T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 487

            KARAR NO  : 2020 / 686

            KARAR TR   : 23.11.2020

ÖZET :  Davacıya ait bina ve müştemilatın davalı idarece kamulaştırılmasız el atılarak yıktırıldığından bahisle, uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, imar mevzuatı ve 2577 sayılı Yasa kapsamında İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : E. İ. G.

Vekilleri        : Av. H. T. U., Av. H. A. U.

Davalı           : Altındağ Belediye Başkanlığı

Vekilleri        : Av. M. Ö.A., Av. İ..

 

O L A Y        : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin Ankara ili,  Altındağ ilçesi,  İskitler - Zübeyde Hanım Mahallesi, (Ata Sanayi) 595.Sokak.No:22 adresinde  ve İmarın 5377 Ada, 1 parseli (yeni 23166 Ada 5 parsel) üzerinde bulunan 3 katlı bina vs. müştemilatların maliki olduğunu;  davalı İdarece, hiçbir tebligat yapılmaksızın, fiilen kamulaştırmasız olarak el atılarak binanın yıkıldığını; davalı Belediyece işlemin dayanağı olarak 3194 sayılı Yasanın 39.  ve 5216 sayılı Yasanın 7.maddesi gösterilmiş ise de;  binalarının  "harabe ve metruk” olmadığı gibi "yıkılacak durumda can ve mal güvenliğini tehdit edecek durumda da bulunmadığını; yıkım anına kadar içeride imalat yapan kiracının olduğunu; önceden de (davalı Belediyeye devir öncesi) bölgede projeyi yürüten Ankara Büyükşehir Belediyesince de aynı dayanaklarla yıkım yapılmak istendiğini ancak müvekkilin 06.11.2017 tarihli, 170536 sayılı yazısı  karşılığında durumun doğru değerlendirilerek yıkımdan vaz geçilmiş olduğunu; ancak  bu defa davalı Belediyenin,  yasal prosedürlere uymayarak,  imarlı yapılarına -yıkmak sureti ile- fiilen el attığını;  davalı            Belediyece müvekkiline, adresi bulunmasına karşın bir tebligat da yapılmadığını; durumdan davalı belediye tarafından asılı bir ilan sonucu haberdar olunduğunu, hemen başvuru yapılarak  Sulh Hukuk Mahkemesinden tespit de istenmiş ise de, yıkım ivedilikle gerçekleştiğinden tespit yapılamadığını ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 10.000,00-TL.lık tazminatın,  kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek oranda faizi ile birlikte  ödenmesi istemiyle  adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekili, süresi içerisinde verdiği savunma dilekçesinde, idari bir işleme dayalı olarak yıkımın tesis edildiğini ve davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 19.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 3.12.2019 gün ve E:2018/678 sayı ile,”(…) Her ne kadar davalı tarafça 3194 sayılı yasanın 39.maddesi uyarınca encümen kararı tesis edilmek suretiyle yapının genel güvenlik ve sağlık nedeniyle yıkıldığı bu nedenle idari yargının uyuşmazlığın çözümünde görevli olduğunu belirtmiş ise de davalı belediye tarafından gönderilen işlem dosyasında yıkım kararının davacı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği ve daha sonra yapının yıkıldığı anlaşıldığından uyuşmazlığın kamulaştırmasız el atma kapsamında kaldığı anlaşıldığından Davalı vekilinin görev itirazının reddine(…)”karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; “(…)Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde de, tam yargı davaları, idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13. maddeleri uyarınca, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan yasa hükümlerinin gereğidir.

Uygulama ve öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, "idari eylem" olarak tanımlanmaktadır.

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7. maddesinin 1. fıkrasının (z) bendinde, "Afet riski taşıyan veya can ve mal güvenliği açısından tehlike oluşturan binaları tahliye etme ve yıkım konusunda ilçe belediyelerinin talepleri hâlinde her türlü desteği sağlamak." büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları arasında sayılmıştır.

3194 sayılı İmar Kanununun yıkılacak derecede tehlikeli yapılar başlıklı 39. maddesinde, uyuşmazlık tarihinde yürürlükte olan şekliyle" Bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapıların sahiplerine tehlike derecesine göre bunun izalesi için belediye veya valilikçe on gün içinde tebligat yapılır. Yapı sahibinin bulunmaması halinde binanın içindekilere tebligat yapılır. Onlar da bulunmazsa tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir. Tebligatı müteakip süresi içinde yapı sahibi tarafından tamir edilerek veya yıktırılarak tehlike ortadan kaldırılmazsa bu işler belediye veya valilikçe yapılır ve masrafı % 20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir. Alakalının fakruhali tevsik olunursa masraf belediye veya valilikçe bütçesinden karşılanır. Tehlike durumu o yapı ve civarının boşaltılmasını icabettiriyorsa mahkeme kararına lüzum kalmaksızın zabıta marifetiyle derhal tahliye ettirilir." hükmü yer almaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 12/01/2018 günlü, 96 sayılı kararıyla, MİA Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı Sınırı içindeki, Çubuk Çayı ve Turgut Özal Bulvarı arasında Altındağ ilçesinde kalan "İskitler MİA KDGPA II. Etap II. Kısım" olarak adlandırılan bölümün KDGPA uygulama yetkilerinin Altındağ Belediye Başkanlığına devredilmesine karar verildiği, uyuşmazlığa konu taşınmazın Merkezi İş Alanları (MİA) kentsel gelişim ve dönüşüm alanı olarak ilan edilen alan içerisinde yer aldığı, davalı belediye elemanlarınca bu alanda yapılan incelemeler sonucunda kent estetiği açısından olumsuz görüntüye sebep olan harabe, mezbelelik ve metruk durumda olduğu tespit edilen yapılarla ilgili olarak 3194 sayılı Yasanın 39. maddesi ile 5216 sayılı Yasanın 7/z maddesine dayanılarak alandan kaldırılması gerektiğinin 02/10/2018 tarihinde tutanak altına alındığı, bu tutanak kapsamında yer alan davacının yapısının 3194 sayılı Yasanın 39. maddesi ile 5216 sayılı Yasanın 7/z maddesine göre 10(on) gün içerisinde yıkılması, aksi takdirde belediye tarafından yıkılması için yasal işlemler yapılacağının davacıya 04/10/2018 tarihli tebligatla bildirildiği, Altındağ Belediye Başkanlığının 17/10/2018 günlü, E. 1006 sayılı belediye encümeni kararı ile 04/10/2018 tarihli tebligata karşın yapının aynı durumunu koruduğundan bahisle 3194 sayılı İmar Kanununun 39. maddesi uyarınca yıkım kararı alındığı ve bu kararın 25/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafından verilen 30/10/2018 tarihli dilekçe ile taşınmazın 02/10/2018 tarihli tutanak kapsamından çıkarılmasının istenildiği, talebin 07/11/2018 günlü, E.25117 sayılı belediye başkanlığı işlemiyle reddedildiği, bu arada yapının 06/11/2018 tarihinde yıkıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davacıya ait yapının 3194 sayılı Yasanın 39. madde hükmü uyarınca tesis edilen 17/10/2018 tarihli belediye encümeni kararına dayanılarak yapılan tebligattan sonra yıkıldığı anlaşılmakla, yıkımın davalı idarece imar mevzuatı uygulanmak suretiyle gerçekleştirildiği sonucuna varılmış olup; buna göre imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde kamu gücü kullanılarak davacıya ait yapının yıktırılması sonucu uğranıldığı öne sürülen zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, her ne kadar, asliye hukuk mahkemesince, yıkım kararının davacı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği ve daha sonra yapının yıkıldığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın kamulaştırmasız el atma kapsamında kaldığı gerekçesiyle görev itirazının reddine karar verilmişse de; olayda 3194 sayılı Yasanın uygulanması suretiyle tesis edilen idari işleme dayanılarak yapının yıkılmış olduğu tartışmasız olup, anılan madde uyarınca tesis edilen idari işlemin ve bu işlemin uygulanması kapsamında yapılan tebligatın yasaya ve hukuka uygun olup olmadığının denetiminin de işlemin yargısal denetimi konusunda görevli ve yetkili olan idari yargı yerince yapılması gerektiği açıktır.

SONUÇ ; Açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…”karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “(…)Anayasanın 125/7. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1.b maddesinde de, tam yargı davaları, idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 12 ve 13. maddeleri uyarınca, idari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan yasa hükümlerinin gereğidir.

Uygulama ve öğretide, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, "idari işlem" herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, "idari eylem" olarak tanımlanmaktadır.

Buna göre, idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem" bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, idari eylem niteliği taşımaktadır.

Diğer taraftan, 3194 sayılı Kanunun ''Yıkılacak derecede tehlikeli yapılar'" başlıklı 39. maddesinde; “ Bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapıların sahiplerine tehlike derecesine göre bunun izalesi için belediye veya valilikçe on gün içinde tebligat yapılır. / Yapı sahibinin bulunmaması halinde binanın içindekilere tebligat yapılır. Onlar da bulunmazsa tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir. / Tebligatı müteakip süresi içinde yapı sahibi tarafından tamir edilerek veya yıktırılarak tehlike ortadan kaldırılmazsa bu işler belediye veya valilikçe yapılır ve masrafı % 20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir. / Alakalının fakruhali tevsik olunursa masraf belediye veya valilikçe bütçesinden karşılanır. Tehlike durumu o yapı ve civarının boşaltılmasını icab ettiriyorsa mahkeme kararına lüzum kalmaksızın zabıta marifetiyle derhal tahliye ettirilir." hükmüne; ''Kamunun selameti için alınması gereken tedbirler'’’ başlıklı 40. maddesinde de "Arsalarda, evlerde ve sair yerlerde umumun sağlık ve selametini ihlal eden, şehircilik, estetik veya trafik bakımından mahzurlu görülen enkaz veya birikintilerin, gürültü ve duman tevlideden tesislerin hususi mecra, lağım, çukur, kuyu; mağara ve benzerlerinin mahzurlarının giderilmesi ve bunların zuhuruna meydan verilmemesi ilgililere tebliğ edilir. / Tebliğde belirtilen müddet içinde tebliğe riayet edilmediği takdirde belediye veya valilikçe mahzur giderilir; masrafı % 20 fazlasiyle arsa sahibinden alınır veya mahzur tevlit edenlerin faaliyeti durdurulur. ” hükmüne yer verilmiştir.

3194 sayılı Kanunun yukarıda hükmü yazılı 39. maddesinde belirtilen sakıncaların, 5216 sayılı Kanun kapsamında idarece giderilmesi için idareye kamu gücünü kullanma yetkisini tanımakta olup; bu yolda tesis edilen işlemin, idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu idari bir işlem olduğu tartışmasızdır.

Dava konusu olayda, davacıya ait taşınmaz üzerinde bulunan binanın 3194 sayılı Kanunun 39 ve 40. maddeleri gereğince davalı Altındağ Belediye Başkanlığı ekiplerince yıkıldığı, davacının söz konusu işlemler nedeni ile uğradığı zararın tazminini talep ettiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, kamu hizmeti yürüten Belediyenin bu hizmeti yürüttüğü sırada verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, bu hizmetin yürütülmesinde hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Kanunun 2/1.b maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 23/12/2019 tarihli ve E.-K.2019/746-869 sayılı kararında da benzer hususlar vurgulanmıştır.

Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/12/2019 tarihli ve E.2018/678 sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi…” gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.11.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Ankara İli, Altındağ İlçesi, Zübeyde Hanım Mahallesi, 5377 ada, 1 parsel (yeni 23166 ada, 5 parsel) sayılı taşınmaz üzerinde bulunan davacıya ait bina ve müştemilatın davalı idarece kamulaştırılmasız el atılarak yıktırıldığından bahisle, uğranıldığı öne sürülen zarara karşılık fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL tazminatın kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde de, tam yargı davaları, idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, idari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan yasa hükümlerinin gereğidir.

İdarelerin 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri,  genel ve düzenleyici     imar planları ile 2981  sayılı Kanun uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem'' bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, ''idari eylem'' niteliği taşımaktadır.

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7. maddesinin 1. fıkrasının (z) bendinde, "Afet riski taşıyan veya can ve mal güvenliği açısından tehlike oluşturan binaları tahliye etme ve yıkım konusunda ilçe belediyelerinin talepleri hâlinde her türlü desteği sağlamak." büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları arasında sayılmıştır.

3194 sayılı Kanunun, ‘Yıkılacak derecede tehlikeli yapılar’ başlıklı(uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan) 39. maddesinde; “Bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapıların sahiplerine tehlike derecesine göre bunun izalesi için belediye veya valilikçe on gün içinde tebligat yapılır.

Yapı sahibinin bulunmaması halinde binanın içindekilere tebligat yapılır. Onlar da bulunmazsa tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir.

Tebligatı müteakip süresi içinde yapı sahibi tarafından tamir edilerek veya yıktırılarak tehlike ortadan kaldırılmazsa bu işler belediye veya valilikçe yapılır ve masrafı % 20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir.

Alakalının fakruhali tevsik olunursa masraf belediye veya valilikçe bütçesinden karşılanır. Tehlike durumu o yapı ve civarının boşaltılmasını icab ettiriyorsa mahkeme kararına lüzum kalmaksızın zabıta marifetiyle derhal tahliye ettirilir.” denilmek sureti ile, belediye sınırları içinde yer alan ve varlığı kamu için tehlike arz eden binaların, Belediyelerce yapılacak tebligat üzerine gereğinin ilgilileri tarafından yerine getirilmemesi kaydı ile yıktırılabileceği düzenlenmiştir.

3194 sayılı Yasanın yukarıda hükmü yazılı 39. maddesinde belirtilen sakıncaların giderilmesi için idareye kamu gücünü kullanma yetkisini tanımakta olup; bu yolda tesis edilen işlemin, idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu idari bir işlem olduğu tartışmasızdır.

Dosyanın incelenmesinden; Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 12/01/2018 günlü, 96 sayılı kararıyla, MİA Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı Sınırı içindeki, Çubuk Çayı ve Turgut Özal Bulvarı arasında Altındağ ilçesinde kalan "İskitler MİA KDGPA II. Etap II. Kısım" olarak adlandırılan bölümün KDGPA uygulama yetkilerinin Altındağ Belediye Başkanlığına devredilmesine karar verildiği, uyuşmazlığa konu taşınmazın Merkezi İş Alanları (MİA) kentsel gelişim ve dönüşüm alanı olarak ilan edilen alan içerisinde yer aldığı, davalı belediye elemanlarınca bu alanda yapılan incelemeler sonucunda kent estetiği açısından olumsuz görüntüye sebep olan harabe, mezbelelik ve metruk durumda olduğu tespit edilen yapılarla ilgili olarak 3194 sayılı Yasanın 39. maddesi ile 5216 sayılı Yasanın 7/z maddesine dayanılarak alandan kaldırılması gerektiğinin 02/10/2018 tarihinde tutanak altına alındığı, bu tutanak kapsamında yer alan davacının yapısının 3194 sayılı Yasanın 39. maddesi ile 5216 sayılı Yasanın 7/z maddesine göre 10(on) gün içerisinde yıkılması, aksi takdirde belediye tarafından yıkılması için yasal işlemler yapılacağının davacıya 04/10/2018 tarihli tebligatla bildirildiği, Altındağ Belediye Başkanlığının 17/10/2018 günlü, E. 1006 sayılı Belediye Encümeni kararı ile,  04/10/2018 tarihli tebligata karşın yapının aynı durumunu koruduğundan bahisle 3194 sayılı İmar Kanununun 39. maddesi uyarınca yıkım kararı alındığı ve bu kararın 25/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafından verilen 30/10/2018 tarihli dilekçe ile taşınmazın 02/10/2018 tarihli tutanak kapsamından çıkarılmasının istenildiği, talebin 07/11/2018 günlü, E.25117 sayılı belediye başkanlığı işlemiyle reddedildiği, bu arada yapının 06/11/2018 tarihinde yıkıldığı; davacı tarafından, kendisine ait bina ve müştemilatın davalı idarece kamulaştırılmasız el atılarak yıktırıldığından bahisle, uğranıldığı öne sürülen zarara karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL tazminatın kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açıldığı  anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davacıya ait yapıların yıkımının, davalı idarece imar mevzuatı uygulanmak suretiyle gerçekleştirildiği; buna göre, kamu hizmeti yürüten Belediyenin bu hizmeti yürüttüğü sırada verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, bu hizmetin yürütülmesinde hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Kanunun 2/1.b maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı vekilinin görev itirazının, Ankara 19.Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin 3.12.2019 gün ve E:2018/678 sayılı kararın kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı vekilinin görev itirazının, Ankara 19.Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin 3.12.2019 gün ve E:2018/678 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 23.11.2020 gününde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

      Burhan                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

     ÜSTÜN                      BOZER                             AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                  Üye                    

                                        Aydemir                           Nurdane                            Ahmet

                           TUNÇ                             TOPUZ                           ARSLAN