T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 182

            KARAR NO  : 2017 / 147

            KARAR TR   : 13.3.2017

ÖZET : Öğretmen olan Ü.K.’ya, Halk Eğitim Merkezinde Müdür Vekilliği/Yardımcılığı yaptığı dönemlerde fazla ek ders ücreti ödendiği ve bunun tahsiline ilişkin olarak Asliye Hukuk ve İdare Mahkemelerinde görülen davalarda, maddi olay arasında ilgi bulunmasına karşılık,  açılan davalarda verilen kararlar arasında çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksızlığından söz edilemeyeceğinden, hüküm uyuşmazlığının giderilmesi BAŞVURUSUNUN REDDİ gerektiği hk.

 

                       

 

K  A  R  A  R

 

 

Hüküm Uyuşmazlığının

Giderilmesi İsteminde Bulunan

(İdari Yargıda Davalı)                     : Akşehir Kaymakamlığı

Vekili                                               : Av.A. B.

              İdari Yargıda Hasım

Mevkiine Alınan Diğer Davalı        : Tuzlukçu Kaymakamlığı

Karşı Taraf (İdari Yargıda Davacı,

Adli Yargıda Davalı)                      : Ü. K.

Vekili                                               : Av. K.Y.

Diğer:Adli Yargıda  Davacı                        : Maliye Hazinesi

Vekili                                               : Av. H.S.

 

O L A Y       : I- Davacı Maliye Hâzinesi vekili, Davalı olarak Ü. K.’a karşı;  Akşehir İsmet İnönü Anadolu Teknik Lisesi, Anadolu Meslek Lisesi, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi Tesisat Teknolojisi ve İklimlendirme Öğretmeni iken, 01.05.2007-30.10.2009 tarihleri arasında, Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü Müdür Vekili olarak görevlendirilen Ü.K.’a 8.054,00 TL. fazla ek ders ücreti ödenmiş olduğunu; fazla ödenen paranın yasal faizi ile tahsili için 20.05.2010 tarih ve 900 sayılı yazı ile davalıya tebligat yapıldığını ancak bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını; Akşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından bahis konusu borç hakkında yıllara sari ana para ve faiz hesaplaması yapılarak çizelge halinde düzenlendiğini ifade ederek; Davalı Ü.K.’a ek ders ücreti olarak yapılan 8.054,00 TL. fazla ödemenin, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle 7.9.2010 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

AKŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 17/11/2011 gün ve E:2010/705, K: 2011/918 sayı ile, “(…) Talimat mahkemesi kanalı ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, Sayıştay Emekli Uzman Denetçisi Asım Aydemir tarafından düzenlenen 12.10.2011 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı idarenin davalıya Mayıs 2007-Ağustos 2009 tarihleri arasında ödediği ek ders ücretlerini hatalı olarak fazla ödenmesinden kaynaklanan 6.174,53 TL'yi istirdat etmeye hak kazanacağı, ek ders ücretlerinin ilgili ayı takip eden ayın 15'inde aylıkla birlikte hak sahiplerine ödendiğinden, davacı idarenin davalının sebepsiz zenginleştiği ödeme tarihlerinden itibaren yasal faize hak kazanacağının tespit edildiği bildirilmiştir.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki dava 2007 Mayıs - 2009 Ağustos tarihleri arasında davalıya fazla ödenen ek ders ücretlerinin tahsiline yöneliktir. Dosyaya sağlanan bilgi ve belgelerden, davalının 2007 Mayıs -2009 Ağustos tarihleri arasında Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezinde geçici olarak görevli olduğu, bilirkişi Asım Aydemir tarafından düzenlenen 12.10.2011 havale tarihli bilirkişi raporunda davacı idarenin davalıya Mayıs 2007-Ağustos 2009 tarihleri arasında ödediği ek ders ücretlerini hatalı olarak fazla ödenmesinden kaynaklanan 6.174,53 TL'yi istirdat etmeye hak kazanacağı tespit edilmekle, usul ve yasaya uygun bulunan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurma yoluna gidilmiştir.

HÜKÜM / Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;

1-DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE; 6.174,53 TL alacağın ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine,

2-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, 17/11/2011…” karar vermiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi; 16.05.2012 gün ve E: 2012/8405, K: 2012/12379 sayı ile, “(…) Dava sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak istemine ilişkin olup, mahkemece ödeme tarihlerinden faize hükmolunmuştur.

Ancak, para alacaklarında borçlunun temerrüdü gerçekleşmeden faize hükmedilemeyeceği kuralı yerleşmiş bir ilkedir. Sebepsiz zenginleşmede de iade borcu para borcu şeklinde ise, iade isteminde bulunulmasından itibaren temerrüt faizi işleyebilecektir. Nitekim, sebepsiz zenginleşen ister iyi niyetli ister kötü niyetli olsun, kendisinden iade talep edilmeden önce, temerrüde düşmüş sayılması mümkün değildir. (M.Turgut Öz, Öğreti Ve Uygulamada Sebepsiz Zenginleşme, İstanbul-1990, s. 175 vd.). Davalının sebepsiz zenginleşmeyi davacının ihtar yazısıyla öğrendiği gözetilerek ihtar yazısının tebliğinden itibaren verilen yedi gün sonra 10.06.2010 tarihinde temerrüde düştüğü anlaşılmaktadır. Mahkemece temerrüt tarihinden faize hükmolunmaması doğru değilse de bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.

Bu itibarla mahkeme kararının hüküm fıkrasının ilk satırındaki “...ödeme tarihlerinden...” sözcüğünün silinerek yerine “...10.06.2010 temerrüt tarihinden...” sözcüklerinin yazılmasına, kararın düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA…” karar vermiş; kararın düzeltilmesi istemi de aynı Dairece, 3.9.2012 gün ve E:2012/16595, K:2012/17490 sayı ile reddedilmiş ve Mahkeme kararı kesinleşmiştir.

II- Davacı Ü.K.’ın vekili, Akşehir Kaymakamlığına(İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü) karşı; müvekkilinin 09/05/2007 - 26/11/2007 tarihleri arasında Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezi Müdür yardımcılığında asaleten görev yaptığını;  29/11/2007 - 05/10/2009 tarihleri arasında ise Valilik oluru ile aynı kurumda geçici görevlendirme ile çalıştığını; bu dönemde fazla ödenen ek ders ücreti nedeniyle, kendisinden geri alınması için Akşehir Kaymakamlığının 09/10/2012 tarih ve 325 sayılı yazısı ile “20/09/2012 tarihli Tuzlukçu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yazısına istinaden okulunuz Endüstri Meslek Lisesi Tesisat Teknoloji ve İklimlendirme Öğretmeni Ü.K.’a kamu zararının tahsili olarak 9.348,27 TL.’nın 14/07/2010 tarihinden geçerli olmak üzere yasal faizi hariç olarak borç çıkartılmıştır. İlgilinin maaşından yasal faizi ile birlikte hesaplattırılarak kişi borçlarına alınması hususunda...” beyanları ile müvekkilinden ek ders ücretlerinin tahsilinin istendiğini,  ilk taksit olarak da 15/11/2012 tarihinde müvekkilinin maaşından kesildiğini; müvekkilinin, 29/11/2007-05/10/2009 tarihleri arsında Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nde kendi isteği dışında geçici olarak görevlendirildiğini; bu sürelerde de görevini bilfiil icra ettiğini;  davalı idarenin kendi hatası nedeniyle ortaya çıkan fazla ödemede, müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmadığını, aldığı ek ders ücretinin, o dönemdeki çalışmanın karşılığı olduğunu; hatalı ödemenin yapılmasında müvekkilinin gerçek dışı beyanı ya da hilesinin bulunmadığını; angaryayı yasaklayan anayasal düzenlemeler de göz önüne alındığında, müvekkiline yapılan ek ders ödemesinin karşılığı olan 9.348,27 TL.’nin maaşından kesilmesine ilişkin işlemin hakkaniyete aykırı olduğunu;  geri istenen ek ders ücretinin 29/11/2007 - 05/10/2009 tarihleri arasında olduğunun açık olduğunu;  idarenin talep ettiği tarihin ise, 60 gün geçtiği için talep edemeyeceğini;  zira müvekkilinin almış olduğu ek ders ücretlerinin,  müvekkilinin bilerek, isteyerek, hata ile, hile ile almış olduğu ücret olmadığını; görevlendirmelerde olur almanın müvekkilinin değil idarenin görevinde bulunduğunu, kurumun hatasının müvekkiline yöneltilemeyeceğini; kaldı ki görevin bilfiil icra edildiğini;  Anayasa Mahkemesinin son, benzer bir kararında;  vekalet şartlarını taşıdığı halde görevlendirmenin valilik ya da bakanlık tarafından yapılmadığı gerekçesiyle vekalet aylıklarının ödenmemesinin iptali dolayısıyla ödenmesi noktasında karar verdiğini; müvekkilinin de vekalet şartlarını taşıdığı ve bilfiil görev yaptığı nazara alındığında, ayrıca idarenin ek ders ücretinin geri talep etme tarihinin 60 gün geçtiği de göz önüne alındığında, işlemin iptaline karar verilmesi gerektiğini ifade ederek; davalı kurum tarafından müvekkiline ödenen 9.348,27 TL ek ders ücretinin davalı kurumca tahsil edilme işleminin iptali  istemiyle 9.1.2013 tarihinde idari yargı yerinde dava açmış; İdare Mahkemesince, 3.4.2013 tarihinde Tuzlukçu Kaymakamlığı da hasım mevkiine alınmıştır.

