T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO   : 2017 / 196

          KARAR NO   : 2017 / 515

          KARAR TR    : 25.09.2017

ÖZET: Park halindeki aracın hatalı biçimde çekilerek ceza tahakkuk ettirildiği, ayrıca haksız olarak araç çekme ve park ücreti alındığı iddiasına ilişkin tazminat talebinin ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

                                                           

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          :O.Ö.

Davalı           :Ankara Valiliği (Emniyet Müdürlüğü)

 

OLAY          : Davacı; 12/05/2014 tarihinde %96 oranında özürlü olan kayınpederini 05 … 157 plakalı aracı ile Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinin Ulus Semt Polikliniğine götürdüğünü, kayınpederini polikliniğe bıraktıktan sonra aracını Çankırı Caddesi üzerinde bulunan Yiba Çarşısının önünde bulunan duraklama/park cebine bıraktığını, 35 dakika sonra geri döndüğünde aracını bıraktığı yerde bulamadığını, aracının Ankara Trafik Vakfı’na ait Oto Kurtarma Araçları tarafından çekilerek Kaledibi otoparkına götürüldüğünü ve kendisine 78,00 TL araç çekme ve otopark cezası kesildiğini, olay esnasında görevli trafik memuru ile görüştüğünü, trafik cezasının kesildiği saatlerde bölgenin protokol yolu olması nedeniyle Cumhurbaşkanı geçeceği için aracının çekildiğinin bildirildiğini, haberi ve bilgisi olmadan davalı İdareye bağlı ekipler tarafından keyfi olarak düzenlenen idari işlem sonucunda maddi ve manevi zarara uğradığını beyanla, kesilen 78 TL araç çekme ve otopark ücretinin ayrıca bu ücretin 25 misline tekabül eden 1.950,00 TL manevi tazminatın davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 27.5.2015 gün ve E:2015/97, K:2015/257 sayı ile "Dava, idarenin işlemi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini talebi olup idareye karşı açılmıştır.

2577 Sayılı Yasanın 2/2 maddesinde, bu dava tam yargı davası olarak tanımlanmış olup, davanın idari yargıda açılması gerekmektedir” gerekçesiyle HMK nun 114/b maddesinde yargı yolunun caiz olması dava şartı olarak belirtildiğinden, HMK nun 115. maddesi uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın Usulden Reddine karar vermiş, karar taraflarca temyiz yoluna başvurulmaksızın 08/09/2015 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı bu kez aynı taleple idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ: 06.11.2016 gün ve E:2015/3354, K:2016/2561 sayı ile “13/10/1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun park etmenin yasak olduğu yerler ve haller başlıklı 61.maddesinin (b) fıkrasında; "Taşıt yolu üzerinde park etmenin trafik işaretleri ile yasaklandığı yerlerde park edenler, son paragrafında ise, yasaklara aykırı park edilmiş araçlar trafik zabıtasınca kaldırılabilir, yasaklanan yerlerde ve hallerde park edilmiş olan araçların hangilerinin hangi şartlarda, kaldırılıp götürüleceği, götürülme sırasında zarara ve ziyana uğratılmaması için alınacak önlemler ile kaldırma ve götürme giderlerinin tahsili usul ve esasları yönetmelikte gösterilir, kaldırılıp götürülen araçların giderleri ile verilen ceza, sürücüsü veya sahibince ödenmeden araç teslim edilmez" "Trafik zabıtasının görev ve yetki sınırı ile genel zabıtanın trafik hizmetlerini yürütmeye ilişkin yetkisi" başlığı altında düzenlenen 6. maddesinde; "Trafik zabıtası ve genel zabıtanın görev ve yetki sınırı: a)Trafik zabıtası: Trafik zabıtası görevi sırasında karşılaştığı acil ve zorunlu hallerde genel zabıta görevi yapmakla da yetkilidir. Mülki idare amirlerince, emniyet ve asayiş bakımından zorunlu görülen haller dışında, trafik zabıtasına genel zabıta görevi verilemez, araç, gereç ve özel teçhizatı trafik hizmetleri dışında kullanılamaz. b)Genel Zabıta: Trafik zabıtasının bulunmadığı veya yeterli olmadığı yerlerde polis; polisin ve trafik teşkilatının görev alanı dışında kalan yerlerde de jandarma, trafik eğitimi almış subay, astsubay ve uzman jandarmalar eliyle yönetmelikte belirtilen esas ve usullere uygun olarak trafik düzenlemeye ve trafik suçlarına el koymaya görevli ve yetkilidir" hükümleri yer almaktadır.

30/03/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 06/12/2006 günlü, 5560 sayılı Yasa'nın 31. maddesinde, "(1) Bu Kanunun; a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır." denilmiştir.

Aynı Kanunun 27.maddesine, 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrada ise; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararma ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle. Kabahatler Kanunu'ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.

2918 sayılı Kanun'un "Adli Kovuşturma ve Cezaların Uygulanması" başlıklı Dokuzuncu Kısım'a dâhil "Bu Kanundaki suçlarla ilgili davalara bakacak mahkemeler ve yetkileri" başlığı altında düzenlenen 112. maddesinin ilk paragrafında; sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması hariç olmak üzere bu Kanundaki hafif para cezasını veya bu kanundaki hafif hapis cezasını, belgelerin geri alınması ve iptali veya işyerlerinin kapatılması cezasını gerektiren suçlarla ilgili davalara trafik mahkemelerinde, bunların bulunmadığı yerlerde yetki verilen sulh ceza mahkemelerinde bakılacağı ifade edilmiş; böylelikle sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin uygulamalar, trafik ve sulh ceza mahkemelerinin görevi dışında tutulmuş iken; 12/07/2013 tarihli 6495 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle yapılan değişiklik ile maddenin başlığı, "Sürücü belgelerinin geri alınmasında ve iptalinde yetki"; şeklinde, madde ise. "Bu Kanunun 6'ncı maddesinde sayılan görevlilerin ve trafik tescil kuruluşlarının yetkilendirildiği haller hariç olmak üzere, sürücü belgelerinin geri alınmasına ve iptaline sulh ceza mahkemeleri karar verir. Bu Kanunun 51 'inci maddesinin ihlali ve 118 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yazılı "100 ceza puanını doldurmak" eylemi nedeniyle sürücü belgelerinin geri alınmasına yine bu Kanunun 6'ncı maddesinde sayılan görevliler yetkilidir. Sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması veya iptaline dair verilen kesinleşmiş mahkeme kararı örnekleri, sürücülerin sicillerine işlenmek üzere mahkemelerce ilgili trafik birimlerine gönderilir. Bu Kanuna göre görülen davalar, diğer kanunlara göre görülen davalarla birleştirilemez ..." denilerek yeniden düzenlenmiştir.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Saklı tutulan hükümler" başlığını taşıyan 19.maddesinde ise "(1) Diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için; a) Bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, b) İş yerinin kapatılması, c) Ruhsat veya ehliyetin geri alınması, d) Kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden alıkonulması, gibi yaptırımlara ilişkin hükümler, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklıdır" denilmiştir.

5326 sayılı Kanunun 19. maddesinde, "diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için ehliyetin geri alınması gibi yaptırımlara ilişkin hükümler, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklıdır" denilerek, ilgili kanununda, bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklı tutulan, başka bir deyişle, belirtilen istisnalar içinde sayılan yaptırımlardan biri olan "ehliyetin geri alınmasına ilişkin hükmün, 12/07/2013 tarih ve 6495 sayılı Kanunun 20. maddesiyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 112. maddesinde yapılan değişiklik ile yukarıda belirtilen şekilde yeniden düzenlendiği ve bu karara karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği gözetildiğinde, sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle açılan davanın da adli yargı yerinde görüleceği açıktır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

 

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik karan verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3.maddesinde: idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı hükmü yer almaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden, 05 LC 157 plakalı ardının park etmenin trafik işaretleri ile yasaklandığı yerde park ettiğinden bahisle davalı idareye bağlı Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından çektirilmesi sonucu kendisine ödettirilen 78 TL "araç çekme ve otopark ücretinin iadesi istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, 2918 sayılı Kanunun 112 ve 5326 sayılı Kanun hükümlerinin yukarıda belirtilen hükümler gözönüne alındığından bakılan davanın görüm ve çözümünde, adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır” gerekçesiyle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 14/3-a ve 15/1 -a madde hükümleri uyarınca görev yönünden reddine kesin olarak karar vermiştir.

Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için davacı 19.06.2017 tarihli dilekçeyle Mahkememize başvurmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 25.09.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava. 2918 sayılı Yasa'nın 61. maddesi uyarınca hatalı park ettiği gerekçesiyle keyfi olarak çekildiği ileri sürülen araç için ödenen çekici ve otopark ücretinin iadesi ve manevi tazminat istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Yasanın "Park etmenin yasak olduğu yerler ve haller” başlıklı 61. maddesi:

“Taşıt yolu üzerinde;

a) Duraklamanın yasaklandığı yerlerde,

b)Park etmenin trafik işaretleri ile yasaklandığı yerlerde,

c)Geçiş yolları önünde veya üzerinde,

d)Belirlenmiş yangın musluklarına her iki yönden beş metrelik mesafe içinde,

e)Kamu hizmeti yapan yolcu taşıtlarının duraklarını belirten levhalara iki yönden onbeş metrelik mesafe içinde,

f)Üç veya daha fazla ayrı taşıt yolu olan karayolunda ortadaki taşıt yolunda,

g)Kurallara uygun şekilde park etmiş araçların çıkmasına engel olacak yerlerde,

h)Geçiş üstünlüğü olan araçların giriş ve çıkışının yapıldığının belirlendiği işaret levhasından onbeş metre mesafe içinde,

i)İşaret levhalarında park etme izni verilen süre veya zamanın dışında,

j) Kamunun faydalandığı ve yönetmelikte belirtilen yerlerin giriş ve çıkış kapılarının her iki yönde beş metrelik mesafe içinde,

k) Park için yer ayrılmamış veya trafik işaretleri ile belirtilmemiş alt geçit, üst geçit, üst geçit ve köprüler üzerinde veya bunlara on metrelik mesafe içinde,

l) Park etmek için tespit edilen süre ve şeklin dışında,

m) Belirli kişi, kurum ve kuruluşlara ait araçlara, yönetmelikteki esaslara göre ayrılmış ve bir işaret levhası ile belirlenmiş park yerlerinde,

n) Ayrıca yönetmelikte belirtilen haller dışında yaya yollarda, o) Engellilerin araçları için ayrılmış park yerlerinde,(1)

Park etmek yasaktır.

Bu madde hükümlerine uymayan sürücüler 1 800 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar, (o) bendinin ihlâli hâlinde para cezası iki kat artırılır.

Yasaklara aykırı park edilmiş araçlar trafik zabıtasınca kaldırılabilir.

Yasaklanan yerlerde ve hallerde park edilmiş olan araçların hangilerinin hangi şartlarda, kaldırılıp götürüleceği, götürülme sırasında zarara ve ziyana uğratılmaması için alınacak önlemler ile kaldırma ve götürme giderlerinin tahsili usul ve esasları yönetmelikte gösterilir.

Kaldırılıp götürülen araçların giderleri ile verilen ceza, sürücüsü veya sahibince ödenmeden araç teslim edilmez”

“Görevli ve Yetkili Mahkeme” başlıklı 110. maddesi: İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür”

Hükümlerini içermektedir.

Dosyanın incelenmesinde; davacının kendisine haksız olarak idari para cezası tahakkuk ettirildiğine dair itirazının Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 18.12.2014 tarih ve 2014/1690 Değişik İş, 2014/1690 Karar sayılı dosyasında kabul edilerek idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar verildiği, davacının bu kez haksız otopark ve çekici ücretinin iadesi ile 1.950,00 TL manevi tazminat talebiyle dava açtığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir...” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s. 136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla açılacak tüm sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen maddi zararın giderilmesi ve manevi tazminat istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır

Açıklanan nedenlerle, Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.05.2015 gün ve E:2015/97, K:2015/257 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.05.2015 gün ve E:2015/97, K:2015/257 sayılı KARARININ  KALDIRILMASINA, 25.09.2017 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI