T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO   : 2017 / 267

          KARAR NO   : 2017 / 311

          KARAR TR    : 08.05.2017

ÖZET : Davacıların taşınmazı üzerinde konulan kısıtlamanın (hukuki el atmanın) yol açtığı öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın imar planından kaynaklanan tazminat davaları kapsamında İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacılar        : 1 - Y.Ö.

                          2 - G.Ö.

                          3 - M.Ö.

                          4 - Gül.Ö.

                          5 - Y.E.

Vekili              : Av. N.B.

Davalı             : Ümraniye Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. S. S.

                      

O L A Y         : Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin murisi adına tapuda İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, Çakmak Mahallesi 35 pafta, 286 Ada, 8 parselde kayıtlı taşınmaza davalı Belediyenin yaya yolu, kaldırım ve araç yolu yapmak suretiyle el attığını, davalı idareye uzlaşma talebinde bulunduklarını ancak idarenin 04.03.2014 tarih ve 407 sayılı cevabi yazıyla talebi reddettiğini, taşınmazın kamulaştırmasız el atılan kısmıyla ilgili olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ederek, adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL ANADOLU 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 05.02.2015 gün ve E:2014/187, K:2015/41 sayı ile “…Tüm dosya incelenmiş, dosyada mevcut bilgi belgeler, ibraz edilen bilirkişi raporu birlikte değerlendirilmiş, Kamulaştırma Kanununa göre uygulama imar planında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında idari yargıda dava açılabileceğinin belirtildiği, dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığı ..”  gerekçesiyle davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar vermiş, taraflarca temyiz edilmeyen kararın 13.07.2015 tarihi itibarıyla kesinleştirildiği anlaşılmıştır.

Davacılar vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 8. İDARE MAHKEMESİ: 24.03.2016 gün ve E:2015/2081, K:2016/530 sayı ile “Dosyada mevcut bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu edilen Çakmak Mahallesi 286 ada 8 parsel sayılı taşınmaza davalı idare tarafından fiilen el atıldığı, taşınmazın üzerinden sokak geçtiği ve sokağın da hali hazırda kullanıldığı, öte yandan aynı taşınmazın Ulaştırma Bakanlığı tarafından 1985 yılında kamulaştırıldığı, kamulaştırma bedelinin de davacıların murisi adına banka hesabında bloke edildiği, davacılara ait parsele fiilen de el atılmış olması nedeniyle Mahkememizde açılan bu davanın kamulaştırma bedelinin artırılması amacıyla açılan bedel artırımı davası olarak açılmak istenen dava mahiyetinde olduğu, taşınmaza davalı idare tarafından fiilen el atıldığı” gerekçesiyle davanın 2577 sayılı Yasanın 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş,  karar aleyhine davacılar vekilince itiraz yoluna başvurulmuştur.

 

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesi:10.11.2016 tarih, E:2016/695, K:2016/605 sayılı kararıyla; “2247 sayılı Kanunun 19/1 maddesinde adli, idari, askeri yargı mercilerinden birinin kesin veya kesinleşmiş kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan yargı mercii davada görevsizlik kararını veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa,  gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelemesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise; önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyalarının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderileceği hükmü yer almaktadır.

Bu durumda; mevzuat hükümleri gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken, davanın yeniden görev yönünden reddedilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.” Gerekçesiyle itirazın kabulüne ve mezkûr kararın bozulmasına hükmetmiştir.

İSTANBUL 8. İDARE MAHKEMESİ: 19.12.2016 gün ve E:2016/2405 sayılı kararla; “… 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde: Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir” hükmüne yer verilmiştir…

…Mahkememizin 2015/2081 esas sayılı dosyasında, 2016/530 sayılı kararla uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı kolunun görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, davacının itirazı üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesinin 10.11.2016 tarih ve E:2016/695, K:2016/605 sayılı kararıyla Mahkememizin 2015/2081 E. sayılı görevsizlik kararının adli ve idari yargı yerleri arasında görev hususunda uyuşmazlık çıkması durumunda dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilerek görev hususunun çözümünün sağlanması gerektiği düşüncesiyle bozulduğu, İstanbul 9. İdare Dava Dairesinin bu kararı üzerine de uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin tespiti için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’ nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’ un katılımlarıyla yapılan 8.5.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığın esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’ nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 

 

Dava, davacıların murisi adına tapuda İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, Çakmak Mahallesi 35 pafta, 286 Ada, 8 parselde kayıtlı taşınmaza davalı Belediyenin yaya yolu, kaldırım ve araç yolu yapmak suretiyle el attığı iddiasıyla, taşınmazın kamulaştırmasız el atılan kısmıyla ilgili olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda, mahkemeye sunulan 12.01.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda taşınmazın Şeker ve Coşkun sokakla irtibatlı olarak stabilize vasıflı yol olarak kullanıldığı, Belediye standartlarında bir yol olmadığı, asfalt, bordür ve yaya kaldırımı gibi üst yapıların mevcut olmadığı, bu haliyle taşınmaza fiili el atmanın olmadığı yönünde görüş belirtildiği anlaşılmıştır. Yine dosyada mevcut Ümraniye Belediye Başkanlığının 06.04.2014 tarih ve 36575 sayılı yazısıyla dava konusu taşınmazın 13.02.1998, 15.03.1999 ve 18.11.2012 tarihli 1/1000 ölçekli imar planına göre “yol” olarak belirlendiği bildirilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

c) (Ek: 3/7/2005-5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz…” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim Anayasanın 158. maddesi ile adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir.

Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806)

Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Davacıların hissedar oldukları İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, Çakmak Mahallesi 35 pafta, 286 Ada, 8 parsel sayılı taşınmaza, davalı belediye tarafından, imar planında “yol” olarak ayrılmak suretiyle, hukuken el atıldığı iddiası ile meydana geldiği belirtilen zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 8. İdare Mahkemesince yapılan 19.12.2016 gün ve E:2016/2405 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 8. İdare Mahkemesince yapılan 19.12.2016 gün ve E:2016/2405 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 08.05.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

Üye

Birgül

KURT