KONYA 2.İDARE MAHKEMESİ; 2.10.2013 gün ve E:2013/72, K:2013/872 sayı ile; “(…) Dava, Akşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nde öğretmen olarak görev yapan davacı tarafından Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezinde müdür vekilliği yaptığı döneme ilişkin fazla ek ders ücreti aldığından bahisle, kamu zararının tahsili amacıyla tesis edilen davalı Tuzlukçu Kaymakamlığı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 gün ve E: 1968/68, K: 1973/14 sayılı kararında; idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin geri istenilmesinin hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde olanaklı olduğu, bu süre geçtikten sonra geri istenilemeyeceği belirtilmiştir.

Sübjektif sonuç doğurmuş ve yasaya uygun olarak tesis edilmiş idari işlemlerin geri alınması idare hukuku ilkelerine göre mümkün değildir. Anılan Kurul kararı ile de yasaya aykırı ve hatalı işlemlerin de her zaman değil makul sürede geri alınabileceğine işaret edilmiş, yokluk, açık hata ve bu işlemden yararlananın hilesinin söz konusu olması halinde ise idarenin işlemini her zaman geri alabileceği öngörülmüştür.

Dava dosyasının incelenmesinden; Akşehir ilinde görev yapan davacı hakkında Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezinde müdür vekilliği yaptığı döneme ilişkin fazla ek ders ücreti aldığından bahisle Tuzlukçu Kaymakamlığı'nca Akşehir Kaymakamlığı'na hitaben dava konusu işlemin tesis edildiği, anılan işlemde; davacıya fazla ödenen 9.348,27 TL'nin borç çıkartıldığı ve anılan meblağın kesinti yapılarak Tuzlukçu Malmüdürlüğüne yatırılmasının Akşehir Kaymakamlığı'ndan istendiği, anılan işlemin davacıya tebliğ edildiği, davacının maaşından 2012/Kasım ayından itibaren kesinti yapılmaya başlanılması üzerine davacı tarafından anılan işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, davacıya yapılan fazla ödemenin açık hata kapsamında değerlendirilmesine veya bu ödemenin yapılmasında davacının gerçek dışı beyanının yahut hilesinin bulunduğundan söz etmeye imkan bulunmamakta olup, yapılan fazla ödemelerin idarenin kusurundan kaynaklanmasından dolayı ancak dava açma süresi içindeki alacakların geri alınabileceği açık olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu durumda, davalı idare tarafından 2007 yılı Kasım ayı ile 2009 yılı Ekim ayı arasındaki döneme ilişkin olarak yapılan fazla ödemeler için anılan içtihat kararı uyarınca dava açma süresi olan 60 gün içinde geri istenebilmesi mümkün olmasına karşın, dava açma süresi geçirildikten sonra fazla ödemeye ilişkin olarak borç çıkarma ve borcun tahsil edilmesine ilişkin olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline…” karar vermiş, davalı tarafından bu karara itiraz edilmiştir.

Konya Bölge İdare Mahkemesi; 16.4.2014 gün ve E: 2014/82, K: 2014/1082 sayı ile, “(…) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 71.maddesinde, Kamu Zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda, kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması olarak tanımlanmış, aynı maddenin (9) bendinde, kamu zararının belirlenmesinde; mevzuatta öngörülmediği halde ödeme yapılmasının esas alınacağı, kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edileceği, kamu zararının, bu zarara sebep olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline ilişkin usûl ve esaslar, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.

Olayda, Akşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde öğretmen olarak görev yapan davacının Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezinde müdür vekilliği yaptığı döneme ilişkin fazla ek ders ücreti aldığından bahisle Tuzlukçu Kaymakamlığı'nca, Akşehir Kaymakamlığına hitaben yazılan 10/12/2009 tarih ve 1896 sayılı işlem ile davacıya fazla ödendiği iddia edilen ek ders ücretlerinin Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik hükümleri uyarınca yasal faizi ile birlikte tahsilinin istendiği; bu işlemin davacıya tebliğ edilmesi üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle davacı tarafından Konya 2. İdare Mahkemesine açılan davanın yapılan yargılaması sonucu; anılan mahkemenin 01/07/2010 gün ve E: 2010/10(doğrusu110), K:2010/696 sayılı karar ile dava konusu işlemin davacının menfaatine etkileyecek nitelikte kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmadığından, davanın esasının incelenmesine imkan bulunmadığı gerekçesiyle davanın 2577 sayılı Kanun'un 15.maddesinin 1-b maddesi uyarınca reddine karar verildiği, daha sonra Tuzlukçu Kaymakamlığının dava konusu 20/09/2012 tarih ve 1212 sayılı işlemi ile fazla ödenen ek ders ücretlerine ilişkin kamu zararının tahsili olarak 9.348,27.-TL nin 14/07/2010 tarihinden geçerli olmak üzere davacının maaşından yasal faizi ile birlikte kesinti yapılmasının Akşehir Kaymakamlığından istenildiği, bunun üzerine davacının 2012/Kasım ayından itibaren maaşından kesinti yapılmaya başlanıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, davacının müdür vekilliği yaptığı dönemde, kendi adına tahakkuk ettirilen ek ders ücretine ilişkin ödeme emrini "gerçekleştirme görevlisi" sıfatıyla bizzat imzaladığı görülmektedir.

Bu durumda, Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca davacı adına çıkarılan kamu zararının anılan yönetmelik hükümlerine göre mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılmasına sebep olma kapsamında değerlendirme yapılarak, zararın rızaen ödenmemesi durumunda, genel hükümler uygulanmak suretiyle tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, söz konusu kamu zararının doğrudan davacının maaşından kesinti yapılmak suretiyle tahsiline ilişkin dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idare itirazının reddine, Konya 2.İdare Mahkemesi'nce verilen 02/10/2013 gün ve E:2013/72, K:2013/872 sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına…” karar vermiş; karar düzeltme istemi Konya Bölge İdare Mahkemesince,  5.1.2015 gün ve E:2014/2368, K:2015/17 sayı ile reddedilmiş ve Mahkeme kararı kesinleşmiştir.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK: İdare Mahkemesinde görülen davada davalı olan Akşehir Kaymakamlığı vekili; Konya ili, Akşehir İsmet İnönü Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Tesisat Teknolojisi ve İklimlendirme Öğretmeni iken; 01/07/2007-30/10/2009 tarihleri arasında, Konya ili Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezi Müdür Vekili olarak görevlendirilen Ü.K.'a 8.054,00 TL fazla ek ders ücreti ödendiğini, fazla ödenen ek ders ücretinin yasal faizi ile birlikte tahsili için, Akşehir Defterdarlık Muhakemat Müdürlüğünce Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde alacak (istirdat) davası açıldığını, 17/11/2011 tarihli ve E:2010/705, K: 2011/918 sayılı kararla alacağın kısmen kabul edildiğini, yapılan temyiz sonucunda Yargıtay’ın yerel mahkemenin kararını onadığını,  karar düzeltme neticesinde karar düzeltmenin reddine karar verilerek, hükmün kesinleştiğini;  davacı tarafından Konya 2. İdare Mahkemesinde, Tuzlukçu Kaymakamlığının işlemine karşı iptal davası açıldığını,  Konya 2. İdare Mahkemesinin,  02/10/2013 tarihli ve E:2013/72, K:2013/872 sayılı kararıyla dava konusu işlemi iptal ettiğini ve kararın kesinleştiğini; kesinleşen iki karar üzerine müvekkili idarenin mağduriyetini giderecek tek yolun hüküm uyuşmazlığının giderilmesi olduğunu ifade ederek; ortaya çıkan hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 24. ve 16. maddelerine göre ilgili Başsavcıların yazılı düşünceleri istenilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; “…1-Akşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Öğretmen olarak görev yapan Ü.K.'ın Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezinde 2007 Mayıs - 2009 Ağustos tarihleri arasında geçici görevli olarak Müdür Vekilliği yaptığı döneme ilişkin kendisine fazla ek ders ücreti ödendiğinden ve fazla ödenen paranın yasal faiziyle tahsili için adı geçene tebliğ edilen yazıya rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığından bahisle Maliye Hâzinesi tarafından açılan alacak davasında Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.2011 gün ve E:2010/705, K:2011/918 sayılı kararıyla bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 16.5.2012 gün ve E:2012/8405, K:2012/12379 sayılı kararıyla onanmış ve karar düzeltme istemi de aynı Daire tarafından reddedilerek kesinleşmiştir.

2-Ü.K.'ın Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezinde Müdür Vekilliği yaptığı döneme ilişkin fazla ek ders ücreti aldığından bahisle kamu zararının tahsili amacıyla tesis edilen işlemin; Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 gün ve E:1968/68, K: 1973/14 sayılı kararında, idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin geri istenilmesinin ancak dava açma süresi içinde olanaklı olduğunun belirtildiği, olayda ise davacıya yapılan fazla ödemenin açık hata kapsamında değerlendirilmesine veya bu ödemenin yapılmasında davacının gerçek dışı beyanının yahut hilesinin bulunduğundan sözetmeye imkan bulunmadığı gerekçesiyle iptali yolundaki Konya 2. İdare Mahkemesinin 2.10.2013 gün ve E:2013/72, K:2013/872 sayılı kararı, Konya Bölge İdare Mahkemesinin 16.4.2014 gün ve E:2014/82, K:2014/1082 sayılı kararıyla; Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca davacı adına çıkarılan kamu zararının "mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılmasına sebep olma..." kapsamında değerlendirilmesi ve zararın rızaen ödenmemesi durumunda genel hükümler uygulanmak suretiyle tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, söz konusu kamu zararının doğrudan davacının maaşından kesinti yapılmak suretiyle tahsiline ilişkin dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Mahkeme tarafından reddedilmiştir.

Olayda, Akşehir Kaymakamlığı tarafından, Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.2011 gün ve E:2010/705, K:2011/918 sayılı kararı ile Konya 2. İdare Mahkemesinin 2.10.2013 gün ve E:2013/72, K:2013/872 sayılı kararlarının birbirine aykırı hükümler ihtiva ettiği öne sürülerek hüküm uyuşmazlığının giderilmesi isteminde bulunulmuştur.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 2592 sayılı Kanun ile değişik 24'üncü maddesinin birinci fıkrasında, “1 inci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.” hükmü yer almaktadır.

Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

a)Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

b)Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

c)Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

d)Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

e)Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması,

Koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli ve idari yargı kararlarının incelenmesinden, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa yollarına başvurularak kesinleşmiş kararlar oldukları; davaların taraflarından en az birinin (Ü.K.) aynı olduğu anlaşılmıştır.

Her iki yargı yerinde açılan davalar incelendiğinde;

Maliye Hazinesince, davalının (Ü.K.) kendisine fazla ödenen paranın yasal faizi ile birlikte tahsili için tebliğ edilen yazıya rağmen herhangi bir ödemede bulunmadığından bahisle adli yargı yerinde alacak davası açıldığı, yine Ü.K. tarafından fazla ödenen paranın tahsili için adına düzenlenen işlemin iptali için ise idari yargı yerinde dava açıldığı görülmektedir.

Yukarıda da belirtildiği gibi Konya İdare Mahkemesinin işlemin iptali yolunda verdiği karara itiraz üzerine bakan Konya Bölge İdare Mahkemesi; zararın öncelikle rızaen ödenmesi, ödenmemesi durumunda ise genel hükümler uygulanarak tahsili cihetine gidilmesi gerektiğini açıklamış, nitekim Maliye Hâzinesi de bu yola başvurarak kamu zararının tahsili için genel hükümlere göre adli yargıda dava açmıştır. Bu durumda, açılan davalarda verilen kararlar arasında herhangi bir hüküm uyuşmazlığının bulunduğundan söz edilemez.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.2011 gün ve E;2010/705, K:2011/918 sayılı kararı ile Konya 2. İdare Mahkemesinin 2.10.2013 gün ve E:2013/72, K:2013/872 sayılı kararını itirazen inceleyen Konya Bölge İdare Mahkemesinin 16.4.2014 gün ve E:2014/82 K:2014/1082 sayılı kararları arasında hüküm uyuşmazlığı bulunmadığından başvurunun reddine karar verilmesi gerekeceği…”yolunda düşünce vermiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “…Akşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde öğretmen olarak görev yapan Ü.K.'ın Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezinde Mayıs 2007 - Ağustos 2009 tarihleri arasında geçici görevli olarak müdür vekilliği yaptığı döneme ilişkin kendisine fazla ek ders ücreti ödendiğinden ve fazla ödenen paranın yasal faiziyle tahsili için adı geçene tebliğ edilen yazıya rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığından bahisle Maliye Hâzinesi tarafından açılan alacak davasında, Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/11/2011 tarih ve 2010/705 Esas, 2011/918 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verildiği, söz konusu kararın temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.

Diğer taraftan, Ü.K.'ın Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezinde müdür vekilliği yaptığı döneme ilişkin fazla ek ders ücreti aldığından bahisle kamu zararının tahsili amacıyla tesis edilen işlemin, Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 tarih ve 1968/68 Esas, 1973/14 Karar sayılı ilamında, idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin geri istenilmesinin ancak dava açma süresi içinde olanaklı olduğunun belirtildiği, olayda ise davacıya yapılan fazla ödemenin açık hata kapsamında değerlendirilmesine veya bu ödemenin yapılmasında davacının gerçek dışı beyanının yahut hilesinin bulunduğundan söz etmeye imkan bulunmadığı gerekçesiyle Konya 2. İdare Mahkemesinin 02/10/2013 tarih ve 2013/72 Esas, 2013/872 Karar sayılı kararıyla iptaline karar verildiği ve söz konusu kararın itiraz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı Akşehir Kaymakamlığı vekilince Uyuşmazlık Mahkemesine verilen 02/02/2016 havale tarihli başvuru dilekçesi ile Konya 2. İdare Mahkemesinin 02/10/2013 tarih ve 2013/72 Esas, 2013/872 Karar sayılı kararı ile Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/11/2011 tarih ve 2010/705 Esas, 2011/918 Karar sayılı kararının birbirine aykırı hükümler içerdiğinden bahisle hüküm uyuşmazlığının giderilmesi talebinde bulunulmuştur.

MEVZUAT YÖNÜNDEN İNCELEME:

İdari ve adli yargı kararları arasında oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının çözümü için; öncelikle hüküm uyuşmazlığının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 2592 sayılı Kanun ile değişik 24. maddesinin birinci fıkrasında, “1 inci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul ediliri hükmü yer almaktadır.

Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

a- Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

b- Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

c- Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

d- Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

e- Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması,

Koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinde; ortada, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa yollarına başvurularak şeklen kesinleşmiş; taraflarından en az birinin (Ü.K.) aynı olduğu kararların bulunduğu ve iki kararda da davanın esasının hükme bağlandığı ve yasa yollarının tüketildiği anlaşılmıştır.

Ancak, anılan Mahkemelerce verilen hükümlerin konu ve dava sebebinin aynı olup olmadığı konusunun ayrıca incelenmesinde fayda bulunmaktadır.

Konya 2. İdare Mahkemesindeki dava; fazla ödenen paranın tahsili için adına düzenlenen işlemin iptali istemiyle Ü.K. tarafından açılmış ve Mahkemece davaya konu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiş, karara yapılan itiraz üzerine Konya Bölge İdare Mahkemesi, zararın öncelikle rızaen ödenmesi, ödenmemesi durumunda ise genel hükümler uygulanarak tahsili cihetine gidilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı onamıştır.

Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava ise, Maliye Hâzinesi tarafından, alacak davası olarak davalı Ü.K.'a fazla ödenen paranın yasal faizi ile birlikte tahsili için tebliğ edilen yazıya rağmen herhangi bir ödemede bulunmadığından bahisle açılmış ve Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.

Bu duruma göre, İdare Mahkemesindeki davanın, Ü.K.'a fazla ödenen paranın tahsili için düzenlenen işlemin iptaline; Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın ise ödenen fazla paranın genel hükümlere göre tahsili amacıyla açılan alacak davasına ilişkin olması karşısında, İdare Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi kararları arasında hüküm uyuşmazlığı bulunduğunun kabulü için gerekli olan koşullardan, "konu ve dava sebebinin aynı olması" koşulunun gerçekleşmediği sonucuna varılmıştır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, adli ve idari yargı mercileri tarafından esasa ilişkin olarak verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarının konuları ve dava sebeplerinin aynı olmaması ve dolayısıyla kararlar arasında çelişki bulunmaması karşısında, hakkın yerine getirilmesini olanaksız kılan bir durum görülmediği için, 2247 sayılı Kanunun 24. maddesinde belirtilen koşulların birlikte gerçekleşmediği düşüncesiyle söz konusu başvurunun reddi …” gerektiği yolunda düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 13.3.2017 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un “Mahkemenin görevi” başlığını taşıyan 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir” denilmiş; 24. maddesinde(Değişik birinci fıkra: 21/1/1982 - 2592/7 md.) ise, 1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığının kabul edileceği belirtilmiştir.

Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

e)Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli ve idari yargı kararlarının incelenmesinden; ortada adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa yollarına başvurularak kesinleşmiş kararlar bulunduğu; davaların aynı sebebe dayandığı,  davaların taraflarından en az birinin (Ü.K.) aynı olduğu, kararlarda davanın esasının hükme bağlandığı anlaşılmaktadır.

Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle, hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşulunun incelenmesi:

Adli yargı yerinde görülen davada: Akşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Öğretmen olarak görev yapan Ü.K.'ın Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezinde 2007 - 2009 tarihleri arasında asaleten / Valilik oluruyla geçici görevli olarak Müdür Vekilliği/Yardımcılığı yaptığı dönemlere ilişkin olarak kendisine fazla ek ders ücreti ödendiğinden ve fazla ödenen paranın yasal faiziyle tahsili için adı geçene tebliğ edilen yazıya rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığından bahisle, Maliye Hâzinesi tarafından açılan alacak davasında Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.2011 gün ve E:2010/705, K:2011/918 sayılı kararıyla, bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; bu karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince düzeltilerek onanmış,  karar düzeltme istemi de aynı Daire tarafından reddedilerek kesinleşmiştir.

İdari yargı yerinde görülen davada ise; Ü.K.'ın Tuzlukçu Halk Eğitim Merkezinde Müdür Vekilliği/Yardımcılığı yaptığı döneme ilişkin, kendisine fazla ek ders ücreti ödendiğinden bahisle, kamu zararının tahsili amacıyla tesis edilen işlemin; Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 gün ve E:1968/68, K: 1973/14 sayılı kararında, idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin geri istenilmesinin ancak dava açma süresi içinde olanaklı olduğunun belirtildiği, olayda ise davacıya yapılan fazla ödemenin açık hata kapsamında değerlendirilmesine veya bu ödemenin yapılmasında davacının gerçek dışı beyanının yahut hilesinin bulunduğundan sözetmeye imkan bulunmadığı gerekçesiyle iptali yolundaki Konya 2. İdare Mahkemesinin 2.10.2013 gün ve E:2013/72, K:2013/872 sayılı kararının; itirazen incelenmesi üzerine, Konya Bölge İdare Mahkemesince, 16.4.2014 gün ve E:2014/82, K:2014/1082 sayılı kararla; Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca davacı adına çıkarılan kamu zararının "mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılmasına sebep olma..." kapsamında değerlendirilmesi ve zararın rızaen ödenmemesi durumunda genel hükümler uygulanmak suretiyle tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, söz konusu kamu zararının doğrudan davacının maaşından kesinti yapılmak suretiyle tahsiline ilişkin dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle onanmış;  karar düzeltme istemi de aynı Mahkeme tarafından reddedilmiştir.

Buna göre, her iki davada maddi olay arasında ilgi bulunmasına karşılık,  Konya İdare Mahkemesinin işlemin iptali yolunda verdiği karara itiraz üzerine bakan Konya Bölge İdare Mahkemesince; zararın öncelikle rızaen ödenmesi, ödenmemesi durumunda ise genel hükümler uygulanarak tahsili cihetine gidilmesi gerektiği belirtilmiş; nitekim Maliye Hazinesince de bu yola başvurularak, kamu zararının tahsili için genel hükümlere göre adli yargıda dava açılmıştır. Bu durumda, açılan davalarda verilen kararlar arasında çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksızlığından, dolayısıyla;  herhangi bir hüküm uyuşmazlığının bulunduğundan söz edilemeyeceği açıktır.

Açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Yasanın 24. maddesinde öngörülen   “kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması” koşulunu taşımayan başvurunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç        : 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde öngörülen “kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması” koşulunu taşımayan  BAŞVURUNUN REDDİNE, 13.3.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN