T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

         

          ESAS NO        : 2018 / 716

          KARAR NO    : 2019 / 23

          KARAR TR     : 28.1.2019

ÖZET : Kadastro Kanunu uyarınca yapılan yenileme çalışmaları ile ortaya çıktığı iddia edilen mükerrer tescil işleminin düzeltilmesi, satın alınmış olan taşınmazın davacıya ait olduğunun tespiti istemiyle açılan davanın,   Kadastro Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

           

K  A  R  A  R

 

Davacı            : S. E.

Davalı             : Maliye Hazinesi(Adli Yargıda Dahili Davalı, İdari Yargıda Davalı)

Vekilleri          : Av.M.Ç., Av. A. A. Ü.

Davalı             : Muş Tapu ve Kadastro Müdürlüğü

 

O L A Y         : Davacı dilekçesinde, 1997 yılında Muş ili, Merkez ilçesi, Yeşilce Köyündeki 1009 parseli bedelini ödeyerek R. C.’dan satın aldığını; bildiği kadarıyla, bu parselin önceki malikinin de N. Ü.olduğunu;  davalı tapu Müdürlüğünün 26.09.2017 tarih ve 2095791 sayılı yazısından parselin aidiyetinin tespiti hususunda mükerrer tescil olduğunun bildirildiğini; bu taşınmazın mülkiyetine ilişkin, aradan geçen 20 yıla karşın hiçbir ihtilaf yaşanmadığını, parselin tarafına ait bulunduğunu; bu tapuyu davalı idarenin tapu kayıtlarına ve parselasyonuna inanarak ve güvenerek satın aldığını ifade ederek; her türlü yasal hakkı ve tapu müdürlüğünün kusursuz sorumluluğuna karşı baş vurma hakkı saklı kalmak kaydı ile; Muş ili Merkez ilçesi, Yeşilce köyündeki 1009 parselin tarafına ait olduğunun tespiti ile davalının anılan yazısı gereği doğan ihtilafın giderilmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

MUŞ 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 18.4.2018 gün ve E: 2017/732, K:2018/396 sayı ile, “(…) Davalı Kadastro Müdürlüğü cevap dilekçesinde özetle; davaya konu yerde kadastro çalışmalarının 1969 yılında kesinleştiğini, dava konusu parselle mükerrerlik oluşturan 112, 113, 114 ve 115 nolu taşınmazların Osman oğlu Ahmet S. ve Abdurrahim evlatları adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmaz maliklerinden F. Ü.'in Muş Belediyesine müracaat ederek söz konusu yerde evinin olduğunu, elektrik aboneliğinin bulunduğunu beyan ederek değerlendirilmesini talep ettiğini, Muş ili İl Daimi Encümen Başkanlığının 05/04/1988 tarih ve 133 sayılı kararıyla tapu tahsis belgesi verilmesine karar verdiğini, bunun üzerine Muş Tapu Müdürlüğünün 26/02/1993 tarih ve 266 yevmiye nosu ile ilgilisine tapu tahsis belgesi verildiğini, 2014 yılında yapılan yenileme çalışmalarında 1009 nolu tapu tahsis belgeli taşınmazın yine ilk tesis kadastrosunda mülkiyeti kendilerine ait Yeşilce Köyü 112-113-114 nolu parsellere kısmen isabet ettiğinin tespit edildiğini, söz konusu taşınmazların yenileme sonrası 135 ada 114-116 ve 117 nolu taşınmazlar olduğunu beyanla davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.

Dahili davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı definde bulunduklarını, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini, yargı yolu itirazında bulunduklarını, davacının tespit davası açmakta hukuki menfaatinin olmadığını beyanla davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.

Mahkememizde açılan dava, davaya konu taşınmazın mükerrer kaydı bulunduğunun tespiti üzerine açılan mülkiyetin tespiti istemine yöneliktir.

Taraflara usulüne uygun bir şekilde davetiye tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmış, dava konusu taşınmazın tapu kaydı ve krokisi dosyaya celp edilmiştir.

Davaya konu taşınmazın tapu kaydının celp edilerek incelenmesinde, iki katlı kargir ev ve arsa vasfındaki taşınmazın 400,00 m2 yüz ölçümüne sahip olduğu ve davacı adına kayıtlı olduğu, beyanlar hanesinde Muş Kadastro Müdürlüğünün 24/05/2017 tarih ve 1184460 sayılı yazısıyla idari yoldan mükerrer tescil edildiği ve yapılan yenileme kadastrosunda herhangi bir parsel numarası almadığı, bu parsel hakkında herhangi bir işlem yapılmamasına dair şerh bulunduğu görülmüştür.

Davaya cevap dilekçesi ekinde sunulan 14/06/2017 tarihli teknik raporda, davaya konu parselin tesis kadastrosu sonucunda 19/09/1970 tarihinde tapuya devredildiğini, 1984 tarihli 1/5000'lik planda krokide B harfiyle gösterilen 400 m2’lik kısımda gecekondu olması nedeniyle bu yer için 26/02/1993 tarihinde tapu tahsis belgesi düzenlendiğini, yapılan yenileme çalışması sırasında Naim Ümit adına tescil edilen 400 m2'lik yerin aslında boş olmadığını, bu yerin 1/1000’lik planda köy içi paftasına isabet ettiğinin görüldüğünü, böylece söz konusu yerin sehven mükerrer tescil gördüğü, 1009 numaralı parsele ait yerin eski 113 parselin yenileme sonrası 135/117, eski 112 parselin yenileme sonrası 135/114, eski 114 parselin yenileme sonrası 135/116 parsel numaralarıyla Fahrettin Ümit ve müşterekleri adına zaten tescil edildiğinin anlaşıldığını, sonuç olarak 1009 numaralı parselin tescilinin sehven mükerrer tescil olup 1009 numaralı parselin tescilinin iptal edilmesi gerekmekte olduğu bildirilmiştir.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının tapu kaydına itimat ilkesi gereği dava konusu taşınmazı satın ve devir almasına rağmen Tapu Müdürlüğünün idari işlemi ile söz konusu taşınmazın mükerrer olarak tapu siciline kaydedildiğinin tespit edildiği, davacının açtığı dava ile taşınmazın mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespitini talep ettiği, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden dava konusu 1009 parselin tapuya mükerrer olarak kaydedildiğinin sabit olduğu, bu durumda davacının TMK'daki ilgili hükümler gereği devletin sorumluluğu ilkesine dayalı olarak zararının giderilmesini talep edebileceği gibi idari yargıda tapu müdürlüğünün mükerrer kayda dair ilgili kararının iptalini talep edebileceği, gerek dava dilekçesinde gerekse duruşmadaki beyanında tazminat talep etmeyip taşınmazın maliki olduğunun tespitini istediği, somut olayda davalı idare tarafından yapılan bir idari işlem neticesinde davaya konu taşınmazın tapu kaydının mükerrer olduğuna karar verildiği, uyuşmazlığın esasen Muş Tapu Kadastro Müdürlüğü tarafından yapılan idari işlemden kaynaklandığı, adli yargı yerinde davalı idarenin idari bir işlem veya eyleminin hukuka uygunluğunun denetlenemeyeceği, 2577 Sayılı İYUK'un 2/1-b maddesi gereği davacının davaya konu talebi hususunda idari yargı yerinde iptal davası açabileceği değerlendirilmekle, dava şartlarından yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle HMK'nun 114/1-b ve 115/2 maddeleri gereği davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:

1-Yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle HMK'nun 114/1-b ve 115/2 maddeleri gereği davanın usulden REDDİNE…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı bu kez,  Muş İli Merkez ilçesi Yeşilce Köyü 1009 parselin tarafına ait olduğunun tespiti ile mükerrer kayıt oluşturulması yönündeki davalı idare işleminin iptaline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

VAN 2.İDARE MAHKEMESİ: 6.9.2018 gün ve E:2018/1572 sayı ile, “(…) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Asliye hukuk mahkemelerinin görevi" başlıklı 2. maddesinde; "Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir." kuralına yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacının, Muş İli, Merkez İlçesi, Yeşilce Köyü, 1009 parsel sayılı taşınmazı R.C.'den 1997 yılında satın aldığı, ancak söz konusu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine Muş Kadastro Müdürlüğünün 24.05.2017 tarih ve 1184460 sayılı yazısıyla, anılan taşınmaza ait yerin 135 ada, 114, 115, 117 parsel sayılı taşınmazlara isabet etmesi nedeniyle 'idari yoldan mükerrer tescil edildiği ve yapılan yenileme kadastrosu çalışmalarında herhangi bir parsel numarası almadığı, bu parsel hakkında herhangi bir işlem yapılmaması' hususunda şerh düşüldüğü, davacı tarafından, söz konusu parselin yapılan uygulamalar sonrasındaki parsel numarasının tarafına bildirilmesi istemiyle 21.09.2017 tarihli dilekçeyle Muş Valiliği Kadastro Müdürlüğü'ne başvuru yapıldığı, başvuruya cevaben tesis edilen işlem ile, söz konusu parselin 135 ada, 114, 115 ve 117 parsel sayılı taşınmazların bulunduğu yere isabet etmesi nedeniyle mükerrer parsel olarak tescil edildiğinin bildirilmesi üzerine, davacı tarafından 24.11.2017 tarihinde Muş Asliye Hukuk Mahkemesinde 1009 parsel sayılı taşınmazın tarafına ait olduğunun tespit edilmesi istemiyle dava açıldığı, Muş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 18.04.2018 tarih ve E:2017/732, K:2018/936 sayılı kararıyla, 'bakılan davanın, davaya konu taşınmazın mükerrer kaydı bulunduğunun tespiti üzerine mülkiyetin tespiti istemine yönelik olduğu, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden dava konusu 1009 parselin tapuya mükerrer olarak kaydedildiğinin sabit olduğu, bu durumda davacının Türk Medeni Kanunu'ndaki ilgili hükümler gereği Devletin sorumluluğu ilkesine dayalı olarak zararının giderilmesini talep edebileceği gibi idari yargıda tapu müdürlüğünün mükerrer kayda dair ilgili kararının iptalini talep edebileceği, davacının tazminat talebi yerine taşınmazın maliki olduğunun tespitini istediği, somut olayda davalı idare tarafından yapılan bir idari işlem neticesinde davaya konu taşınmazın tapu kaydının mükerrer olduğuna karar verildiği, uyuşmazlığın esasen Muş Tapu Kadastro Müdürlüğü tarafından yapılan idari işlemden kaynaklandığı, adli yargı yerinde davalı idarenin idari bir işlem veya eyleminin hukuka uygunluğunun denetlenemeyeceği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereği davacının davaya konu talebi hususunda idari yargı yerinde iptal davası açabileceği' gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verildiği, taraflarca kanun yoluna başvurulmaması nedeniyle söz konusu kararın kesinleşmesi üzerine, Mahkememizde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda; davacının, 1997 yılında R.C.'den satın almış olduğu 1009 parsel sayılı taşınmazın, aynı yerde bulunan 135 ada, 114, 115 ve 117 parsel sayılı taşınmazlara isabet etmesi nedeniyle mükerrer tescil edildiğinin öğrenilmesi üzerine, uzun süredir taşınmazın mülkiyeti ile ilgili olarak herhangi bir ihtilafın yaşanmadığı ve kendisinin de tapu kaydına güvenerek bu taşınmazı satın aldığı ileri sürülerek söz konusu parselin mülkiyetinin tarafına ait olduğunun tespit edilmesi istemiyle Muş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldığı, açılan dava neticesinde anılan Mahkemece verilen görevsizlik kararı üzerine, davacı tarafından, mükerrer tapu kaydının çıkarılması yönündeki idari işlemin iptali ile 1009 parsel sayılı taşınmazın tarafına ait olduğunun tespiti istemiyle Mahkememizde bakılmakta olan dava açılmış ise de; uyuşmazlığın esasının malvarlığı haklarına ilişkin bir ayni hak türü olan mülkiyet hakkının tespiti isteminin oluşturduğu, diğer bir ifadeyle, davacının talebinin, bahsi geçen taşınmazın mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespit edilmesine yönelik olduğu, malvarlığı haklarına ilişkin uyuşmazlıkların ise Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girmesi nedeniyle, bu uyuşmazlığın çözümünde adli yargı merciilerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; adli yargının görev alanına giren davada Mahkememizin görevli olmadığına, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 28.1.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvuru yapıldığı, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı tarafından, Muş İli, Merkez İlçesi, Yeşilce Köyü, 1009 parsel sayılı taşınmazın tarafına ait olduğunun tespiti ile söz konusu taşınmaz ile ilgili olarak oluşturulan mükerrer tescilin iptaline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

3402 sayılı Kadastro Kanun'un 1. maddesinde;  Kanunun amacının, ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmak olarak belirtildiği görülmüş; Kanunun İkinci Bölümünde “Kadastro Çalışmaları”, Üçüncü Bölümünde “Sınırlandırma Ve Tespit İşleri”, Dördüncü Bölümünde “Mülkiyet Hakkının Tespitine İlişkin Esaslar” ile ilgili hususlara yer verilmiş; bu bölüm içinde yer alan,  “Kamu malları” başlıklı 16.maddesinde, “ Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:

A) Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına veya Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye köy veya mahalli idare birlikleri tüzelkişiliği, adlarına tespit olunur. (1)

B) Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.

Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler.

Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.

C) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler, dağlar (bunlardan çıkan kaynaklar) gibi, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi değildir, istisnalar saklıdır.

D) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir.” Hükmüne; “Evvelce kadastrosu yapılan yerler” başlıklı 22.maddesinde;  “ (Değişik:22/2/2005 – 5304/6 md.)

Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tâbi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medenî Kanununun 1026 ncı maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro, tapu sicil müdürlüğünce re’sen iptal edilir.

Ancak;

a) Tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin sağlanması amacıyla tapulama ve kadastro görmüş yerlerde,

b) Daha önce sadece tapu tahriri yapılan veya 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkında Kanuna göre yenileme yapılacak yerler ile 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine tâbi yerlerde,

Birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

İkinci fıkranın (a) bendinin uygulanacağı alanlar Tapu ve Kadastro Genel Müdürünün onayı ile belirlenir ve çalışmalara başlanmadan en az onbeş gün önce çalışma alanında, bölge merkezinde ve bölgenin bağlı olduğu il merkezinde alışılmış vasıtalarla duyurulur, ayrıca varsa yerel gazete ile ilân edilir. Yapılacak çalışmalarda 2, 4, 14, 17, 19 ve 21 inci maddeler ile 13 üncü maddenin (B) ve 20 nci maddenin (B), (C) ve (D) bentleri hükümleri uygulanmaz.

Tapulama ve kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerin tescili yapılır.

Tapuya tescil edilmiş ormanlardan, haritaları teknik mevzuata uygun olanlar aynen, diğerleri ise teknik mevzuata uygun hale getirildikten sonra tapu kütüğüne aktarılır.” Hükmüne; “Diğer kanun hükümlerinin uygulanacağı haller” başlıklı 23. maddesinde; “ Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmüne; “Uyuşmazlıkların Kadastro Mahkemesinde Çözümlenmesi” başlıklı Beşinci Bölümü içinde yer alan, “Adli kuruluş” başlıklı 24. maddesinde “ Genel mahkemelere ait olup da bu Kanunun uygulanması ile ilgili dava ve işlere belirlenen usul ve esaslara göre bakmak üzere her kadastro bölgesinde tek hakimli ve Asliye Mahkemesi sıfatını haiz yeter sayıda kadastro mahkemesi kurulur. Bu mahkeme hakimleri 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmüne; “Genel olarak görev” başlıklı 25.maddesinde, “Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir.

Kadastro mahkemesi, yalnız kadastro işlerine münhasır olmak üzere;

A) Velisi veya vasisi bulunmayan küçüklere ve kısıtlılara kayyım tayin eder. Bunların menfaatlerini korumak amacıyla Türk Medeni Kanununun hakimin iznini şart kıldığı hallerde bu izni verir.

B) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 465 ve bunu takip eden maddeleri gereğince adli yardım taleplerini inceleyerek kabul edebilir.

C) Tutanağı düzenlenen taşınmaz mallara ait ihtiyati tedbir kararı verebilir. Bu kararı hemen o yerin kadastro ve tapu sicil müdürlüklerine bildirir. Tedbir kararı alan taraf karar gününden itibaren usulün örgördüğü süre içinde kadastro mahkemesinde dava açmadığı takdirde tedbir kendiliğinden hükümsüz kalır.

Bu Kanunun 26 ve 40 ıncı madde hükümleri saklı kalmak üzere, kadastro tutanağının düzenlenmesi gününden ve tutanak sonradan tamamlanmış ve düzeltilmiş ise, o günden sonra doğan haklara dair istekler, taksim şuyuun giderilmesi veya muhdesata bağlı olarak taşınmaz malı iktisap, muhdesatın yıkılıp kaldırılması ve benzeri nitelikte olan ve mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin incelenmesi, kadastro mahkemesinin görevi dışındadır.” hükmüne; “Çeşitli Hükümler” başlığı altındaki Yedinci Bölümdeki “Hataların düzeltilmesi” başlıklı 41.maddesinde “ (Değişik birinci fıkra:22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.

(Değişik :22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir.

Bu maddenin uygulanmasında, 12 nci maddede belirtilen hak düşürücü süre aranmaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun, Tapu Sicili ile ilgili hususların gösterildiği bölüme ilişkin 997.maddesinde;Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.

Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur.

Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir.”;hükmü,  “Sorumluluk” başlıklı 1007.maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.  

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmü;   

Tescilin koşullarının gösterildiği 1013.maddesinde ise, “ Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır.

Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur.

Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.” Hükmü;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Asliye hukuk mahkemelerinin görevi" başlıklı 2. Maddesinde ise; "Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” Hükmü  yer almıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacının, Muş İli, Merkez İlçesi, Yeşilce Köyü, 1009 parsel sayılı taşınmazı R. C.’dan 1997 yılında satın aldığı, ancak söz konusu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine Muş Kadastro Müdürlüğünün 24.05.2017 tarih ve 1184460 sayılı yazısıyla, 'idari yoldan mükerrer tescil edildiği ve yapılan yenileme kadastrosu çalışmalarında herhangi bir parsel numarası almadığı, bu parsel hakkında herhangi bir işlem yapılmaması' hususunda şerh düşüldüğü, davacı tarafından, söz konusu parselin yapılan uygulamalar sonrasındaki parsel numarasının tarafına bildirilmesi istemiyle Muş Valiliği Kadastro Müdürlüğü'ne başvuru yapıldığı, başvuruya cevaben tesis edilen işlem ile, söz konusu parselin 135 ada, 114, 115 ve 117 parsel sayılı taşınmazların bulunduğu yere isabet etmesi nedeniyle mükerrer parsel olarak tescil edildiğinin,  1515 sayılı Tapu Kayıtlarından Hukuki Kıymetlerini Kaybetmiş Olanların Tasfiyesine Dair Kanunun 2. Maddesi hükmüne göre, 15.6.2017 tarih, 377900 sayılı yazı ile Muş Tapu Müdürlüğüne tescilinin iptali için gönderildiğinin bildirilmesi üzerine, davacı tarafından adli ve idari yargı yerlerinde davaların açıldığı; diğer taraftan, Yeşilce Köyü 1009 numaralı parsele ilişkin olarak dosya içerisinde bulunan 14.6.2017 tarihli “Teknik Rapor”da “ Muş ili Merkez İlçesi Yeşilce Köyünün tesis kadastrosu 26.05.1969 tarihinde başlamış olup 19.09.1970 tarihinde tapuya devri yapılmıştır.

Söz konusu 1009 numaralı parsel ise takriben 1984 yılında Yeminli Özel Teknik Büro B. Ö. tarafından 1/5000' lik K47-A-21-D paftasında boş olarak gözüken krokisinde (A) harfiyle gösterilen alanın içinde krokide (B) harfiyle gösterilen 400 m2' lik içinde gecekondu olan alanın Yeşilce Köyü halkından N. Ü. isimli şahsa Tapu Tahsis Belgesi verilmesi amacıyla kroki düzenlendiği görülmektedir. Söz konusu alan için 26.02.1993 tarihinde ise Tapu Tahsis Belgesi düzenlenerek 1009 parsel olarak tescil görmüştür. (EK- 1,6) Ayrıca Muş Belediye Başkanlığının 03.06.1984 tarihinde N.Ü. isimli şahsa ait gecekondunun elektrik tahsisatının yapıldığı, ekteki belgede görülmektedir. (EK-1)

Muş İli Daimi Encümen Başkanlığı' nın 05.04.1988 tarih ve 133 nolu kararında Yeminli Özel Teknik Büro tarafından hazırlanan belgelere istinaden tapu tahsis kararı verdiği ve Muş il Özel İdaresinin 08.04.1988 tarih ve 481 sayılı yazısında 400 m2' lik taşınmazın İl Özel İdare adına tescili yapıldıktan sonra Fahrettin oğlu N. Ü. adına Tapu Tahsis Belgesi verilmesi hususu belirtildiği, ardından 25.02.1993 tarih ve 116 sayı ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün N. Ü.'İN kullandığı 400 M2 lik alanın 2981 sayılı yasa gereğince tahsis belgesi verilerek boşluktan ihdas edilmesi hususunda gereğinin yapılmasının ardından bu yerin 26.02.1993 tarih ve 266 yevmiye ile Tapu Tescil işleminin yapıldığı görülmüştür. (EK-2,3,4,5 )

Yeşilce Köyünün 3402 sayılı Kadastro Kanunun 22-a maddesine göre yapılan yenileme çalışması sırasında N. Ü. adına tescil edilen 400 m2' lik yerin bulunduğu köy üstü (köşk) olarak bilinen mevkide 1/5000' lik K47-A-21-D paftasında boş olarak gösterilen alanın aslında boş olmadığı ve bu yerin 1/1000' lik 2 numaralı köy içi paftasına isabet ettiği görülmüştür.

Böylece Naim ÜMİT adına tescil edilen 1009 numaralı parselin sehven mükerrer tescil gördüğü, bu yerin boş olmadığı 1009 numaralı parsele ait yerin eski 113 yenileme sonrası 135 ada 117 parsel, eski 112 parsel yenileme sonrası 135 ada 114 parsel ve eski 114 parsel yeni 135 ada 116 parsel numaraları ile F. Ü. ve müşterekleri adına zaten tescil edildiği tespit edilmiştir. F.Ü., Naim Ü.'in babasıdır. Yapılan bu yer tesis kadastrosu esnasında tapulu bir yer olduğu her nasılsa bu yere sehven mükerrer tescil yapıldığı yapılan bu tescilin hatalı olup iptal edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

2014 yılında yapılan Kadastro Haritalarının Yenilenmesi ve Güncellenmesi çalışmasında bu pafta ve mükerrer kadastro fark edilmiş olup, yenileme çalışması akabinde rapor tutulması planlanmış ancak o dönem görev yapan mühendisin tayin olması nedeniyle gerekli düzeltme işlemleri yapılmamıştır. Yeşilce Köyünde mükerrer tescil edilen 1009 numaralı parsel birçok defa satış işlemi görmüş en son satın alan şahıs aplikasyon amacıyla Müdürlüğümüze gelmesi akabinde yapılan inceleme neticesinde bu yanlışlık fark edilmiştir.

Sonuç olarak; ekli krokide de görüldüğü üzere, 1009 numaralı parselin tescili, sehven mükerrer tescil olup, 1009 numaralı parselin tescilinin iptal edilmesi gerekmektedir.” hususlarına yer verildiği görülmüştür.

Yukarıda ilgili hükümleri yazılan 3402 sayılı Kadastro Kanununda, kadastro Mahkemelerinin görevleri, işlemlere karşı itiraz usulleri düzenlenmiş,  mülkiyet hakkının tespitine ilişkin hususlarda, ilgili bölümde hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş; yine kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalara ilişkin itirazların adli yargı teşkilatı içinde çözüme kavuşturulması amaçlanmış; sorumluluk davalarına ilişkin olarak bu Kanunda yargı yolu gösterilmemiş;  bu Kanunun gönderme yaptığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007.maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu; Devletin, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu edeceği;  Devletin sorumluluğuna ilişkin davaların, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği hükmüne yer verilmiştir.

Konuya ilişkin mevzuat hükümleri ile somut olay birlikte irdelendiğinde; tesis kadastrosunun hatalı yapılması ile başlayan ve yine, Kadastro Kanunu uyarınca yapılan yenileme çalışmaları ile ortaya çıktığı iddia edilen mükerrer tescil işleminin düzeltilmesi, satın alınmış olan taşınmazın davacıya ait olduğunun tespiti istemiyle dava açıldığı; uyuşmazlığın, taşınmaz mal mülkiyetine,  taşınmazın tapuya tesciline ilişkin hatalı iş veya işlemlerden doğduğu gözetildiğinde; davanın görüm ve çözümünün, Kadastro Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre adli yargının görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan bu nedenlerle Van 2. İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile Muş 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.4.2018 gün ve E:2017/732,  K:2018/396 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Van 2. İdare Mahkemesince yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile Muş 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.4.2018 gün ve E:2017/732, K:2018/396 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.1.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