Hukuk Bölümü 2007/24 E., 2007/83 K.

  • YARGI MERCİİLERİNİN UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNE BAŞVURMALARI
  • 5326 S. KABAHATLER KANUNU [ Madde 1 ]
  • 5326 S. KABAHATLER KANUNU [ Madde 27 ]
  • 5326 S. KABAHATLER KANUNU [ Madde 2 ]
  • 5326 S. KABAHATLER KANUNU [ Madde 3 ]
  • 5326 S. KABAHATLER KANUNU [ Madde 16 ]
  • 5326 S. KABAHATLER KANUNU [ Madde 19 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 19 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 27 ]
  • 3194 S. İMAR KANUNU [ Madde 32 ]
  • 3194 S. İMAR KANUNU [ Madde 42 ]
  • "İçtihat Metni"

    O L A Y: Ankara ili, Çankaya ilçesi, Meşrutiyet, imarın 1086 ada 23 parseli üzerinde; Konur Sokak 36/2,Kızılay/Ankara adresindeki dükkânın maliki olan davacı şirkete Çankaya Belediye Encümeninin 20.12.2005 tarih ve C/2005/3669.15 sayılı kararıyla; onaylı mimari projesine aykırı imalat yaptığından bahisle; 3194 sayılı İmar Kanunun 32.maddesi gereğince zabıt konusu hususların yıkılarak onaylı projesine uygun hale getirilmesi, 42.maddesi gereğince para cezası verilmesi yolunda işlem tesis edilmiştir.

    Davacı vekilince; imalatın çevre ve estetik açıdan hiçbir olumsuzluğunun bulunmadığı, tamamen portatif olup kalıcı olmayan basit güneşliğin, onaylı mimari projeye aykırı tadilat olarak tanımlanması bir yana fahiş bir ceza tayininin de ölçüsüz olduğu iddiasıyla ve tahakkuk ettirilen idari para cezasının iptali istemiyle 16.5.2006 tarihinde adli yargı yerinde itirazda bulunulmuştur.

    ANKARA 4. SULH CEZA MAHKEMESİ; 19.6.2006 gün ve Müt.K:2006/775 sayı ile, 3194 İmar Yasasının 32.maddesinde ruhsatsız yapı veya bölümlerinin inşaa edilmesi halinde yapılacak işlemlerin belirtildiği, buna aykırı hareket edilmesi halinde aynı yasanın 42.maddesine göre idari para cezası verileceğinin öngörüldüğü; 3194 sayılı yasanın 42.maddesinin 5.fıkrası Anayasaya aykırı olduğundan Anayasa Mahkemesinin 01.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 1996/72 esas 1997/51 karar sayılı kararıyla 42.maddenin 5.fıkrasının 1.tümcesinin anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olduğu, bu haliyle 3194 imar yasasının 42.maddesine göre verilen idari para cezalarına karşı itirazın, sulh ceza mahkemelerine yapılacağı hükmünün iptal edilerek, idare mahkemelerinin yetkili ve görevli kılındığı; Çankaya Belediye Encümeni tarafından tahakkuk ettirilen idari para cezasının, idarenin kamu gücünü kullanarak aldığı bir idari işlem olduğu, bu bakımdan idari para cezası niteliğini taşıyan imar para cezalarının idari yargı denetimi dışında tutulmasının idarenin yargısal denetiminin etkin ve doğal anlamda gerçekleşmemesi sonucunu doğuracağı; 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 2.maddesinde, kabahat deyiminden, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık olduğu belirtilmiş ise de, verilen para cezasının idarenin kamu gücünü kullanarak aldığı bir idari işlem olduğu, imar kurallarına aykırı bir yapının eski hale getirilmesine ilişkin işlem idari yargı yerlerinde görülürken, birbirleri ile bağlantılı olayda farklı sonuçların ortaya çıkacağı; 5326 sayılı Yasanın "Genel kanun niteliği" başlıklı 3. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 01/03/2006 gün 2005/108 esas 2006/35 sayılı kararı ile iptal edilmiş olmasıyla 5326 sayılı yasanın 2. kısmında çeşitli kabahatler başlığı altında 32. maddeden itibaren düzenlenen idari cezalara karşı sulh ceza mahkemelerine itirazda bulunma hakkı verildiği, bunun dışındaki idari yaptırımlara karşı itirazların İdare Mahkemesinin görev ve yetkisinde olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

    Davacı vekilince, aynı istemle 3.7.2006 tarihinde idari yargı yerinde dava açılmıştır.

    ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ; 18.8.2006 gün ve E:2006/1724 sayı ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 1. maddesinde Kanunun amaç ve kapsamının belirlendiği, aynı Kanunun 2. kısımda yer alan 32. ila 43. maddelerinde, Türk Ceza Kanunu kapsamı dışında kalan çeşitli kabahatler sayılarak, bu eylemlere yaptırımların öngörüldüğü; 2. maddesinde, "kabahat" deyiminden, Kanun'un karşılığında idari yaptırımların idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğunun belirtildiği; Kanun'un 19. maddesinde, diğer Kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen bazı yaptırımlara ilişkin hükümlerin, ilgili Kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklikler yapılıncaya kadar saklı tutulacağı öngörülmek suretiyle geçici istisnalar getirildiği, 11.05.2005 tarih ve 5348 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen Ek.l. maddede; "04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda yer alan vergi mahkemelerinin görevine ilişkin hükümler saklıdır." denilmek suretiyle de 213 sayılı Yasa kapsamında bulunan vergi cezaları, Kabahatler Kanunu'nun Genel Kanun Niteliği" başlıklı 3. maddesinde, "bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır" denilmiş olup, bu kanun'un genel hükümleri arasında yer alan 27. maddesinin 1 numaralı bendinde, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırımlara karşı yapılacak Sulh Ceza Mahkemesinin genel görevli kılındığı; Anayasa Mahkemesinin, 01.03.2006 tarihinde vermiş olduğu kararında 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 3. maddesinin iptal etmiş ve idari para cezalarına karşı açılan davalarda görevli yargı mercinin İdari Mahkemeleri olduğuna karar vermişse de yasama organına gerekli düzenlemeleri yapmak için süre tanıdığı ve kamu yararının olumsuz yönde etkilenmemesi için de söz konusu iptal kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak 6 ay sonra yürürlüğe gireceğine karar vermiş olduğundan, bu aşamada mahkemelerinin görevsiz olduğu;

    dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından 3194 Sayılı İmar Kanununu 32. maddesi uyarınca 10.000 YTL İdari para cezası verilmesi üzerine Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesine dava açıldığı ve anılan Mahkemenin 19.06.2006 tarih ve 2006/775 müt. sayılı görev ret kararı üzerine idari para cezası işleminin iptali istemiyle Mahkemelerinde iş bu davanın açıldığı; bu durumda yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri ve Anayasa Mahkemesinin 01.03.2006 tarih ve 2006/35 karar sayılı iptal kararının birlikte değerlendirilmesi sonucunda bakılmakta olan davanın görüm ve çözümünde görevli yargı yerinin idari yargı değil adli yargı olduğu gerekçesiyle, Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelemesine karar vermiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE:

    Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Z. Nurhan YÜCEL, H.Ayfer ÖZDEMİR, Abdullah ARSLAN ve H. Hasan MUTLU'nun katılımlarıyla yapılan 4.6.2007 günlü toplantısında;

    I-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, "2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, 'ceza uyuşmazlıkları' ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının 'hukuk uyuşmazlığı' sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar 'ceza davası' olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…

    …."açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

    İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesinde öngörülen durumun aksine, adli yargı kararının kesinleşme durumu açıklığa kavuşturulmadan başvurulduğu görülmekte ise de; Başkanlık yazısıyla, adli yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

    II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU' nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    Dava, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesine göre Belediye Encümeni tarafından verilen para cezasının iptali istemiyle açılmıştır.

    3.5.1985 tarih ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde " Bu Kanun, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlenmiştir" denilmiş; 42. maddesinin birinci fıkrasında, ruhsat alınmadan veya ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının yapı sahibine, fenni mesule ve müteahhidine, istisnalar dışında özel parselasyon ile hisse karşılığı belirli bir yer satan ve alana para cezası verileceği kurala bağlanmış; anılan Yasa maddesinin itiraz merci olarak sulh ceza mahkemesini belirleyen beşinci fıkrası Anayasa Mahkemesi'nin 15.5.1997 tarihli ve E:1996/72, K:1997/51 sayılı kararıyla; bir idari işlemin bir bölümünün idari yargının, diğer bir bölümünün ise adli yargının denetimine bırakılmasında, kamu yararı bulunmadığı, zira bu işlemlerin, kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili bir idari işlemin devamı ve idari bir yasağa aykırı davranan kişiye idari bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olduğu, çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının yetkili olacağı, idarenin aynı yapı için aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı, idari bir işlemin bölünerek bir bölümünün idari yargının bir bölümünün de adli yargının denetimine bırakılmasında isabet bulunmadığı belirtilmek suretiyle iptal edilmiş olup, yasama organınca bu konuda düzenleme yapılmamıştır.

    Anayasa Mahkemesinin iptal kararını gözeten Uyuşmazlık Mahkemesi, 3194 sayılı Yasa'nın 42. maddesine göre verilen idari para cezalarına karşı açılan davaları, göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev alanında görmüştür.

    1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nce, sözü edilen Kanun'un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu'nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması, 27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

    Daha sonra, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Genel kanun niteliği" başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş; gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmadığı süreçte, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi'nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir.

    Son olarak, 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa'nın 31. maddesinde"

    (1) Bu Kanunun;

    a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

    b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

    uygulanır." denilmiştir.

    Aynı Kanun'un 27. maddesine, 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrada ise; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle, Kabahatler Kanunu'ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.

    19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu'nun; İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı ancak; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği anlaşılmaktadır.

    Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

    Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

    Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

    İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun'un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 3194 sayılı İmar Kanunu'nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği ancak; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle; idari para cezasına ilişkin yaptırım kararının hukuka aykırılığı iddiasının da, idari yargı yerinde görüleceği kuşkusuzdur.

    Bu durumda, Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesi ve aynı Kanunun 27.maddesine 5560 sayılı Kanunla eklenen sekizinci fıkra hükmü bir arada değerlendirildiğinde, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezalarına karşı açılacak davaların çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

    Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi gerekmiştir.

    SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 9.İdare Mahkemesi'nce 18.8.2006 gün ve E:2006/1724 sayı ile yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 4.6.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.