T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

            ESAS   NO : 2020/675

            KARAR NO : 2020/771

            KARAR TR:14.12.2020

ÖZET : Dava; çalıştığı şirketçe (davanın açıldığı tarihten sonra 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 5. maddesi uyarınca kapatıldığı anlaşılan) iş akdinin haksız feshedildiğinden bahisle, fesih işleminin iptali ile geçersizliğinin tespitine, işe iadesine, doğmuş ve doğabilecek çeşitli tazminat haklarının tespitine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

KARAR  

 

          Davacı                           : M.A.

          Vekilleri : Av. G.Ç.vd.

          Davalılar                          : 1- F.Gazetecilik A.Ş.        (Adli Yargıda)

          Vekili                              : Av. H.G.

                                     2-I. Radyo ve Televizyon Hizmetleri A.Ş.    (Adli Yargıda)

                                     3- Hazine ve Maliye Bakanlığı                    (Adli ve İdari Yargıda)

         

          O L A Y                        :Davacının dava dilekçesinde özetle; F.Gazetecilik A.Ş.'ye ait çeşitli yayım kuruluşlarında editörlük, Irmak Radyo ve Televizyon Hizmetleri A.Ş.'ye ait yayın kuruluşunda redaktörlük, editörlük, prodüktörlük, yayımcılık, araştırmacılık, muhabirlik, haber uzmanlığı, 1. sayfa editörlüğü, aile-sağlık sayfası editör yardımcılığı, program yapımcılığı ve denetim uzmanlığı gibi değişik iş ve görevlerin hemen hepsinde çalıştığı, Zaman Medya Grubu'na ait Irmak TV'de "yapım ve denetim uzmanı" olarak görev yapmakta iken makul, haklı ve geçerli sayılmayacak bir gerekçeyle, savunması alınmadan, aynı veya başka grup şirketlerinde aynı ya da daha alt bir görev ve ücret teklif edilmeden, fesihte son çare ilkesine de uyulmadan iş akdinin feshedildiğinden bahisle, fesih işleminin iptali ile geçersizliğinin tespitine, işe iadesine, fesihten itibaren boşta geçen süreye ilişkin 12 aylık brüt boşta kalma ücretinin ve sosyal hakların, işe iade kararına uyulmadığı takdirde 12 aylık brüt ücret tutarında işe başlatmama tazminatının davalı işverenlerden müştereken ve müteselsilen tahsili ile kendisine verilmesi gerektiğinin tespitine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalılara müştereken ve müteselsilen yükletilmesine karar verilmesi istemleriyle adli yargı yerinde 26.1.2016 tarihinde dava açtığı anlaşılmıştır.

BAKIRKÖY 22. İŞ MAHKEMESİ: E:2016/41 sayılı dosyasında "... Mahkememizde yargılama devam ederken 29/10/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Olağanüstü Hal kapsamında bazı tedbirler alınması hakkında KHK'nin 16. maddesinin 1. Fıkrasında;

'20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.'

Aynı maddenin 4. fıkrasında;

'Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz.' hükmü getirilmiştir.

668 sayılı KHK ve 670 sayılı KHK'nin 5/3. maddesi gereğince davalı şirketin kapatıldığı ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 01/09/2016 tarihli nüshasında ilan edilen 670 sayılı KHK ile ticaret sicil kaydının 24/08/2016 tarihinde resen terkin edilen şirketler arasında davalı şirketin de bulunduğu, davanın 17/08/2016 tarihinden önce 26/01/2016 tarihinde açıldığı anlaşıldığından 675 KHK'nin 16/1. maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine ..." dair 30.11.2016 gün, K:2016/392 sayılı karar kesin olarak verilmiştir.

Davacı vekili, aynı yöndeki istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 13. İDARE MAHKEMESİ: E:2020/860 sayılı dosyasında  "... Dava; 670 sayılı KHK'nın 5.maddesi uyarınca kapatılan işveren şirketten kaynaklı, işe iade, mesai ve aylık ücret alacakları, boşta geçen süre ve işe iade etmeme tazminatı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve diğer işçilik hak ve alacaklarının ödenmesine talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin İstanbul Valiliği KHK İşlemleri İl Bürosunun 31/12/2019 tarih ve E:601723 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5. maddesinde, İdare Mahkemelerinin, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay'da çözümlenecek olanlar dışındaki, iptal davalarını, tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişin davaları ve diğer kanunlarla verilen işleri çözümlemekle görevli olduğu kuralına yer verilmiştir.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.maddesinde ise;İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle, işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde İş Mahkemelerinin kurulacağı, İş Mahkemesi kurulmamış olan yerlerdeki bu davalara o yerde görevlendirilecek mahkeme tarafından, bu kanundaki esas ve usullere göre bakılacağı hükmü getirilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; 670 sayılı KHK'nın 5.maddesi uyarınca kapatılan işveren şirketten kaynaklı, işe iade, mesai ve aylık ücret alacakları, boşta geçen süre ve işe iade etmeme tazminatı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve diğer işçilik hak ve alacaklarının ödenmesine talebiyle yapılan başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı görülmektedir.

Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu vurgulanmış ve 138. maddenin son fıkrasında, 'Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.' hükmüne yer verilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin 1. fıkrasında yer alan 'Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.' hükmü ile de Anayasanın 2. maddesinde yer alan 'Hukuk Devleti' ilkesine uygun bir düzenleme getirilmiş, aynı Kanunun 3. fıkrasında; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği belirtilmiştir.

Dava dilekçesi ve ekinde sunulan bilgi ve belgelerin tetkikinde, 670 sayılı KHK'nın 5.maddesi uyarınca kapatılan işveren şirket bünyesinde iş akdine dayalı olarak çalışan davacının iş akdinin fesh edilerek işten çıkarılması üzerine işe iade ve maddi alacaklarının tazmini talebi ile İş Mahkemesine dava açtığı, ancak dava şartı yokluğu gerekçesiyle davasının reddedilmesi üzerine, İstanbul Valiliği KHK İşlemleri İl Bürosunaişe iade, mesai ve aylık ücret alacakları, boşta geçen süre ve işe iade etmeme tazminatı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve diğer işçilik hak ve alacaklarının ödenmesine talebiyle başvuruda bulunduğu, yapılan başvurunun31/12/2019 tarih ve E:601723 sayılı işlem ile reddedildiği anlaşılmaktadır.

Dava konusu uyuşmazlıkta, davacının 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi olarak çalıştığı anlaşıldığından, yukarıda anılan mevzuat hükümlerinde belirtildiği üzere 4857 sayılı Kanunun hükümleri uyarınca iş akdi feshedilen davacının yeniden işe iade,mesai ve aylık ücret alacakları, boşta geçen süre ve işe iade etmeme tazminatı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve diğer işçilik hak ve alacaklarının ödenmesine ilişkin isteminin reddinden kaynaklı dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde İş Mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1(a). maddesi hükmü uyarınca davacının adli yargıda (İş Mahkemesi'nde) dava açmakta serbest olmak üzere davanın görev yönünden reddine, ..." dair 10.7.2020 gün, K:2020/903 sayılı kararı 24.9.2020 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili, aynı yöndeki istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

BAKIRKÖY 30. İŞ MAHKEMESİ: E:2020/553 sayılı dosyasında "... Davacının 26.01.2016 tarihindeBakırköy 22. İş Mahkemesi'nin 2016/41 Esas sayılı davası ile 668 Sayılı KHK ve670 Sayılı KHK 5-3 maddesi uyarınca kapatılan şirketlerden olan F.Gazetecilik A.Ş. ve Irmak Radyo ve TV Hiz. A.Ş.'ye işe iade istemli tespit davası açmış olduğu, mahkemenin 675 Sayılı OHAL kapsamında bazı tedbirlerin alınması hakkında KHK'nın 16/1 maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verdiği, aynı kararda davacıya 675 Sayılı OHAL kapsamında bazı tedbirlerin alınması hakkında KHK'nın 16/4 maddesi gereğince davacının 675 Sayılı KHK'nın 5 maddesinde belirtilen usule uygun olarak idari makama tebliğ tarihinden itibaren hak düşürücü süre içerisinde başvurabileceğinin bildirildiği, davacının İstanbul Valiliği KHK İşlemleri İl Bürosu'na işe iade ve diğer işçilik alacaklarının ödenmesi talebi ile başvuruda bulunduğu, başvurunun reddine karar verildiği, davacının İstanbul Valiliği KHK İşlemleri İl Bürosu'nun 31.12.2019 tarih 601723-E Sayılı işleminin iptali işlemi ile İstanbul 13. İdare Mahkemesi'nin 2020/860 Esas sayılı dosyasında idari işlemin iptalinin talep ettiği, İstanbul 13. İdare Mahkemesinin 10.07.2020 tarih 2020/860 Esas 2020/903 Karar sayılı kararı ile 2577 Sayılı İYUK madde15/1-a hükmü uyarınca davacının adli yargıda dava açmakla serbest olmakla davanın görev yönünden reddine karar verildiği, bunun üzerine davacının 24.08.2020 tarihinde iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır.

675 Sayılı KHK'nın 16/1 maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:

(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.

(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.

(4)Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz.

Somut uyuşmazlıkta; yukarıda açıklanan 675 sayılı KHK uyarınca, 17.08.2016 tarihinden önce kapatılan kurum ve kuruluşlar hakkında açılmış olan davalarda verilen dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı üzerine, davacının belirli sürede idareye başvuracağı ve bu başvuru sonucu tesis edilen işlemin iptali için idari yargı yerinde dava açacağı, uyuşmazlığın adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamayacağı açıkça belirtilmiş olmasına karşın,İstanbul 13. İdare Mahkemesi'nin 2020/860 Esas 2020/903 sayılı kararında, davacının yukarıda adı geçen kapatılan şirketlere karşı 17.08.2016 tarihinden önce açmış olduğu işe iade talepli davasının, dava şartı yokluğundan reddine karar verildiği, bununla ilgili olarak idari makama başvurulduğu, başvurunun reddi üzerine idari işlemin iptalinin talep edildiğinin açıkça belirtilmesine rağmen, mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Dosyaya UYAP üzerinden celp edilen kesinleşme şerhinden anlaşıldığı üzere İstanbul 13.İdare Mahkemesi'nin 2020/903 karar sayılı kararının 24.09.2020 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.

27 Temmuz 2016 tarihli 668 sayılı KHK ile kapatılan F.Gazetecilik A.Ş., Irmak Radyo TV A.Ş.'ye karşı açmış olduğu işe iade davasının dava şartı yokluğundan reddi üzerine davacının KHK İşlemleri Bürosu'na başvurduğu, başvurunun reddi üzerine bu işlemin iptali istemiyle İdare Mahkemesi'nde dava açtığı anlaşılmakta olup, 675 sayılı KHK'nın 16.maddesinde düzenlenen Özel Görev Kuralı gereğince davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği açıktır. Açıklanan gerekçelerle bu hukuksal durum karşısında idare mahkemesince uyuşmazlık hakkında kesin bir karar verilmesi gerektiğinden somut uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı kolunun görevli olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığından: (Benzer bir olaya dair İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdare Dava Dairesi'nin 20/11/2018 tarih 2018/3297 Esas 2018/3094 Karar sayılı kararı)

1-)Mahkememizin somut olayın görüm ve çözümünde görevsiz olduğuna,

2-)Uyuşmazlığın görüm ve çözümünde görevsizlik kararı veren İdari Yargı (İstanbul İdare Mahkemesi) yerinin görevli olduğuna,

3-)Somut uyuşmazlıktaki görev sorununun giderilmesi ve görevli yargı kolunun belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine,

4-)2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunu'nun 19/1 maddesi gereğince Uyuşmazlık Mahkemesi'nin görev hususundaki kararına kadar yargılamanın ertelenmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının beklenilmesine, ..." 6.10.2020 tarihinde karar vermiş, 27.10.2020 gün ve E:2020/553 sayılı yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 13.11.2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 14.12.2020 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Olayda, davayı inceleyen yargı yerinin göreve ilişkin verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1-2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde yer alan, "Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca (…) ileri sürülebilir." hükmüne göre,idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesindeki "Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

(Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir."

Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Kanun koyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, Bakırköy 22. İş Mahkemesi'nce davanın, adli yargıda görülemeyeceğinden bahisle dava şartı yokluğundan reddine dair kesin olarak verilen görevsizlik kararının ardından davanın açıldığı idari yargıda İstanbul 13. İdare Mahkemesi'nce dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde İş Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine dair verilen ve kesinleşen karardan sonra adli yargıda açılan davada Bakırköy 30. İş Mahkemesi'nce idari yargının görevli olduğundan bahisle, görevli yargı yerinin belirlenmesi için Mahkememize müracaat edilmiştir.

Bu haliyle, Mahkememize re’sen yapılan başvurudan önceki süreçte, 2247 sayılı Kanun’da öngörülen yönteme uyulmadığı anlaşılmaktadır.

Ancak, idari ve adli yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 30. maddesinde belirtilmiş olan usul ekonomisi ilkesi de dikkate alınarak görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Burak Cenk İLHAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava; çalıştığı şirketçe (davanın açıldığı tarihten sonra 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 5. maddesi uyarınca kapatıldığı anlaşılan) iş akdinin haksız feshedildiğinden bahisle, fesih işleminin iptali ile geçersizliğinin tespitine, işe iadesine, doğmuş ve doğabilecek çeşitli tazminat haklarının tespitine karar verilmesi istemleriyle açılmıştır.

17.8.2016 gün ve 29804 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin "Devir işlemlerine ilişkin tedbirler" başlıklı 5. maddesi;

"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının (devralınan varlık);her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya,gerektiğinde devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı yetkilidir.

(2) Bu madde kapsamında devralınan varlıklardan nakit ve diğer hazır değerler emanet, diğer varlıklar ise nazım hesaplarda izlenir. Nazım hesaplarda izlenen varlıklardan elden çıkarılanların tutarı emanet hesaplarına alınır. Ödenmesine karar verilen borçlar bu emanetlerden ödenerek kalan tutar bütçeye gelir kaydedilir.

(3) Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.

(4) Birinci fıkra kapsamında tespite konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden itibaren başlar.

(5) Borçların ödenmesinde; malvarlığının aynından doğan vergi borçları, rehinli alacaklar, çalışanların sigorta primleri, kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay gibi borçlar, enerji, iletişim ve su kullanım borçları, çeşidine bakılmaksızın beşyüz Türk Lirasını geçmeyen borçlar ve diğerleri şeklinde sıralama esas alınır.

(6) 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri gereğince kapatılan vakıflara ait olup mülkiyetleri Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal eden taşınmazlar üzerinde bulunan eğitim tesisleri kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz, özel hukuk tüzel kişilerine ise bedeli karşılığında tahsis edilebilir.

(7) Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşlar bu madde kapsamında istenilecek bilgi ve belgeleri onbeş gün içerisinde vermek zorundadır. Bu çerçevede talepte bulunulanlar özel kanunlarda yazılı hükümleri ileri sürerek bilgi ve belge vermekten kaçınamazlar." şeklindedir.

29.10.2016 gün ve 29872 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin "Dava ve takip usulü" başlıklı 16. maddesinde;

"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.

(2) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce başlatılan icra ve iflas takipleri ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen takipler hakkında icra müdürlüklerince, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca düşme kararı verilir. Bu kararlar dosya üzerinden kesin olarak verilir ve takip alacaklısına resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı takip giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.

(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.

(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz." hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıda sözü edilen 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, 17.8.2016 tarihinden önce, kapatılan kurum ve kuruluşlar hakkında açılmış olan davalarda verilen dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı üzerine, davacının belirli bir süre içerisinde idareye başvuracağı ve bu başvuru sonucu tesis edilen işlemin iptali için idari yargı yerinde dava açacağı açıkça belirtilmiştir.

Öte yandan 12.10.2017 gün ve 30221 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun

"Görev" başlıklı 5. maddesinde;

          " (1) İş mahkemeleri;

          a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,

          b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,

          c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar" denilmiştir.

          Aynı Kanun'un "Geçiş hükümleri" başlıklı Geçici madde 1'de;

          "(1) Mülga 5521 sayılı Kanun gereğince kurulan iş mahkemeleri, bu Kanun uyarınca kurulmuş iş mahkemeleri olarak kabul edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar, açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunur.

          (2) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.

          (3) Başka mahkemelerin görev alanına girerken bu Kanunla iş mahkemelerinin görev alanına dâhil edilen dava ve işler, iş mahkemelerine devredilmez; kesinleşinceye kadar ilgili mahkemeler tarafından görülmeye devam olunur.

          (4) İlk derece mahkemeleri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir." hükmüne yer verilmiştir.

Olayda, söz konusu davanın 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de belirtilen 17.8.2016 tarihinden önce 26.1.2016 tarihinde açıldığı ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun "Geçiş hükümleri" başlıklı yukarıda yer verilen maddesi göz önünde bulundurulduğunda, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın çözümünde idari yargının görevli olması sebebiyle, 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi kapsamında görülen Bakırköy 30. İş Mahkemesi'nin 6.10.2020 gün, E:2020/553 sayılı başvurusunun kabulü ile İstanbul 13. İdare Mahkemesi'nce verilen 10.7.2020 gün ve E:2020/860, K:2020/903 sayılı kararın kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  2247 sayılı Kanun’un 19. MADDESİ KAPSAMINDA GÖRÜLEN Bakırköy 30. İş Mahkemesi'nin 6.10.2020 gün, E:2020/553 sayılı BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul 13. İdare Mahkemesi'nce verilen 10.7.2020 gün ve E:2020/860, K:2020/903 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 14.12.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Burhan                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    ÜSTÜN                       BOZER                       AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                            Üye                                Üye                              Üye                   

                                        Aydemir                         Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN