarihe kadar olan süre için 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre hesaplanan gecikme zammı ile birlikte nakde çevirerek 737.185.587 lirayı Galata Vergi Dairesinin hesabına devrettiğini, bu durumda gecikme zammının, vergi iadesi ödemesinin yapıldığı 3.4.1987 tarihinden itibaren hesaplanması gerekirken 1984 yılından hesaplanması sonucu kendilerinden fazladan 256.355.578 TL. nın haksız ve dayanaksız olarak alındığını, bu miktarın ve tahsil tarihinden dava tarihine kadar cari iskonto faizi üzerinden gerçekleşen 36.530.670 TL. nın ve tahsil tarihine kadar geçecek süre için cari iskonto faizi yürütülmesi suretiyle davalı TC. Merkez Bankasından tahsiline karar verilmesi istemiyle 16.5.1991 tarihinde adli yargı yerinde alacak davası açmıştır.

    Davalı TC. Merkez Bankası savunmasında davanın teminat mektubunun nakde çevrilmesinde izlenen usulden kaynaklandığı, işlemin idarenin tek yanlı olarak getirdiği, ihracatta vergi iadesi ödenmesi hakkındaki mevzuat düzenlemelerine dayandığı, inceleme sonucu vergi iadesinin geri alınmasına ilişkin yazışmalarda yapılan maddi tarih hatasından doğan ve 6183 sayılı Kanun`

    `un uygulanmasına ilişkin davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği yönünde görev itirazında bulunmuştur.

    Davacı Osmanlı Bankası verdiği cevapta: Davanın teminat mektubundan yani garanti akdinden doğduğunu; davalı bankanın teminat mektubunu paraya çevirirken haksız ve dayanaksız olarak fazla miktarda tahsilat yaptığını, dolayısıyla davanın özel hukuku ilgilendirdiğini, adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

    Ankara Asliye 2. Ticaret Mahkemesi; 11.3.1992 gün ve E.1991/609, K.1992/303 sayıyla mahkeme; taraflar arasındaki uyuşmazlığın teminat mektubunun haksız olarak nakte çevrilmesinden kaynaklanması ve özel hukuku ilgilendirmesi nedeniyle taraflardan birisinin kamu tüzel kişisi olmasının davaya bakmanın adli yargının görevi alanından çıkmasına neden olmayacağı gerekçesi ile davalının itirazını reddetmiş; aynı mahiyetteki uyuşmazlıklarda Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, adli yargının görevli olduğuna dair kararlarının mevcut olduğunu belirterek mahkemelerinin görevli olduğuna ve dosyanın 2247 sayılı Kanun`

    `un 10. ve 13. maddeleri uyarınca Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine karar vermiştir.

    Danıştay Başsavcılığı 13.5.1992 gün ve 5 sayıyla, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış, Yargıtay Başsavcısının, davanın idari yargının görevine girdiği yolundaki 4.6.1992 gün ve 46034-1399 sayılı düşünce yazıları da alınarak dosyaya konulmuştur.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Türk Milleti adına karar veren Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Mustafa Şahin`

    `in Başkanlığında, Şükrü Kaya Erol, Dr. Ekrem Serim, Alp Yüksel Fırat, Ahmet Çolakoğlu, Osman Şimşek ve İlhami Uğur Yılmaz`

    `ın katılmaları ile yaptığı 28.9.1992 günlü toplantıda, rapörtör Hakim Ayten Anıl`

    `ın raporu ile dosyadaki belgeler ile Yargıtay ve Danıştay Başsavcılarının davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği yolundaki düşünce yazıları okunduktan ve toplantıya Yargıtay Başsavcısı yerine katılan Savcı İsmet Gökalp ile Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı M. İlhan Dinç`

    `in idari yargı yerinin görevli olduğu yolundaki yazılı düşünceler doğrultusundaki sözlü açıklamaları alındıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

    Anlaşmazlık, 1987 yılı ihracatıyla ilgili vergi iadelerine karşılık olarak verilen teminat mektubunun incelemeye alınan ve gerçek olmadığı saptanan 1984 yılı ihracatı nedeniyle, ihracatçı firmaya ödenen vergi iadesinin geri alınmasını teminen nakde çevrilmesi sırasında, 6183 sayılı Kanuna göre hesaplanacak gecikme zammının vergi iadesi ödemesi yapıldığı 1987 tarihinden mi yoksa 1984 yılından itibaren mi hesaplanacağı konusuna ilişkin bulunmaktadır.

    27.6.1963 gün ve 261 sayılı "İhracatı Geliştirme Amacı ile Vergilerle İlgili Olarak Hükümetçe Alınacak Tedbirlere Dair Kanuna" göre; ürünlerimize dışsatım gücü kazandırmak ve müteahhitlik hizmetlerini özendirmek amacıyla dışsatım fiyatlarına giren vergi, resim, harç ve benzeri etkiler yapan diğer yükümlülükleri, bağışıklık ve ayrıcalıklar tanımak ya da iade sretiyle tamamen veya kısmen gidermek, aynı amaçla döviz girdisi üzerinden belirlenecek oranda vergi iadesi vermek konularında Bakanlar kurulu yetkili kılınmış; Kanun kapsamındaki hizmetlerden dolayı vergi iadesinden haksız olarak yararlandığı saptanan yerli müteahhitlerden bu iadelerin, 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre geri alınacağı da maddede belirtilmiştir. Bu konuyla ilgili 16.9.1975 gün ve 15358 sayılı Resmi Gazete`

    `de yayımlanan 7/10624 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla da gerekli düzenlemeler yapılmıştır.

    261 sayılı Kanunda sözü edilen vergi, resim, harç ve benzeri etkileri yapan diğer yükümlüler, Katma Değer Vergilerini ve teşvik primlerini (sübvansiyonları) kapsamaktadır. Dosyada, geri alınması öngörülen ve gecikme zammı hesaplanmasında esas alınan meblağların katma değer vergisi mi, yoksa sübvansiyon niteliğinde bir alacak mı olduğu hususunda herhangi bir açıklık bulunmamakta ise de; dosya içeriğinden bu alacağın bir sübvansiyon olduğu izlenimi edinilmektedir. Ancak, tamamı 261 sayılı kanunla düzenlenmiş ve aynı tahsil ve ödeme usullerine tabi tutulmuş bulunmaları nedeniyle gecikme zammı ile birlikte geri istenen alacağın türü ne olursa olsun sonuca etkili bulunmamaktadır.

    Gerek bu konuları düzenleyen 261 sayılı Kanun, gerekse bu Kanun`

    `un göndermede bulunduğu 6183 sayılı Kanun bir kamu Kanunudur. Bu Kanunda Bakanlar Kurulunca yapılması öngörülen düzenlemeler de kamu yararını amaçlayan uygulamaları kapsamaktadır. Teminat işlemleri özel hukukun teminat akitlerine değil, doğrudan doğruya sözü edilen kanunların buyurucu nitelikteki hükümlerine dayanmakta ve bu kanunlara göre düzenlenmektedir. Bu teminatların paraya çevrilmesi ve bunlara gecikme zammı uygulanması da kamu kanunlarında yer alan hususlardır. Olayda yanlış hesaplanmak suretiyle fazla alındığı ileri sürülen ve adli yargıda alacak davasına konu edilen gecikme zammı da, bir kamu alacağı niteliğinde olduğundan ve bir idari işleme dayalı bulunduğundan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanun kapsamında bir uyuşmazlığın konusunu teşkil ettiği açıktır.

    2577 sayılı Kanun`

    `un 2. maddesinde idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.

    Burada Merkez Bankasının rolü ve konumuna da değinilmesi zorunluluğu vardır.

    TC. Merkez Bankası 14.1.1970 gün ve 1211 sayılı Kanun ile Türkiyede Banknot ihracı imtiyazına münhasıran sahip ve bu Kanunda yazılı görev ve yetkileri haiz olmak üzere kurulmuş, kendine özgü bir kamu tüzel kişisidir. Bakanlar Kurulu Kararıyla TC. Merkez Bankası, Ticaret ve Maliye ve Gümrük Bakanlıklarınca tesbit olunan döviz girdilerinin hesaplanmasına ilişkin hükümlere göre vergilerin ödenmesinde ve iadesinde görevler verilmiş; 26. maddesiyle de: Yanlış ve fazla ödemelerin geri alınmasında 6183 sayılı kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilerek Banka, bu geri alma işlemlerini sağlamak, kolaylaştırmak ve hızlandırmak için her türlü fiil ve hukuki tedbirleri almaya yetkili kılınmıştır. Bu itibarla, Merkez Bankasına Kanunlar ve Bakanlar Kurulu Kararlarıyla verilmiş bulunan kamu görevlerinin ifası sırasında Bankaca yapılan idari işlemler bulunmaktadır.

    Olayda da, Bakanlar Kurulu Kararına göre, vergi ve teşvik primi (sübvansiyon) niteliğindeki kamu alacaklarının ve gecikme faizlerinin tahsilini sağlamak amacıyla, teminatın paraya çevrilmesi işlemlerini, TC. Merkez Bankası gerçekleştirmiş, vergi dairesi de "bir tahsil dairesi" olarak görev yapmıştır. Sözü edilen bankanın bu işlemlerinin "idari" olduğunda kuşku yoktur.

    Açıklanan nedenlerle Danıştay Başsavcılığının olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ilişkin başvurusunun kabulüyle Ankara Asliye 2. Ticaret Mahkemesi`

    `nin görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.

    SONUÇ : Anlaşmazlığın, niteliğine göre davanın idari yargı yerinin görevine girdiğinden Danıştay Başsavcılığının başvurusunun kabulü ile Ankra Asliye 2. Ticaret Mahkemesinin 11.3.1992 günlü E.1991/609, K.1992/303 sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına, 28.9.1992 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.