Hukuk Bölümü         1998/20 E.  ,  1998/22 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı                : M.Ç.

Vekili                 : Av. A.K.

Davalılar            : 1- Milli Savunma Bakanlığı

                            2- A.B.             

OLAY: Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Cezaevinde gö­revli şoför Dz.Er A.B., sevk ve idaresindeki askeri araçla 10.3.1996 günü Kasım­paşa Bahriye Caddesinde davacının eşi Türkan Çelik ile oğlu Recep Mert Çe­lik’e çarpa­rak ölümlerine neden olmuş, taksirle iki kişinin ölümüne sebebiyet vermek suçun­dan dolayı hakkında yapılan ceza yargılaması sonucunda Yargıtayca onanarak ke­sinleşen Beyoğlu 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.10.1996 günlü, 1996/257-880 sayılı kararıyla, eyle­mine uyan TCK’nın 455/2. maddesi uyarınca ve 3/8 oranında kusurlu ol­duğu dikkate alınarak 455/son madde hükmüne göre 1 yıl 6 ay hapis ve 112.500.- lira ağır para cezası ile cezalandırılmış, 647 sayılı Yasanın 4. ve TCK’nın 72. maddeleri uygulana­rak neticeten 5.450.000.- lira ağır para ce­zası, 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca tecil edilmiştir.

Davacı, 200.000.000.- lira manevi ve 500.000.000.- lira maddi tazminatın dava­lılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle Dz. Er A.B. ile Milli Savunma Bakanlığına karşı 21.3.1997 tari­hinde adli yargı yerine tazminat davası açmıştır.

Beyoğlu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi; 24.12.1997 gün ve 1997/167-928 sayı ile, davalı A.B.’ın, olay tarihinde asker olduğu ve olayın as­keri görev esnasında meydana geldiği nedeniyle davaya bakma görevinin As­keri Yüksek İdare Mahkemesine ait bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, tem­yiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı, bu kez, aynı istekle 19.2.1998 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mah­kemesine dava açmıştır.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesi; 18.3.1998 gün ve 1998/167-195 sayı ile, davacının zararına neden olduğu iddia edilen ey­lemin askeri hizmete ilişkin olduğu açık ise de, idari eylemin yöneldiği kişi olan da­vacı 1602 sayılı Yasanın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olmadığından, “eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi” koşulu gerçekleşmediği gibi, anılan Yasa­nın 24. madde­sine göre AYİM’de gerçek kişilere karşı dava açılmasına da ola­nak bulunmadığı; diğer taraftan, Uyuşmazlık Mahkemesi­nin 1997/3-2 sayılı kararında da işaret edil­diği üzere, kamu idare ve kurum­larına ait olan ve kamu hizmetine tahsis edilen motorlu araçların verdikleri zararlardan dolayı idare, kamu hukuku kurallarına göre değil “işleten” sıfa­tıyla özel hukuk kurallarına göre sorumlu tutulabileceğinden, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 106., 85. ve 90. maddeleri uyarınca dava­nın idari yargıda değil adli yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği gerekçe­siyle görevsizlik kararı vermiş; yasa yoluna başvurulmayan bu karar kesin­leşmiştir.

Davacının 29.4.1998 tarihinde kayda giren dilekçesi üzerine, idari yargı dos­yası AYİM Başkanlığının 5.5.1998 günlü, GENSEK: 1998/271 İd.Ks. sayılı yazısı ekinde Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderil­miş olup, böylece adli ve askeri yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngö­rülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş bulunmaktadır.

İnceleme ve Gerekçe: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü­nün, Mustafa Bumin’in Başkanlığında, Üyeler: O. Hulusi Mustafaoğlu, M. Salim Özer, Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, Dr. Erol Alpar ve Ertuğrul Taka’nın katılımlarıyla yapılan  6.7.1998 günlü toplantısında, Ra­portör- Hâkim İsa Yeğenoğlu’nun davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolun­daki raporu ve dosyadaki belge­ler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendi­rilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Erdoğan Güneş ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcısı Ayhan Akarsu’nun  davanın çözümü görevinin adli yargı yerine ait bulunduğuna ve Danıştay Savcısı Tülin Özdemir’in ise davanın çözümünün genel idari yargı­nın görev alanına girdi­ğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşü­nüldü:

Dava, Deniz Kuvvetlerine ait askeri aracın çarpması sonucunda davacının eşi ile oğlunun ölmeleri nedeniyle 200.000.000.- lira manevi ve 500.000.000.- lira maddi tazminatın, askeri araç şoförü Dz. Er A.B. ile Milli Sa­vunma Ba­kanlığından müştereken ve müteselsilen tahsiline hük­medilmesi iste­miyle açılmış­tır.

Öncelikle, davada Milli Savunma Bakanlığının yanı sıra davalı ko­nu­munda bulunan kişi bakımından görev sorununa değinmek gerekmektedir.

Kamu görevlilerinin hizmetin yürütülmesi sırasındaki kusurlu ey­lemleri, idare yönünden nesnel nitelik taşıyan “hizmet kusuru” nu oluştur­makta; idare­nin hizmet kusurunun, kamu hizmetinin işleyişi ve gerekleri dikkate alınarak idare hu­kuku kurallarına göre yargısal denetimi görevi ise, idari yargı yerlerine ait bulun­makta ve kural olarak, şahsi kusura dayanılarak kamu görevlilerine (kişilere) karşı idari yargı yerlerine tazminat davası açıl­masına olanak bulun­mamaktadır.

Belirtilen kurala ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanu­nunun değişik 24. maddesinin “Kişiler askeri görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlar­dan ötürü, bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, sadece bu Mahke­mede ilgili kurum aleyhine tazminat davası açabilir­ler. Kurumun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır.” hükmüne göre, uyuş­mazlığa konu edilen davanın kişiye yönelik kısmı ba­kımından Askeri Yüksek İdare Mahkemesi­nin görevli olmadığı; kişilere karşı açılan tazminat davasının, şahsi kusur esasına göre genel hükümler dairesinde adli yargı yerinde çözümle­neceği açıktır.

Diğer taraftan, Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Yasanın değişik 20. mad­dele­rine göre, bir davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde bakıla­bilmesi için: dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendir­mesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleş­mesi gerek­mektedir. Olayda, dava konusu eylem askeri hizmete ilişkin bu­lunmakta ise de; bu eylem sonucunda ölenler ile davacı, 1602 sayılı Yasanın değişik 20. madde­sinde sayılan asker kişilerden olmadığından, eylemin as­ker kişiyi ilgilendirmesi (asker kişiye yönelik bulunması) koşulunun ger­çekleşmemiş olması karşısında, davaya bu nedenle de Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde bakılmasına olanak bulunmamaktadır.

İşin esasına gelince:

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun “işleten ve araç işletici­sinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu” başlığını taşıyan 85. mad­desinin değişik birinci fıkrasında “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu ara­cın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer veril­miş; 90. maddesinde, maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat ko­nularında Borç­lar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağına işaret edilmiş; “Devlete ve Kamu Kuru­luşlarına Ait Araçlar” başlığı altında dü­zenlenen değişik 106. maddesinin bi­rinci cümlesinde “Genel bütçeye dahil daire­lerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşeb­büslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır.” denilmiştir.

Anılan hükümlerin incelenmesinden, 106. maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının, sahip oldukları motorlu araçların sebep olduğu zararlardan dolayı, idare hukuku kurallarına değil, bu Yasada düzenlenen “işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorum­luluğu” çerçevesinde Borçlar Kanu­nunun haksız fiillere ilişkin hükümlerine tabi kılındığı; bu suretle 2918 sayılı Ya­sada, motorlu aracın işletilmesinden doğan zararların tazmini konusunda, motorlu aracın sahibinin özel ya da kamu tüzel kişisi olması bakı­mından bir farklılık göze­tilmeyerek işaret edi­len kamu kurum ve kuruluşlarının da özel hukuk tüzel kişileri gibi aynı esaslara göre sorumlu olduklarının kabul edildiği anlaşılmaktadır.

Belirtilen durum ve 2918 sayılı Yasanın anılan açık hükümleri kar­şısında, askeri aracın neden olduğu zararların tazmini istemiyle açılan dava­nın, işletenin hukuki sorumluluğu çerçevesinde özel hukuk hükümlerine göre adli yargı ye­rinde çözümlenmesi ve bu nedenle, Beyoğlu 4. Asliye Hu­kuk Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ: Anlaşmazlığın niteliğine göre, davanın adli yargı ye­rinde gö­rül­mesi gerektiğine, bu nedenle Beyoğlu 4. Asliye Hukuk Mahke­mesinin 24.12.1997 günlü, E.1997/167, K.1997/928 sayılı görevsizlik kara­rının kaldı­rılmasına, 6.7.1998 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.