Hukuk Bölümü 2010/292 E., 2010/361 K.

"İçtihat Metni"

Davacı : A. E.

Vekilleri : Av. A. B. - Av. M. Ç.

Davalılar : 1- Yatırımcıları Koruma Fonu Vekili : Av. A. T. T.

2- Sermaye Piyasası Kurulu Vekili : Av. Ç. E.

O L A Y : Sermaye Piyasası Kurulu Karar Organı'nın 21.7.2006 gün ve 32/903 sayılı kararı ile, Sermaye Piyasası Kanunu'nun 47/A maddesi uyarınca 10.980 YTL idari para cezası uygulanmasına karar verilmiş ve bu husus Yatırımcıları Koruma Fonu'nun 26.7.2006 gün ve 977-6945 sayılı işlemiyle davacıya tebliğ edilmiştir.

Davacı vekili, para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANKARA 7. SULH CEZA MAHKEMESİ; 29.12.2006 gün ve 2006/1173 Müt. sayı ile, Yatırımcıları Koruma Fonu'nun 26.7.2006 tarih ve F.4/977-6945 sayılı tutanağı ile itiraz edene verilen 10.980 YTL tutarındaki idari para cezasının iptalinin istenildiği, itiraz eden vekilinin 16.8.2006 havale tarihli dilekçesi ile, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından tahakkuk ettirilen idari para cezasının iptaline karar verilmesini talep ettiği, Sermaye Piyasası Kurulu'nun 21.7.2006 tarih ve 32/903 sayılı kararı ile, Seri:VIII, No:39 sayılı Kurul Tebliğinin 10. maddesi gereği idari para cezası tahakkuk ettirilerek itiraz edene tebliğ edildiği, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından tahakkuk ettirilen idari para cezasının idarenin kamu gücünü kullanarak aldığı bir işlem olduğu, bu bakımdan, idari para cezası niteliği taşıyan para cezalarının idari yargı denetimi dışında tutulmasının idarenin yargısal denetiminin etkin ve doğal anlamda gerçekleşmemesi sonucunu doğuracağı, Anayasa'da adli ve idari yargı ayrımına gidildiği ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleri ile Danıştay'ın yetkili kılındığı, kural olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargının, özel hukuk alanına giren konularda adli yargının görevli olacağı, kamu gücünün kullanılması ile ilgili bir idari işlemin uygulanmasında çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde idari yargının yetkili olacağı, Sermaye Piyasası Kurulu'nun da kamu gücünü kullanarak uyuşmazlık konusunda idari para cezası tahakkuk ettirdiği, bu nedenle uyuşmazlığın idari yargıda çözümlenmesi gerekeceği, 5326 sayılı Kabahatler Yasası'nın 3. maddesinin, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasa'nın 31. maddesi ile değiştirildiği, bu nedenlerle davaya bakmakla idare mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 6. İDARE MAHKEMESİ; 13.3.2008 gün ve E:2007/288, K:2008/441 sayı ile, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun "İdari Para Cezaları" başlıklı dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 47/A maddesinden söz ederek, dava dosyasının incelenmesinden; Favori Dinlenme Yerleri A.Ş. yönetim kurulu üyesi olan davacıya Seri VIII No:39 sayılı Kurul Tebliğinin 10. maddesi uyarınca 10.980 YTL idari para cezası verilmesine ilişkin 21.7.2006 tarih ve 32/903 sayılı Sermaye Piyasası Kurulu kararının iptali isteğiyle bakılan dava açılmış ise de; 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nda bu cezaya karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği, incelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun'un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediğinin anlaşıldığı, bu durumda, Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanun'la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı, nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 26.12.2007 günlü, E:2007/111, K:2007/366 sayılı kararının da bu yönde olduğu, öte yandan, dava konusu işlemin tesisinden sonra 2499 sayılı Kanun'un 47/A maddesi, 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 373. maddesi ile değiştirilmiş ise de; bu hükümde de göreve ilişkin herhangi bir düzenleme getirilmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, DANIŞTAY ONÜÇÜNCÜ DAİRE'sinin; 22.1.2010 gün ve E:2008/10256, K:2010/537 sayılı kararı ile onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı vekili, ikinci kez, para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANKARA 12. SULH CEZA MAHKEMESİ; 28.6.2010 gün ve D. İş:2010/460 sayı ile, itiraz eden Ayhan Erel vekilinin 5.4.2010 tarihli dilekçesiyle, Sermaye Piyasası Kurulu'nun 21.7.2006 tarih ve 32/903 sayılı kararına dayanılarak, Yatırımcıları Koruma Fonu'nun 26.7.2006 tarih ve F.4/977-6945 sayılı tutanağıyla tebliğ edilen 10.980 TL tutarındaki idari para cezasının kaldırılmasını talep ettiği, itiraza konu olayın, Favori Dinlenme Yerleri A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi olan Ayhan Erel'e SPK Karar Organı'nın 21.7.2006 tarihli ve 32/903 sayılı kararıyla Seri VIII No.39 sayılı Kurul Tebliğinin 10. maddesi uyarınca 10.980 TL idari para cezası verilmesi olduğu, itiraz eden vekilinin 16.8.2006 tarihli dilekçesinde, söz konusu idari para cezasının iptalini talep ettiği, Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 29.12.2006 tarihli, 1173 müteferrik sayılı kararıyla Mahkemelerinin görevsizliğine, itiraz edenin idare mahkemesine dava açmakta muhtariyetine karar verdiğinin anlaşıldığı, bu karar üzerine itiraz eden vekilinin, aynı talebini 19.2.2007 tarihli dilekçesiyle idari yargı merciine ilettiği, bu talep sonucunda Ankara 6. İdare Mahkemesi'nin 2007/288-2008/441 E, K sayılı, 13.3.2008 tarihli kararıyla, idari yaptırım kararına yönelik itirazı inceleme görevinin adli yargı mercii olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verdiği, temyiz talebi sonucunda Danıştay 13. Dairesi'nin 22.1.2010 tarihli, 2008/10256-2010/537 E, K sayılı ilamıyla mahkeme kararının onandığının anlaşıldığı, burada idari ve adli yargı mercileri arasında doğan olumsuz bir görev uyuşmazlığı bulunduğu, farklı yargı mercileri arasında doğan görev uyuşmazlığının, Uyuşmazlık Mahkemesi'nce çözümlenmesi, görevli yargı merciinin bu şekilde belirlenmesi gerektiği, bu nedenle, itiraz eden vekilinin 5.4.2010 tarihli talebi konusunda Mahkemelerince karar verilmesine yer olmadığına, kararın kesinleşmesini müteakip dava dosyasının Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi'ne gönderilerek, bu Mahkemece Mahkemelerine ait 2006/1173 Müteferrik sayılı dava dosyası ile tüm dosyaların Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilerek, farklı yargı mercilerinde oluşan görev uyuşmazlığının çözümünün istenilmesine karar vermiştir.

Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi, Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararı ve yazısı üzerine görev uyuşmazlığının giderilmesi için üst yazıyla Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Erdoğan BUYURGAN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, Ayper GÖKTUNA, Gürbüz GÜMÜŞAY ve Coşkun GÜNGÖR'ün katılımlarıyla yapılan 20.12.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre:

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu'nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, "2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, 'ceza uyuşmazlıkları' ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının 'hukuk uyuşmazlığı' sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar 'ceza davası' olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…

…" açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesindeki "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler" hükmüne göre, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi'nce, Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi kararı uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulduğu anlaşılmıştır.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa'da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi'nce yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi'nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kuruluş amacına uygun olacağından ve adı geçen Mahkemece üç Mahkemenin dosyası da gönderilmiş olup, usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ'un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA'nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 47/A maddesi uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun "İdari Para Cezaları" başlıklı 47/A maddesinde(Ek:15/12/1999 - 4487/26 md.; Değişik: 23/1/2008-5728/373 md.), "Bu Kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere, belirlenen standart ve formlara ve Kurulca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişilere, gerekçesi belirtilmek suretiyle Kurul tarafından onbeşbin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

Kanunun 40/C maddesinin beşinci fıkrasındaki yükümlülüğe uymayan üyelere Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği Yönetim Kurulunca beşbin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

Kanunun 40/D maddesinin beşinci fıkrasındaki yükümlülüğe uymayan üyelere, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği Yönetim Kurulunca bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Birlik, verdiği cezaları ilgiliye tebliğ eder ve tahsil ve gelir kaydı için Yatırımcıları Koruma Fonuna bildirir.

İdarî para cezalarının verilmesini gerektiren fiillerin tekrarı halinde, verilen para cezası iki katı, ikinci ve müteakip tekrarlarda üç katı artırılarak uygulanır. Bu cezaların verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde idarî para cezası verilmesini gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde önceki cezalar tekrarda esas alınmaz" hükmü yer almıştır.

2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nda, idarî para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Öte yandan; 30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa'nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde, "(1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır"; Kanunun "Başvuru yolu" başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında ise, "İdari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir" düzenlemeleri yer almıştır.

Bu düzenlemelere göre; Kabahatler Kanunu'nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun'un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanun'la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezalarına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 29.12.2006 gün ve 2006/1173 Müt. sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.12.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.