T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 286

            KARAR NO : 2016 / 383

            KARAR TR   : 26.09.2016

 

ÖZET: Dava dışı üçüncü bir şahsa ait olup, bu şahsın oğlunun yönetimindeki aracın yaptığı trafik kazası neticesinde davacıların eşi ve annelerinin ölümüne sebebiyet vermesi nedeni ile davacıların uğradığı maddi ve manevi zararın, olayda kusuru bulunduğu iddia edilen davalılardan tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesi gereğince, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı lar          :1.Y.Y.’a velayeten kendine asaleten A.H.Y.

                                       2.G.Y.  

                                       3.S.Y.        

            Vekili                  :Av.F.G.   

            Davalı                 :1.K.A. Sigorta A.Ş. (Adli yargı)

            Vekili                  :Av.M.O.                           

Birleşen Dosya

Davalı                 :2.Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı  ( Adli Yargı & İdari Yargıda)

Vekili                  :Av.Ş.R.  

 

            O L A Y             :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı Saim Yamaç'a ait 33 TH 969 plakalı aracın davalı sigorta şirketi tarafından 30/11/2007 başlangıç tarihli 30/11/2008 bitiş tarihli 6759-0210-00509100 poliçe numaralı trafik sigortası kapsamında sigortalandığını, aracın 30/11/2007 günü saat 17.15 sıralarında araç sahibi Saim Yamaç'ın oğlu Süleyman Yamaç'ın kontrolünde iken yaptığı kaza sonrasında davacı A.H.Y.'ın eşi ve diğer davacıların annesi olan Saniye Yıldız'a çarparak ölümüne sebep olduğunu; kazadan dolayı Süleyman Yamaç hakkında Mersin 3 Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/5 E sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında alınan adli tıp kusur raporunda; Süleyman Yamaç’ın meydana gelen kazada KTK 52/b maddesi gereğince 2. derecede kusurlu olduğunun belirlendiğini,  bu kapsamda davalı sigorta şirketine poliçe sorumluluğu içinde gerekli ödemenin yapılması için başvuruda bulunulduğunu ancak davacı A.H.Y.’ın ibrası nedeniyle talebin reddedildiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak suretiyle davacılar Ali Haydar için 7.000 TL, Yeşim için 3.000 TL, Gonca için 1.500 TL, Serdar için 500,00 TL olmak üzere toplam 12.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının 31/12/2007 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemi ile 10.06.2008 tarihinde adli yargı yerinde dava açmış, dosya Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/181 esasına kaydedilmiştir.

            Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi: 30.12.2010 gün ve 2008/181 Esas, 2010/373 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamından, davacılar murisi Saniye Yıldız'ın 30/11/2007 tarihinde davalı sigorta şirketine Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı 33 TH 969 plakalı aracın çarpması sonucu vefat ettiği, olayda 33 TH 969 plakalı araç sürücüsünün %25, davacılar murisi Saniye Yıldız'ın %50 oranında kusurlu oldukları davacılardan S.Y.'ın olay tarihinde 22 yaşından büyük olup yüksek öğrenime devam ettiği belgelenemediğinden destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyeceği, davacı A.H.Y.'ın tazmini gereken zararının 65.273,11 TL davacı G.Y.'ın tazmini gereken zararının 4.096,31 TL, davacı Y.Y.'ın tazmini gereken zararının 7.305,46 TL olduğu, davalı sigorta şirketinin davacıların zararından sigortalısının kusuru oranında (%25) sorumlu olduğu, buna göre davacılardan A.H.Y.'ın 16.318,27 TL, davacı G.Y.'ın 1.024,07 TL, davacı Y.Y.'ın 1.826,36 TL tazminatı davalı sigorta şirketinden talep edebileceği, bu miktarın poliçe limiti dahilinde olduğu, davalı sigorta şirketinin tarafına 31/03/2008 tarihinde yapılan ihbar nedeniyle KTK 99 maddesi gereğince ihbarı takip eden 8 iş gününün sonunda 11/04/2008 tarihi itibarıyla mütemerrit hale geldiği, Karayolları Trafik Kanunun 111/2 maddesi gereğince davacıların hazırlık soruşturması sırasında verdikleri ibranamenin geçerli bulunmadığı anlaşıldığından davanın davacı S.Y. yönünden reddine, davacı A.H.Y. yönünden kabulüne, davacılar G.Y. ve Y.Y. yönünden ise kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş” şeklindeki gerekçesi ile davacı A.H.Y. için açılan davanın kabulü ile, adı geçen davacı için 16.318,27 TL tazminatın; diğer davacı G.Y. için açılan davanın kısmen kabulü ile, 1.024,07 TL tazminatın; davacı Y.Y. için açılan davanın kısmen kabulü ile, 1.826,36 TL tazminatın 11.04.2008 tarihinden itibaren kanuni faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile bu davacılara ödenmesine, davacı S.Y. için açılan tazminat davası yerinde görülmediğinden reddine karar vermiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 16.4.2012 gün ve 2011/5417 Esas, 2012/4684 Karar sayılı kararında; “…1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, 2918 Sayılı KTK.'nun 109/2. maddesi uyarınca kaza tarihinden itibaren ıslâhın yapıldığı tarihe kadar ceza zamanaşımı süresinin dolmamış olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

Dosyada mevcut 17.12.2007 tarihli "İbraname ve Feragat" başlıklı, tüm mirasçılar vekili Av. F.G. ve A.H.Y.'m imzaladığı belgede; 30.11.2007 tarihinde meydana gelen kazada ölen Saniye Yıldız için sürücü Süleyman Yamaç'ın ailesinin maddi ve manevi yardımlarını kendilerinden esirgemedikleri, bu nedenle aleyhine maddi ve manevi tazminat, destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin bulunmadığı, bütün haklardan Süleyman Yamaç lehine ibra ve feragat edildiği belirtilmiştir.

Bu durumda mahkemece, "İbraname ve Feragat" başlıklı belge üzerinde durulup, işleten ve sürücü tarafından davacılara herhangi bir maddi tazminat ödenip ödenmediği hususu araştırılarak, ödeme yapılmışsa tazminattan mahsubu ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklindeki gerekçesi ile (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermiş, dosya Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/210 esasına kaydedilmiştir.  

Bu sırada  aynı davacılar vekili, dava dışı Saim Yamaç'a ait olup, oğlu Süleyman Yamaç yönetimindeki 33.TH.969 plakalı aracın, 30.11.2007 tarihinde saat 17.15 sıralarında, Mersin GMK Bulvarı, Müftü Köprüsü civarında yaptığı trafik kazası neticesinde davacı Ali Haydar'ın eşi, diğer davacıların anneleri Saniye Yıldız’ın vefat ettiğini, araç sürücüsü Süleyman Yamaç’ın bu olay nedeni ile yargılandığını ve bu kapsamda  Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/5 E. sayılı dosyasında aldırılan Adli Tıp Kurumu raporunda 2. Derecede kusurlu olduğunun tespit edildiğini, Mersin Ağır Ceza Mahkemesi’nin 31.07.2008  tarih ve 2008/5 E, 2008/283 K.sayılı  kararının  Yargıtay 9 Ceza Dairesinin  04.11.2010 tarih ve 2008/21817 E., 2010/11393 K. sayılı  ilamı ile onanarak kesinleştiğini; davacıların, kaza yapan aracı Zorunlu Mali Sorumluluk kapsamında sigortalayan Koç Alianz Sigorta A.Ş.’ne karşı Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/181 Esas sayılı dosyasında Destekten Yoksun Kalma Tazminatı davası açtıklarını, söz konusu dosyada aldırılan  15.10.2010 tarihli bilirkişi raporunda   meydana gelen kazada  vefat eden muris Saniye Yıldız’ın % 50 oranında,sürücü Süleyman Yamaç’ın %25 oranında ve  Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin %25 oranında kusurlu olduğunun  tespit edildiğini belirterek; davacılardan A.H.Y. için 16 316,27.-TL destekten yoksun kalma tazminatının ve 5000,00 TL manevi tazminatın, Y.Y. için  826 36.-TL destekten yoksun kalma tazminatının ve 3000 TL manevi tazminatın, G.Y. için 1 024,07.-TL destekten yoksun kalma tazminatının ve 3000 TL manevi tazminatın, toplamda 33.168,70 TL tazminatın olayda kusuru bulunan davalıdan tazmini istemi ile 05.01.2011 tarihinde adli yargı yerinde Mersin Belediye Başkanlığı’na karşı dava açmış, dosya Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/9 Esasına kaydedilmiş ve Mahkemenin  05.02.2013 gün ve 2011/9 Esas, 2013/41 Karar sayılı kararı ile; HMK’nun 166. Maddesi gereğince aralarındaki hukuki ve fiili irtibat sebebiyle Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/210 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi:  18.09.2014 gün ve 2012/210 Esas, 2014/306 Karar sayılı kararında; “…Mahkememizce bozma sonrası yeni esasa alınan dava dosyası üzerinde yapılan incelemede İbranama ve Feragat başlıklı belgeye istinaden sürücü Süleyman Yamaç’ın veya işletenin herhangi bir ödeme bulunmadıklarına dair beyanda bulunulduğu, buna ilişkin davalı tarafça sunulan herhangi bir ödemeyi ispatlayan belge, delil olmadığı ve herhangi bir ödemede bulunulmadığı sabit olmasına rağmen davacıların sigorta şirketine karşı maddi tazminat davalarının reddi gerektiğine kanaat getirilmiştir. Zira işletenin yasadan dolayı zorunlu olduğu ve onunla birlikte eksik teselsül hükümleri uyarınca müteselsilen sorumlu olan ve sorumluluğu haksız fiilden kaynaklanan sürücü yönünden davacıların bu kişiye yönelik haklarından feragatleri, sürücünün kendi haksız fiilinden kaynaklanan zarardan dolayı işletene rücu imkanı olmadığından, işletenin durumunu ağırlaştırmış değildir. Ancak işleten yasadan dolayı sorumlu olup, dosyamız davalısı olan sigortacısı K.A. arasında sözleşme ilişkisinden kaynaklanan ZMMS dayalı sorumluluk olup, işletenin zararı karşılaması halinde, sözleşme ilişkisine dayalı olarak davalı sigorta şirketine rücu imkanı varken bu durum iç ilişkide sigorta şirketinin durumunu ağırlaştırdığından BK'nun 168/2 (eski BK'nun 147/2) maddesi uyarınca davacıların bu feragatlerinin iç ilişkide dikkate alınması ve davacıların bunun sonuçlarına katlanması gerekir. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 29/09/2009 tarih 2009/3099 Esas - 2009/10393 Karar sayılı ilamı da aynı mahiyette olup, olayda % 25 kusurlu bulunan sürücü ve onun kusurundan dolayı % 25 sorumlu olan işleten ve işleten ile arasındaki sigorta sözleşmesi uyarınca % 25 sorumlu olan sigorta şirketi arasındaki BK'nun 51, 142, 145/2 ve 147. Maddeleri uyarınca ilişkide şoför ve işletenin durumunu ağırlaştırmasından dolayı sigorta şirketinin de bundan faydalanması gerekir ki, % 25'lik kusur nedeniyle sigorta şirketi KTK'nun 2981 Sayılı Yasanın 85/1. Maddesi uyarınca işletenin hukuki sorumluluğunu aynı yasanın 91/1. Maddesi uyarınca üstelenen konumunda bulunduğundan, 6098 Sayılı BK'nun 166/2 (eski BK 145/2) maddesi uyarınca davacıların diğer müteselsil borçlular haksız fiil sorumlusu şoför ve araç maliki işletene yönelik feragati 6098 Sayılı BK'nun 168/2 (eski BK 147/2) maddesi uyarınca feragatte bulundukları bu kişilerden dolayı rücu imkanının ortadan kaldırılmış olması nedeniyle durumu ağırlaşan sigorta şirketinin de borçtan kurtulması gerekir. Buna göre de davacıların sigorta şirketine yönelik işletene ait feragatleri nedeniyle talepte bulunamayacakları ve buna katlanmak zorunda oldukları anlaşıldığından mahkememizin ana dosyası yönünden davacıların davasının reddine karar vermek gerekmiştir.

Mahkememizin ana dosyası ile birleşen Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/9 Esas sayılı dosyası yönünden yapılan incelemede, davacıların davalı belediyeye karşı maddi ve manevi tazminat yönünden davalarının kabulü gerekmiştir. Zira aldırılan bilirkişi raporunda davalı olan Mersin Büyükşehir Belediyesinin meydana gelen kazada % 25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiş ve raporun gerekçeli, dayanaklı, denetime elverişli olması nedeniyle de mahkememizce itibara şayan görülmüş ve buna göre daha önce aldırılan bilirkişi raporuna göre yapılan hesaplama uyarınca davacılar A.H.Y., Y.Y. ve G.Y. için maddi tazminat davalarının kabulüne, manevi tazminat yönünden ise A.H.Y., Y.Y. ve G.Y. ile S.Y.'ın manevi tazminat taleplerinin de kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.

Destek durumu için aldırılan bilirkişi raporu, gerekçeli, dayanaklı, dosya kapsamı ile uyumlu ve denetime elverişli olması nedeniyle mahkememizce hükme esas alınmış ve buna göre de A.H.Y. için 16.318,27 TL, Y.Y. için 1.826,36 TL, G.Y. için 1.024,07 TL destekten yoksun kalma tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacıların Mersin Büyükşehir Belediyesine karşı A.H.Y. için eş, diğer davacılar için anne olan Saniye Yıldız'ın vefatından dolayı meydana gelen haksız fiilden mütevellit manevi zarara uğradıkları sabittir. Meydana gelen haksız fiilde üzerine düşen görevi yapmamış olması nedeniyle Mersin Büyükşehir Belediyesinin de % 25 kusurlu olduğu tespit edilmiş olduğundan meydana gelen manevi zarardan kusur oranı ile bağlı olmaksızın davalı Mersin Büyükşehir Belediyesinin manevi tazminattan sorumlu tutulması gerekmiştir. Manevi tazminat için tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile manevi tazminatın niteliğinin meydana gelen manevi ızdırabı kısmen dindirmeye yönelik ve zenginleştirici veya fakirleştirici sonuçlara yol açmayacak şekilde, bu kıstaslar dikkate alınarak takdir edilmesi gerektiğinden mahkememizce davacıların desteklerinin de kusurlu olduğu ve bu kendi kusurlu hareketi ile de manevi zararın meydana gelmesine sebebiyet vermiş olmasına rağmen bu kusur oranına bağlı kalmaksızın hükmedilen tazminatta tazminat miktarının belirlenmesi yapılmış ve buna göre mahkememizce davacıların talep ettikleri manevi tazminatın kısmen kabulüne ve buna göre de davacı eş için hayattaki en büyük desteğini, hayat arkadaşını kaybetmiş olmasının verdiği üzüntüyü bir nebze olsun gidermeye yönelik 3.750,00 TL, diğer davacılar Yeşim, Gonca ve Serdar için ise annelerini kaybetmiş olmanın verdiği ızdırabın kısmen olsun dindirilmesine yönelik olarak da 2.250,00’şer TL manevi tazminata ilişkin taleplerinin kabulüne, diğer fazlaya ilişkin taleplerinin ise reddine karar vermek gerekmiştir.

Gerek hükmedilen maddi tazminat, gerekse hükmedilen manevi tazminat yönünden davacıların lehine hükmedilen tazminatlar için olayın haksız fiil olması hususu dikkate alınarak kaza tarihi olan 30/11/2007 tarihinden itibaren faize hükmetmek gerekmiş ve maddi tazminat yönünden davacıların faiz talebinin niteliğini açıklamamış olmalarına rağmen aralarında herhangi bir ticari ilişki olmaması nedeniyle yasal faiz olarak, manevi tazminat yönünden de haksız fiilden kaynaklı olması hususu ve manevi tazminatın niteliği dikkate alınarak yine bu tazminat yönünden de yasal faize hükmetmek gerekmiş” şeklindeki gerekçesi ile Mahkemenin 2012/210 Esas sayılı dosyası yönünden; davacının davalı sigorta şirketine karşı açtığı davanın 6898 Sayılı Yasanın 168/2. maddesi uyarınca reddine, birleşen Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/9 Esas sayılı dosyası yönünden; davacıların Maddi Tazminat davalarının kabulü ile, davacı A.H.Y. için 16.318,27 TL, davacı Y.Y. için 1.826,36.-TL, davacı G.Y. için 1.024,07.-TL tazminatın kaza tarihi olan 30/11/2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı Mersin Büyükşehir Belediyesinden alınarak davacılara verilmesine karar vermiş, verilen karar davacılar vekili ve davalı Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 08.06.2015 gün ve 2015/726 Esas, 2015/8352 Karar sayılı kararında; “…1-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde, dosyada mevcut 17.12.2007 tarihli "İbraname ve Feragat" başlıklı, tüm mirasçılar vekili Av. F.G. ve A.H.Y.'ın imzaladığı belgede; 30.11.2007 tarihinde meydana gelen kazada ölen Saniye Yıldız için sürücü Süleyman Yamaç'ın ailesinin maddi ve manevi yardımlarını kendilerinden esirgemedikleri, bu nedenle aleyhine maddi ve manevi tazminat, destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin bulunmadığı, bütün haklardan Süleyman Yamaç lehine ibra ve feragat edildiği belirtilmiştir. Söz konusu "İbraname ve Feragat" başlıklı bu belge kapsam itibari ile hakkın özünden feragat niteliğinde değildir. Ayrıca yazılı belgede davacıların para aldığına dair bir ibare bulunmamaktadır. Bu nedenle, işleten yönünden geçerli bir ibra ve feragatten söz edilemeyeceğinden bahsi geçen "İbraname ve Feragat" başlıklı bu belge davalı zorunlu mali mesuliyet sigortacısı sigorta şirketini etkileyecek nitelikte değildir. Tüm bu nedenlerle, işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bunun yapılmayarak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir.

2-Birleştirilen dosya davalısı belediye başkanlığı vekili temyiz itirazlarının incelemesine gelince, birleştirilen dosyada dava, idarenin kamu hizmeti kusuruna dayanılarak açılmıştır. Mersin Büyükşehir Belediyesi'nin bariyerleri tamamlamayıp eksik bırakması bir hizmet (yol) kusurudur. Hizmet kusuruna dayalı olarak açılan davaların İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunu1nun 2.maddesi uyarınca idari yargı yerinde açılması gerektiği halde, davanın esasına girilerek sonuçlandırılması isabetli değildir. 

Davalı belediye vekilinin temyiz itirazının kabulüyle açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir. Bozma neden ve şekline göre, birleştirilen dosya davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle birleştirilen davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bozulmasına  karar vermiş, bozma ilamından sonra dosya Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/548 sayılı esasına kaydedilmiş, Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi; 18.11.2015 günlü celsesinde; mahkeme dosyası ile birleşen Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/9 Esas sayılı dosyasının tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar vermiş, tefrik edilen dosya Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/640 sayılı esasını almıştır.

Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi: 25.11.2015 gün ve 2015/640 Esas, 2015/596 Karar sayılı kararı ile; “…Dava meydana gelen trafik kazasında "orta refüjde açık bulunan 3 metre demir bariyersiz açık alan bölümün eksikliklerinin giderilip kapatılarak gerekli işaret ve düzenleme yapılmaması " nedeniyle kazaya zemin hazırlandığından ve bu nedenle kazanın oluşumunda kusuru (hizmet kusuru) bulunduğundan bahisle meydana gelen zarar (destekten yoksun kalma) dolayısıyla davalı idareden maddi ve manevi tazminat talebi davasıdır. Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere dava idarenin hizmet kusuruna dayalı olarak açılmıştır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. Maddesine göre, davaya konu uyuşmazlığın çözümü İdare mahkemelerinin görevine girmektedir. Bu nedenle mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçesi ile davanın İdari Yargılama Usul Kanunu 2. maddesi gereğince idari yargının görevine girdiğinden bahisle HMK'nun 114/b ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı sebebi ile davanın usulden reddine, mahkemelerinin görevsizliğine karar vermiş, verilen karar tarafların temyiz etmemesi üzerine 01.03.2016 tarihinde kesinleşmiş, karara bu şekilde şerh edilmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı gerekçelerle sadece Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na karşı; davacı Ali Haydar için 16.318,27, davacı Yeşim için 1.826,36, davacı Gonca için 1.024,07 olmak üzere toplam 19.168,70.- TL destekten yoksun kalma tazminatının, kazada feci şekilde eş ve annelerini yitiren davacıların çektikleri ve bundan böyle de katlanacakları acılarının ve üzüntülerinin bir nebze de olsa giderilmesi amacıyla, davacı Ali Haydar için 5.000,00, davacı Yeşim için 3.000,00 , davacı Gonca için 3.000,00 ve davacı Serdar için de 3.000 olmak üzere toplam 14.000,00 TL manevi tazminatın, 30.11.2007 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden hükmen tahsiline karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

Mersin 2.İdare Mahkemesi: 09.03.2016 gün ve 2016/292 Esas sayılı kararında; “…2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 01.04.2014 tarih ve E:2014/280, K:2014/325 sayılı kararı da bu yöndedir.” şeklindeki gerekçesi ile davanın adli yargının görev alanına girdiğini belirterek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19.maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar davanın ertelenmesine karar vererek dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.09.2016günlü toplantısında:

İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Kanunun 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

 

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, dava dışı Saim Yamaç’a ait olup, oğlu Süleyman Yamaç yönetimindeki 33 TH 969 plakalı aracın, 30.11.2007 tarihinde Mersin GMK Bulvarı Müftü Köprüsü civarında yaptığı trafik kazası neticesinde davacı Ali Haydar’ın eşi, diğer davacıların anneleri Saniye Yıldız’ın  ölümüne sebebiyet vermesi nedeni ile davacıların uğradığı maddi ve manevi zararın, olayda kusuru bulunduğu iddia edilen davalılardan tazmini istemi ile açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, 33 TH 969 plakalı aracın yapmış olduğu trafik kazası sonucu davacı Ali Haydar’ın eşi, diğer davacıların anneleri olan Saniye Yıldız’ın hayatını kaybetmesi sonucu meydana gelen destekten yoksun kalma ve manevi zararın, olayda kusuru bulunan davalıdan tazmini istemi ile Mersin 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı, Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30.12.2010 gün ve 2008/181 Esas, 2010/373 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verdiği, verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 16.4.2012 gün ve 2011/5417 Esas, 2012/4684 Karar sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verdiği, bu sırada aynı davacılar tarafından Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na karşı maddi ve manevi tazminat davası açıldığı, dosyanın Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/9 Esasına kaydedildiği, Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 05.02.2013 gün ve 2011/9 Esas, 2013/41 Karar sayılı kararı ile bu dosyanın Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/210 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verdiği, Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.09.2014 gün ve 2012/210 Esas, 2014/306 Karar sayılı kararı ile; 2012/210 Esas sayılı dosyası yönünden; davacının davalı sigorta şirketine karşı davasının 6898 Sayılı Yasanın 168/2. maddesi uyarınca reddine, birleşen Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/9 Esas sayılı dosyası yönünden davacıların maddi tazminat davalarının kabulüne karar verdiği, verilen kararın davacılar vekili ve davalı Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 08.06.2015 gün ve 2015/726 Esas, 2015/8352 Karar sayılı kararı ile birleşen dava dosyası yönünden idari yargının görevli olduğunu belirterek hükmün bozulmasına karar verdiği, dosyanın Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/548 sayılı esasına kaydedildiği, Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.11.2015 günlü celsesinde; mahkeme dosyası ile birleşen Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/9 Esas sayılı dosyasının tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verdiği, tefrik edilen dosyanın Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/640 sayılı esasına kaydedildiği, Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 25.11.2015 gün ve 2015/640 Esas, 2015/596 Karar sayılı kararı ile  davada idari yargının görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verildiği; bu kez davacılar vekili tarafından Mersin 2.İdare Mahkemesi’nde Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na karşı maddi ve manevi tazminat dava açıldığı, Mersin 2.İdare Mahkemesi’nce davada adli yargının görevli olduğu belirtilerek; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu’nun 19.maddesi gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi amacı ile dosyanın Mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı bu kapsama işleteni veya sahibi Devlet ya da diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği kazaların da dahil edildiği ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Mersin 2.İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile, Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.11.2015 gün ve 2015/640 Esas, 2015/596 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mersin 2.İdare Mahkemesi’nce yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.11.2015 gün ve 2015/640 Esas, 2015/596 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.09.2016 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            03.11.2015 tarih ve 29521 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 26.09.2016

 

 

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN