T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO    : 2014 / 882

          KARAR NO : 2014 / 881

          KARAR TR  : 22.9.2014

ÖZET : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN,  aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca  REDDİ  gerektiği  hk.

 

           

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı           : R.T.

Vekili             : Av. M.C.A. & Av. M.A.Ö.,

  Av.M.O.

Davalı            : Siirt Belediye Başkanlığı

Vekili             : Av.İ.A.

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde,  müvekkiline ait 01 ZZ 896 plakalı araçla Abdurrahman KAVAK caddesi üzerinde seyir halindeyken, Kızılay Petrol önüne geldiğinde Davalı idare tarafından mazgal çalışması olması, araç trafiğinin Kızılay Petrol içinden verilmiş olması ve buna ilişkin gerekli trafik yön işaretlemelerinin olmaması nedeniyle, müvekkilinin sola doğru manevra yapmak zorunda kalması sonucu trafik kazası geçirmiş ve aracında maddi hasar meydana gelmiş olduğunu;   bu kazanın oluşumunda, tutanaktan da anlaşılacağı üzere trafik yön ve işaretlerinin olmamasının etkisinin bulunduğunu; araçta meydana gelen hasarın uzman bir bilirkişi tarafından tespiti için talepte bulunduklarını, Siirt Sulh Mahkemesinin 2013/38 D.İs Esas no 11/10/2013 tarihli kararında 13.780,00 TL maddi hasarın oluştuğunun ortaya çıktığını ifade ederek;  fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak üzere,  13.780,00 TL maddi, 1.000 TL manevi tazminata karar verilmesi istemiyle 2.12.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

SİİRT 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:24.2.2014 gün ve E:2013/1049, K:2014/212 sayı ile, “(…)Dava davalı tarafça yapılan mazgal çalışması sebebiyle herhangi bir yön işaretlemesi yapmaksızın araç yolunun petrol istasyonu içerisine verilmesi sonucu davacının tek taraflı yapmış olduğu kazada davacıya ait aracının hasarlandığı iddiasına dayalı Siirt Belediye Başkanlığı'na karşı açılan maddi manevi tazminat davası olup mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller, taraf beyanları ve tüm dosya kapsamının incelenmesi ile yapılan yargılamada Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyelerin, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararların niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olduğu, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği gözetilerek dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM        :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan REDDİNE, (…)

Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda; gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay'da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/02/2014” denilmiştir.

Siirt 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin dava dosyasının incelenmesinden;  görevsizlik kararının davalı tarafa tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı; dolayısıyla Mahkeme kararının davalı yönünden kesinleşmediği anlaşılmış; buna karşın, anılan Mahkemeye bu durum tekrar sorulmuş; anılan Mahkemece Mahkememize gönderilen 9.9.2014 tarihli yazıda da, kararın tebliği için talepte bulunulmadığından kararın taraflara tebliğe çıkarılmadığı, bu nedenle kararın kesinleşmediğinin anlaşılmış olduğu belirtilmiştir.

Davacı vekili bu kez,  fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak üzere maddi tazminat olarak 13.780,00 TL’nin haksız fiil tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

BATMAN İDARE MAHKEMESİ:21.4.2014 gün ve E:2014/534, K:2014/895 sayı ile, “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde; dilekçelerin görev ve yetki yönünden inceleneceği, 14. maddesinin 6. fıkrasında; ilk inceleme esnasındaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı; 15. maddenin 1. fıkrasının (a) bendinde ise; adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinin 1. fıkrasında; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacının sahibi olduğu 01 ZZ 896 plâkalı aracı ile Siirt İli, Merkez, Abdurrahman Kavak Caddesi'nde seyir halinde iken, mazgal çalışması esnasında gerekli işaretlemeler yapılmaksızın trafiğin Kızılay Petrol içinden verilmesi nedeniyle çalışma sahasına girmemek için sola doğru ani manevra yapması neticesinde aracın sağ ön köşe ve sağ ön lastik kısımları ile önce refüj taşına ardından da aracın hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle Kızılay Petrol istasyonu içerisinde bulunan benzin pompasına çarpmak suretiyle meydana gelen trafik kazasının, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülerek, toplam 13.780,00 TL tutarındaki zararın tazmini istemiyle ilk olarak Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan davada, anılan mahkemenin 24/02/2014 tarih ve 2013/1049 esas, 2014/212 sayılı kararıyla, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın yargı yolu nedeniyle reddedilmesi üzerine, bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Yukarıda anılan mevzuat hükümleri uyarınca, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği açık olup, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle, davanın idari yargıda (mahkememizde) görülüp görülemeyeceğinin tespiti gerekmektedir.

Buna göre, davacıların uğradığı belirtilen zararın, 2918 sayılı Kanundan doğan bir sorumluluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığının ortaya konulması gerekmektedir.

5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 14. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla, ulaşım, şehir içi trafik hizmetlerinin yapmak belediyenin görev ve sorumlulukları arasında sayılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde; bu Kanunun amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğuna yer verildikten sonra, 10. maddesinin 1. fıkrasında; bu Kanunla belediyelere verilen görevlerin il ve ilçe trafik komisyonları ve mahalli trafik birimleri ile işbirliği yapılarak yürütüleceği, (b) bendinde ise, belediyenin görev ve yetkilerine yer verilmiştir.

O halde, belediyelerin, mahalli müşterek olmak şartıyla, belediye sınırları içindeki yolların yapım ve bakımıyla görevli ve yetkili olduğundan, karayollarının yapım ve onarımından doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden doğan malvarlığı zararların tazmini gerektiği kuşkusuz olup, meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın, anılan Kanundan doğan sorumluluktan kaynaklandığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.

Bu durumda; davacının aracını sevk ve idare etmekte iken, yol yapım ve bakım çalışması esnasında gerekli işaretlemelerin yapılmaması nedeniyle meydana gelen trafik kazası sonucunda doğan zararın, belediye sınırları içindeki yolların yapım ve bakımından sorumlu olan davalı idarenin, söz konusu eyleminin 2918 sayılı Kanun'un 10. maddesinde belirtilen sorumluluğundan kaynaklanması nedeniyle, meydana geldiği ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, adlî yargı yerlerinin görev alanında bulunduğundan görev yönünden reddi gerekmektedir.

Diğer yandan, idari eylem ve işlemlerin İdarî yargı yerlerinde görülmesi gerekirken, 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesiyle, anılan Kanundan doğan bütün sorumluluk davalarının adlî yargıda görüldüğü ileri sürülerek Anayasa Mahkemesi'ne yapılan itiraz başvurusu neticesinde, Anayasa Mahkemesi'nin 26/12/2013 tarih ve 2013/68 esas, 2013/165 sayılı kararıyla itirazın reddine karar verilmiştir. Ayrıca, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 06/02/2012 tarih ve 2012/3 esas, 2012/29 karar; aynı gün ve 2011/256 esas, 2012/25 karar; 04/06/2012 tarih ve 2012/101 esas, 2012/133 sayılı kararlarında da, 2918 sayılı Kanundan kaynaklanan tazminat davalarında adlî yargının görevli olduğuna karar verilmiştir.

Bakılmakta olan davada, ilk olarak adlî yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 14. maddesi gereğince, davanın taraflarınca, kararın kesinleşmesinden sonra uyuşmazlığın giderilmesi istemiyle başvuruda bulunulabileceği açıktır.

Açıklanan nedenlerle; davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1 -a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine,(…)” demek suretiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili tarafından, adli ve idari yargı yerleri arasında oluştuğu ileri sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için başvuruda bulunmuş; İdare Mahkemesince, idari yargı ile adli yargı dosyalarının asılları, talep doğrultusunda Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Zehra Ayla PERKTAŞ’ın Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 22.9.2014 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

 

Davacı vekilinin istemi üzerine, Mahkememize gönderilen Siirt 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin dava dosyasının incelenmesinden; görevsizlik kararının, duruşmaya gelen Davacı vekiline sözlü olarak bildirilmesi suretiyle tebliğinin sağlandığı; ancak kararın davalı tarafa tebliğ edilmediği bu nedenle;  söz konusu kararın kesinleşmediği anlaşılmıştır.

Bu durumda, görev uyuşmazlığına konu edilen kararlardan, Siirt 2.Asliye Hukuk Mahkemesi kararı kesinleşmediğinden, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

 

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun,  aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç    : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 22.9.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan V.

Zehra Ayla PERKTAŞ

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT