T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO        : 2017 / 14

            KARAR NO  : 2017 / 154

            KARAR TR    : 13.3.2017

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın bir kısmının davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

                                                              

                                                             K A R A R

 

Davacı         : A.S. A.Ş.

Vekilleri       : Av. D. Ş.B.& Av. H.B.

Davalı          : Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı

Vekilleri       : Av.T.S., Av.İ. A.

 

O L A Y      : Davacı vekili; dava dışı O. İ.’nin, sevk ve idaresindeki 10 … 916 plaka sayılı aracı ile 11.02.2012 tarihinde Balıkesir ili, Cihat Bilgehan caddesinde seyrederken, yol üzerinde açık vaziyette duran rögar kapağına çarptığını, daha sonra bu çarpmanın etkisi ile duramayarak çöp konteynırına, telefon direğine, doğalgaz kutusuna, park halinde bulunan müvekkili şirkete kasko poliçesiyle, H. İ.S. adına sigortalı 10 … 234 plakalı araca ve 63 numaralı binanın giriş merdiven demirlerine çarparak durduğunu;  müvekkili tarafından, 10 … 916 plakalı aracın maliki G. S., sürücüsü O.İ.ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı G. Sigorta A.Ş. aleyhine hasarlı aracın sovtaj bedeli olan 26.000,00-TL’nin düşülmesiyle birlikte kalan 20.200,00 TL rücu alacağının ödeme tarihi olan 15.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle İstanbul 29. İcra Müdürlüğünün 2012/9986 sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, dosyanın borçlularının borca itiraz etmesi üzerinde açılan itirazın iptali davasının İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/333 E.- 2014/107 K. sayılı ilamı ile karara bağlandığını; bu dosya kapsamında alınan 03.09.2013 tarihli Bilirkişi Heyet Raporu ile Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 14.03.2014 tarihli raporuna göre; 10 … 916 plakalı araç sürücüsü O. İ.’nin, kazanın meydana gelmesinde %25 kusurlu iken, davalı Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin, kazaya sebebiyet veren rögar kapağının bakım ve onarımından sorumlu olduğundan, hizmet kusuru sebebiyle olayın meydana gelmesinde %75 oranında kusurlu bulunduğunu;  müvekkili şirketin, davaya konu hasarın sorumlusunun Balıkesir Büyükşehir Belediyesi olduğunu bilirkişi raporunun kendisine tebliğ tarihi olan 20.09.2013 tarihinde öğrendiğini; davalı Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 10/b-l, 10/b-4, ve 13/1 maddelerinde kendisine verilen görevlerini gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle kusurlu olduğunu,  kamu hizmeti görmekle yükümlü davalı idarenin, 2918 Sayılı Kanunun 13. ve 14. maddeleri ile karayollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ile trafik güvenliğini sağlamakla yükümlü bulunduğunu; davalının, kazaya sebebiyet veren rögar kapağıyla ilgili gerekli önlemleri kaza öncesinde almadığını,  kazanın oluşumuna sebebiyet verdiğini ifade ederek; müvekkili sigorta şirketi tarafından hak sahiplerine ödenen 20.200,00.-TL sigorta tazminatının, davalı Belediyenin %75 kusur oranına isabet eden 15.150,00.-TL’sinin ödeme tarihi olan 15.3.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 26.8.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

BALIKESİR 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 5.5.2015 gün ve E:2014/313, K:2015/181 sayı ile, “(…)Dava sigorta kapsamında ödenen bedelin rücuen tahsiline ilişkin alacak davasıdır.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı şirket tarafından Kasko Sigorta Poliçesi ile sigorta edilen 10 HU 234 plakalı aracın, yol üzerindeki rögar kapağının açık kalması nedeni ile meydana gelen trafik kazası sonucunda hasarlanması üzerine sigortalıya ödenen miktarın tazmini isteminden ibarettir.

Somut olayda davacıya sigortalı olan araçta, yol üzerindeki rögar kapağının açık kalması nedeniyle meydana gelen zararın rücuen tahsili talep edilmiş olup, olayın meydana geldiği yolun bakım ve onarım görevinin davalıya ait olması sonucu davalı hakkında dava açılmış olup meydana gelen kazada davalının kendi kusuruna dayalı olarak dava açılması, başkaca davalıya yer verilmemesi, davalının kamu tüzel kişisi olması, karayolları trafik kanunun düzenlemesi ile yolun karayollarının bakım ve işletiminden doğan zararlarda açıkça adli yargıda görüleceğine ilişkin bir düzenleme bulunmaması, Karayolları Trafik Kanunundaki özel sorumluluk yanında, kamunun hizmet kusuruna dayalı davaların adli yargıda görülmesinin mümkün olmadığı, KTK.nun 110. maddesinin daha çok trafik kazaları bakımından uygulanabileceği, kamuya ait araçların karışmadığı, yol çökmesi, yolun bakım ve onarımı, trafiğin yanlış düzenlenmesi vb. olaylarda esasen aracın işletilmesi, sevk ve idaresinden çok işletme dışı sebeplerle ve özellikle hizmet kusuru oluşturan hallerde KTK.nun 110 maddesinin uygulama yeri bulunmadığı, hizmet kusuruna dayanılan davada davanın çözüm yerinin idari yargı olması gerektiği anlaşıldığından, açılan davanın yargı yolu yönünden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

İdari yargının ve uyuşmazlık mahkemesinin bu tür davalarda Adli Yargının görevli olacağına ilişkin benzer olaylarda kararları var ise de yakın zamanda Mahkememizce verilen kararlar görev yönünden 17 HD.nin kararları(17. HD 2013/17189 E 2013/16474 K ) ile bozulmuş olup, Daire uygulamasının dikkate alınarak bu hususun dava şartı olması nedeniyle resen dikkate alınarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle, Açılan davanın yargı yolu yönünden REDDİNE…” karar vermiş, temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince, 30.5.2016 gün ve E:2016/708, K:2016/6519 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa, aynı istemle 22.8.2016 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

BALIKESİR İDARE MAHKEMESİ: 20.9.2016 gün ve E:2016/1396, K:2016/1113 sayı ile, “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun; 13.maddesinin ilk paragrafında, "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür." hükmüne; 11.1.2011 tarihinde kabul edilen 6099 Sayılı Kanun'un 14.maddesi ile değişen ve 19/01/2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, değişik 110. maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükmüne; 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 21. maddesinde, "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz." kuralına yer verilmiştir.(…) benzer nitelikteki Uyuşmazlık Mahkemesinin 11/04/2016 tarih, 2016/163 E., 2016/210 K. bir kararında, "...Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır." gerekçesiyle adli yargının görevli olduğu yönünde karar vermiştir.

Olayın, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi ile Geçici 21. maddesinin irdelenmesinden, 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk (tazminat) uyuşmazlıklarının, 110. maddede yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden sonra adli yargı yerinde görüleceği, bakılmakta olan davanın ise bu tarihten sonra açıldığı görüldüğünden, 2918 sayılı Yasadan kaynaklı ve sorumluluk hukukuna ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünün, adli yargının görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar istinaf yolu kullanılmaksızın kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 13.3.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın bir kısmının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden;  dava dışı üçüncü kişiye ait aracın, yol üzerinde açık duran rögar kapağına çarptıktan sonra duramayıp, davacı şirketin sigorta ettiği park halinde bulunan 10 … 234 plakalı araca çarpmasıyla  maddi hasarlı kaza oluştuğu; kazanın, yolun bakım, onarım ve temizliğinin usulüne göre yapılmaması ve uyarı niteliğinde trafik işaretlerinin bulunmaması sonucunda yolun yapım, bakım ve bunlara ilişkin güvenlik önlemi almaktan sorumlu olan davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle meydana geldiği, davalı idarenin 2918 sayılı Yasanın 13.maddesinde getirilen yükümlülüklere aykırı hareket ettiği iddia edilerek, davalı İdarenin kusuru oranına karşılık 20.200,00 TL.nin rücuen tazmini istemiyle  dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Balıkesir 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 5.5.2015 gün ve E:2014/313, K:2015/181 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Balıkesir 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 5.5.2015 gün ve E:2014/313, K:2015/181 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.3.2017  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU VE OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                      KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.13.3.2017

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN